04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yüksel Pazarkaya’ya iki armağan kitap Doğu ve Batı arasında sözcükten köprüler Yüksel Pazarkaya’nın birbiriyle örtüşen ellinci sanat yılı ile yetmişinci yaşı, Dilin Çağrısı ve Sözcüklerin Doğasında Gezmek adlı iki armağan kitapla kutlanıyor. Kitaplar, bir yandan da İzmirli bir yazar olarak 2010 İzmir Kitap Fuarı konuk yazarı seçilen Yüksel Pazarkaya’ya kitabın basım işini üstlenen TÜYAP’ın bir armağanı. Ë Nilüfer KURUYAZICI maçları benzer olsa da, Yüksel Pazarkaya için oluşturulan, içerik ve görsel sunumları birbirinden farklı iki kitap var karşımızda. Enver Ercan’ın hazırladığı ve TÜYAP’ın 15. İzmir Kitap Fuarı onuruna bir kültür hizmeti olarak 500 adet basılan Sözcüklerin Doğasında Gezmek, Ercan’ın Pazarkaya ile yaptığı ufak bir nehirsöyleşi ile başlıyor. Çocukluğundan ve annesiyle babasından başlayan konuşma Almanya yılları, sanat yaşamı, başından geçen önemli olaylar, “yaşamının önemli bir boyutunu oluşturan ”eşi İnci Pazarkaya ile birliktelikleri ve ona yazdığı şiirlerden örneklerle sürüyor. Ardından, önce Pazarkaya’nın yapıtlarından (şiir, öykü, roman, tiyatro, çeviri) örnekler, sonra da yapıtları üzerine yazılmış yazılar geliyor. Bazıları birer paragrafı aşmasa da kapsamlı bir taramanın ürününü oluşturuyor bu alıntılar. Doğan Hızlan ve Deniz Kavukçuoğlu gibi dostlarının “gözüyle” bitiyor kitap ve dünden bugünden, Türkiye’den ve Almanya’dan; Pazarkaya’nın yaşamından birçok resimle bütünleniyor. BİR KÜLTÜR İNSANI Dilin Çağrısı ise 70. yaş ve 50. sanat yılında İnci Pazarkaya’nın eşine armağanı. Ama bir armağandan da öte, “bir bütünün iki yarısının buluşması”, bir A sevgi yumağı niteliği taşıyor kitap. Bize hem Pazarkaya’yı tanıtıyor, hem de en yakın dostlarıyla birlikte Türkiye ve Almanya kültüredebiyat dünyasını. İki ülkenin edebiyat çevresini kapsayan şair, çevirmen, tiyatrooyunöyküdeneme yazarı, araştırmacı, yayıncı, tiyatrocu, Germanist, edebiyat bilimci kimliğini kişiliğinde birleştiren bir edebiyat ve kültür adamının 50 yılının izini süren, dostça yazıların, anıların yanı sıra yapıtları üzerine bilimsel makaleler de içeren bir kitap. Dilin Çağrısı, önce Pazarkaya’nın kendi ağzından, sonra da dostları aracılığıyla yaşamından kesitler veren “Pazarkaya Dolayları” bölümünün ardından “Kitap Dolayları” ve “Kuram Dolayları” adlarını taşıyan üç ayrı bölümden oluşuyor. “Onu da doğrudan işin içine katmak” isteyen İnci Pazarkaya’nın, “değişik bir amaç göstererek Yüksel’den istediği, “Yaşamımdan Kesitler” başlıklı yaşamöyküsü, kendi ağzından, yazarın Almanya yıllarının, belki de çoğumuzun bilmediği denli ayrıntılı bir panoramasını içeriyor. İzmir, Sivrihisar doğumlu babasının askerliğini yaptığı, iş tutarak evlendiği ve ölümüne dek yaşadığı, 1940 yılında oğlu Yüksel’in de doğduğu kent olarak önemli bir yer tutuyor Pazarkaya’nın yaşamında. İstanbul ise Teknik Üniversite’de okumaya başladığı elektroteknik öğrenimine ancak üç ay dayanabildiği kent. Bundan sonraki yaşamı Almanya’da önce Germersheim, ardından Stuttgart Üniversitesi ve sonunda da emekliliğine dek Köln’de geçiyor. Emeklilikten sonra ise yılın yarısını Köln’de, öbür yarısını Gökçeada’da geçiriyor. Stuttgart Üniversitesi’nde 1959’da başladığı kimya öğrenimini tamamlayıp stajını da yapmış olsa bile edebiyata gönül veren Pazarkaya 1966 yılında gene Stuttgart’ta edebiyat bilimleri ve felsefe dallarında ikinci eğitimini de yapıp 1972 yılında yüksek başarıyla edebiyat doktorasını tamamlıyor. Bu anlatılanlar yalnız ¥ yaşamının öğrenim basamakları Pazarkaya okumaları için keşif defteri Ë Meral ORALİŞ eşfe çıktım/ doğasında sözün/ varmak için aslına/ özümün” diyen Yüksel Pazarkaya’nın şu günlerde 50. sanat yılını geride bırakmışlığını kutlarken, yapıtlarında okurların da küçük bir keşfe çıkabilmelerini sağlayacak kılavuz kitap niteliğini taşıyor Yüksel Pazarkaya: Sözcüklerin Doğasında Gezmek. TÜYAP’ın düzenlediği 15. İzmir Kitap Fuarı’nın onur konuğu olan Yüksel Pazarkaya için Enver Ercan tarafından yayına hazırlanmış. Çocukluk ve ilk gençlik dönemini yaşadığı ülkesini uzun süre uzaktan izleyen Pazarkaya, şair, öykü, roman ve oyun yazarı, araştırmacı kimliğiyle yapıtlarını ve incelemelerini Türkçe ve Almanca olarak kaleme aldı hep ya da birbirine ötekileşen kültürlerin yazarlarını, şairlerini çevirileriyle tanıdık kıldı okurlara. Bir yazısında Octavio Paz’la giriştiği metinlerarası söyleşide: “Yaşamda her şey çeviridir. Çeviri olmayan hiçbir şey yoktur” diyen ve ömrünü farklı kültürlerin donanımıyla zenginleştirerek sürdüren Pazarkaya’nın her bir metninde kendisinin de işaret ettiği anlamda bir “çeviri”ye rastlamak olası. Tüm yaşananlar, duyumsananlar, düşünülenler sözcüklerin diline dönüşür Pazarkaya’nın yapıtlarında ve çalışmalarında. Yabancı bir ülkede yaşamasıyla birlikte gelen özlemler, ayrılıklar, yalnızlıklar, sevdalar, dostluklar, gurbet, sıla gibi sorunsalların yanı sıra savaşlar, tüketim toplumunun bireyler üzerindeki olumsuz etkileri, insan ilişkilerindeki yozlaşma, küresel ısınma, sürgünlük, kölelik gibi Batı toplumlarının tarih kurgusundan eksik olmayan, kamusal alanda yaşanan sorunların da yapıtlarına yansıdığını görmek olası. Sözcüklerin Doğasında Gezmek “K hayatı böylesi geniş bir açıdan kucaklayan yazarın şiirlerinden, öykülerinden, romanından ve tiyatro yapıtlarından birçok alıntıyı içerir. Almanya’da kaleme aldığı ilk dönem şiirlerinden ve günümüze değin yayınlanmış şiirlerinden seçilmiş örneklerde, Yunus’tan Âşık Veysel’e, Orhan Veli’ye, Behçet Necatigil’e, Nâzım Hikmet’e değin etkilenimleri görebileceğimiz kadar Bertolt Brecht, Rainer Maria Rilke’nin ya da Almanya’da İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nazizimle birlikte iktidar odağı halini alan dile karşı üretilen somut şiirin izlerini bulmak da olası. Kendi şiirlerinin yanı sıra çevirdiği şiirlere de yer verilmiş. Pazarkaya’nın, Türkçeye çevrilen birçok Rilke şiiri içinde, şairin müzikalitesini ve soluğunu aktaran nadir şair/ çevirmenlerden olduğunu kitapta yer alan az sayıdaki Rilke şiirinde bile görmek olası. Kitap, şiirlerinin ardından öykülerden ve Ben Aranıyor romanının bir bölümden alıntılanan örneklerle Pazarkaya yapıtlarının külliyatını tamamlama konusundaki işlevini sürdürür. Özyaşamöyküsel deneyimlerinin izlerini de taşıyan metinleri Böll, Hesse, Taner, Goethe, Hebel gibi yazarlarla söyleşirler ya da onları anar. Yazın tarihinden gelen farklı iklimlerin yazarlarıyla buluştuğu düzlemde, yani yazının kurmaca düzleminde, kendini güvende ve evindeymiş gibi hisseden yazarın yaşamayı seçtiği ülke, gurbet için duyumsadıklarının aynı şeyler olduğu pek söylenemez. Özellikle de Almanya’ya gittiği ilk yıllarda karşılaştığı yabancılık ve dil sorunları yoğun olarak metinlerine yansır. Kendi ülkesinde başlayan bireysel kimliğin oluşum süreci, bu yeni ortamda yeniden şekillenerek, yeni sorgulamalar, yeni arayışlar ve hayatlarla evrilir. Yabancı ülke, yeni dili ile ikinci kez doğduğu mekân olur. Bu yeniden doğuş, yeni akrabalıkları, yeni yaşam biçimlerini, yeni ilişkileri seçme ve oluşturma zorunluluğunu da beraberinde getirir. Tüm bunlarla birlikte imgeler de yeniden kurgulanır; imgelerin söze dökülebileceği yeni bir dilin olanakları ve bu yeni dilin anadil düzeyine getirebilmenin yöntemleri araştırılır. Yazarın öykü, roman, şiirlerinde sıkça yabancılık sorunsalı karşımıza çıkar. Bir tek metinde yanıtını bulamayız bu sorunsalın. Farklı metinlerde yabancılığın farklı boyutlarıyla tanışırız, metinler anlamlarıyla birbirine eklemlenir. Almanya’da yaşayan işçi ailelerinin işsizlik, kültürel çatışmalar, çokeşlilik, uyuşturucu ticaretine karışmak, dil bilmemenin beraberinde getirdiği olumsuzluklar yazarın metinlerine konu olur. Yabancılık, salt yabancı ülkede yaşamayı seçmiş bir yazarın gündelik yaşamının metindeki bireysel izdüşümleri değildir; ekonomik, sosyal, kültürel, psikolojik, antropolojik düzlemlerde ele alınması gereken, ülkeler arasındaki ilişkileri ilgilendiren, sınırları aşan bir sorundur. Bu bağlamda Pazarkaya sistem içinde ortaya çıkan türdeşleştirme, ayrımcılık sorunlarını ve antidemokratik, önyargılı yaklaşımları eleştirir. Bunun yanı sıra salt Batı merkezli bir kültürel ortamda farklı kültürel kimliklerin eriyerek yok olduğunu, göç ve entegrasyon politikalarının vatandaşyurttaş ayrımını körüklediğini, buna karşın bireysel ve toplumsal kimliklerin tüm bu koşulların içinden, yeniden tanımlanması gerektiğini satırların arasında okuyabiliriz. Yazı ve şiir kimliklerin kurgulanması, yeniden inşa edilmesi, tanımlanması ve dile gelmesi için en uygun mecradır. Ne de olsa düşünceler, duygular, hayaller tüm topografik sınırları aşarak yazıya yansımıştır bir kere. Yüksel Pazarkaya’nın 50 yıllık sanat geçmişine bakan Sözcüklerin Doğasında Gezmek’te, sadece yazarın geniş bir yelpazeden seçilmiş yapıtlarının alıntıları yok, aynı zamanda farklı ülkelerden bilim insanlarının, eleştirmenlerin, gazetecilerin bu yapıtlar üzerine yazdığı yazılardan alıntılar, yazarla söyleşiler ve sanatçı arkadaşlarıyla çekilmiş küçük bir fotoğraf albümünü de bulmak olası. Kitabın böylesi kapsamlı oluşu bundan böyle yapılacak akademik çalışmalara kaynaklık edebileceği kadar, yazarla yeni tanışacak olan okurlar için de önemli bir yol haritası çiziyor. ? Yüksel Pazarkaya: Sözcüklerin Doğasında Gezmek/ Yayıma Hazırlayan: Enver Ercan/ TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ Yayınları/ 260 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1070 SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle