25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sébastien de Courtois Fotoğraf: Melanie Souriant Aslında ‘Biz’den olan ötekiler felsefe metinlerine, şiirsel ilahilere, bilimin klasik yapıtlarına kadar genişletilmiş böylece zaten kültürel olarak güçlü olan Aramiler başka kültürlerinde katkısı ile iyiden iyiye güçlenmiş. SÜRYANİ EDEBİYATI Bu süreçte de yapılan çevirileri ve yeni çalışmaları aktarmak ve diğerler insanları da haberdar etmek üzere okullar kurmaya karar veren Aramiler, Süryani edebiyatının ve yazımının gelişmesindeki en önemli etken olmayı başarır. Özellikle Edessa’da kurulan okul bulunduğu kentten adını alır ve Edessa Okulu’nun yetiştirdiği en önemli âlim ise 373’te ölse de 1920’de Papa XV. Benedictus tarafından “kilise bilgini” payesine değer görülen Mor Afrem’dir. Mor Afrem’in edebi yönü o kadar kuvvetliydi ki yazmış olduğu birçok ilahi ve söyleşi metinleri Yunanca ve Latince’ye çevrilir ve uzun süre okutulur. Mor Afrem yaşadığı ve öldüğü şehir için düzdüğü methiyelerden birinde onu şöyle tanımlar: “Bilimlerin kaynağı ve şehirlerin ecesi, bilimin anası, bilgi şehri, Mezopotamya’nın önderi, Batı’nın başı, bütün güçlü şehirlerin kalkanı.” Bu güçlü kalkan ise Perslerin büyük kuvvetlerine daha fazla karşı koyamayacak, el değiştirecek ve okul adını Pers Okulu olarak değiştirdikten sonra 489’da kapanacaktır. Mor Afrem’den başka bilinmesi gereken diğer Süryani yazarlar ise Hıristiyanlığa olan inancını açıkladığı kitabı Demonstrationis’le Afrahat, Kitabı Mukaddes’ten yaptığı çeviri ve tefsirleriyle Bar Hebraeus, teolog Philoksenos, onuncu yüzyılda yaşamış âlim Edessalı Yakup ve on ikinci yüzyılda yaşamış Bar Salibi’dir. Daha birçok Süryani bilim insanının ayrıntılandırılmış eserlerini ve hayat öykülerini kitabın ekler bölümünde bulmak mümkün. BUGÜNÜN TURABDİN’İ Süryani Ortodoksların kaderleri ülkedeki diğer azınlıklardan farklı olmamış. 1895’le 1917 arasında Osmanlı’nın uyguladığı politikalar yüzünden daha güneye göç eden Süryani halkı bugün Turabdin bölgesinde yok denecek kadar az sayıda kalmış. 1970’te verilen 25 bin sayısıyla karşılaştırıldığında son kırk yıl içerisinde sayılarının ciddi şekilde azaldığı görülüyor. Özellikle Avrupa ve Amerika’ya göç eden Süryaniler son zamanlarda toprakları Turabdin’e dönmeye başladı. Bu dönüş dolayısıyla yaşayan ve yaşatılmaya çalışılan kilise ve manastırlarında hareketlenmelerini sağladı. Yıllardan beri belki bir, belki de ara sıra dönüşümlü olarak manastırlarda ve kiliselerde nöbet tutan keşişlere ve rahiplere yenileri ekleniyor. Yürüttükleri çalışmalar hem kültürlerini hem de dinlerini ayakta tutmaya çalışan bu insanlar açısından önemli. Yapılan ziyaretlerde yıllardan beri maruz kaldıkları birçok gereksiz teklife ve öneriye sırt çeviren bu insanların yine de misafirperver ve sevecen kalmalarına şaşırdığını belirten Sébastien de Courtois daha uzun süreler Turabdin’den kopamayacağa benziyor. Bir arada yaşadığımız “ötekiler”in aslında nasıl “biz”lerden birileri olduğuna ve Anadolu’nun bu rengarenk kültürüne tekrar tekrar âşık olmak için Süryaniler çok önemli bir çalışma. Süryaniler/ Sébastien de Courtois/ Fotoğraflar: Douchan Novakoviç/ Çeviren: Ersel Topraktepe / Yapı Kredi Yayınları/ 160 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1122 Süryaniler önem taşıyor tabii. Şimdi, bu yazıda ülkenin belirli bölgelerine ait yer isimleriyle beraber birçok şeyi unutun, unutun ki gerçekten adı geçen topraklara otuz beş asrı geçen süredir üzerinde yaşayıp sahip olamayan ancak adını veren bir halkın hikâyesini dinleyin. İSA’NIN HALKI Rivayet o ki hikâyemiz İ.Ö. 2400’lere dayanır. Adı Aramiler olarak bilinen uygarlık tarihin bir diğer kadim uygarlıklarından Akkadlar ile savaşırlar. Mezopotamya’nın paylaşılmaz zenginlikleri sürekli olarak Akkadlar, Asurlular ve Persler arasında gidip gelir. Aramiler’in toprakları da sürekli olarak el değiştirmiş olsa da yarattıkları büyük kültür egemenlikleri altında yaşadıkları tüm devletleri etkisi altına almış ve Arami dili İsa’dan sonra (İS) 2011’de bile halen yaşar bir halde kalmayı başarmıştır. Hz. İsa’nın da konuştuğu dil olan Aramice halen Türkiye’nin güneydoğusunda birkaç tane kalan manastır ve kilisede öğretiliyor. Süryanilerce İncil’in orijinal dili olarak kabul edilen ve Aramice’nin bir diyalektine ait olan çeviri halen Süryani ayinlerinde kullanılmaya devam ediyor. Yetiştirilmeye çalışılan yeni rahiplere bu dil öğretiliyor ve bu sayede otuz beş asırdır halen yaşayan dilin ölmesi engelleniyor. Bugünkü sınırlarıyla Nusaybin, Mardin, Midyat ve Urfa’nın bir bölümünü içerisine alan Turabdin bölgesi erken dönem Hıristiyanlık faaliyetlerinin en yoğun olarak yaşandığı bölgelerden biri. Burada yapılacak olan etnik çalışmalar bölgenin hareketli yapısı ve göçler düşünüldüğünde çok kolayca altından kalkılabilecek bir durum değilse de, kültürel çalışmaların olasılığı ve medeniyetler tarihine tuttuğu ve tutacağı ışık çok daha büyük olacaktır. Bunun bilincinde olan Alan Desremaux’un giriş bölümünü yazdığı ve yapılan çalışmanın sonuçlarını yorumladığı bölümde şöyle diyor: “Yazının doğduğu kilde kök salan Hıristiyan Süryanilerin tarihi, bugünkü Batı Hıristiyanlığı’nın tarihinin sanılandan daha büyük bir parçasıdır.” Kökleri kesin olarak bilinmeyen Aramiler’in varlığını Akkadlarla giriştiği savaşlardan bilmemize rağmen resmi olarak adlarının tarihe geçişi İ.Ö. 14. yüzyıla tarihlenir. Mısır belgelerinde ve elAmarna mektuplarında Aramular adında bir halktan bahsedilir. Bu halkın Mezopotamya, Suriye, Filistin ve Anadolu topraklarında devletler kurdukları anlatılır. Filistin bölgesinde yaşamaları dolayısıyla yazının babalarından sayılan Fenikeliler sayesinde dillerine alfabe oluşturmuş olan Aramiler’in kültürel üstünlükleri sosyal antropologlarca bu özelliklerine bağlanır. Kurdukları küçük devletler birçok güçlü ordu tarafından yok edilmiş olsa da Aramiler, dillerinin Asurlular, Persler ve Babilliler tarafından kullanıldığını görmüş. Kralsız ve yönetime tabi oldukları halde dilleri dim2011 Türkiye’nin güneydoğusunda Turabdin adında bir yer var. Süryanice bir kelime olan Turabdin, “Tanrı’nın Hizmetkârları Dağı” anlamında. Bu yöredeki antik manastırlar Havarilerin, Pavlus’un ve Petrus’un mirasçısı olan eski bir Hıristiyan cemaatinin hazinelerini ve gizlerini barındırır. Süryaniler ve Turabdin birçok bakımdan kültürel köklerimizin de tanığı. Sébastien de Courtois’nın bölgeye yaptığı yolculuğun sonucunda, Douchan Novakoviç’in fotoğraflarla katkıda bulunduğu Süryaniler isimli eser ortaya çıktı. Gezi notlarına, röportajların, tarihi ve arkeolojik bilgilerin iç içe geçtiği Süryaniler, kadim olduğu kadar zengin kültüre bir selam. Ë Selvi SERİN orak düzlükler uzanıyor gözlerinizin önüne ileride belli belirsiz yıkıntılar. Kim bilir kimlerin, hangi medeniyetlerin ayak izleri var üzerlerinde ve kimler tarafından bu hale getirilmiş. Altarı ayakta kalan bir kilise olsa gerek geniş bir sahanlığı var, duvarlarında oymalar, İsa ikonları, haçlar. Sébastien De Courtois ilk kez 1999’da bir din uzmanı olarak geldiği Mardin’in Midyat ilçesine sıkı sıkıya bağlanarak ve ayak direyerek dönmüş Fransa’ya ve bir daha da asla kopamamış bölgeden ve oranın “kadim” sahibi Süryanilerden de. De Courtois’nın gezi yazılarına ve röportajlarına Douchan Novakovic’in fotoğraflarının eşlik ettiği Süryaniler adlı fotobelgesel çalışma bizi bu satırlara getiren. Ömer Koç’un kaleme aldığı, Türkçe basım için önsöz, farklı kültürlere bugüne kadar yapılan uygulamalardan duyulan rahatsızlığı dile getirmesinin yanı sıra bir arada yaşama ve saygının gerekliliğini vurgulaması açısından SAYFA 4 18 AĞUSTOS dik ayakta kalan bu “kadim” kültürün kavmi dilinin konuşulduğu coğrafyanın içerisinden, Roma İmparatorluğu’nun yoğunluklu olarak Yunanca konuşulan bölgesinden olmasına rağmen, Hz.İsa’yı ve havarileri çıkarmış. Hz. İsa’nın ve havarilerinin konuştukları dil Arami dilinin bir diyalekti olan Celilece’ydi. Bu avantajı ve kültürünü kullanarak hızlıca yayılan Arami dili, İ.S. 1. yüzyılda şimdiki adı Urfa olan Edessa bölgesinde hâkim Yunan diline karşın hızlıca yayılmış ve bir daha bu bölgeden hiç silinmemek üzere yerleşmiştir. Bunun en güzel kanıtları ise yine Edessa kralının Hz. İsa’ya daveti. Dönemin en belirgin hastalıklarından biri olan cüzama yakalanan kral “Kurtarıcı”ya şöyle seslenir: “Şehrim küçük olmasına küçüktür amma sana da yeter bana da.” “Kurtarıcı”sı hiç gelemeyecek olsa da Aziz Tomas, Edessa Kralı Abgar’a öğrencilerinden biri olan Addai’yi gönderir. Addai şehri cüzamdan temizlediği gibi Edessa Kilisesi’ni de kuracaktır. Bu bölgedeki Hıristiyan faaliyetlerinin de başlaması anlamına gelecektir. Bunun ardından Hıristiyan kültürün etkilesi ile Aramiler, Peşitta (Yalın) adıyla İncil’i kendi dillerine çevirmiş ve bu çeviri halen kullanılıyor. Sadece İncil ile kalmayan çeviri çalışmaları Yunan Ç
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle