25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D H eğinmeler MUSTAFA ŞER F ONARAN Hüseyin Peker’in şiiri er ozan içinde bulunduğu toplumsal koşulları, ruh yeteneğindeki değişimleri, kendine özgü biçem anlayışıyla anlatmak ister. Daha önce kimler gelmiş geçmiş, nasıl bir dize anlayışıyla şiirini kurmuş, yeni imgeler oluştururken nasıl etkili olmuş? Şiire ilk adımları atan bir ozan böyle bir birikimden yararlanmasını bilmelidir. Yararlanmasını bilmeli ama, kendi olmanın gizlerini çözmelidir. Yeni bir ozan böyle bir arayışın izini sürmüyorsa, binlerce ozan arasından nasıl kendi olabilir? O uğultuya karışıp giden sesini kim duyabilir? Üstelik birkaç önemli yayınevi dışında şiir yayımlamaya olumlu bakmayan yayınevleri yüzünden bu şiirlerin kitap olarak derlenmesi de basımevi görevi yapan sıradan yayınevlerine kalıyor. Nice ozan şiirlerinin yayınlammasına kendi olanaklarıyla destek olmaya çalışıyor. Yapı Kredi Yayınları’nın çağdaş şiirimizin oluşmasındaki emekleri unutulamaz. Gene de şiirimizin geniş açılımı düşünülürse bu emek sınırlı kalmaktadır. Son birkaç yıldır yayın kesiminde önemli bir gelişme gösteren “Kırmızı Yayınları” Çağdaş Türk Şiiri’ne de geniş yer ayırmakta. Kuşkusuz yayın kesimini iyi bilen Fahri Özdemir’in genel yönetmenliği, Enis Batur’un danışmanlığıyla bu dizi, çağdaş Türk şiirini değişik boyutlarıyla tanımamızı kolaylaştırdı. Özellikle bir ozanın toplu şiirlerini incelediğiniz zaman onun şiir serüvenini izlemek daha bir kolaylaşır. “Kırmızı Yayınları”, başta Enis Batur ile Özdemir İnce olmak üzere Refik Durbaş, Metin Altıok, Ülkü Tamer, Behçet Aysan, Ali Cengizkan gibi ozanların da toplu şiirlerine yer vermiştir. 60’LI YILLARDAN SONRA “Kırmızı Yayınları”nda Hüseyin Peker’in de toplu şiirleri çıktı (BENDEN SANA YAMALI, Toplu Şiirler, Kırmızı Yayınları, 2011). Hüseyin Peker’in şiirleri 60’lı yıllarda görünmeye, ilgimizi çekmeye başladı. Hüseyin Peker 1946 doğumlu. Yaşıtları arasında Nihat Behram, Hidayet Karakuş, Ahmet Özer, Mehmet Taner, Ahmet Telli var. 60’lı yıllardan sonra yaşama koşullarının bozulduğu, dar zamanlarda geçen bunalımlı ortamı anlatan bu ozanlar, birbirinden bağımsız, yeni bir şiir geliştirdiler. Hüseyin Peker, bozulan topluma belki de ev dağınıklığından bakarken umudunu hep diri tuttu. Özgürlüğe sığınarak sıradan yaşama koşullarını içtenlikle anlatmayı denedi. SAYFA 22 21 TEMMUZ “Sudan ürkecek kadar sessiz benim ozanlığım” diyordu. Daha ilk şiirlerinde eve dönmenin özlemini toplumun iyileşmesi umudunda yaşatmak istiyordu. Ama kendi sorunlarını çözemeyen ozan insanlığın umudu olmanın gizlerine varabilir mi? Hüseyin Peker daha ilk kitabı “İnsan Arkadaşınındır”da ev özleminin önemine inanıyordu: “Son günlerde eve dönsem mi? Diye bir inilti, bir uçurum içimde Eve dönsem mi? Bu kılıksız fakirliğin bir köşesinden.” Hüseyin Peker’e göre ozan bir “fildişi kule”de yaşamak yerine insanların arasına karışmalı, toplumun sorunlarını kendinde sınamalıdır. Kahve arkadaşlarıyla birlikteyken, kış akşamları işten dönenlerin yüzlerine dalarken, küçük gündeliklerle çalışanların sıkıntısını duyarken, kolay bir kadında cinselliği tanırken ozan olmanın gizlerine varır Hüseyin Peker. Yaşıtları Nihat Behram ile Ahmet Telli’den daha değişik bir topluma bakıştır bu! Nice yalnızlığı, nice acıyı, nice coşkuyu kendinde sınamanın topluma bakışıdır. “Zor Günler”in ozanıdır Hüseyin Peker. Sömürü düzenine başkaldırmanın değişik yolları var. Ama o kendimizde eksilenlerden yola çıkmak istiyor. “Neler eksilmiş bizden” diye soruyor. Çünkü sömürü düzeni acımasızdır: “Canımızı emiyor şu daha çok kazanmak isteyen Bizi boşuna terleten düzen.” Oysa insanın kendine ayıracak zamanı olmalı. Belki de yaşamaya katlanmak kolaylaşacaktır o zaman: “Gece bir saat fazla dinlenmemizi çok görenler Oğlumla, karımla biraz daha göz göze gelmemin, Biraz daha sevişmenin içinden çalıyorlar.” NİCE ÖDÜLLERİN OZANI Hüseyin Peker’in 1977’de yayımlanan kitabı “İnsan Arkadaşınındır” “Arkadaş Z. Özker Şiir Ödülü”nü kazanmıştı. Hüseyin Peker’in her yeni çıkan şiir kitabı ünlü bir ozanın şiir ödülüne değer görüldü. Örnekse “Yer Bezinden Bir Köle” 2000 Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’nü, “Ses Salkımları” 2001 Orhan Murat Arıburnu Ödülü’nü, “Tek Vuruş” 2007 Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü kazandı. Hüseyin Peker, günümüze doğru şiirini geliştiren bir ozan olmasaydı böyle bir ilgiyle karşılanabilir miydi? Yer yer değişimleri olsa bile, Hüseyin Peker şiiri, belli bir doğrultuda gelişme gösteriyor. Bir kente yeniden bakmanın, sabahı öper gibi bir yola koyulmanın şiirleri bun2011 lar. Hüseyin Peker şiirleriyle bir bakış bırakıyor ama, o bakışı kullanarak yeni bir değerlendirmeye varılamaz mı? “Bakışım sizde kalsın, benim gibi görürsünüz belki, dergilerden artan şiirleri.” Eğreti bakış yetmez. Çünkü Hüseyin Peker’in şiiri kendini açıklar gibi gizliyor. Üstelik dergilerde kalan şiirler unutulmuşluğun üzgünlüğü içindedir. Dergiler, sevecen bir anne gibi onları korumak istese de yitik bir çocuk gibidir onlar: “Ben, sayfaları arasında sarı yapraklar, şairler, kurutulmuş çiçekler Barındıran bir sanat dergisiyim; okumayı bırakmış bir öykücünün kitaplığında Güneşi bekleyen; hani o titreyip, nasıl bakacağını unutmuş gölgeli güneşi Yağmuru izleyen, bir gün yağar canlanır şairlerim, kuru yapraklarım diyen Ben şafak delisiyim, o dergideki kurumuş şairlerden biriyim.” Hüseyin Peker’in şiir atlasını anlatmak uzun bir inceleme işidir. Ama Edip Cansever’in şiirini anımsamak onu anlamayı kolaylaştırır: “İnsan yaşadığı yere benzer O yerin suyuna, o yerin havasına benzer.” Bir ozanın dilinin oluşmasında da o yerin etkisi vardır. Hüseyin Peker de bunun bilincindedir: “Yokuşlardan, sokaklardan örer kozasını Ağını çarşılardan geçirir.” Her ozanın alıştığı bir kenti vardır. Şiirini de, kişiliğini de o kent oluşturur. Hüseyin Peker de bunun bilincindedir: “Herkes kendine bir şehir seçer Doğmak için ayrı bir şehir: Onun adını bile bilmez Rüzgârını tanır, ayranını, tandırını tanır Kâğıdını açar, kalemini yaratır, anılarını üfler.” Hüseyin Peker’in şiiri İzmir’e doğru uzanır. İZMİR’E DOĞRU Kimi şiirlerinde sevdiği ozanlara göndermeler var. Belli ki Mehmet Taner’in şiirindeki yoğunluğu özlüyor. Ataol Behramoğlu’nun coşkusunda yaşamak isti yor. Süreyya Berfe ile Refik Durbaş’ın şiir dilindeki çoğalmaya yakınlık duyuyor. “Şiirin Adı Ahmet Erhan” diyor. Kankası Hüseyin Alemdar’ı Gülten Akın’ın oğlu gibi görüyor. Gülten Akın’ın şiirine olan borcumuzu ödeyebildik mi? Ama asıl şiirinde “Ses Salkımları” olmasına özeniyor. Belki en çok “İzmir’e Doğru” uzanan şiirine yeni sesler karışıyor: “Hangimiz duyar uç noktasından Komşu kızlarının kuşlu sesini İzmir bu! Sedirlerde üç renk yumak Beş çeşit çalıdan oda kurulur.” İnsan nice kentlerin çilesini çekebilir. Ama yaşamayı kolaylaştıran, ölüme sığınmaya yarayan bir kente alışmalıdır. Belki de Hüseyin Peker bu gözle bakıyor İzmir’e: “İzmir’e taşınmanın en uzun yolu bir yığın darlık, kalmadı zorla örtünenler hardal tanesi kadar kısa ömrüm yaşlıların hepsi tanıdık! ikinci yağan karı bekliyorum, caddedeki su birikintisinde.” Bir kent, evleriyle, sokaklarıyla yaşamıyor. O evlerde yaşayanlar, o yollarda yürüyenlerle anlam kazanıyor. Özellikle ozanların İzmir’ini yaşıyor Hüseyin Peker. Hoşgörülü, sevecen bir ozan yüreğiyle Sina Akşin’i, Veysel Çolak’ı anımsıyor. Bir ozanlar ormanı var Hüseyin Peker’in şiirinde. Bir yerde iki kadeh içtiği ozan arkadaşlarını da, Sıvas yangınında yitirdiklerimizi de anımsıyor. Gülümsemeye gözyaşı karışıyor. Hüseyin Peker’in birtakım ozanları anımsaması gönül almak için mi? Tanıdığım Hüseyin Peker içi sevinç dolu bir gönül insanıdır. Babam Şerif Usta’dan bilirim; İzmir’de akşamdan sonra kahveye çıkmak alışkanlığı vardır. Hüseyin Peker de o alışkanlığın ozanı: “Akşam olunca kahveye çıkmayan insan Ozan değildir. Kahveye çıkıp da çayın tadına alışmayan Ordaki arkadaşların her akşam denediği Ortama uyma süzgecinden elenmemiş insan Ozan değildir.” İşinden usanan, ev dağınıklığına katlanamayan bir ozan sokaklara vurur kendini. Dost bir insan gibidir kent. Ozanın sıkıntılarına katlanmasını bilir: “Bir dost oldun gün batımlarında Beni taşıdın durdun sırtında.” O, dolup dolup boşalamayan, kendini geceye vuran bir ozan var ya, işte Hüseyin Peker’dir o! “Yüreğimiz yakın bir köydür İçinde arslanlar höykürür.” diyen Hüseyin Peker. Yaşamaya alışan insan ölmesini bilemez. İki kez ölen insan caymış da geri dönmüş demektir. Dost ozanlar var bu dünyada. Hüseyin Peker onları bırakamaz. Yorgun elini bir sevgilinin belinde unutmuş gibi yapacaktır. Sevdiği ozanlarla kadeh tokuşturacak, iyi günlerin geleceğine inanacaktır. Çünkü otuzuna varmadan ölen Ender Sarıyatı gibi ozanlar da var İzmir’de. Onun eksik yaşadığı zaman Hüseyin Peker’e eklenmeli. O zaman “Hüseyin Peker Şiiri”nden gelen bu sevi aydınlığı, bu içi sevinç dolu ozan kişiliği çağdaş şiirimize ışık tutsun. Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1118
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle