Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T ocuklara okumayı sevdirmek için, resimli, ince kitaplardan başlanması önerilir ya Tudem Yayınları da öyle yapıyor sanki. Onun yayınlarıyla okumayı sevenler kalınlığıyla, büyüklüğüyle göz korkutan kitaplara da artık rahat rahat geçebilirler. Tudem’in yeni kitaplarını ben de inceden kalına, resimlilerden resimsizlere doğru sıralayayım: Aydın Balcı’dan “Dal Ucunda Gül” (resimleyen: İlham Enveroğlu); Mehmet Atilla’dan “Bilgisayardaki Saklambaç” (resimleyen: Ömer Çam); Seza Kutlar Aksoy’dan “Tomurcuk ve Pembe Kedi Altın Peşinde” (resimleyen: Ferit Avcı); Ahmet Önel’den “Tavşan Adası’nın Sihirbazı” (resimleyen: Gökçe Akgül); Julia Donaldson’dan “Devler ve Mincik Bobolar” (çeviren: Kerem Işık, resimleyen: Paul Hess); Chris Priestley’den “Montague Amca’nın Dehşet Hikâyeleri” (çeviren: Zeynep Alpaslan, resimleyen: David Roberts); Mehmet Atilla’dan “Yüzümde Kırlangıç Gölgesi”; Mucize Özünal’dan “Mahmut Esat Bozkurt Kalpak ve Kartal; Elizabeth Laird’den “Haçlı Seferi” (çeviren: Yiğit Değer Bengi); Patrick Ness’den “Umut Bıçağı” (çeviren: Kerem Işık) ve Dianne Hofmeyr’den “Güneş Gözü” (çeviren: Niran Elçi). ydoğan Yavaşlı’nın iletisini günlüklerde yer vermek için A uzun zamandır bekletiyorum: “Feyza Öğretmenim, günümüzde yazık ki bilgi, mutsuz etme işlevi görüyor. İyi bildiğinize inandığınız, uzmanı olduğunuz konularda görüp tanık olduklarınız, sizi örseliyor. Üzüyor, yıpratıyor. Sözgelimi, şimdiki gençler ‘inanılmaz seviyor’, ‘kocaman öpüyor’ ve ‘aşk’ları/ilişkileri ‘altı ay gibi bir süreç’te bitiyor. Yani ‘inanılmaz’dan, ‘kocaman’dan başka sıfatları yok. Akıllarının almadığı her şey ‘inanılmaz’... Miktar belirtmede tek ölçüleri ‘kocaman’. Hele ‘süre’ ile ‘süreç’ arasındaki farkı bir türlü anlamamaları, anlamak istememeleri... Bu sözcükleri ne zaman işitsem, Türkçeyi doğru kullanmak için deyim yerindeyse kendini yırtan duyarlı insanları anımsıyor, üzülüyorum. Diline bu kadar yabancı kalan insanlar içinde yaşamak, hiç kuşkum yok, size mutsuzluk veriyordur. Ah tabii... Bir de adı ‘yazar’a çıkmış ‘kitap ehli’ var. Hani şu sözdiziminden habersiz, ‘de, da’ları doğru yazamayan okumazyazarlar... Peki, bu ‘yazar’ların ‘metin’lerini kitap gibi yayımlayan yayınevlerine ne demeli? Patates tüccarlığı yapamadığı için yayıncılık yapan küçük kafalıla ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER Ç 8 NİSAN PERŞEMBE ra...” Yanıt beklemiyor Yavaşlı. Onunki yalnızca bir yakınma. Ne yanlışı var ne abartısı. Yine de ben bu kadar umutsuz değilim. Yoksa bütün zamanımı gençlere Türkçenin önemini, değerini anlatmak için yollarda geçirir miyim? rçun Kuş’un “‘Eninde sonunda’ mı, yoksa ‘önünde soO nunda’ mı?” sorusu da uzun zamandır yanıt bekliyor. Sözün aslı “önünde sonunda”; önünde > eninde olmuş. İsmet Zeki Eyüboğlu, değişimi şöyle açıklıyor: “Ö / e / i seslileri arasındaki dönüşme sonucu ‘önünde’, ‘eninde’ oldu, yazıya geçince de hızla yayıldı. Bu dönüşmede ses benzerliğinin etkisi vardır. Nitekim ‘ölünün güru’ (ölünün mezarı) dönüşerek ‘elinin körü’ oldu.” itmediğim yer kalmadı, tek Ayvalık’a gelmedim bu kış. G Yazdan önce, Ayvalık kalabalıklaşmadan, baharı solumak için buraya da gelmeliydim. Geldim. Dün gece de Cunda’da Figen ve Uğur Bilge ile söyleşmenin tadını çıkardım. Güney Gönenç’in adı günlüklerde geçmese kendisinin ortak bir dostumuz olduğunu, Gönenç’in klasik Türk müziğine olan ilgisi konuşulmasa bu ortak yanımızı öğrenemeyecektim. Ayvalık’ta yayımlanan “Kıyı” dergisi kapanmış. Taşrada dergi çıkarmak zordur, bilmez miyim; ama Uğur Bilge “Şiirce”yi gecikerek de olsa yayımlamayı sürdürüyor. ebek temizliğinde kullanılan bir çeşit ıslak mendil. ZaB ten ıslak mendil yerine yanlışlıkla alınmış; evde bebek falan yok. Önce adına gözüm takılıyor, sonra da paketi alıp sağına soluna bakıyorum. Hiç Türkçe yazı yok üzerinde. “Wet Towel Wipes” yazıyor. Ekstra, x’le, “Extra” diye yazılmış. “Alcohol Free” var, “Hypoallergenic”, “Physiological pH”… Barkot numarasından başka bir yerden anlaşılmıyor yerli malı olduğu diyeceğim; ama adı var asıl; adı “Türkilizce”: “BABYISH”. İstanbul’daki evde, “O deterjan renkli çamaşırlar için.” dediğimde Emine, elindeki paketi evirmiş, çevirmiş, “Neresinde yazıyor?” diye sormuştu. Sonra ben baktım. “Color” diye bir yazıdan başka bir şey yoktu. Emine ilkokulu 10 NİSAN CUMARTESİ köyde bitirmiş. İngilizce bilmiyor. İngilizce bilmeden Türkiye’de yaşanamayacağını Emine’ye söyleyemedim, utandım. Bizim Amerikalı damat, geçen yaz Türkiye’ye geldiğinde çevresine şöyle bir bakmış, sonra da “Türkiye’de herkes İngilizce biliyor mu?” diye sormuştu. Aslında şöyle de sorabilirdi: “Türkiye’nin resmi dili İngilizce mi?” üney Gönenç, “İdeal sözcüğünün karşılığı ne olmalı?” G diye yola çıkan ve “Buna olsa olsa mefkure denir.” diye “mefkure” ucubesini oluşturan Ziya Gökalp’ı anarak Melih Cevdet Anday’ın “Dilimiz Üstüne Konuşmalar” kitabından (s. 3839) bir paragrafı benimle paylaşmıştı; ben de tadını tek başıma çıkarmak istemedim. “Bir dilbilimcinin anlattığı bir öyküyü anımsadım. Bu dilbilimcinin evinde otuz kırk yıl önce oluyor köyden gelmiş küçük bir kız varmış. Bir gün dilci bir yolculuğa çıkmak üzere toplanırken, bu küçük köylü kızdan bavulunu getirmesini istemiş. Kız biraz sonra dönüp gelmiş, ‘Beyim sizin bavulun germeci kopuk’ demiş. O güne kadar ‘germeç’ sözcüğünü hiç duymamış olan dilbilimci, küçük köylü kıza: ‘Germeç dediğin nedir?’ diye sormuş. Kız da ona, bavul kapağının arkaya düşmesini önleyen iki iç yandaki bez bağları anlatmış. Bunun üzerine dilbilimci, ‘sizin köyde ona germeç mi derler?’ diye sorunca küçük köylü kız, ‘Hayır, bizim köyde böyle bir şey demezler, ben olsa olsa germeç denir diye düşünerek öyle söyledim’ demiş.” Türkçe böyledir işte. Dil sezgisi biraz gelişmiş bir kişi, yeni bir sözcük bulabilir. Ne yazık ki insanımızda sözcük bulma / yaratma cesaretini körelttiler. Nereye baksa anlamadığı sözcükler gören bir insan, kendisini öz yurdunda yabancı gibi hissederken nereden bulsun yeni sözcük yapma cesaretini? Her yeri yabancı sözcüklerle donatanların farkında olmadıkları en büyük tehlike bu. Ülkenin insanını kendi yurduna, kendi diline yabancılaştırdılar. Kendisini “cahil” hisseden biri artık ne “germeç” diye bir sözcük uydurabilir ne de başka bir sözcük. ? www.feyzahepcilingirler.com / feyzahep@gmail.com Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız/İst. 13 NİSAN SALI 11 NİSAN PAZAR 9 NİSAN CUMA 12 NİSAN PAZARTESİ B U L M A C A Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını; bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru Malcolm Lowry’nin bir kitabının adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir alıntı ortaya çıkacaktır. 1 O 2 B 3 K 4 R 5 B 6 I 7 O 8 A 9 R 10 F 11 N 12 O 13 D 14 I 15 J 16 I 17 E 18 O 19 K Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU L. “... Ayna” (Erhan Bener’in bir romanı). 40 39 38 M. “Erol ...” (romancı). 20 O 21 J 22 B 23 G 24 P 25 J 26 C 27 G 28 E 29 R 54 57 32 30 R 31 P 32 M 33 F 34 K 35 D 36 R 37 N 38 L N. Irkla ilgili. 37 11 67 75 39 L 40 L 41 K 42 A 43 R 44 P 45 A 46 O 47 P 48 O O. Hiççi. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. “... Günleri” (Adnan Özyalçner’in bir öykü kitabı). 49 A 50 B 51 P 52 B 53 J 54 M 55 G 56 C 57 M 58 E 59 R 7 46 1 20 48 18 62 12 P. Belli bir yere boşaltma. 60 F 61 B 62 O 63 G 64 C 65 R 66 I 67 N 68 A 69 F 42 8 45 68 49 24 47 51 44 31 70 E 71 H 72 J 73 E 74 I 75 N 76 G 77 B 78 J B. “... dokuzuncunun adı, / Barlarda göbek atar” Orhan Veli Kanık. R. “... alkol aslında kanıksamışız / Gel yine sevişelim” (Behçet Necatigil). 2 61 5 50 22 77 52 F. Hasse. I. “Güzel ...” (İlhan Berk’in bir şiir kitabı). 4 9 30 65 36 59 43 29 C. Bucak (yalnız ünsüz harfleri yazılacak). 69 10 33 60 6 14 74 16 66 1052. sayının çözümü: A. KILGI, B. 26 64 56 D. Bir haber ajansı. G. Erkeklerde resmi, ciddi; kadınlarda öğleden sonra giyilen özenli, aksesuarı tamam, süslü giyim. J. Şiir ve fikirlerinin şeriata aykırı görülmesi yüzünden Halep’te derisi yüzülerek öldürülen XIV. yy. tasavvuf şairi. 13 35 63 27 55 76 23 21 25 53 72 15 78 K. Yeniay, hilal. IMMANUEL, C. REBECCA, D. KES, E. ŞEFET, F. İÇİN UYUDUM, G. İBLİS, H. RAC, I. VELUT, J. EDGÜ, K. BABA BANA BAĞIRMA, L. İDYLLS, M. REZEDE. E. “Rainer Maira ... (Alman şair). H. “... Vitamini” (Cemal Süreya’nın bir şiiri). 58 28 73 17 70 71 41 3 19 34 Şiir: “Gece yalnız gece, bense bir tesadüf bile değilim, burada, açık unutulmuş bir lambayım sadece Varlık” SAYFA 39 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053