02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Ömer Erdem’den şiirler Genellikle uzun şiirlerden oluşan ama laf kalabalığıyla uzatılmış izlenimi veren yapay çağdaş epiklerden çok farklı bir yerde konumlayabileceğimiz şiirler var Kireç’te. Bu da şairin dünyaya nokta atışlarıyla, anlık saptamalarla değil, daha derinlikli sezgilerle baktığını gösteriyor. Bazı şiirlerdeki çağrışım zenginliği onları tekrar tekrar okumayı gerektiriyor. Kireç, dünya acemisi bir şairin sözde ustalaşmasının ve farklılıklara yürümesinin örneklerini taşıyor sayfalarında. Kireç Ë Bâki ASİLTÜRK mer Erdem, 1990’larda şairliği ve dergiciliği ile edebiyat dünyasında belirmiş isimlerden. Bir dönem, arkadaşlarıyla beraber Kaşgar dergisini yaklaşık 40 sayı sürdüren Ömer Erdem’in ilk şiiri, Diriliş’te çıkmıştı. İlk kitabı Dünyaya Sarkıtılan İpler’i 1996’da yayımlayan şairin Mesafesi Kadar İnleyen Rüzgâr, Yitirişler, Yarım Ağaçlar ve Evvel adlı kitapları bulunuyor. Bu kitaplar, yakınlarda Evvel adıyla tek ciltte toplandı. Buradan bakılarak, şairin ilk dönem şiirlerini tek ciltte toplayıp Evvel sonrasını şiirinde yeni bir dönem olarak çizdiği ileri sürülebilir. Hatırlanacağı üzere TRT 2’de yayımlanan edebiyat programı “Okudukça”yı son birkaç yıldır Ömer Erdem hazırlıyordu. Onun zamanında nesnel tutumun da sonucu olarak nitelik sıçraması yapan ve şiire dikkat çekici oranda yer veren program görünürgörünmez eller tarafından yayından kaldırılınca TRT 2 şimdilerde o çok eski, bilinen yavanlığına döndü. Bu televizyon macerasına şunun için değinme gereği duydum: İstisnalar her zaman vardır ama şairlerin görsel medyada, gazete köşelerinde sürekli yer almaya başlamaları onların şairliğini genellikle zedeler hatta içlerindeki şiir damarlarını kurutur. Bunun örnekleri uzak ve yakın geçmişte maalesef az değildir. Ömer Erdem’de ise neredeyse tersi oldu. Birkaç yıl önce Evvel’le şiirindeki sıçramanın örneklerini veren şair şimdi de Kireç’le şiirindeki derinleşmenin ve algı farklılığının nitelikli verimleriyle buluşturdu bizi. Peki, farklılık dediğimiz şey ne? Farklı Ö lık, şairin görselliğe olan yoğun eğiliminden kaynaklanıyor. Buradaki görsellik, somut/ görsel şiir anlamında değil; imgelerin görselleşmesi, metafiziğin esrarlı dehlizlerinden değil de hayatın görsel ayrıntılarından imge devşirilmesi anlamında. 1990’larda yazdığı şiirlerde hatta 2006 tarihli Evvel’de metafizik algıyı önceleyen Erdem’in son kitabı Kireç’te görsel imgeler daha bir öne çıkıyor: “Bardakların ağzına vururduk kaşıkla” (s. 37), “Müzelere koysalar bizi yanımıza notlar düşseler” (s. 45), “Şeftali tüyleri gibi yumuşak kadınlara/ kahvesini yudumlarken iştah kabartacak” (s. 64), “Kirli çamaşırları katlarken” (s. 68). Tahminen şairin yaşantısında farklılaşan tarafların yönlendirmesinden ve kuvvetle muhtemeldir ki günümüz dünyasında görselliğin tuttuğu yerin yadsınamaz bir biçimde şiire girmesinden söz etmek gerekiyor. Kireç’teki bu durumu fark ettiğimde, sayfaları çevirirken Oscar Wilde’ın şu sözünü hatırladım sık sık: “Dünyanın gizemi, görünendedir.” Peki, bu yoğun görselliğin ardında metafizik boyut yok mu? Bazı şiirlerde var; ama şairin öncelediği daha çok hayat, yaşanan hayat gibi geldi bana. Burada; dünyaya açılma, dünyayı görme, varlığı bir de somutgörsel yanlarıyla kavrama söz konusu. Dediğim gibi, bazı şiirlerde şair fiziğin ötesine, duygulara da bakıyor: “Dostlar süpürsün beni/ ömrün gölgeliği şu taşlıktan/ ah öfkeden bir türlü kurtulamadım” (s. 31) Kireç’te belli izlekler farklı şiirlerde sıklıkla karşımıza çıkıyor ve kitabın tamamına yayılarak bir ruh ortaklığı yaratıyor. Su, tuz, kireç, kahve, bardak, taş, ateş ve bunlara ek olarak simgesel okumaya açık şekilde çeşitli hayvanlar... Bütün bunlar kitabın adeta tek zaman aralığında meydana getirildiğini düşündürüyor. Parçalanmış ve olan biteni orasından burasından tutmaya çalışan algıya bütünlük kazandırmaya çalışıyor şair. İnsanın halleri insanlık halleriyle birleşerek bu bütünselliğe hizmet ediyor. Buna, şairin zihninde yeni açılan dünyanın saptanması da diyebiliriz, imgelemde patlayan atomların hayata yayılması da diyebiliriz. Kireç’in omurgasını meydana getiren temel argümanlarından biri de eleştirellik. Son zamanlarda yazılan şiirde, İkinci Yeni’nin ilk yıllarında görüldüğü üzere, eleştirelliğin genellikle ironiden güç alan bir biçemle yansıtıldığı dikkat çekiyor. Doğrudan saldırı ya da yıkıp parçalama biçiminde ve biçeminde bir eleştirellik yok şiir dilinde. Mustafa Erdem Özler ve Ali Özgür Özkarcı bu yakınlarda bu tarz şiirin nitelikli örneklerini veren şairler arasında. Ömer Erdem’in Kireç’inde ise kitaba kimlik kazandıran eleştirellik çok az örnekte ironiye dayanıyor. O daha çok, metaforik, örtülü bir eleştirelliği benimsiyor. “Dün süt gibi kardeşlerim vardı/ bugün kireç akıyor yüzümüzden” (s. 1) derken, ülkenin beceriksiz politikalar yüzünden sürüklendiği katman parçalanmışlığına dikkat çekiyor. “Eya gönlümün dininden söz açan saksağan/ eya ilk köşede beni bir öpücüğe asan kalpazan” (s. 39) dizeleriyle, yolsuzluklara ironik bir eleştiri getiriyor. Bu belirlemelere, kitabın en iyi şiirlerinden biri olan ve modernist algıyla yazılmış bir fablı andıran “Hayvan”ı da bütünüyle eklemek gerek.? Kireç/ Ömer Erdem/ Everest Yayınları/ 92 s. SAYFA 29 Ömer Erdem CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle