Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş nlü Rus halk şairi Aleksey Vasileviç Koltsov, 3 Kasım 1809 tarihinde, Voronej’de hayvan tüccarlığı yapan bir esnaf ailesinde doğdu. Küçükken belli başlı bir öğrenim görme fırsatı bulamadı. Dokuz yaşında Voronej ilçe okuluna verildiyse de, babasının ticaret işlerinde yardımcı olması gerekçesiyle, kısa bir süre sonra oradan alındı. Bundan sonra şairin tüm yaşamı tamamen paragöz babasının marifetli ellerince yönlendirildi. Bilime gösterdiği ilgi babası tarafından gaddarca engellendiği için sürekli gizli gizli okumak zorunda kaldı. 16 yaşındayken, herkesin gözünden uzak, kitap sayfalarında gördüğü şairlere öykünerek şiirler yazmaya başladı. Zamanla Voronej’de papaz okulu öğrencilerinden A. Serebryanski’yle yakın dostluk kurdu. Çok geniş bir kültüre ve çeşitli yeteneklere sahip olan ve etrafında edebiyat heveslisi birçok kişiyi toplamayı başaran bu genç, onunla yakından ilgilendi. Bu dostluk Koltsov için, şiirdeki estetik değerleri daha çabuk kavraması açısından, çok yararlı oldu. Şair 1830’da Stankeviç ve onun aracılığıyla da Belinski’yle tanışma olanağı buldu. Bu tanışmalar onun için tüm edebiyat kaderini yönlendirecek denli etkili ve yararlı oldu. Nitekim kısa bir zaman sonra onların yardımıyla Listok (Yapracık) dergisinde ve Literaturnoy gazete (Edebiyat Gazetesi)’nde ilk birkaç şiiri dünya yüzü gördü. 1835’te ise Stankeviç’in parasal desteğiyle ilk şiir kitabı yayımlandı. 1836’da babasının işleriyle ilgili olarak Moskova ya da Petersburg’a uzun süreliğine gittiğinde Belinski’nin evine konuk oldu, hem onun yardımıyla yaşam denen mucizeyi anlamaya, hem de önündeki sanat ufkunu genişletmeye çalıştı. Puşkin’le tanışması da bu yıllara rastladı. Kendisine büyük bir sıcaklıkla yaklaşan Puşkin, ondaki sanat özgünlüğünü hemen sezdi ve onun en güzel şiirlerinden biri olan Urojay (Ürün)’ı çıkarmakta olduğu Sovremennik (Çağdaş) dergisinde alelacele yayımladı. Koltsov, Petersburg’da ise Vyazemski, Jukovski, V. Odoevski vb. şairlerle tanıştı. Bu kısa süre içinde o, yaratıcılık çizgisinde büyük bir mesafe katetti. Öyle ki Oteçestvennıyh zapiskah (Memleket Notları), Sovremennik (Çağdaş), Literaturnoy gazeta (Edebiyat gazetesi) sayfaları onun düşüncelerine, Çelavek (İnsan), Velikoe slova (Ulus Söz), Molitva (Dua) vb. ise Tırpancı, Çiçek, Şarkı ve daha nice şiirlerine yer vermeye başladı. Şair, halk edebiyatını derinlemesine araştırmaya ve bulduğu tüm yeni türküleri toplamaya koyuldu. Ayrıca Rus Atasözleri ve Deyişleri başlıklı bir de derleme hazırladı. Koltsov’un yaşamındaki son yıllar zorluk ve tersliklerle dolu geçti. O, hiç ayrılmaksızın, Voronej’de, üstelik de ilişkileri oldukça gergin bir aile ortamında direnmeye çalıştı. Ne ki esnaf yaşamı boyunduruğundan bir türlü kurtulamadı. Yakalandığı verem hastalığı onu yavaş yavaş eritti ve 29 Ekim 1942’de henüz 33 yaşındayken, bu dünyadan alıp götürdü. Mezarı Voronej’dedir. iir Atlası CEVAT ÇAPAN Aleksey KOLTSOV/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Kimin için söylenir bu türküler? Nedendir onlarda bu derin keder? DÜŞ KIRIKLIĞI Yaşam için bildiklerim nelerse, Hepsi boşmuş – kitap ve düş ürünü; Durduk yere yememiş o, meğerse, Kötülükle saçmalığın mührünü. İçtenlikle karşılardım önceden Her sabah güneşin doğuşunu ben, Dünyada her şeye açmıştım kucak Bir çocuktum çünkü, saf bir yavrucak! Herkese uzanmış açıktı elim – Herkesle kardeştim, her şeye vurgun! Çok kısa zamanda fakat fark ettim Yanılsama olduğunu çoğunun: Her şey kuruntuymuş, tatlı bir oyun – O tertemiz aşkım, o cesaretim… Anladım, akrabam soyum değilmiş, Anladım dostum da hain biriymiş, Sürüymüş sevdiğim insan yığını, Umutsa, dünyanın şirin yalanı, Temiz palavraymış sunulan adak En masum bakışta bir hile varmış, Bilgelik yoksunu başları ancak Aptallık simgesi bir gurur sarmış. Tanrı yardımıyla yaşam seyrinde Reddettim hükmünü çirkinliklerin. Ve ruhum başka bir dünya içinde Hülyalarım kadar renkli ve zengin. Ben ki tuhaf gezgin, benbüyük kaçak, Kendi dünyamdayım, dünyadan uzak. BÜLBÜL Ne hoş açtın bu bahar da Gözden uzak bozkırlarda. Neden al al yanar özün Çiyle mi yıkandı yüzün? O hoş kokun püfür püfür Sanki kutsiyet üfürür. Köyden, köylülerden ayrı Güzelliğin gizli kaldı. Ama sana seher seher Tüm kuşlar nağmeler döker. Sen de keyifle açarsın Bol bol kokular saçarsın Ve kat kat artar güzelliğin Canlar feda cezben için. Ey tırpancı, çağır hemen Görünsün sevdiğin canan Zevk alsın bu güzellikten Tırpanlanıp yok olmadan. DELİŞMEN KUDRYAVİÇ’İN BİRİNCİ ŞARKISI Şerbetçiotu gibi Bukleler kıvrım kıvrım, Kıvrılıyor her biri Ötesinde kaygının. Hiç tarak görmemişler – Altından da kıymetli, Sanki yüksük gibiler – Yiğitlik işareti. Zengin doğmadın ama Bukleli doğdun işte. Hayatın hep gülecek Bu bukleli gidişte. Yeryüzünde canının İstediği her şeyi Tek yoludur almanın Kullanmak bukleleri. Şaka, cümbüş, eğlence Her biri birer birer, Bukleler titreyince Ayağına gelirler. Alınmayan nesneler Buklelerle alınır: Sen yeter ki emir ver Onlar tansık yaratır. Bukleli delikanlı Hep öndesin, birinci – Beyaz, güleç, endamlı, Kaşlar yay, dişler inci. Hakkındaki övgüler Dillerde şekerlenir; Gece gündüz türküler Senin için söylenir. Aklı fikri kızların, Adınla meşgul senin, Fallarında onların Tek umut: buklelerin. Bugün bukleler yine Varsın olsunlar olay! Ah, onlarla her şeye Ulaşmak gayet kolay! Buklelerin ile sen, Hep genç kal, hep sevdalı! Gez gönlünce, neşelen, Mutlu ol, delikanlı! SON ÖPÜŞME Sarıl bana, öp beni, Okşa nazla, ısrarla, Korlu öpüşlerini Tekrar tekrar tekrarla. Niye üzgün bakışın? Kalbindeki sır nedir? Keder seni boğmasın, Gözünün yaşını sil. Kahrolmanı istemem, Henüz ölmüş değilim, Ne de bugün gömülen. Ama altı ayda bir Geliyor ayrılıklar. Volga kıyılarında O yamaçta bir köy var: Orda yaşar babam da, Anam da orda bekler Gitmemi her bayramda. Ben annemle babama Gidip diz çökeceğim Senle evlenmek için İzin isteyeceğim. Beni üzüyor, gülüm, Siyah elbiselerin, Söyler misin sen bugün Onları niye giydin? Hemen çıkar, maviler Giy onların yerine, Tül atkını salıver Güzel göğüslerine. Gözlerin zevkle yunsun Sevinç şafaklarında, Aşkın güneşi doğsun Islak dudaklarında. Baktıkça güm güm atar Coşkudan kalbim benim, Baharda mayıs kadar Güzelsin sen gelinim! Sarıl bana, öp beni, Okşa nazla, ısrarla, Korlu öpüşlerini Tekrar tekrar tekrarla. RUS ŞARKISI Ben o yakışıklıya Öylesine yandım ki, Onu kimse çılgınca Sevemez benim gibi. Dünyada tek onunla Yaşamam mümkün benim. Onun için canımı Feda edebilirim. Bu gece bu mehtapta Hep onu bekliyorum. Soğukta ince ince Ürperiyor vücudum. “Neredesin meleğim?” Diye diller döküyor. Ellerime sarılıp Beni sık sık öpüyor. Ah, şekerim, yavaş ol, Emme dudaklarımı. Yanımda olman bile Coşturuyor kanımı. Yanımda olman bile Yüzümü kızartıyor; Kesiliyor nefesim, Kalbim sık sık atıyor. Pırıl pırıl yıldızlar Uçuyor gözlerimden! Onu sevdim çünkü tek, Onun için varım ben! ? SAYFA 23 Ü Puşkin’e nazire Bülbül sevdalandı nazlı bir güle, Aşk dilendi gece gündüz türküyle; Ne ki gülü sarmadı bu eğlence Masum bir rüyaya daldı sessizce… Bazen bir şarkıcı basıp lirine Diller döker körpe sevgilisine; O yansa da kösnül duygular ile Genç kızın gerçi yok haberi bile Kimin için söylenir bu türküler? Nedendir onlarda bu derin keder? HIŞIRDAMA SEN… Hışırdama sen, Bozkır çavdarı! Türküler yakma, Tırpancı dayı! Ne gerek bana Fazla bereket, Ne gerek bana Geciken servet! Sildim o genci, Servetini de – Kendimden önce Yârin kalbinde. Oysa ne hoştu Yârin gözleri, Derin bir aşkla Süzerken beni! O hoş gözlerin Güzel sahibi, Sanki mezarda Uyuyor şimdi! Dağ kadar ağır, Geceden siyah, Bir fikir çöktü Yüreğime ah! ÇİÇEK Ey, doğanın tansığı, sen, Vadileri bezekleyen, CUMHURİYET KİTAP SAYI 1070