Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş yun yazarı, şair, romancı, yönetmen, eleştirmen ve akademisyen Femi Osofisan 16 Haziran 1946’da bir Yoruba köyü olan Erunwon’da doğdu. oyunu sahnelendi. Kırkı aşkın oyun yazdı. 1975’de ilk romanı Kolera Kolej yayımlandı. Roman ve oyunlarında işlediği toplumsal konuları, iyilik kötülük kavramları arasındaki eleştirel düşünceleri şiirlerine de taşıdı. Osofisan, yapıtlarını sol ideolojik bakış açısından kaleme aldı. 1989’da, eşitsizlik ve adaletsizliği konu aldığı ilk şiir kitabı Minted Coins (1987) ile Nijerya Yazarlar Birliği şiir ödülünü aldı. 1993’de ikinci şiir kitabı Dremseeker on a Divining Chain çıktı. Bu kitapları Ire Ni and Other Poems for Performance (1998), ile Yoruba dininin kehanet tanrısı Ifa’ya dileklerle yüklü Pain Remembers, Love Rekindles (2001) adlı diğer şiir kitapları izledi. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Femi OSOFISAN/ Şiirler/ Çeviren: İlyas TUNÇ ‘aynıdır siren çığlığı sürgünün şarkısıyla’ O Yalnızım hazırım, bekliyorum söylencelerde (çünkü insan yalnız kalabilir rüyada bile olsa)ikindi vakti, bir çığlık gibidir omuzlarımda. Anayurdum, salıver beni… SÜRGÜNÜN ŞARKISI Serçe sesleri, martı sesleri: ayrılan canlıların vızıltıları: aynıdır siren çığlığı sürgünün şarkısıyla kutsa bizi, anayurdum bizi, terk edilmiş öksüzleri… boşaltılmış kütüphanelerin tozunda bekledik izledik cılız görüntülerini dersliklerin ümitsiz, genç gözlerin işkence kazıkları gibi geriye baktığı okuduk gelecek yazgımızı perişan çetelerde şamatayla toplanarak çöp yığınları üzerinde Yürekler kırılıyor, kuruyor aşklar rüzgâr zorlu, yeni bir mevsim çıktı yerleşik soylara düşman Gel, diyor yol hava sabırsız: aynıdır çağrı çığlığı sürgünün şarkısıyla Teselli arayarak hâlâ arkadaşlarımı düşünüyorum hepsi başka başka yerlere kaçan, düşünüyorum her ay sevinçle yanıtladıkları mektupları: Tek başınayım, uzun bir yürüyüş yapıyorum onların arkalarında bıraktıkları boşluklara… KRİSTALLER Değerli taşları, kuvars gözleri olan bir mağara var. Orada sakladığım mektubun başkalaşımıdır zaman... Ah, yaraladı beni su ve rüzgâr taşıdılar kuytu yerlerimizin sırlarını deniz kabuklarına, zambaklara, yosunlara damıttılar aşk şarkımızın ercik saplarınıTuz ve çakıl taşları çıkardılar ortaya beni açtılar öylece gizlediğim yaralarımı, Kilin akıl ermez simyacılarıyla komplo kurdular dönüştürmek için aşk şiirlerine gizli ağıtlarımı... Ve söyledikleri her şey dolaşıyor ortalıkta şimdi, açılmış yelkenler, balonlar, kanatlar gibi: tohumlar dimdik ve hazır davet almış borular örneği Sular, birikiyor etrafımda: diz çöktürecek hemen bana zaman, eğecek başımı martılar toplanıyor tepemde: açıyorum göğsümü, güneş yanığı yerlerimi Arkamdan gelen sözcükler koruyorlar beni… ÇEKİRGELER Çabuk olun, diyorlarikindi vakti baştan başa bir yaygara, genç adamlar, kadınlar savruluyorlar her yere dökülmüş yapraklar gibi terk edilmiş bir kavşakta sakatatlar… Çekirgeler işte burada ama bir anlaşmazlık var acı verenler arasında Leşçiller işte burada ülkemizin tahıl siloları üzerinde dişlerini gösteriyorlar zenginlerimizin sepetleri üzerinde, yağ kaplarımız üzerinde… Yere inmiş çekirgeler: kurbanlar arasındaki sürekli bölünme ihtiyaç duyduğu şeydir kazananların haki renk giysiler, dökümlü cüppeler giymiş asalaklar tüketiyorlar ekinlerimizi, çürütüyorlar bakirelerimizi… ARAŞTIRMAYA ÇIKTIM BU NEDENLE Araştırmaya çıktım bu nedenle Ormanlar dünyasında Aslana gittim, kükrüyordu, Yaklaş, acıktım, diyordu. File sordum Savurdu kocaman hortumuyla beni Düşürdü hiçliğin ülkesine Antilopa sordum Cevap vermeyi bekleyemezdiNeden kaçıyordu, peki? Kuşlara sordum, Tavuskuşundan başlayarak Sadece güldü kanatlarını yayarak. Kibarca bırakmıştı sözü kaplumbağa Ziyafete gitmişti Kafesten kaçmış politikacı kardeşiyle Giydim boydan boya sabahı Dolaştırdım ben dolunayı Yoruluncaya kadar ve alacakaranlık bastı, Derken akşam olmuştu Uzaklarda, ay ışığının kollarında Seni bulduğumda Seni, güzel düşümü. 21 NİSAN 2011 SAYFA 29 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105