23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Llosa’dan ‘Genç Bir Romancıya Mektuplar’ Ne roman hayat ne de hayat roman 2010 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Mario Vargas Llosa, Genç Bir Romancıya Mektuplar kitabında yılların okuma ve yazma deneyimiyle roman sanatının altına üstüne getirip incelemeler yapıyor. Çalışmasında roman hakkındaki düşüncelerini açıklayan Llosa, bunun bir tutkuya nasıl dönüşebileceğini, romancıların yazma alışkanlıklarını ve romanı roman yapan unsurları kendi anlatım biçimiyle aktarıyor. Tüm bunları, yazı ve yaşam arasındaki ilişkiyle birleştirip yeniyetmelere sesleniyor. ? Ali BULUNMAZ obel Edebiyat Ödülü’yle taçlandırılan Mario Vargas Llosa, Latin Amerika edebiyatı denince akla gelen en önemli isimlerden biri. Yaşadığı coğrafyanın iktidar oluşumlarını çözümlemesi, direnişi konu edinmesi, kişinin kimi zaman başkaldırısını kimi zaman da yenilgilerini anlatması onun en belirgin özelliklerinden. Dolayısıyla bunca yaşanmışlık ve yazı çizinin arkasından geriye dönüp “roman ve hayat dersleri” verme hakkına sahip bir yazar. Llosa’nın Genç Bir Romancıya Mektuplar’ı, Peru günlerinden Nobel’e dek geniş bir alanı kapsıyor. Roman sanatıyla deneyimi bir araya getiriyor. Romana bulaşmanın bir tür macera olduğunu söyleyen yazar, kendisi de aynı yola girmiş biri olarak bu cephede neler olup bittiğini, deneyimlerine de dayanarak sözcüklere döküyor. Bu kez bir kurgu yaratmıyor, kurgunun üstüne eğiliyor ve romanın ekine köküne yöneliyor. “TEKİNSİZ OYUN EDEBİYAT” Llosa bayat bilgi bombardımanına tutmadan, usulca ama kuru öğüt de vermeden ilerliyor. Bulutlar üstüne çıkılabilecek fakat düşüşün sert ve can yakıcı olduğu edebiyat alanının yetenekle, yeteneğin de çalışmayla bağının altını çiziyor. Yazar olmak bir anlık bir karar, onu hakkıyla sürdürebilmekse bir ömürlük zorlu bir çalışma Llosa’ya göre. Bir tür başkaldırı da denebilir yazarlık için; gerçekliği sorgulayan, kurgular yaratan ya da paralel biçimde yol alan. Yaşanmışlıkları aktarma veya yaşanmamışlıkları yazma, hangisi olursa olsun zeminde sağlam bir temel yoksa yani buna çalışma, araştırma ve sıkı bir gözlem eklenmemişse o yazma eylemi kâğıdı karalamaktan başka bir şey olamaz. Gerçek bir yazma eylemi Llosa’ya göre “tehlikeli” aynı zamanda: “Edebiyat oyunu tehlikesiz değildir. Yaşamın gerçekliğine samimi bir memnuniyetsizlikle karşı koymanın ürünü olan kurmaca aynı zamanda huzursuzluk ve memnuniyetsizliğin de kaynağıdır (...) gerçek dünyanın karşısında duSAYFA 4 ? 6 ARALIK ayrıntıları gün ışığına çıkarıyor: “Kurmaca derin bir gerçekliği gizleyen bir yalandır; erkek ve kadınların yaşamlarının belli dönemlerinde sahip olmak isteyip olamadıkları için uydurmak zorunda kaldıkları, yaşanmamış bir yaşamdır. Kurmaca, tarihin yüzü değil, ters yüzü veya yansımasıdır; başarılı olmayan, dolayısıyla da gerçek yaşamın tatmin etmekten aciz olduğu arzuları bastırmak, kadın ve erkeklere etraflarında keşfettikleri boşlukları bizzat uydurdukları hayaletlerle doldurtup donattırmak için hayal gücü ve sözcükler aracılığıyla yaratılması gereken tarafıdır.” “TÜM SÖYLEDİKLERİMİ UNUTUN” Romancı da önünde sonunda insan. Egoları, bundan doğan hata ve deneme yanılmaları, yolunu bulmasını sağlayacak bir güce dönüşebilir elbette. Llosa bunun farkında olduğundan ve belki de zamanında ayağı bu yüzden tökezlediğinden kitap boyunca bu minvalde uyarıları eksik etmiyor. Llosa, “Nasıl iyi roman yazılır?” veya “Nasıl iyi romancı olunur?” sorularına asla hap niteliğinde yanıtlar vermiyor. Kendi deneyiminden ve geçmişin kalbur üstü roman ve romancılarından hareketle bir iki öğütle yetiniyor sadece: “Başarıya ulaşmamanız için elbette herhangi bir sebep yok ama azim gösterip kitabınızı yazar ve yayımlarsanız çok geçmeden ödüllerin, şöhretin, kitap satışlarının ve toplumsal saygınlığın başka hiçbir güce boyun eğmeyen, hatta bazen hak edenleri ezip hak etmeyenleri kollayan, kendine has bir güzergâhı olduğunu anlayacaksınız. Öyle ki başarıyı mesleğinin temel güdüsü olarak gören kişiler muhtemelen hayal kırıklığına uğrayacak ve edebiyatın (sayısı gayet kısıtlı) birkaç yazarın yarattığı izlenimin aksine şaaşalı ve parasal getirisi yüksek bir meslek olmadığını görecektir.” Llosa’nın tüm kitap boyunca yapmaya uğraştığı şey, iyi romancıların “okuru kandırıp kurmacasına inandırmak için kullandığı kimi yöntemleri ve yaratıcılığın başkasından öğrenilen bir şey olmadığını, okuyup yazmakla ortaya çıkacağını” açıklamaya çalışmak. Llosa’nın anlattıkları bize şunu gösteriyor: Roman hayat değil, hayat da roman. Roman, hayatın içinde bazen de kıyısında sadece. Llosa, söylediği onca şeye rağmen, öğüt ve bilgilerin bir yere kadar işleyeceğini biliyor. Bu nedenle “roman türü hakkında mektuplarımdaki bütün söylediklerimi unutun ve derhal yazmaya koyulun”seslenişiyle gençlere bir anlamda başınızın çaresine bakın ve kendinizi bulun diyor. Llosa’nın derdi romancı adaylarına doğrudan ne teknik öğretmek ne de taktik vermek. Onun önemli saydığı şey, yazmayı hakkıyla yerine getirebilecek, ürettiklerine sahip çıkacak ve hep daha iyiyi kovalayacak yazar adaylarına sesini duyurmak. Bu sesin saçlarını yazarak ağartmış, kitapları saygıyla ve ciddiyetle okunan birinden geldiği düşünülürse söylenenler pek yabana atılmamalı. ? alibulunmaz@cumhuriyet.com.tr http://bulunmazali81.blogspot.com Genç Bir Romancıya Mektuplar/ Mario Vargas Llosa/ Çeviren: Emrah İmre/ Can Yayınları/ 124 s. N yulan, iyi edebiyatın yüreklendirdiği bu huzursuzluk belli koşullar sağlandığı takdirde otoriteye, kurumlara veya kurumlaşmış inançlara karşı bir başkaldırıya dönüşebilir.” Llosa özgürlük sorununa geçiş yaptığında tehlike boyut değiştirir, kurmacanın “sahteliğinden” hareketle romancının özgürlüğünün veya samimiyetinin asıl ölçüsünün “kendi zaaflarını benimsemesi ve onlara elden geldiğince hizmet etmesi olduğunu” söyler. İnsanın yaşamına uzaklık ve yakınlık arasındaki ince çizgi Llosa’nın en çok düzeyinin bir araya gelmesiyle oluştuğunu örneklerle açar: Madam Bovary, Moby Dick, Don Quijote, Döşeğimde Ölürken, Sefiller, Tüm İnsanlar Ölümlüdür, Zaman Makinesi, Ulysses ve Seksek bu dört unsurun altın oranından oluşan örneklerden bazıları yazara göre. Llosa’nın mektuplar aracılığıyla genç romancılara seslenişi ve oluşturduğu metinler bize, yıllarca kurgulayıp eserler oluşturan bir yazarın bu kez kurgu ve romanın ne olduğunu anlatmaya uğraştığını dikkat ettiği konulardan biri. Kurmaca bir tür belirsizliktir ama insana uzak düştüğünde yazılanların hemen hepsi güme gider. Edebiyat ve onun kümesindeki eleman roman Llosa’ya göre “bütünüyle yapay” ve büyük eserler, bunu gizlemeyi becerir, vasat eserlerse açık verip kendini belli eder. KURMACA GERÇEKLİĞİ GİZLER Romanın yapısı, kitapta Llosa’nın sürekli değindiği konulardan. Bu arada genç romancılara ne demeye çalıştığını anlatırken sözlerinin havada kalmaması için gelmiş geçmiş en büyük yazar ve yapıtları sayfalarına taşıyor. Bir başka deyişle Llosa, romanı roman yapan harcın anlatıcı, mekân, zaman ve gerçeklik 2012 gösteriyor. Llosa bu noktada geçmişin büyük yapıtları arasında dolanarak sözcüklerin derinliğine iniyor ve her okunuşta farklı anlamlara bürünen eserlerin çözümlemesini yapıyor; o bahsettiği dört unsurun zaman zaman, dönem dönem nasıl dönüştüğünü irdeliyor. Romanın damarlarında turlayan Llosa, genç romancıların kulağına küpe babında bazı laflar fısıldıyor: “Kurmaca, yaşanmış yaşamdan farklı bir yaşamdır; yaşanmış yaşamın sağladığı malzemeleri kuşanan kurmacanın yokluğunda gerçek yaşam daha da çirkin ve sefil bir hal alır.” Yazar kurmaca söz konusu olduğunda daha derine inmeyi genç romancıya bir borç biliyor sanki ve orada önemli CUMHURİYET KİTAP SAYI 1190
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle