25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Selami Karabulut’un ‘Yarım Kalan’ı Şiir yarım kalandır belki de... birbirinden hem ayrı hem bütünlüklü dım. Ama bir kitap tanıtma yazısına üçer dizeli kıtalardan oluşuyor. Hepsi böyle ahkâm kesercesine girmek, sanıbirbirinden güzel, sonsuzluğa sözlenmiş rım, pek alışılmış bir durum değil. Ne bu üçlük şiirlerden biri şöyle: “belli ki var ki, yayımlandığı günden beri üzerine yazmayı düşündüğüm, ama bir türlü işliyor sonsuzluğun saati, taraçada / çiftbaşlayamadığım bu kitap yazısına, başleşen güvercinler: saf ve yabani / ahşap ka türlü girmeyi beceremediğimden, bebeğini emziren çocuğun hevesi” (s. böyle başladım belki, bilmiyorum. Belki 20) de sözünü edeceğim kitapta, yukarıda Mehmet Akif Tutumlu’nun, Karabukısaca sıraladığım şiirin tüm o yapısal ve lut’un ilk şiir kitabı İz ve Kaçak için desöylemsel özelliklerini bulduğum için diği gibi, “Belirtmek gerekir ki şiirsel söze böyle girmeyi gereksindim. özne Karabulut şiirinde modern yaşaNeyse, önce şu; Yarım Kalan’ın adı mın yabancılaştırıcı ikliminde insanca solumanın yollarını aramanın trajik çaeksikli bir yaşam kesitini mi, yoksa şiirbasından vazgeçmez. Bu anlamda aşk de gerekli olan eksiltili sözü mü vurgubazen ampirik (deneysel) bir olgu bazen lamak istiyor? Sanırım ve belki ikisini bir leitmotiv (altörge) gibi işlev görürse de… Kitabın yayıncısı şair Metin Cende sonuçta söyleminin temel kavramını giz, Yarım Kalan’a yazdığı giriş yazısına imler.” (…) “Lirik dil, yer yer betimleşu sözlerle başlıyor:“Günümüzde genel geçer anlayış olarak imge avcılığını; bir yerek ilerler kentin soğuk uzamında, yer gerçeklik oluşturmayan, bütünlükten yer bir ezgiyi mırıldanarak, ama hep yoksun, gerçeklikle bir akrabalık ilişkisi şahsi bir tarihe gönderme yaparak.” kuramayan ve birbiriyle ilgisiz dizeler(Deliler Teknesi, KasımAralık 2010) den oluşma; sözümona bir derinlik yaBurada, Selami Karabulut’un şiirinde ratma gayretinin örgütlediği sığ bir şiir önemli olan ve altı çizilen lirik söylem öne çıkıyor. (…) Selami Karabulut ise nedeniyle, lirizm konusuna değinmek yaygın ve genel geçer olana karşı kendi gerekir: şiirini sabırla ve yılmadan, kendi hayaKişisel duyguların içten geldiği gibi tından, çocukluğunun, gençliğinin geçcoşkulu, etkili bir dil ve biçemle anlatıltiği ve şu son zamanlarda yaşadığı yer masına lirizm denir. Sıfat olarak kullave zamandan, çıkardığı izleklerle, kendi nıldığında; esin dolu, coşkun, içli bir dideneyimlediği yaşamsallığı şiirleştirerek, li bulunan sanat yapıtı anlamlarını alan şiirsel nesnesini bu içerikle kuruyor.” sözcük, doğal olarak bu özellikleri taşıBu sözler çok yerinde bir saptama ile yan düzyazı ürünlerini de niteler ve hatdoğruları vurguluyor. Selami Karabulut ta aynı genelleme öteki sanatlar için de şiirsel yapıyı kurarken, kendi yaşam ve söz konusudur. Sanırım, lirizmin bireygözlemlerinden deviniyor, bu doğru, sel duyguların anlatımı olma özelliğinancak bunu yaparken verili olanı, yani den devinen Melih Cevdet Anday, “Şair ‘ben’ deyince lirik olur” diyordu. (Megündelik olanı estetik zemine oturtmak için değiştirip dönüştürüyor kuşkusuz; yoksa şiiri kurmayı/söylemeyi, dahası, yakışmışlık demek olan estetik yapıyı yakalamayı başaramazdı. Selami’nin bu şiirlerini kitaplaşmadan önce de okumuştum, biliyordum. Ama şiirler bir kitap düzeni içinde karşıma çıkınca daha çok sevdim onları. Bunda belki kitabın düzenleniş biçiminin de etkisi var. Kitap, “Yazdan Kalan”, “Güzden Kalan”, Kıştan Kalan”, “İlkyazdan Kalan” başlıklarıyla dört bölüme ayrılmış. Her bölümün başında ve sonunda yarım sayfa kadar birer düz metin var, ama o metinler de bir zamanlar “mensur şiir”, daha sonra “artistik nesir” denilen türden birer şiir aslında. Birinci bölümdeki metnin ilk paragrafı şöyle: “yürüyorum. yürüyen ben değilim de sanki iki dağın kesiştiği vadiden ovaya doğru hızla devrilen dolunay. ay ki süsü sonsuzluğun ve gecemin tek sahibi... burada, doğduSelami Karabulut’un genel olarak şiiri ve ğum topraklarda yolunu yitirmiş özellikle bu son kitabındaki şiirleri modern kentli bir gezginim. yönünü otlara pastoral bir şiir özelliği de sergiliyor. Yarım ve gevenlere sora sora bulan... elim Kalan, hem kendine özgü poetik yapısı yüzüm salt uyku. unutuyorum hem içeriği bağlamında hem dilin incelikle/şiirsel kullanılmış olması yönüyle, hem adımlarımı bazen, iyiden iyiye dude kitabın düzenlenişi itibarıyla özgün bir ruldu mu ne!” yapıt… Ne var ki, ortalığı kötü şiirlerin sarHem “Ayazma Lirikleri” başlığı dığını söyleyip durduğumuz şu son yıllarda verilen bu ilk bölümdeki, hem de Karabulut’un kitabı gerekli ilgiyi görmedi. “Acıyan Su”, “Karın Işıttığı”, “Kö“2010 Behçet Aysan Şiir Ödülü”nü de aldı pürmüş Su” adlı sonraki şiir/şiirler, bu kitap, ama hepsi o kadar. 2011 Selami Karabulut’un Yarım Kalan’ı, hem kendine özgü poetik yapısı hem içeriği bağlamında, hem dilin incelikle/şiirsel kullanılmış olması yönüyle, hem de kitabın düzenlenişi itibarıyla özgün bir yapıt… Ë Hüseyin ATABAŞ onusu insan ilişkileri olan sanat / edebiyat / şiir, estetik bir tat vermek amacıyla ya da böyle bir amaçla olmasa bile, biçimsel özellikleriyle bu düzeye ulaşabilen anlatımlardır. Şiirde, bu karmaşık gibi görünen düzen ya da mimari büyük ölçüde “şiirin büyücü kızı” denilen imgeyle kurulur. O büyücü kızın devreye girmesi nedeniyle de şiir, söylenen sözün, görünürdeki biçimin ötesinde ya da arkasında olan bir dil ve düşünce sanatı olur, ama şiirle düşünce üretilmez. Ancak şiir, insanların duygu ve düşünce dünyaları arasında bağlar kurarak, onların özel ve öznel dünyaları bileşenindeki duyarlılık alanlarının sergilendiği yer olarak görünür. Bu bağlamda, çağdaş şiirde anlam doğrudan verilmez, sezinletilir. Bu nedenle de şiir, insanın sınırlı / verili yaşama koşullarını aşarak varsıllaşmasına ve derinleşmesine yol açar. Böylece şiir, insan soyunun evrensel ve duyarlıklı bir algılama nesnesi olarak, yaşamla süregelen savaşımın muhalif sesi olarak karşımıza çıkıyor. Sözün özü, insanları ortak bir duyarlılık potasında buluşturan / eriten / birleştiren şiir, bizi, varmak istediğimiz özgürlük alanına götüren yol oluyor. Bu yazıya Selami Karabulut’un üçüncü şiir kitabı olan Yarım Kalan (2010) üzerine bir şeyler söylemek için başlaSAYFA 14 18 AĞUSTOS K lih Cevdet Anday Günleri, Edebiyatçılar Derneği Yayınları, 1994) Şiirin ne olduğunu bilen günümüzün kimi genç şairleri şiirde lirik söylemi, abartmadan ve sulandırmadan, kullanmaya özen gösteriyorlar(mı?); onlardan biri de Selami Karabulut’tur. Selami Karabulut’un genel olarak şiiri ve özellikle bu son kitabındaki şiirleri modern pastoral bir şiir özelliği de sergiliyor; çünkü onun şiirinin kökeni, geldiği kırsal toplumsal yapıdadır: “az kaldı şu tepeyi aşınca ulusulu, sonra / sırasöğütler... çocukluğum yosunlu / kayaların dibinde ışıldayan: ayazma”. (s. 22) Bu da onun şiirinin ayağının değişip dönüştürdüğü gerçekliğe bastığının, yaşamın nesnelliğinden beslendiğinin göstergesidir. Yazının başlığını “Şiir yarım kalandır belki de…” koymamızın da nedenleri var: Biri, şiirde anlam katmanları, çok anlamlılıklar oluşturmak nedeniyle boşluklar bırakmanın gerekli olduğu, ikincisi de modern şiirde söyleneni/söz öbeğini/dizeyi bir satırda bitirmeden sonraki satıra aktarırken yeni anlam katmanları ya da ses varsıllıkları oluşturulmasına önem vermek. Yaptığım son alıntıdaki, “çocukluğum yosunlu” biçimindeki kullanış ya da “çocukluğum yosunlu kayaların dibinde” biçimindeki kullanışlarda olduğu gibi. Şiirlerinde böyle bir ‘çok anlamlılığa’, ‘çoksesliliğe’ önem veriyor Selami Karabulut. İşte, hem bu anlamlarda hem de söz konusu kitapta bize sunulan şiirlerin özü/söylemi itibariyle “Yarım Kalan” şiirdir. “Köpürmüş Su” bölümünün ilk üçlüğü ile toparlayalım söylediklerimizi ve söylemediklerimizi: “sonunda ışıdı yüzüm, bahçeler yaprak yaprak / yabangülü ve falçiçeği, ıslak çim kokuyor soluğum / ömrü olana bir bahar daha geldi diyor annem”. (s. 61) Çekinmeden ve sakınmadan söyleyelim ki, Selami Karabulut’un Yarım Kalan’ı, hem kendine özgü poetik yapısı hem içeriği bağlamında, hem dilin incelikle/şiirsel kullanılmış olması yönüyle, hem de kitabın düzenlenişi itibarıyla özgün bir yapıt… Ne var ki, ortalığı kötü şiirlerin sardığını söyleyip durduğumuz şu son yıllarda Karabulut’un kitabı gerekli ilgiyi görmedi. Evet, “2010 Behçet Aysan Şiir Ödülü”nü de aldı bu kitap, ama hepsi o kadar. Şair/şiir üzerine yazanların bir bölümü eş dost kayırmacılığı peşinde, bir bölümü de Garip ve İkinci Yeni şiirinden beriye geçemiyorlar. Kuşkusuz o zamanların şiir devinimleri ve şairleri üzerine söz söylemek için birtakım altyapı ve ortak görüşler oluştuğundan onlar üzerine söz söylemek kolaydır. Ama bugün neler oluyor, mevcutların üzerine bir şeyler daha konuluyor mu, konulmuyor mu diye bakan kimseler yok. Sanırım edebiyat tarihinde, falanca falancayı övmekle ya da falanca falancanın kuyusunu kazmakla bir yerlere vardı, diye bir veri de yoktur. Yarım Kalan/ Selami Karabulut/ Şiirden Yayınları/ 64 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1122
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle