15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T 2 AĞUSTOS SALI ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇ L NG RLER ruma geliyor. Oysa insanoğlu aylarca kafasını dik tutamıyor, kolunu bacağını istediği doğrultuda kullanamıyor. Onu besleyecek, temizleyecek birileri olmasa yaşamını sürdüremez; tek başına canlı kalmayı bile başaramaz. 8 AĞUSTOS PAZARTESİ 12 saat 15 dakika… Amerika’nın batı ucundan Avrupa’nın doğu ucuna gelmek bu kadar kısa bir yolculuk. Yine de zor. Ama geldim işte, memleketteyim. Yurt dışından döndüğümde en çok bir aracın altında kalmaktan korkarım. Orada sizin yola indiğinizi gören aracın durmasına alışmışsanız burada çiğnenmeniz işten bile değil. Bir kez, önünden geçmek için bir otomobili durdurmuştum da “Utanmıyor musun koskoca arabayı durdurmaya!” diye bir de azar işitmiştim. Ceza ile korkutmak mı gerek? Yayaya öncelik tanınması nasıl sağlanacak bu ülkede? 9 AĞUSTOS SALI Yokluğumda ev adresime gönderilen yayınlar arasında dergiler çoğunlukta. Dört tane kitap çıktı kolilerden. Biri, Mehmet Güler’in yeni romanı “Benibekle Çiçeği” (Cumhuriyet Kitapları). Çok sevdiğim bir insan Mehmet Güler, yirmi yıllık arkadaşım. Kitabın arkasını çeviriyorum hemen. “Mehmet Güler’den, ülkemizin ‘Küçük Amerika’ olma sevdasına tutulduktan sonra yaşadığı ‘ileri’ görünüşlü ‘tersine’ dönüşüme, Adana özelinde ayna tutan bir çağ romanı… Kendi deyişiyle ‘faytoncuların piri’ İdris Usta’dan el alan, ata sevdalı, faytonuna tutkun bir faytoncunun işinin, ekmeğinin elinden alınmasına umarsızca başkaldırısının öyküsü…” yazıyor. Gönül Çatalcalı, adı gibi bir gönül insanıdır. Şunlar da Çatalcalı’nın kitabının arkasında yazanlardan: “Kahkahayla gözyaşı arasında gelip giden zamanların birinde, öykü çıkageliyor bir kanat çırpımı uzaktan; güvercin beyazı kadar duru ve temiz.” Anlaşılmıştır ya, kitabın adı: “Güvercin Beyazı” (Pupa Yayınları). Kadın Yazarlar Derneği’nin “YAZİZMİR” kitabını da göndermiş Gönül. “YAZİZMİR”, İzmir’de “Özgürleşmek, dönüşmek, dönüştürmek için…” yazan kadınları anlatıyor, onların yazdıklarına yer veriyor. Son kitap da Kemal Gündüzalp’in çocuklar için yazdığı öyküleri topladığı, “Çiçek Olmak İstiyorum” (Kanguru Yayınları). 2010 Ayfer Öneysan Çocuk Yazını Emek Ödülünü kazanan kitap, “… bir yazarın uzun yıllar içinde oluşturduğu bilgi, deneyim, gözlem ve yetilerinin çocuklarla buluşmasıdır. Çocuklarla yürüyen, onlarla düşünen, onlarla üzülüp sevinen bir yazarın öyküleridir bunlar.” diye sunulmuş. Dergilere gelince… “Kar” var, “Evrensel”, “Tiroj”, “Yolculuk”, “Akköy”… Okunmak üzere hepsi sıradalar… [email protected] [email protected] BD’yi tek sözcükle özetlemek gerekse en uygunu “büyük” olur. Ülke büyük; koca bir kıtaya yayılmış. Bizde New York’u görmeyeni “entel” saymazlar; ABD’nin batısında yaşayan kitlenin büyük çoğunluğu New York’a hiç gitmemiştir, gitmeye niyeti de yoktur. Komşu eyalet, ayrı devlettir onun için. Dünyanın geriye kalanı ile ancak oralarda büyük bir felaket olmuşsa bir anlığına ilgilenir. ABD’nin Irak’a demokrasi götürmek için girdiğine yürekten inanan Amerikalı, Irak’ın nerede olduğunu bilmeyebilir. ABD’de her şey büyük. Biraz abartacağım: Kahve fincanları çorba kâsesi, çorba kâseleri tencere kadar. Yemek tabakları servis tabağı büyüklüğünde, porsiyonları da öyle. İki kişiyi rahatça doyuracak yemeği Amerikalı bir oturuşta yiyebilir; yiyemediğini paketletip alır zaten. Hıyarlar, patlıcanlar kol kadar, bamyaların boyu neredeyse karışla ölçülecek. Patatesin, soğanın, kabağın her rengi, her boyu dizim dizim. Sivri yeşil, tatlı biberlerimizi özledim. Biber olarak ya zehir gibi acı Meksika biberleri var ya da bizde de artık sarısı, kırmızısı da satılan, etli, büyük, yeşil dolmalık biberler. Kuzu eti pek yok; bulunsa da kokusu ağır olurmuş, pek sevilmezmiş; ama marketlerde dana etlerinin yanı sıra Angus ve domuz eti bol, buffalo eti bile var. Balık, okyanus balığı. Okyanus balığı, kiloyla satılabilecek boyda, pembe, beyaz bir çeşit et demek. Başı ve kuyruğu olan balık varsa o ya Yunanistan’dan gelmedir, ya İtalya’dan. “Yoğurt” sözcüğünü İngilizceye soktuğumuzla övünürüz; ama Amerikalı yoğurt ile Türkiye arasında bağlantı kurmaz, olduğunu da bilmez. Tanımlamak gerektiğinde “Yunan yoğurdu” diye söz eder yoğurttan. Yoğurdun meyvelisini yapar, dondurmasını yapar; donmuş yoğurdu çeşitli kuruyemişlerle, meyvelerle tatlandırıp satan; yalnız donmuş yoğurt satan dükkânlar var. Zeytinyağı İtalya, İspanya ve Yunanistan’dan gelir. Yunan baklavasını, “feta” adlı Yunan beyazpeynirini her yerde bulabilirsiniz; Türkiye’den gelen yufka, erişte, pul biber, zeytin vb.ini ise yalnız Ermeni marketleri satar. 3 AĞUSTOS ÇARŞAMBA Fotoğrafını da koymuş Uğur Bilge. Hastadan başka bir A şey taşınabilirmiş gibi, “HASTA NAKİL AMBULANSI” yazıyor aracın üzerinde. İlk sözcük Farsça, ikincisi Arapça, üçüncüsü Fransızca. Oysa “cankurtaran” ne güzeldi; tümden unutuldu. Çocuklar, gençler bilmiyorlar bu sözcüğü, hiç duymamışlar. Edebiyat öğretmeni bir arkadaşım sınıfında sormuştu. “İtfaiye” anlamına gelebileceğini tahmin etmiş çocuklar. “Özalizmle başladı bu İngilizce sevdası. Kalemini gözümüze gözümüze soka soka ‘konsensüs’ dedikten sonradır ki ‘plazalar’, ‘şov rumlar’, ‘marketler’ sardı her yanı. Bu salgına esnaf para hırsıyla sarılıyor da devlet nasıl bir dürtüyle halkın vergileriyle aldığı arabaya İngilizce ad koyabiliyor?” diyor Uğur Ağabey. Çünkü devlet hiçbir zaman halkın dilini sevmemiştir. Devletin başındakilerin de mayası neyle karılmışsa artık, “meşrebine” göre, kimi İngilizceye yaslanır, kimi Arapçaya. 5 AĞUSTOS CUMA Başka ülkelerde yaşayanların tümüne aynı gözle bakmamak gerek; biliyorum; ama başkalarının var ettiği uygarlıkta yer kapmaya çalışanlara pek sıcak yaklaşmıyorum doğrusu. “Beyin göçü” diye nitelediğimiz olguda bile, yabancı ülkelerde bulunanlar, oralarda aynı zamanda ülkelerini temsil ederler. Bir de rahata, kolaya koşanlar var. Hollanda’daydı, bir hafta önce Türkiye’den gelmiş genç bir hanım: “Burada ne elektrik kesiliyor ne de su. Bir daha döner miyim Türkiye’ye?” demişti de donup kalmıştım. “Sen memleketini elektriği, suyu kesilmeyecek duruma getir. Hiçbir katkının bulunmadığı uygarlıktan pay kapmaya çalışmaya ne hakkın var?” diyemedim; ama hiç de unutmadım bu sözleri. Aman aman! Herkesin ülkesi kendisine. Bütün kargaşasına, karmaşasına, kavgasına karşın ben Türkiye’yi özledim. Yalnız bu kez, kızımdan ayrılmaktan daha zor bir ayrılık bekliyor beni: Torundan ayrılmak. Akşamdan sabaha özlerken, anasından babasından kıskanırken nasıl olacak bu ayrılık? Ona baktıkça bir yandan bunu düşünüyorum bir yandan da insanoğlunun doğduğunda ne kadar güçsüz olduğunu. Çok sağlıklı bir bebek Aras; ama kendi başına bırakılsa ölür. İnsanoğlu ana karnındaki gelişmesini tamamlamadan doğuyor, diyenler haklı olmalı: yoksa öteki memeliler gibi, doğduktan kısa süre sonra ayağa kalkar, dolanır, karnını doyurmanın yolunu bulurdu insan da. Yeryüzündeki memelilerin çoğu, (belki tümü) bir haftada, on günde kendi yaşamlarını sürdürebilecek du BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Barlas Özarıkça’nın bir öykü kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, son deneme kitabından bir alıntı ve kitabın adı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “I/10”, “Ç/57” ve “R/68” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. Ayrıca, sondaki kitap adının sözcükleri arasına siyah nokta konmamıştır. 1 A 2 D 3 D 4 B 5 E 6 F 7 F 8 H 9 A 10 ı 21 G 31 H Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 11 I 12 C 13 C 14 E 15 A 16 A 17 H 18 A 19 D 20 G F. Açınmasını sağlamak. 22 E 23 D 24 F 25 F 26 D 27 D 28 I 29 C 30 I 7 42 79 44 69 70 25 6 24 78 G. Hiçbir denemeye dayanmayan ve akıl yordamıyla bulunup ortaya konan, önsel. 32 D 33 D 34 C 35 E 36 I 37 D 38 A 39 E 40 E 41 D 42 F 43 G 44 F 45 G 46 C 47 D 48 D 49 A 50 A 51 D 76 81 20 58 21 45 43 H. 11921867 arasında, Japonya’nın askeri diktatörü. 52 E 53 A 54 D 55 E 56 57 Ç 58 G 59 A 60 H 61 A 62 E 63 I 64 I 65 I 66 D 67 A 68 R 69 F 70 F 71 B 77 31 60 17 8 B 81 G 82 B 83 I 72 D 73 I 74 I 75 E 76 G 77 H 78 F 79 F 80 I. Ulvi Cemal Erkin’in orkestra süiti. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Refik Halit Karay’ın bir romanı. 65 28 63 64 74 11 73 36 30 83 C. İtalya’da bir ırmak. 32 33 3 37 19 47 16 50 59 53 49 9 38 29 12 34 13 46 D. Alan Paton’un bir romanı. 1121. sayının çözümü: A. OĞULE. Karl Marx ve Friedrich Engels’in bir ortak yapıtı. 15 67 18 61 1 B. Hatalı basılmış pullara verilen ad. 26 54 23 48 52 5 39 14 LARIM, B. KELKİT, C. UMDE, D. YF, E. ADIVAR, F. NECDET, G. UCUBE, H. SEGHERS, I. ÖDEMEK, J. YELVE, K. KASAVET, L. ÜÇ HALKA YİRMİBEŞ. Metin: “Belki de her kadında O vardı, belki her şefkatli göğüste suçlu ayetler ve yasak meyve. Cem Mumcu.” 82 71 80 4 72 2 66 27 41 51 56 75 35 62 40 22 55 18 AĞUSTOS 2011 SAYFA 31 CUMHURİYET K TAP SAYI 1122
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle