04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Doğumunun yüzüncü yılında İnsan, yaşamı boyunca yaptıkları, bıraktıkları ve eylemleriyle anılır. Kemal Tahir’i de doğumunun yüzüncü yılını birlikte biraz buruk, biraz kaygı ile anıyoruz. Türk yazınında her biri bir yazarı ad bırakacak olan onlarca yapıt bırakıp giden bir değer. Olumlu, olumsuz yönleriyle eleştirebilirsiniz. Bazı görüşlerini beğenmeyebilirsiniz. Ancak; onun, özellikle 1923 Anadolu aydınlanmasının devrimsel atılımları içinde Anadolu yeniden benliğine kavuştuğu dönemde, kendini kabul ettirmiş değerli ve saygın bir yazın ustasıdır. Ë Zeki BÜYÜKTANIR Kemal Tahir 910’da İstanbul’da doğan Kemal Tahir, II. Abdülhamit’in Hünkâr yaverlerinden Tahir Bey’in oğludur. Galatasaray Lisesi’nin onuncu sınıfından öğrenimini yarıda bırakarak hayatın acı serüvenleri içine dalmıştır. Avukat kâtipliği, Zonguldak’ta maden işletmelerinde ambar memurluğu gibi çalışma yaşamının zorlukları içinde ilk adımını 1931’de İçtihad Dergisince yayımlanan şiiriyle atmıştır yazın hayatına. Yaşamın zorluklarını, dişiyle tırnağıyla sürdürerek yazma eylemini başarı grafiğini yükselterek sürdürmüştür. Her yazın yaşamına başlayan genç gibi onda da önceleri şiirle başlayan serüven, sonradan Nâzım Hikmet’in yönlendirmesiyle nesire yönelmiş ve birbirinden güzel, anlamlı saygın onlarca cilt yapıt bırakmıştır Türk yazınına. Romanları, öyküleri mektupları, eleştiri ve hakkında yazılanlarla otuzu aşkın eser oluşmuştur. İkinci Dünya Savaşı’nın ağırlığı acılı, günleri; Nâzım Hikmet Usta ile birlikte “Bahriye Davası”nda suçlu bulunarak on beş yıl hüküm giymiştir. 1950 çıkarılan genel afla özgürlüğüne kavuştu. Türlü yazın dergilerinde yazıları yayımlanan bu ölümsüz yazarımızın her biri birbirinden güzel yapıtları arasında iki tanesi Arthur var ki her an elimin altında buMiller lundurduğum Devlet Ana ile Yorgun Savaşçı başucu kitaplarımdır. Özelikle Devlet Ana, Yorgun Savaşçı ve Bozkırdaki Çekirdek adlı romanlarıyla Türk yazarları ve aydınlar arasında önemli tartışmalar yarattı. Özellikle Kurt Kanunu ve Bozkırdaki Çekirdek romanlarında Osmanlı Dönemi, tek parti yönetimi ve Köy Enstitüleri, Asya tipi üretim tarzı gibi konularda ortaya attığı görüşleriyle yeni bir eleştirinin kapılarını açtı. Bu yeni ve değişik bakış açısı ve sağlam tekniğiyle en güçlü romancılar ve eleştirmenler arasındaki yerini aldı. Yazıya başlarken onun iki romanından söz etmiştim. Birisi Devlet Ana; bu romanıyla Osmanlı’nın kuruluş dönemini, o Arthur dönemin, hatta o çağın tüm yapıMiller, sını sosyolojik, kültürel, yaşamsal, Cadı Kageleneksel yönlerini bir usta kazanı‘nı lem olarak ortaya dökmüş ve hak korku ettiği için de Türk Dil Kurumu topluÖdülü’nü almıştır. munun, Yorgun Savaşçı’ya gelince; intoplumsan, yaşamı boyu okuduğu süresal gösde bazı yazı, şiir ya da kitap vardır ki bir türlü onun etkisinden tergelekurtulamaz, işte benim de üzerinin ortaya çıkarılması rimde büyük etki yapan bu iki için eleştirel gerçekçi yapıt. Özellikle Yorgun Savaşçı bir perspektifle kaleme başucu kitabı olmanın ötesinde alır. Döneme ait yaptığı bir de onu oyun biçiminde bir titiz incelemelerle oyuyazma girişimim oldu. Savaş Yornun temelini oluşturup gunu diye oyunlaştırdım. Ne yadramatik mantık gerezık ki o, 12 Eylül’ün ağrılı, acılı, ği oyunda tarihsel korkulu günlerinde bu taslağı olaydan farklı olarak gün yüzüne çıkarma olasılığı var bazı değişiklikler ortamıydı korkudan? Süre içinde de yayımlatamadığımdan öteki dosya koyar. yalarımın arasında hayırsever bir CUMHURİYET KİTAP SAYI 1070 1 yayıncıyı bekliyor. O, Devlet Ana romanı ile Osmanlının kuruluşunu tatlı bir öykü ve tarihsel bir serüven içinde anlatır. Yorgun Savaşçı’yla da Cumhuriyetin kuruluş öyküsünü, Kuvayi Milliye’nin toparlanma dönemini o kadar çarpıcı örnekler ve gerçek amacı olayların gelişim sürecini bir imbikten geçirircesine anlatır ki, siz ciltlerle tarih kitabı okusanız bu süzme bilgileri bu kadar tatlı ve güzellikte alamazsınız. Ortaöğretim okullarında öğrencilere yönelik Türk Dili ve Edebiyatı ile ilgili konuşmalarda, eğitimle ilgili söyleşilerle hep örnek olarak sekiz Kemal diye bir çarpıcı örnek verip ve sorarım: “Bu Kemallerden hangisinin yapıtını okudunuz?”diye başta: Mustafa Kemal, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Kemal Bekir, Mehmet Kemal, Kemal Bilbaşar, Namık Kemal. Kültürel yozlaşmanın; çarpık eğitimin, okumaya yönelik sevginin isteğin bu kadar köreldiği, hatta yok olma tehlikesini gösterdiği şu günlerde ne yazık ki bu Kemallerden çoğunun kitabını okumak değil adını bile ilk kez duyan öğrencileri gördükçe insanın nutku tutuluyor. Bizim yazarlarımız yalnız bunlar mı? Hayır? Bu bir ölçü, kültür yapısını ölçebilmek için ama bu ölçüde bile tartacın gözü hep boş kalıyor. Bizim bugün en büyük sorunumuz ekonomi, sosyal, siyasal, top Nâzım Hikmet, Piraye ve Kemal Tahir Çankırı Cezaevi (1940). lumsal değil, hepsinden öncelikli sorun kültürel yozlaşma ve eğitimin yok olma çizgisine gelmesi. Onlar; bizler için yazdı. Cezaevlerinin rutubetli koğuşlarında yaşamın acıları, ağrıları içinde bizim için ter döktü. Bizim kültürel aydınlığımızı, onların yaktığı ışık parlatacaktır; onları aralayalım, bulalım okuyalım; kendimiz için, geleceğimiz için, kurtuluşumuz, insan olmamız için. Sevgili Kemal Tahir Usta toprağın ışıkla dolsun. ? Arthur Miller’ın ölümsüz eseri Ë Serkan FIRTINA Cadı Kazanı döneminde yaşanan komünist avıydı. Amerika’da 1950’lerde ortaya çıkan ve giderek çekilmez bir hal alarak gelişen tatbikat ve soruşturmalar, özellikle Amerikan karşıtı politika izleyen aydınlar üzerine sistemli olarak sürdürülüyordu. “Amerikan Aleyhtarı Faaliyetler Komitesi” komünizmle bir şekilde ilgisi olan ya da olabilecek olan aydınları takibe almıştı. FBI’ın arananlar listesinde olan Miller, bu baskıyı en şiddetli olarak hissedenlerin başında geliyordu. O yıllarda Amerikan toplumunun yerleşik değerlerine ve buna bağlı olarak kapitalizme ve kurumsal yapısına karşı tepkiler, Amerikan yönetimi tarafından “dinsizlik”, “ahlaksızlık”, “vatan hainliği” olarak nitelendiriliyordu. Oyun yazarlarının sıklıkla başvurdukları bir yöntemi Miller da oyununda farklı kurgular deneyerek ortaya çıkarmış. Amerika’nın yaşadığı siyasal ve toplumsal sorunları Ortaçağ’daki bir olayla koşutluklar kurarak anlatma yolunu seçmiş. Salem’deki toplumsal yapıda da Ortaçağ düşünce sisteminin bazı insanları şeytanla işbirliği yaptıkları gerekçesiyle cadı olarak gösterme çabası, iktidarları elinde bulunduranların bu güçlerini kendi çıkarları uğruna nasıl kullandıkları ve rthur Miller Satıcın Ölümü, Bütün Oğullarım ve Cadı Kazanı gibi önemli oyunları ile dünya tiyatro tarihinin en önemli isimleri arasına girdi. Özellikle oyunlarında Amerikan toplumunun görünmeyen, arka planda kalmış yaşamlarına eğilen yazar, kapitalizmin yıkıcı etkilerini, kimi zaman bir aile çerçevesinde kimi zaman ise belirli tarihsel örneklerden yola çıkarak, tüm topluma yayılan bir doğrultuda nedensonuç ilişkisi çerçevesinde göstermeye çalıştı. Amerikan rüyasının sonunu göstermesi dünya jandarmalığına soyunan bir toplumun kendi içerisinde yaşadığı çelişkileri ele alması, Miller’ı hep iktidarların korkulu rüyası olan bir yazar haline getirdi. Oyun, 17. yüzyılda yaşanan Salem’deki cadı avlarını konu edinir. Olay 1692 yılında Salem’de bazı kişilerin kasabanın ileri gelenleri tarafından cadı oldukları düşünülerek idam edilmelerini konu alır. Miller’ın oyunda yansıttığı cadı avları ile asıl vermek istediği toplumsal panorama, ABD’de McCarthy A yönlendirmede bulunduklarını göstermesi açısından önemli. Yazar yaşadığı dönemin Amerikası’nda da suçsuz yere insanların yargılanmasını ve çeşitli yalanlarla iktidarın muhalefeti susturmasını gündeme getirmek ister. Cadı Kazanı bu yapısıyla Mc Carthyciliğin bir eleştirisi olarak değerlendirilir. Yazar oyunda cadılıkla suçlananların insanlık onurunu koruyabilmek için ölümü göze almış olduklarına vurgu yapar. İnsanlığa olan büyük inanç, bu olayla somutlanarak, hangi çağda olursa olsun, gerçeğin her zaman insanlık adına kazanacağı mesajı ile devam eder. Cadılıkla suçlanan insanlar üzerinden tüm topluma korku salınması ve sindirme çabasında bulunulması iktidarların her zaman gerçekleştirebilecekleri yöntemlerden sadece birisidir. Bu korku ve yıldırma, şekilsel olarak biçim değiştirse de içerik açısından aynı mantığın ürünüdür. Oyun bu yapısı ile sadece McCarthey dönemi Amerikası için değil, benzer politikaları yaşayan tüm ülkeler ve toplumlar için geçerliliğini sürdürür. Özellikle Türkiye’de son dönemde yaşanan olaylar da bu yargıyı kanıtlar nitelikte. ? Cadı Kazanı/ Arthur Miller/ Çev.: Sabahattin Eyüboğlu, Vedat Günyol/ Mitos Boyut Yayınları/ 144 s. SAYFA 19 Kemal Tahir (Fotoğraf: Lütfi ÖZKÖK)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle