Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
A. S. Griboyedov’dan ‘Akıldan Bela’ Eski bir yeni oyun Akıldan Bela‘yı alıp, kapağına kendi isminizi yazsanız ve birine okutsanız, “günümüz insanına bir eleştiri getirmişsin” diye bir açıklamayı rahatlıkla alabilirsiniz. Bu anlamda hâlâ güncel ama güncelliğini söylediği sözlerden değil de taşıdığı duygulardan alıyor Akıldan Bela. Buradan bakıldığında bir klasik özelliği taşıyor oyun. Ë Ersin ÇAKMAK iyatroyla ilgilenenler şu kalıbı iyi bilir: “Çekhov oyunlarını anlamak için dönem Rusyası’nı bilmek gerek.” Peki, nedir o dönem Rusyası? İçten içe çürüyen hatta çürümüş bir yapı ve o yapının son temsilcileri olan soyluların trajik düşüşü. Ancak şöyle bir durum var ki bir okuyucu olarak aslında bu bilgiye sahip olmamız çok da gerekli değil. Örneğin, Shakespeare oyunlarını okurken, o dönemi bilmeden de bir anlam çıkartmak oldukça mümkün fakat bu, Çekhov’da pek de öyle değil. Çekhov’un sürekli kendi oyun yazarlığından şüphe etmesi belki de içten içe bunu hissetmesiyle ilgili. Griboyedov’un bir oyunundan söz edecekken, sözü neden Çekhov’la açtım anlatayım. İlk başta söz ettiğim dönem Rusyası’nı anlatan tek yazar Çekhov değil de ondan. Çekhov’un öncülleri var. Kuşkusuz, Çekhov kendi yaşadığı toplumu gözlemde ve yazmada ustaydı ama Griboyedov’a “daha az usta” dersek, gerçeklerden uzaklaşırız. Üstelik Akıldan Bela oyununda da görüleceği gibi Griboyedov’un çok daha açık bir tarzı var. Yazar, açıktan açığa bir aydın eleştirisi yapmaktan çekinmiyor. Belki de bu açıklık yüzünden oyunun başına gelmedik iş kalmıyor, tıpkı oyunun baş kişisi Çatski’ye geldiği gibi. Belki de yine bu açıklık yüzündendir ki biz Griboyedov’un adını çok geç duyuyoruz. Bu da yazarın ödediği bir bedel olsa gerek. Akıldan Bela, tüm uğraş ve zorluklar sonrası yani sansürlü ve eksik baskılarından arınmış olarak yazarının öldürülüşünden kırk altı yıl sonra tam metniyle, 1875’te yayımlandığında bile dehşetli tartışmalar yaşanır. Özellikle asilzadelerle yüksek memurlar, eserdeki tasvirleri yersiz, yanlış bulur ve şairi Moskova sosyetesini bilmemekle suçlar, eserin hiçbir edebi kıymetinin olmadığını ifade eder. Elbette, tüm bu suçlama ve eleştiriler Akıldan Bela’nın git gide daha çok okunur, bilinir olmasının önünde duramaz. Peki, Akıldan Bela nasıl bir oyundur ki bunca yasaklarla karşı karşıdır ve basılmasının, yayımlanmasının ve sahnelenmesinin de ötesinde okunmasına bile tahammül edilmez? En yalın yanıt şuı olabilir: Eleştiri. Bugün biz de düşünenlerin, eleştirenlerin susturulduğu, yasaklandığı tıpkı oyundaki gibi benzer gerçeklerle karşı karşıya değil miyiz? Oyun on dokuzuncu yüzyıl Rus soylularının yaşam biçimini, davranışlarını ve dünyayı anlamalarını yine onlardan biri olan bir aydının eleştirisini merkeze alarak anlatıyor. Griboyedov, Rus toplumunda iki tarafın çatışmasının belirginleştiği süreçte tüm bir tarafı yani muhafazakâr soylu sınıfın toplumsal yüzünü, ilerici düşünen genç adamın yönelimlerinde ise Dekabristlerin durumunu dile getirir. Başoyun kişisi Çatski, soylu bir sınıftan gelmesine karşın kendi sınıfının yaşamını ve tutuculuğunu, alışkanlığını alaya alan, eleştiren bir aydın. Dönemin en önemli kalkışmalarından olan Dekabristlere bakarsak da aynı aydınlık zihni görürüz. Bu aydın akıldan rahatsız olan dönemin soyluları da ondan kurtuluşu onun deli olduğu yalanını ortaya atmada bulur. Bu yalan öyle bir biçimde yayılır ki hepsi saçmalıklarla bu inancını doğrulamayı vazife bilir kendine ve bu “deli adam”dan nasıl kurtulacaklarını hep birlikte düşünmeye başlarlar ve bu yalanı ortaya atanlar, deliliğe eğitimin, kitapların sebep olduğuna olan inançta birleşir. Kitapların yasaklanması, okulların kapatılması, dine güçle sarılma, yeni eğitimin kaldırılması gibi sözlerle çözüm yolunu konuşurlar. Aklı başında bir adamı akıldan belalı hale getirenlerin, yani oyundaki Moskova sosyetesinin bu yaklaşımı, aslında geçmişten bugüne otoritenin, aydına yaptığından hiç de farklı değildir. Dünya dönüyor dediği için yargılananlar, doğru bildiğini söylediği için derisi yüzülenler, öldürülenler, okuduğu, düşündüğü için yakılanlar, insanlık için bir şey yapmak istediği ve sadece düşünceleri için asılanlar... Çevirmenlerin metninin yanında Oblomov’un yazarı Gonçarov’un, oyun hakkında daha önce hiçbir yerde yayımlanmış eleştirel denemesi de oyunu sahneleyecek yönetmenler için ayrı bir önem arz ediyor. Oyun, günümüz gerçeklerine de işaret ettiği, bir aydın eleştirisi sunuyor ve “Nasıl bir aydın?” sorusunu sorduruyor. Akıldan Bela/ Aleksandr Sergeyeviç Griboyedov/ Çeviren: Cenk GündoğduEngin Toprak/, İkaros Yayınları/ 204 s. 21 NİSAN 2011 SAYFA 23 T CUMHURİYET KİTAP SAYI 1105