03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dennis Fox, I. Prilleltensky ve S. Austin’den ‘Eleştirel Psikoloji’ ‘Psikolojinin kendine özgü yöntemleri var’ Bilinen (ana akım) klasik psikolojiden daha farklı bir arayışta olan Eleştirel Psikoloji kitabının yazarlarından Dennis Fox ile ana akım psikoloji, Occupy eylemleri, toplumsal travma hakkında konuştuk. ? Onur KOÇYİĞİT rilleltensky ve Austin ile birlikte yazdığınız kitapta anaakım psikoloji ile eleştirel psikolojinin farkına ortaya koyma çalıştığınızı söylüyorsunuz. Bunu neden “gerekli” buldunuz? Psikoloji çok güçlü bir alan, insanların işleri var ve bunları sürdürüyorlar. Bu yüzden çok kolay olmayacaktır bundan kurtulmak. Ana akım psikoloji çok güçlü çünkü kurumların işleyişinde çok fazla işe yarıyor. Psikolojinin kendine özgü yöntemleri de var ve bunları kullanıyor, o yöntemler de kurumların ya da kişilerin kendilerini değiştirmeleri için kullandığı yöntemlerdir. Eleştirel psikoloji, alternatifler bulma yolunda iyi bir yöntem olabilir ama tamamen ana akım psikolojinin sonunu getirecek bir şekilde varlığını sürdürmez, zaten böyle yorumlanmaması da gerekir. Eleştirel psikoloji olguları ana akım ya da popüler kültürden bağımsız açıklama uğraşındadır. Bir aktivist olarak eylemlerde yer alıyorsunuz ve Boston’daki Occupy eyleminde de tutuklandınız. Bu konuda neler söylemek istersiniz? Tutukluluk meselesinde Türkiye ile Amerika kıyasladığında ne gibi farklılıklar görüyorsunuz? Burada durum daha kötü tabii ki. Yüz kırk kişiyle birlikte tutuklandım ama bize kötü bir şey olmadı, kötü de davranmadılar. Bu konuda Amerika ile Türkiye’de çok farklılar var tahmin edebileceğiniz gibi. Peki, bu farklılığı neye bağlıyorsunuz? Farklı tarihler, farklı kültürler, farklı gelenekler... Bunun gibi birçok nedeni göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Türkiye’nin demokrasi yolundaki süreci daha çok yeni ve Amerika bu sürece daha erken başladı ve yol aldığını da söylemek gerekiyor. Amerika’da insanlar eylemin teorisini ve pratiğini biliyorlar ve buna bağlı olarak hareket ediyorlar. Ama burada çok daha kanlı gelişiyor eylemler. Dediğim gibi tamamen farklı eğilimlere sahip olmamız eylemin sonuçlarını etkiliyor. Occupy eylemlerine geri dönersek... Eylemin geçerliliği ya da Amerikan hükümetinin tepkileri hakkında ne düşünüyor? Gazetelerde de hep bu konuşuluyor, soruluyor, cevaplar yarıştırılıyor… Bir yılda ne başarıldı, ne kazanıldı, neler oldu diye... İlk başladığında herkes için çok heyecan verici bir şeydi. Bir sürü genç insanın başlattığı bir eylem olması da ayrıca önemliydi. İnsanlar orada çadır kuruyorlar, birbirleriyle tanışıyorlar, yeni bir iletişim kurma yöntemi gelişiyor aralarında. Birbirlerini tanımayan insanlar birlikte çalışmaya, kolektif hareket etmeye başladı. Bu sayede de aslında toplumun küçük bir kesimi zannedilenlerin büyük bir güç barındırdığını gördüler ve gösterdiler. Tabii bu sayede politikacılar normalde eşitsizlikten bahsetmiyorken eylem sayesinde bu konuda konuşmak zorunda kaldılar. Orada (parklarda) sınıflar oluşturuldu. Boston Üniversitesi’nden gelen eğitimciler politika dersleri vermeye başladı. Aynı zamanda eylemleri bir şekilde katılan insanları radikalleştirdiler. Bu da insanların çok küçük bir şeyi değiştirmektense daha büyük değişimler talep etmesine neden oldu, bir bakıma fikirler dönüşüm geçirdi. Gelecekte ne olacağını görmek için ise hâlâ çok erken. Kitabınızda toplumsal adalet için eleştirel psikoloji başlıklı bir bölüm var. Bu bağlamda 12 Eylül askeri darbesi hakkında da Diyarbakır’da daha önce konuştunuz. Bir travma olarak nitelendi darbe… Travma çok komik bir sözcük. Herkesin bir sosyal travması vardır ama her şey psikolojik olarak yani bir travma olarak görülmemelidir, psikolojik olan yönler de vardır. Eğer bunun adı gerçekten travma olsaydı, ana akım psikologlar bunu düzeltirlerdi. Adına travma demiyorsak ya da diyemiyorsak... Ne demeliyiz peki? P Bunun sosyal ya da psikolojik yanını travma olarak nitelemek yanlış olur. Bir askeri darbeden bahsediyoruz. Şiddetten ölümden ve sürecin getirdiklerinden. Toplumsal travma olarak da buna nasıl bakılır tam olarak emin değilim. İnsanlara teker teker sosyal travma nedeniyle psikolojik yardım etmektense sistemi değiştirmek daha doğru bir eylem ve tanımlama olacaktır. Bir psikoloji kuramcısı olarak edebiyat ve psikoloji arasındaki bağa nasıl bakıyorsunuz? Türkiye’den bir yazar okudunuz mu? Türkiye’den henüz hiç kimseyi okumadım ne yazık ki. Geceyarısı Ekspresi filmindeki kadar tanıyorum ülkenizi. Edebiyat psikoloji ilişkisine gelirsek, edebiyat insanları etkiliyor tabii ki psikolojik anlamda. Yazarların bir şeyler ya da birileri hakkındaki izlenimlerini yakalayıp okura iletmesi zaten büyük bir olay. İnsanları etkilemenin etkili bir yolu olduğunu da vurgulamak gerekiyor. Edebiyatın olgularını değerlendirdiğinizde zaten psikolojik durumların olduğunu kolayca görebiliyorsunuz. Çok yakın durmasalar da etkileşimleri var ve bu gerçekçi bir tutum. ? Eleştirel Psikoloji/ Dennis Fox I. Prilleltensky S. Austin/ Çevirenler: Güneş Kayacı Sevinç, İpek Demirok, Baran Gürsel / Ayrıntı Yayınları/ 592 s. SAYFA 18 ? 6 ARALIK 2012 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1190
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle