08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Y eryüzü Kitaplığı CELÂL ÜSTER [email protected] Aldous Huxley’nin başyapıtı, ABD’de anababaların yasaklanmasını en çok istedikleri kitaplar listesinde ‘Cesur Yeni Dünya’ neden hâlâ cesur yeni Nisan 2011 günlü Guardian gazetesinde ilginç bir haber vardı. Alison Flood’ın haberinde, Amerikan Kütüphaneler Birliği’nin yayımladığı, 2010 yılında Amerikalıların en çok “şikâyet ettikleri”, “yasaklanmasını en çok istedikleri” kitaplar listesinde Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya adlı romanının da, üstelik üçüncü sırada yer aldığı bildiriliyordu. Flood’a bakılırsa, ilk kez yayımlandığı 1932 yılında İrlanda’da da yasaklanan ve o günden bu yana kimilerini sürekli tedirgin eden bu kitap hâlâ ortalığı karıştırmayı sürdürüyordu. Sözünü ettiğim liste, kütüphaneler ve okullara gönderilen şikâyetler sonucunda ortaya çıkmış. Daha çok “öfkeli anababalar”ın gönderdikleri bu şikâyet mektuplarında, bazı kitapların içeriklerinden ötürü kütüphaneler ya da okullara alınmaması isteniyor. Cesur Yeni Dünya ise, 2010 listesindeki tek klasik ya da daha yerinde bir deyişle tek modern klasik. Amerikan Kütüphaneler Birliği’nin açıklamasına göre, şikâyet mektuplarında, daha çok, Cesur Yeni Dünya’da “açık saçık” bölümlerin yer aldığından, “yakışıksız” bir dil kullanıldığından ve “duyarsızlık”tan yakınılıyor. SANSÜRLER VE YASAKLAR Birçok ünlü bilim adamı, sanatçı ve yazar yetiştirmiş bir aileden gelen Aldous Huxley’nin, hiçbir bireyin “bilimsel” denetim ve koşullanmadan kaçamadığı gelecekteki bir dünyayı anlattığı Cesur Yeni Dünya’nın, başta da belirttiğim gibi, yayımlandığı günlerden bu yana farklı türden sansürler ve yasaklarla başı belaya girmiştir. Teknolojinin iktidarına karşı bir uyarı niteliği taşıyan ve karşı ütopya türünün klasiklerinden sayılan bu yapıt, aslında Huxley’nin dönemin toplumuna yönelttiği yergi oklarından rahatsız olanların çeşitli tepkilerini üstüne çekmekten kurtulamamıştır. Burada, yeri gelmişken, ilk kez 1999’da ABD’deki Checkmark Books’tan çıkmış olan 100 Banned Books: Censorship Histories of World Literature (100 Yasak Kitap: Dünya Edebiyatından Sansür Öyküleri) adlı kitaba değinmek isterim. Wisconsin Üniversitesi’nde İngiliz edebiyatı dersleri veren Nicholas J. Karolides, gazeteci ve eleşSAYFA 6 21 NİSAN 2011 12 tirmen Margaret Bald ve Montclair Üniversitesi İngiliz edebiyatı profesörlerinden Dawn B. Sova’nın ortaklaşa hazırladıkları bu kitap, sansür tarihini tek tek kitaplardan giderek gözler önüne serer. Bence, kitabın en önemli özelliklerinden biri, özenli ve ayrıntılı bir araştırmanın ürünü olmasının yanı sıra, tarih boyunca çok farklı nedenlerden ötürü baskı gören kitapları hiçbir ideolojik ayırım gözetmeksizin ele almasıdır. Örneğin, sansür öyküsü anlatılan kitaplar arasında Karl Marx ve Friedrich Engels’in Komünist Parti Manifestosu da vardır, Adolf Hitler’in Kavgam’ı da; Salman Rushdie’nin Şeytan Âyetleri adlı romanı da vardır, Kuranı Kerim de; Binbir Gece Masalları ve Kama Sutra da vardır, D. H. Lawrence’ın Lady Chatterley’nin Sevgilisi ve Âşık Kadınlar adlı romanları da; Chaucer’ın Canterbury Masalları adlı kitabı da vardır, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı da. Siyasal, dinsel, cinsel ve toplumsal gerekçelerle yasaklanan, baskı gören kitapların incelendiği 100 Yasak Kitap’ın yazarlarından Margaret Bald’un dediği gibi, “Yüzlerce yıllık sansür tarihine bakıp da nice kitabın yasaklandığını, nice yazarın yapıtlarının sansürden geçirildiğini gördüğünüzde, olsa olsa, tüm bu baskıların uzun sürede ne kadar etkisiz kaldığına şaşarsınız...” Çünkü, Ralph Waldo Emerson’ın dediği gibi, “Yasaklanan ya da sansür edilen her sözcük, yeryüzünün dört bir yanında yankılanır durur…” Tarih boyunca, zorba yöneticiler, totaliter devletler, Kilise kurumları, kendi düşüncelerine ters düşen ya da otoritelerini sorgulayan kitapları yasaklamışlardır. Ama bu türden yasaklamaları uygulayan, okuma özgürlüğümüzü kısıtlayanlar arasında “demokratik” hükümetler, okul yönetim kurulları, yerel yönetimler ve dinsel bağnazlar da yok değildir. OKULLARDAKİ BASKI... Evet, 100 Yasak Kitap’ta sansür öyküsü anlatılan kitaplardan biri de Cesur Yeni Dünya. Huxley’nin başyapıtının, Amerikan Kütüphaneler Birliği’nin açıkladığı 2010 listesinde yer alması yeni bir durum değil. Cesur Yeni Dünya, ABD’deki okullarda pek çok kez baskıyla karşılaşmış. Örneğin, 1965 yılında Maryland’deki bir okuldaki bir İngiliz edebiyatı öğretmeni, öğrencilerinden Cesur Yeni Dünya’yı okumalarını istediği için okuldan atılmış. Üstelik, öğretmenin görevine geri dönmek için yaptığı başvuru bölge mahkemesince reddedilmiş. Bununla da kalmamış, temyiz, mahkemenin ret kararını onaylamış. 1979’da, Virginia eyaletindeki bir lise müdürü, tarih öğretmeninden, Cesur Yeni Dünya’yı verdiği ödevden çıkarmasını istemiş. Öğretmen bu isteği yerine getirmeye yanaşmayınca da, okuldaki görevine son verilmiş. Huxley’nin kitabı, 1980’de, Missouri eyaletindeki bir okulda ders izlencesinden çıkarılmış. 1988’de de, Oklahoma’daki Yukon Lisesi’ndeki öğrencilerin anababaları “dili ve ahlaksal içeriği” yüzünden kitabın çocuklarına okutulmamasını istemişler. Görüldüğü gibi, ABD’de, en çok anababalardan ve lise yönetimlerinden tepki görmüş Cesur Yeni Dünya. Peki, neden? Kitabın, 1932’de de İrlanda’da “aile karşıtı” ve “din karşıtı” olduğu gerekçesiyle yasaklandığını düşünürsek, ortaya çok ilginç bir sonuç çıkıyor: Cesur Yeni Dünya’ya gösterilen tepkiler, yazarının savunduğu bir toplum düzeninden değil; tam tersine, döneminin sanayileşmiş Batı toplumunun bağrında tohumlarını gördüğü, gerçekleşebileceğini düşündüğü korkunç bir toplum düzenini olanca çarpıcılığıyla sergilemesinden kaynaklanıyor. Jack London’ın Demir Ökçe’si, Yevgeni Zamyatin’in Biz’i, Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sı, George Orwell’ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü, Platon’un Devlet’inde, Thomas More’un Ütopya’sında, Tommaso Campanella’nın Güneş Ülkesi’nde, Francis Bacon’ın Yeni Atlantis’nde betimlenen toplumsal, ekonomik, felsefi ya da dinsel açıdan “kusursuz” toplum düzenlerinden farklı olarak, birer karşıütopyadırlar. Ütopyalarda okuyucuya sunulan bir “düş”tür; karşıütopyalarda ise bir karabasan, içinde yaşadığımız günümüz toplumunun bağrında yatan tehlikelerden yola çıkan bir gelecek toplum karabasanı. Erich Fromm’un, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört için 1961’de kaleme aldığı bir Sonsöz’de vurguladığı gibi, Zamyatin de, Huxley de, Orwell da, insanoğlunun sevgi, adalet, hakikat, dayanışma uğrunda yoğun bir savaşım verdiğini varsayarlar; bu çabaların ortadan kaldırılmasını gerekli görenlerin uyguladıkları yöntemleri en ince ayrıntılarına kadar betimleyerek, aslında, insanoğlunun bu çabalarının gücünü ve yoğunluğunu doğrularlar: “Zamyatin’in Biz adlı yapıtında, insan doğasının insani istemlerinden kurtulmak için, lobotomiye benzer bir beyin ameliyatı gereklidir. Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sında yapay biyolojik ayıklama ve uyuşturucular, Orwell’ın Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ünde ise sonu gelmeyen bir işkence ve beyin yıkama gerekir. Bu üç yazardan hiçbiri, insanın içindeki insanlığı yok etmenin kolay olduğunu düşünmekle suçlanamaz. Ama yine de, üçü de aynı sonuca varır, bugün artık herkesçe bilinen yöntemler ve tekniklerle bunun mümkün olduğu sonucuna…” Çocukları bu kitapları okuyan anababaları tedirgin eden, böylesi karşıütopyaların, geleceğin baskıcı, totaliter, buyurgan toplumlarını betimlerken, bugün yaşadığımız toplumların insanlıkdışı niteliklerinin gizlerini açığa çıkarıyor olmalarıdır. En ürküncü ise, kimi anababalar ve okul yöneticilerinin, Zamyatin, Orwell ve Huxley’nin yapıtlarında sergilenen toplumları yönetenlerin uyguladığı temel yöntemi benimsemeleri, bu kitapların yasaklanmasını, çocuklarına okutulmamasını istemeleridir. Asıl karabasan da budur sanırım… CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle