08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

k parak isteütlekarşı e, karret ahibi i aşaçeklik razisi“İçine kararlı unu rlığı, işti. ararnlışa ? Düe. İyi a, günmamalı k külarını da göz emini, el olapıboştır. eceğidilia bağsanık söylik, zcük österiginliği baçlar nağınni söynen ma, ken meyi n ta kocaman vitrin camının kirini gözler, camın silinmesi gerektiğini düşünür. Ülkücülerin baskını sırasında cam taşlanarak paramparça edilmiştir. Camın temizlenmesine gerek kalmamıştır! Devrimcilerin kendi aralarındaki bu “kimin doğruyu yapıyor olduğu” tartışmaları, belki de onları “kirli bir cam”a dönüştürürken (zira doktor, partide, tartışmalar sırasında tuvaleti temizlerken de aynı sıkıntıyı yaşamıştır), camın kırılıp dağılmış olmasıyla tartışan taraflara ait tezler de yitip gitmiştir sanki. Freud’cu bir “projeksiyon” mekanizmasının devreye girmiş olduğu da söylenebilir. Doktoru sürekli izleyen kişinin duble paçalı giyimi, Sümer malı ayakkabısı, Ahmet Amca’nın dükkânındaki Atatürk, İnönü, Menderes ve sonradan eklenmiş Cemal Gürsel fotoğraflarının duruşu, Ahmet Amca’nın fotoğraflar önünde yer alışı, romana sembolist esintiler katar. “Duvarında önce Menderes, sonra Atatürk ve İnönü’nün fotoğrafları asılıdır. İlkine yakın, diğer ikisine uzaktır Ahmet Amca.” Atatürk ve İnönü iyice “solmuş”tur. Cemal Gürsel’in fotoğrafı ise en bakımsız olanıdır. Romanda, kimi kurgusal karakterlere de yapıbozumcu bir işlevsellik verilir. “Varlıkları”, anlattıkları şeyler, anlatım biçimleri ve üslupları bakımından dikkat çeken altı önemli karakter vardır. L. Gülfiye, polis memuru Selami, akrabaları emekli öğretmen, köylü Şahpender ve Koço. Ele geçirdiği eski defter parçasıyla “Söz başka, hayat başka olur mu?” sorusunun yanıtını arayan köylü kızı Gülfiye, köylü Şah ¥ dükkânından bozma derneğin pender’in öfkesi, akraba öğretmenin metinsel eleştirisi düzleminde oluşturulan yarı otobiyografi vurgu, “yaşanılan gerçek” ile “anlatılan gerçek” arasında belirsiz, silik bağlantı ve karşıtlıklar oluşturur. Gülfiye, gelecekteki bir gerçeklikten seslenir okura: Doktor artık çok uzakta bir yerdedir. Nicedir gelmez. Askeriye hükümeti çıktığından beri Ardahan’ın jandarması, polisi, istihbaratı onun peşindedir. Yani, anlatı zamanı, olay zamanı ve “serimdüğümçözüm”den oluşan “klasik” mantık çökmüştür. Sonucun önceden öğrenilmesiyle, yapıyı ayakta tutan merak ve devamlılık elemanlarına boyun eğdirtilmiştir. “L.” karakteri, doktorla karşılaşma anına dek kurguda ön planda tutulmuş gibi. Onun merak uyandıran öyküsü, o “düğümsel” karşılaşmadan sonra bıçak gibi kesilir. Bir daha izine rastlanmaz. Yaşamöyküsel hikâyenin yanında kurgulanmış L. kahramanı ve onun öyküsü, metinle yaşam arasındaki ilişkiyi sorgulayan başka bir testere dişi gidişini anımsatır. Geride kalan yaşamdır. Romanda polisiyeyi andırır bir heyecanla izlenen “orman kesimine karşı mücadele”, köyün ortasında, köylülerle kaymakamın, jandarma birliğinin, orman işletmesi yetkililerinin, orman memurlarının, hatta sivil polislerin karşı karşıya geldiği bir anakritik tablo doğurmuştur. Kahramanımız doktorun kuramsal düşüncesiyle yaşamın buluştuğu, öğretinin ve metinselliğin sınandığı bir zirve oluşmuştur. Buradan, göreli olarak bir yenen, bir de yenilen saptanılarak çıkılabilecek tir. O an için yengiyi almış gibi görüGeçmiş, Bir Zamandı, herkese yerini nenin geleceğiyse, hâlâ çok belirsizdir. ya da haddini bildirmeye, hayatla edeRomanın Koço adlı karakteri, Bahbiyatı birbirinden koparmaya çalışantinci çalışmaları ile tanıdığımız yazarın lara bir yanıt bu anlamda. Yerini hem “grotesk halk kültürü” vurgusu için haddini bilerek, sanatı sorgularken işlevsellik kazandırdığı bir köylüsüdar açılara hapsolunmaması gerektiğidür. Pek çok açmaza, sıkıntıya karşı ni de vurgular ve şöyle der sanki: atılan şen bir kahkahadır Koço. Gri “Edebiyatın içinden” ama asla “edegözleri, hayatta hiçbir şeyin ciddiye biyata rağmen” olmayan. alınmaya değmeyeceğini söyler. RoGeçmiş, Bir Zamandı/ Alper Akman bitiminde, kahramanımız Koço’nun kendisine “güven” isteyen güçam/ Abis Yayınları/ 504 s. lüşüyle yolunu ayıracak, bu kez, güneşi arkasına alarak yürüyüp gidecektir. Roman boyunca, süren bol söyleşimli hesaplaşma, okuru yürekli olmaya, kitabı elinden bırakmamaya ve bildiği tarihçeyle hesaplaşmaya davet eder. Bugüne dek, Türk romanında siyasi tarihle yüzleşmeye çalışan, bu kanlı ya da sinsi süreçte genç kuşaklarda önemli kıyımlara yol açan ilişkileri hep neredeyse “fantastik” ve belirsiz dokularla ya da insanüstü kahramanların yüceltimiyle aktaran yapıtlar görülmüştür. Korku mudur onları soyuttan somuta, kahramandan insana geçmeye engelleyen? Cevap çok kereler verilmişti. Gerçeklikleri bire bir aktarmanın edebiyatın dışında bir şey yapmak olduğu söylenmiş, bunu yapmak isteyenlerin edebiyattan dışlanmaları gerektiği iddia edilmiştir. Zira onların savaşım verecekleri düzlem, Akçam, romanında okuru yürekli olmaya, kitabı elinden bı“edebiyat alanı” değildir. İşte rakmamaya ve bildiği tarihçeyle hesaplaşmaya davet eder. nının e koKikeyi ı kullaçine di gölk ni bir nünü, ırdığı slında me ol“Don ıska liği, hiaçısını, sil ettüm ü el ele metin insel mcu orların daha omanın lümlenda üle uğ“kiist” olnı r ¥ 1105 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105 21 NİSAN 2011 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle