02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Virginia Woolf’dan ‘Üç Gine’ kız çocuklarını çok sevdiği ve onlara özel bir şefkat gösterdiği” masalına Woolf belli ki hiç inanmamıştır. “ERKEKLER NE DER DİYE DÜŞÜNMEDEN YAZIN!” Woolf, Üç Gine’de de savaşı önlemenin yolları üzerine kafa yorarken, kadının uğradığı ayırımcılığı avazının çıktığınca dillendirmekten de vazgeçmez. Çünkü bu onun esas derdidir. Savaş için bulduğu çözüm yolları bir şekilde kadın meselesine açılır; Woolf, kendine has ironik biçemiyle konunun etrafında dolanarak savaş sorununun yaslandığı ataerkilliği karşısına alır. Woolf’a göre “erkekler için savaşmakla ilgili olarak, biz kadınların asla hissetmediği veya hoşlanmadığı bir ihtişam, bir gereklilik, bir tatmin” vardır. Bu nedenle de savaş meselesine kadınların bir çözüm bulabileceğine, kadınların bu konuda etkin söz sahibi olması gerektiğine inanır. Ancak o zamanki koşullarda bu mümkün değildir ve sınırlı haklara sahip olan eğitimli kadının yani kendi sınıfından kadınların savaşı önleme konusunda kendi cinslerinin imkânını kullanarak yapabilecekleri şey çocuk doğurmayı reddetmek olabilir. Bu, günümüzde de benzer şekilde üretilen politik söylemleri çağrıştırır, çünkü kadınlar Woolf’un farkına vardığı zamandan beri bedenlerine ve annelik gibi bedensel özelliklerine sıkıştırılır. Bu nedenle de kadınlar, bugün hâlâ bu annelik durumunu kullanarak savaş konusunda politik söz üretebiliyor. İşte Virginia Woolf, kadının bu kıstırılmışlık ve ötelenmişlik haline hiç razı olmadığı için, kıvrak zekâsıyla dümeni başka yere kırarak yardım derneğinden aldığı mektubu yanıtlarken kadın meselesini hep odakta tutar ve bir gineyi bu derneğe vermek yerine eğitimli adamların kızları için özel eğitimin tek alternatifi olan kolejin yeniden inşa edilmesi amacıyla harcayacağını duyurur. İkinci gineyi ne yapacağını ise mektubun ikinci bölümünde yine kadın meselesine yoğunlaşarak anlatır. İkinci makalesinde kadınların eğitim almış olsalar dahi meslek yaşamında erkekler kadar şansı ve fırsatı olmadığının altını çizer. Çünkü bu kızların gideceği okullar bellidir, örneğin Oxford ve Cambridge’e gidemezler, ayrıca ev ve aile gibi etkenler de kızların meslek yaşamına girme şanslarını sınırlar. Woolf’un ifade ettiği şu gerçekliği hiçbir bulgu ya da araştırma yadsıyamaz: “Yaşlı annelerine bakmak için evde bekleyen kızların sayısı, yaşlı babalarına bakmak için evde bekleyen erkeklerin sayısından fazladır.” Bütün bu savları öne sürdükten sonra Woolf ikinci gineyi de kadınların iş bulmasını sağlayacak bir derneğe bağışlayacağını söyleyecektir. Kendine Ait Bir Oda’yı yazdığından bu yana kadının kendi hayatını kazanması gerektiğini hararetle savunan ve bunun için mücadele eden Woolf’un bu bağışı da elbette şaşırtıcı değildir. Woolf’un bu iki eseri belli ki daha uzun yıllar kadınlara kılavuzluk edecek, çünkü onun Kendine Ait Bir Oda’da kadınlar konusunda atıp tutan küstah piskoposa ya da Üç Gine’de yardım derneğine verdiği yanıt çaresiz değil kendini bilen, kendine güvenen bir kadının sesidir. Kadınları cesaretlendiren şu haykırış da Woolf’tan gelir: “Kendinize ait ayrı bir oda ve boş zaman yaratın. Ve yazın, erkekler ne der diye düşünmeden yazın!..” ? Üç Gine/ Virginia Woolf/Çeviren: İlknur Güzel/ İletişim Yayınları/ 204 s. SAYFA 15 Bir mektupta üç makale İngiliz edebiyatının sivrilmiş kadın yazarlarından Virginia Woolf, dilimize kazandırılmış çok sayıdaki eseri sayesinde Türk okurunun da tanıma fırsatı bulduğu bir büyük isim. Yazarın çok fazla gün yüzüne çıkmamış ve kurmaca olmayan yapıtlarından biri, Üç Gine, kısa süre önce Woolf’un diğer eserlerini de basan İletişim Yayınlarınca “Toplu Eserleri” başlığı altında yayımlandı. Ë Müge KARAHAN irginia Woolf deyince şüphesiz akla ilk önce Kendine Ait Bir Oda adlı eseri geliyor. Bu kitap, klasik olmasının yanında yalnızca başlığında dile getirdiği taleple bile feminist bir söylem olarak kaldı. İrdelediği sorun ve konular açısından ne yazık ki kadının sorunları bağlamında pek fazla yol alınamadığından feminist söylem açısından hâlâ güncelliğini koruyor. Yazarın feminist bakış açısının yansıması olarak okunabilecek bu eser, bilindiği üzere aslında Woolf’un bir kolejde yaptığı “Kadınlar ve Kurmaca Yazın” konulu bir konferans konuşması. Woolf, bu konferansta söze şöyle başlar: “Ama biz senden ‘kadınlar ve kurmaca yazın konusunda konuşmanı istemiştik, bunun insanın kendine ait bir odası olmasıyla ne ilgisi var’ diyebilirsiniz.” Yazar konferansa başlarken dinleyici ve okuyucular adına sorduğu bu soruyu konferans metni boyunca yanıtlamaya ve açmaya çalışır. Onun bu eserinde odaklandığı esas mesele kadınların yoksulluğu ve yoksunluğudur. Kadınlık durumuna dair meseleleri bu sorun üzerinden değerlendirir ve bu konuşmadaki temel vurgusu kadınların kendine ait bir odaları ve kendi maddi imkânları olması gerektiğidir. Woolf’un kısa süre önce İlknur Güzel’in çevirisiyle yeniden raflara ve gün yüzüne çıkan eseri Üç Gine de, Kendine Ait Bir Oda’nın devamı olarak okunabilir. keklerdir ancak. Onun için bir guinea’sini bu derneğe göndereceğine, kadınları eğitmek için yüksek okul açmayı tasarlayan bir vakfa gönderir ” Mîna Urgan’ın inceleme kitabında anlattığı gibi, Virginia Woolf, bir yardım derneğinden aldığı ve savaşı önlemek konusunda kendisinden destek ve yardım isteyen bir mektuba aradan üç yıl geçtikten sonra üç makale kaleme alarak cevap vermiştir. Bu üç makaledeyse birer ginelik bağışların açabileceği çözüm yollarını sunmuştur. İlk gineJudith adında son derece yetenekli bir yi, Woolf’un kendi cümleleriyle ifade kız kardeşi olmuş olsaydı neler olurdu edecek olursak, “Eğitimli adamların diye şöyle bir tahmin yürütmeye çalışakızlarının devam ettiği kolejlerin yeniyım. Shakespeare büyük olasılıkla liseye den inşası” için bağışlar çünkü Woolf’a gitmiş, Latince ve gramer ile mantık göre, “bu kızlar eğitim almazsa hayatlaüzerine bilgi edinmişti (…) Bu arada, rını kazanamaz ve hayatlarını kazanaolağanüstü yetenekli kızkardeşinin evde mazlarsa bir kez daha özel eğitimle kıkaldığını varsayalım. O da aynı ölçüde sıtlanacak (…) ve yeniden babalarına ve maceracı, aynı ölçüde yaratıcıydı (…) erkek kardeşlerine bağımlı olup bilinçli ama okula gönderilmedi. Arada bir eliveya bilinçsiz bir şekilde tekrar savaş ne bir kitap alıp birkaç sayfa okuyordu. yanlısı olacaklardır.” Tam o anda annesi ya da babası içeriye Woolf’un kendi sınıfından kadınları girip çorapları yamamasını ya da pişen kastederek söylediği, kadınların kendi türlüye bakmasını ve kitap kâğıtla oyahayatlarını kazanma gereksinimi onun lanmamasını söylüyordu. Sert ama şeffeminist kitapları olarak bilinen bu iki katle konuşurlardı, çünkü bir kadın için kitabında öne çıkan temel konudur. yaşam koşullarının ne denli zorlu olduHer iki kitaptaki en önemli ortaklık ğunu bilen insanlardı hatta büyük olaWoolf’un kendi sınıfının kadınlarının sılıkla Judith babasının gözbebeğiydi.” farklı sınıflardan gelen diğer kadınları İstemediği biriyle evlendirilmek isteihmal ettiği için zaman nen Judith’in intiharına kadar giden zaman eleştiriler almışbu hikâyesinde Virginia Woolf kadıtır yoksunluğu ve yoknın nasıl ötelendiğini, bazen şefkat sulluğuna odaklanmış adı altında bir iki tatlı sözle kandırılolmasıdır. Yazarın deyidığını; aile denen kurumun özellikle şiyle “eğitimli adamların kız çocukları karşısındaki iki yüzlü kızları”, kendi sınıfıntavrını ve kız çocukları üzerindeki dan kadınları ifade etgizli ya da açık tahakkümü teşhir mek üzere kullanılır ve eder. Bunu üstü örtülü, ince bir alayla Woolf her iki metinde yapar. Ailenin ve babaların “aslında de bununla, o kadınların yani eğitimli babanın kızları olan kadınların özellikle de yazmak için maddi koşullarının uygun olması gerektiğini, bütün kitap boyunca farklı hikâyeler ve örnekler aktararak sıklıkla vurgular. Ona göre kadınlar kendi hayatını kazanmalı ve kendilerine ait bir odaları olmalıdır. Woolf, Kendine Ait Bir Oda kitabında, hiçbir kadının Shakespeare’in dehasına sahip olamayacağını söyleyen bir piskoposun bu küstah iddiasına karşılık olarak oldukça zekice ve gerçeği tamamen yansıtan bir hikâye kur Virginia Woolf’un feminizmi savunan iki kitabından biri artık klasikgular: “Shakespeare’in leşmiş olan Kendine ait Bir Oda, diğeri ise Üç Gine’dir. V SAVAŞ KARŞITLIĞI VE KADIN Mîna Urgan, Virginia Woolf üzerine yaptığı kapsamlı incelemede yazarın bu iki kitabını birlikte değerlendirir. Ona göre Virginia Woolf, “feminizmi savunan iki kitap yazmıştır.” Bunlardan biri artık klasikleşmiş olan Kendine ait Bir Oda’dır elbette; diğer kitabı Üç Gine’yi ise Mîna Urgan şöyle tanıtır: “Virginia Woolf’un feminizmi savunan öteki kitabı, neredeyse on yıl sonra, 1938’de yayımlanan ve üç denemeden oluşan Three Guineas’dir. Bilindiği gibi, İngiltere metrik sistemi benimsemeden önce, bir pound yirmi şilindi; pound kadar sık kullanılan guinea Mina Urgan kelimeyi ve Woolf’un kitap isimlerini orijinal dilinde yazmayı tercih eder ise yirmi bir şilindi. Kitabın yazılmasına şöyle bir durum vesile oldu: Kültürü savunarak savaşı engellemeye çalışan bir derneğin muhasebecisi, Virginia Woolf’a başvurup, parasal yardımda bulunmasını ister. Oysa, Virginia Woolf’a kalırsa, ülkesini erkekler yönettiğine, tüm iktidar erkeklerin elinde bulunduğuna göre, savaşları yapan kadınlar değil, er CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle