03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O F. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Uçarı Kızlar ve Filozoflar Scott Fitzgerald, tüm dünyada olduğu gibi bizde de daha çok Muhteşem Gatsby romanıyla bilinir. Oysa Fitzgerald iyi bir öykü yazarı aynı zamanda. 180 öykü ve tiyatro skeci yayımlanmış. Öyküler zamanın popüler dergilerinde çıkmış ve Fitzgerald bunlardan büyük paralar kazanmış. Edebiyat çevrelerinde öykülerine itibar edilmemesinin nedeni olarak bu popülerlik de gösteriliyor. Ama Fitzgerald her yazdığı ile popüler olmuş, çok satmış, eserleri Hollywood filmlerine uyarlanmış bir yazar. Bu gerekçeyle öykülerini göz ardı etmek pek mantıklı görünmüyor. Fitzgerald 19151921 tarihleri arasında yazdığı öyküleri iki ciltte toplamış; Uçarı Kızlar ve Filozoflar ve Caz Çağı Öyküleri. Kitapların isimleri aslında içerdikleri konuları da açıklıyor. Kitabın girişinde açıklandığı gibi; “Uçarı Kız (flappers), çağın yeni, özgür kadınıdır. Bu yeni kadın, sigara ve içki içerek göreneklere karşı gelmiş, cinselliğini açıkça dışa vurmuş, saçlarını kısa kestirmiş, çılgın danslarıyla ve hızlı konuşma temposuyla Roaring Twenties’in yani Gürültülü Yirmilerin hareketliliğinin simgesi olmuştur.” İki Dünya Savaşı arasındaki dönemi, özellikle yirmili yılları öykülerine, romanlarına yansıtan başta Hemingway olmak üzere Steinbeck, Dos Passos, Isadora Duncan, Remarque gibi isimler Gertrude Stein’ın adlandırması ile “Lost Generation” (Yitik Kuşak) diye adlandırılmış. Fitzgerald “Caz Çağı” diye adlandırdığı bu dönemi hemen tüm eserlerinde işlemiş. Fitzgerald, kendisinin de dahil olduğu ve çok iyi tanıyıp analiz ettiği varlıklı orta üst sınıfın yaşadıklarını anlatıyor. 1921’de, Fitzgerald’ın ilk romanıyla aynı yıl yayımlanan ve her biri otuzkırk sayfalık sekiz öyküden oluşan Uçarı Kızlar ve Filozoflar’da (Kasım 2012, çev. Ülker İnce, Everest yay.) varlıklı ve orta üst sınıf mensubu genç kuşağın mutluluk arayışları anlatılıyor. Hepsi genç, güzel ya da yakışıklı ve varlıklı. Davetlerden davetlere koşuyor, şampanyalar eşliğinde birbirlerine kur yapıyorlar. Anne ve babaların çocukları için öngördükleri gelecek, kızsa kendilerine denk zengin bir ailenin oğlu ile evlenmesi, erkekse babasının işini devralıp daha da büyütmesi ile gençlerin yarına ilişkin planları çelişiyor. Ama gençlerin tek karşı çıktıkları büyüklerinin öngördüğü bu hayat değil, onlar aynı zamanda içinde bulundukları yaşam biçimine de karşı çıkıyor, kendilerince bir hayat kurmak istiyorlar. Bu istek genellikle somutlaşmıyor. Somutlaştığı az sayıda örnekte de kahramanların sonunun pek içaçıcı olmadığını görüyoruz. Öykülerde “uçarı kızlar”a bol bol rastlıSAYFA 12 ? 6 ARALIK yoruz ama ana kahraman olan genç kızlar ve erkekler hep bir seçim aşamasında. Yapacakları evlilikleri ya da girişecekleri işleri ile geleceklerini belirleyeceklerinin farkındalar. Anne ve babalarının öngördüğü yaşamı seçmek istemiyorlar ama “uçarı”lık konusunda da çok istekli olduklarını söyleyemeyiz. Genellikle yüreklerinin götürdüğü yere gidiyorlar ve gittikleri yerde de onları mutluluk değil yaşam mücadelesi bekliyor. Fitzgerald’ın öyküleri ile Muhteşem Gatsby birçok açıdan birbirini çağrıştırıyor ama aralarında önemli bir fark var; öyküler mutlu sona doğru ilerlerken Muhteşem Gatsby geriye buruk bir tad bırakıyor. Çünkü öykülerdeki gençler henüz 20’li yılların başlarını yaşıyor. Amerika ekonomik ve kültürel olarak yükseliyor ve bundan en çok üst sınıflar faydalanıyor. Muhteşem Gatsby’de ise roman kahramanı zengin biri. Bireysel ve toplumsal olarak yaşayacakları çöküşü hissediyor. Sürdürdüğü yaşam biçimine de gitgide yabancılaşmakta. Uçarı Kızlar ve Filozoflar artık klasik F. Scott Fitzgerald leşmiş bir yazarın Fitzgerald’ın kendine has duru ama edebi açıdan zengin anlatımı ile yazılmış keyifli öykülerinden oluşuyor. Usta çevrimen Ülker İnce de yazarın üslubunu başarı ile Türkçeye aktarmış. İkinci cildi, Caz Çağı Öyküleri’ni merakla bekliyorum. BİR İNTİHAR EFSANESİ David Vann, kitapları yabancı dillere çevrilmiş “uluslararası çok satar” kitaplara imza atmış, önemli ödüller kazanmış bir Alaskalı yazar. Biz onu bu yıl içinde Türkçede yayımlanan romanı Caribou Adası’yla (Can yay.) tanımıştık. Vann’a ün kazandıran kitabı ise bir öykü derlemesi olan Bir İntihar Efsanesi. Öykü kitapları ülkemizde olduğu gibi, tüm dünyada, özellikle ABD’de ilgi görmez. Yayıncılar öykü kitaplarını yayımlamak istemezler. Vann’ın Bir İntihar Efsanesi‘nin yayımı da ancak 12 yılda mümkün olmuş. Birçok yayınevi kitabı reddetmiş. Bu bekleyiş sırasında Vann, yazarlıktan para kazanma umudunu bir kenara bırakıp kaptanlık, tekne imlatçılığı gibi işler yapmış. İntihar Efsanesi’nin yayımı ise tam bir başarı öyküsü olmuş. 18 dile çevrilmekle kalmamış, ondan fazla önemli ödül almış ve çok satmış. Yayımlandığı ülkelerde de çok satanlar listelerine girmiş. Yakında da sinemaya uyarlanacakmış. Bir İntihar Efsanesi’nde yer alan öykülerin temelinde yazarın hayatını etkileyen çok önemli bir olay var. Babasının intiharı ile noktalanan dağılmış ailesinin öyküsünü anlatıyor esas olarak David Vann. Ki David Vann tapta yer alan altı öyküde yazarın henüz 13 yaşındayken babasının gözleri önünde kendini öldürüşüne tanıklık edişini ve bu intihara uzanan süreçten parçalar okuyoruz. Kitabın arka kapağında belirtildiği gibi “Gerçekle kurmacanın çok ince bir çizgiyle ayrıldığı, insanı, farkına varmadan ya da varmak istemeden alıp götüren öyküler...” bunlar. David Vann, olayın üzerinden onlarca yıl geçtikten sonra, hayatının belki de temel trajedisini oluşturan babasının intiharı ile hesaplaşmaya, yazarak onun ağırlığından kurtulmaya karar verdiğinde öncelikle gerçeklerin peşine düşüyor. Çünkü işin içinde ailenin parçalanmasına neden olan, babanın evden ayrılıp başka bir kadınla yaşamaya başlaması ile gelişen bir olaylar zinciri var. Vann, bu konuyu yazmak için ailesinin iznini almakla kalmamış, onlardan bilgiler de almış. “Öyküler kurgu olmakla birlikte gerçek olan birçok şeye de dayanıyor” diyor kitabın sonundaki teşekkür yazısında. Kitabın ilk öyküsü, aynı zamanda Vann’ın da yayımlanmış ilk öyküsü olan İhtiyoloji’de babanın intiharına varan olaylar kısaca anlatılıyor. Diş hekimi olan baba avlanmayı ve balık tutmayı sevdiği için Alaska’ya yerleşmiştir. Diş hekimliği yaparken yanında çalışan bir kadınla kurduğu ilişki önce şiddetli kavgalara sonra da ailenin dağılmasına yol açar. Öykünün anlatıcısı Roy o sırada beş yaşındadır. Ana oğul California’ya taşınır. O sırada baba muayenehanesini satıp mesleğini bırakır. Büyük bir tekne satın alır. Balıkçılıkla geçinecektir. Ama balıkçılık hakkında hiçbir deneyimi yoktur. Bir yılda 100 bin dolar kaybeder. Daha sonra yatırım yapacağı hırdavat dükkânında da aynı son kendisini beklemektedir. Tatillerini babası ile geçiren Roy, onun öfke, sıkıntı ve çaresizlik içinde olduğunu hisseder. Kaçınılmaz son yaklaşmaktadır ama yapılabilecek bir şey de yoktur. Baba ertesi yıl yeniden balıkçılık yapmaya karar verir ve yine başarısız olur. Uzun bir seferden döndüğünde de daha limandayken silahını beynine doğrultur. David Vann, izleyen öykülerde babasının intihara varan ve yanlış kararlar, seçimler ve başarısızlıklarla dolu hayatının ayrıntılarını öyküleştirir. İntihar Efsanesi’nin hemen tüm öykülerinde baba oğul arasında yaşananlar, onların bir başlarınayken bile iletişim kuramamalarının örnekleri var. Ama bunların en çarpıcısı 160 sayfalık uzunluğu ile başlıbaşına bir kitap olabilecek uzun öykü Sukkwan Adası. Sukkwan Adası’nda bir baba oğulun Alaska’nın ıssızlığında, dağ başındaki bir kulübede doğayla verdikleri mücadele ilerleyen sayfalarda dönüşüp baba oğulun iletişimsizliğinin ne denli trajik sonuçlara varabileceğine varıyor. David Vann iyi bir anlatıcı. Lafı uzatmadan, cümlelerini süslemeden, yalın bir anlatımla her şeyi çok normalmiş gibi anlatırken büyük trajedilerle yüzleştiriyor okurlarını. ? 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1190
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle