23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Panovaroş’ta gezinti Yeni bir yazarla tanışmak Panovaroş, Aysun Sezer’in ilk öykü kitabı ve 2010 Orhan Kemal Öykü Ödülü’nü kazandı. Kitap, birbirinden farklı temalardan kurulu on dört öyküden oluşuyor. Ë Berna ÖZPINAR itap raflarına henüz yerleşmiş yeni bir yazarın kitabı sizi nasıl çekebilir? Şüphesiz okumak istediğiniz kitapların listesi uzayıp gider. Sevdiğiniz yazarın yeni ne yazacak diye merakla beklediğiniz kitabı da çıkmıştır. Diğer yanda çok satanlar, popüler yazarlar; gösterişli kapakları, şık sunumları ve büyük yayınevlerinin logosuyla, kitapçıların dışında da marketlerde bile bir şekilde gözünüze sokulur. Mutlaka okunması gerekenler diye size önerilenler de peşinizdeyken yeni yazarın pek de şansı yoktur. Gazetelerin kültürsanat sayfalarının ve kitap eklerinin takipçisiyseniz böyle bir kitap gözünüze ilişmiş olabilir. Yine de okurun yeni bir yazara ve onun ilk kitabına ulaşması, kitabını almaya karar vermesi güçtür, merak ve cesaret ister. Sizleri gezdirmek istediğim “Panavaroş”, yeni bir yazarın ilk kitabının adı olan bir şehir. Haritadaki yerini size hemen gösteremeyeceğim ama kitabın arka kapağında “Bütün öyküler ruhunu yitirmiş, esintisiz, esinsiz bir şehirde yazıldı” sözlerinde bizim için epey ipucu var. Aslında reklam panoları ve televizyon ekranlarının gündemi belirlediği, bizi hiç de ilgilendirmeyen onca görüntü ve sesle çevremizi saran bu şehir bizlere çok tanıdık. Bence öykü tanımının öncelikle gerektirdiği iki özellik, kısalık ve vuruculuk. Panovaroş’taki öykülerin sözü ölçüsünde ve gizi tam kıvamında. Kitaba adını veren “Panavaroş”, fiili durumda bir buçuk sayfayı bile kaplamıyor ve çok kısa bir öykü zamanında geçiyor. Öyküde hem yazarın hem de bu şehirde yaşayanların kendine ait bir hikâyesi olamadığı ve şehrin tutsağı oldukları belirtilmiş, siz de okurken reklam panoları üzerinize düşecek korkusuyla her yanınızı televizyon ekranlarının sardığı Aysun Sezer K çıkışsız bu yolun neresinde olduğunuzu sorguluyorsunuz. Öyküler, bir mesaj verme ihtiyacıyla yazılmamış, bu hemen anlaşılıyor, hatta estetik kaygı fazlasıyla önde ama hepsinde düşündüren bir soru ve sorun var. Bununla birlikte, Panovaroş’u toplumsal öyküler toplamı olarak tanımlamanın yazarın amacını epey aşar bir yorum olacağı fikrindeyim. Güçlü imgelerin süslediği şiirsel bir anlatım kitapta yer alan hemen tüm öykülerin ortak özelliği. Yazarın çocukluğu ve ilk gençliği Ayvalık’ta geçmiş, öykülerinde bunun izini sürmek mümkün. “Gâvur İnciri”, incirin dallarını, kilisenin sütunlarına değdirirken “Gülcemâl Vapuru”, yakın tarihin bir yanında mübadele sonrası hayatların birbirine eklenerek büyüyen korku ve kaygılarına şahitlik eden bir öykü. İnsanın etki altında kalmadan bir şey yapması kanımca mümkün değil. Her yazarın bu anlamda etkilendiği yazarları var. Sezer’in öykülerinde etkilendiği yazarların bazılarını hemen görmek mümkün. Nitekim, kitapta yer alan öykülerden “Modası Geçmiş Bir Hikâye Kişisi”, Oğuz Atay’a ithaf edilmiş ve eleştirmenden önce okur karşısına çıkmak için hazır bekleyen hikâyeye dikkat çekiyor. Burada da tıpkı Oğuz Atay’ın “Demiryolu Öykücüleri Bir Rüya” isimli hikâyesindeki gibi yazar okuyucusunu arıyor, bir farkla burada yazar kahramanına bunu söylettiriyor. Sezer’in öykülerinde, yarı fantastik kurgular gerçek olay örgüleri içerisine yerleştirilmiş. Eve getirildiğinde evin evdekilerin hayatını değiştiren bir kapının, kapamayıp açtığı sorunlar işte böyle ailenin günlük yaşamı içerisinde verilmiş. Panovararoş’un sakinleri de oldukça çeşitli: İstemediği evliliğe mahkum edilen kadın, baskıcı ve tek yönlü bir eğitimin yaralarını okuma ve edebiyat sevdasıyla sarmaya çalışan genç bir kız, merdiven başına yaptırılan kapı, kimlik kazanabilmek önemsenmek için askere gitmeyi bekleyen Yakup ve 12 Eylül darbesinin acı izlerini taşıyan karakterler. Bunlar, toplumsal yapının sınırlayıcı ve zorlayan şartlarında okuyucuya sunulurken karamsar olmayıp umuda açılan ancak buruk bir tat bırakan öyküler. Buna kitaptan örnek vermem gerekirse: “ Bir avuntu lazımsa yaşanmış bir mayısın erguvan kokusu gelip onu burada da bulmuştur” (“Erguvan Mevsimi ya da Elden Düşme Sözcükler”den). Panavaroş, dili, anlatımı, temaları ile okuyucuyu sürükleyen, öykü türünün gerçekten başarılı örneklerini barındıran bir ilk kitap. Bir solukta okunuyor ama bıraktığı hislerle sizi tekrar yanına çağırıyor. Yazarın, okuyucuya sormak istediği ve sordurduğu sıkıntısı var. Girişte belirttiğim gibi yeni bir yazar tanımak için gerekli merakı uyandırıyor ve bu şansı fazlasıyla hak ediyor. Panovaroş/ Aysun Sezer/ Ava Yayınları/ 80 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1122 18 AĞUSTOS 2011 SAYFA 15
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle