27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

duran küp bir soşiliğiu anyapıtımıza i ev, , gülüp linmelmezlercuları Örnedın… ¥ leriniz, Yahya Kemal’den Orhan Veli’ye tadımlıklarla okumayı sürdürüyoruz… Biraz bundan söz edelim. Tarih sırasına uymaya çalıştım. Birbirine yakın konular, izlekler içeren yazılar söz konusu olunca buna uymadım. “Zoraki Demirci” yazısı hayatımın önemli bir dönemi. Eşek Semeri Meyhanesi’nde deftere düşülmüş ve daha sonra “sarı deftere” geçmiş notlar… 1968 kışında “Che” şiirimden dolayı kısa süreli Ulucanlar Cezaevi konukluğundan sonra işsiz kaldım ve biraz sıkıntılar yaşadım. Sıkıntılarımın başkalarına ve daha sonra ülkemizde yaşananlara ve yaşanacaklara göre lüks tarife olduğunu söylemeliyim. Daha önce teknisyen olarak çalıştığım işler ince işlerdi: ODTÜ fizik laboratuarlarının hazırlanması, kurulması ve deney araçlarının yapımı gibi… Ağabeyimin Hollanda’dan gelip, elindeki üçbeş kuruşla açtığı soğuk demir atölyesi kurtarıcım oldu. Yeni işimin ve hayatımın belli bir dönem zorlukları oldu. Beni hasta edecek düzeyde bir sorumluluk duygum vardır. Canımı dişime orum. lirttirdir. lı” öyanılaMuazttığı kiönce dınlar ugünkü ımız eler. adın da efesini i yapkların keylü letçi erde, aşası’nı tığı minde ıraçlaren, selçin miz… cık Demayave onn Hoca ir. Bun diliyle ye60 yıl 55) bu udum. hsel bir ken tutli “Zoeğin? malar, n ¥ e Metin Demirtaş, “Kedilerim, sardunyalar, üveyikler, kumrularla bir aradayım. Arada dostlarım geliyor, yarenlik ediyoruz. Akşam olunca dördüncü kattaki evime. Yazma konusuna gelince. Pek üretken sayılmam. Arada şiirin rüzgârı uzaktan esip geçiyor. 1967’de bir şiirimden ötürü biraz içerde yatmışsam, bundan söz ediyorsam, değişen bir şey olmadığını, elli yıl sonra demokrasimizin geldiği yeri imlemek için yaptım say” diyor. taktım, çalıştım. Pek ender de olsa, atölyeden kaçtığım, haytalık yaptığım anlar olurdu. O günün ve o yılların bilinci ve duyarlığıyla yazılmış anımsı notlardır. Yine devam edelim dilerseniz bu yıllara. 1955 yılında sanat enstitüsü, kız enstitüsü tiyatro çalışmaları ve “Türkçe Öğretmenim Mediha” yazınız… Cumhuriyet’in Anadolu’ya yayılmış tahta bavullu öğretmenciklerinden. Bana okuma sevgisini aşıladı. Türkçe öğretmenleri çok önemli. O dönemde (1950’den sonra bağnazlığa ödün verilmeye başlanmıştı) kızlarla ortak piyes hazırlamak önemli bir olaydı. Kitaptaki bir fotoğrafta sahnede kızlarla birlikte görünürüz. “İşsizlik O En Büyük Hapishane” adlı yazınız, beni hem güldürdü hem de düşündürdü. İşsizliğin nasıl bir zor durum olduğunu yaşayanlardanım. Ama bildiğim kadarıyla sizin bir “iş bulma kurumunuz” vardı zaten… İki kez işsiz kaldım ve Fazıl’ın annesi Gürgun’a başvurdum gezgin ilaç pazarlama işleri… “Benim iş bulma kurumum” diye takılırdım kendisine. Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın, “Şiir güzel bir kızdır, bin genci ardından koşturur, birisiyle gerdeğe girer” sözü, hem imgesel anlamı, hem betimleme, hem de insanla olan organik bağıyla güzel bir söz. Bundan hareketle sözü genç şair arkadaşlarına getiriyorsun, Musa Öz, Hasan Varol, Hulusi Aksakal…. Genç şairlerle aran nasıl? Her zaman iyi oldu. Adlarını andığın arkadaşlarım bana ağabey diye seslenen, saygı ve sevgi gösteren arkadaşlarımdır. Onlardan söz ettiğim notlar sanırım 1980’li yıllara ilişkin. Şiirleri üstünde ‘şöyle olmalıydı, böyle olmalıydı’ gibi oynamalar yapmışım. Kendilerinin bu notlardan haberleri yok. Şiir sevdaları ve şiir yazma tutkuları sürüyor. Dostluktan söz edelim. Siz ve Ataol Behramoğlu! İki can dost. Bir karanlık dönem: 12 Eylül! Söndürülemeyen, Türk şiirinin iki ışık huzmesi. Seksen karanlığı öncesine dayanan ve şiirle başlayan bu dostluğun bağlarını güçlendirerek devam ettiğini biliyorum. Sıradışı bir dostluk örneği. Bu dostluğun, şiire sığınışınızın serüveninden söz eder misiniz? Ataol ile 1968 Mayısı’nda tanıştık. Arkadaşlığımız o tarihten bu yana lekesiz sürdü. Bir dönem o hapiste ya da Paris’te politik göçmen, ben dışarıda, özgür, kimi sağlık sorunlarıyla boğuşuyorum. Mektuplarla sürdü dostluğumuz. Yakında Evrensel Yayınları’ından çıkacak Şiirin Kanadında Mektuplar kitabımızda o yıllara ilişkin yaşantılar, sıkıntılar, yaşam sevinçleri birbirimize yazdığımız mektuplarda anlatılır. Bizi birbirimize bağlayan ortak düşünce dünyamız ve başta şiir ve şiir sevdamızdır kuşkusuz. 2010 Ağustos, Datça Edebiyat Günleri’inde Ataol etkinliğin onur konuğuydu ve bir Onur Ödülü verildi. Edebiyatçılar Derneği benden ödül töreni öncesi bir konuşma yapmamı istedi. Konuşmam Ataol ve dostluk üstüne oldu. Sarı Defterim/ Metin Demirtaş/ E Yayınları/ 284 s. 18 AĞUSTOS 2011 SAYFA 9 1122 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1122
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle