Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
‘Kızılcık Karpuz Olur mu Hiç? İlahi Çevirmen!’ Edebiyat çevirisi ve metinsellik Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü’nde yapılan deneysel bir çalışma, “Metin türü bilgisine sahip, çevirinin gereklerini kavramış, bilinçli kararlar alabilen çevirmenler yetiştirmek nasıl mümkün olabilir” sorusuna odaklanarak, sonuçları edebiyat ortamıyla paylaşmak üzere kitap bütünlüğüne taşıdı: Kızılcık Karpuz Olur mu Hiç? İlahi Çevirmen! Ë Celâl SOYCAN yi edebiyat okuru çeviri yapıtlarda çevirmene dikkat eder; belirli yazarları belirli çevirmenlerden okur. Bilir ki, çeviri edebiyatın yazınsal bütünlüğü çevirmenin de metin kurucu donanımını gerektirir. Buna karşın pek az okur dışta bırakılırsa, “edebiyat çevirisi” mutfağındaki çaba, özen ve kuramsal altyapının ayrıntıları merak edilmez. Önseziyle bilinir ki, iyi bir edebiyat çevirisi, kaynak metnin dilsel karşılığı olmanın ötesindedir ama öte yakadaki yaratıcı etkinliğin neleri içerdiği, içermesi gerektiği sorusu genellikle askıdadır. Hele şiir çevirisine ilişkin tartışmalar sağlam dayanaklar gözetilmeden yapılır ve sonuçsuz kalır. Aslında konuya ilişkin akademik verimler, deneysel çabalar çeşitli üniversitelerde sürdürülüyor ama bunların da kendi içinde eleştirel tartışma açıklığı ve geniş edebiyat çevresine yansıdığı söylenemez. Kimi zaman çevirmenler arasındaki tartışmalardan anlarız ki, adı bilinen çevirmenlerin de kötü, yanlış çevirileri dolaşımdadır ve okurun bunu süzebileceği asgari donanımı eksiktir. türde de metin bilgisine, erek dilde metin üretme becerisine sahip ve tabii, kültür ile dil durağan, değişmez şeyler olmadığı için, her zaman araştırmaya gereksinim duyan ve araştırmayı bilen kişiler olmasına bağlı. Öte yandan çevirinin salt dilsel bir edim olmadığı da açık: Erek dil odağında beliren okuma alışkanlıkları, okurun dilsel/kültürel koşullanmaları, sözcük düzeyinde beliren zihinsel çevrimler yanında doğrudan metinsel öğeler arasındaki örgü ve bütünlük, erek dilin metinleştirme geleneği çevirinin doğasının katıksız bir edebiyat etkinliği olduğunu gösterir. Çevirmen, nesnesi üzerinden bir metin kurar, çevirinin bütünlüğü için uyarlama yapar, kimi kez kaynak metinden koparak metnin yeni dil ve kültür ortamında soluklanmasını sağlar, özetle yazınsallığı korunmuş, anlaşılır bir dile ulaşır. Kaynak metin tek tek öğelerin toplamı olmayıp öğeler arası ilişkilerle örülmüş bir bütünlükse, bunun erek dilde karşılanmasının da kendi başına bütünlüklü bir metni gerektirdiği açıktır. Bu zorunluluğun, güçlü bir edebiyat çevirisi çalışmasında nasıl yaratıcı bir olanağa dönüşebildiğini ise özellikle şiir çevirisi için yapılan deneysel çalışmalardan izliyoruz. ÇEVİRİ: EKSİKSİZ METİN ÇÖZÜMLEME BİLGİSİ Edebi bir metnin iç ilişkiler ağını, bütünlüğünü, yazarın dil tasarrufunun ve dilsel seçimlerinin anlamını en yoğun biçimde şiirde keşfederiz. Dili örgütleyen psişik süreçler, sözcelemin kastettiği zihinsellik, maddileşen dil içinde açığa çıkan hakikatin çağrışımsal tınıları şiirin yaşayan gövdesine içerilir. Çeviri çalışması bütün bu düzeylerle kültürel, dilsel, tarihsel, epistemik bir sürtüşmeyi gerektirir. Kitaptaki deneysel atölye çalışmaları, çeviribilim öğrencilerinin bu zorlukların doğasını bizzat keşfederek çözüm üretebilmelerinin yöntemini tartışıyor. Bir başka dil ve edebiyat ortamında şiir elbette eksilir ancak kaynak şiirin sözcüklerine ve yapısına (mekanik) değil, metinsel ipuçlarına ve metin öğeleri arasındaki ilişkilere dayalı olarak bütünlüklü, tutarlı bir yoruma sadakatin asıl olduğunu, bunun sonunda da şiirsel bütünlüğün nasıl oluştuğunu öğrenci kendi deneyimleriyle öğrenecektir. “Örnek çeviri müziği, ritmi, imge ve dize düzeniyle erek dilde okunabilir, öğeleri ilişkilendirilebilir ve şiir olarak algılanabilir, bütünlüklü bir metindir.” Kaynak metne sadakat, metnin bütünü düzeyindedir. Bu nedenle şiir çevirmeni şiiri kendisi yapan nedir? sorusunun yanıtını, başka bir söyleyişle, şiirsel metni şiir kılan yazınsal özellikleri, sözcük ve imge örgütlenmesini, bunun yöneldiği zihinsel evreni, kurgulanan anlamlandırma süreçlerini kavramak zorundadır. Bunun da başlı başına bir şiir çalışmasına denk geldiğini Işın BengiÖner ve Ülker İnce İ söylemek bile fazla. Şuraya varıyoruz: Edebiyat çevirisi eksiksiz bir metin çözümleme bilgisini gerektirir. Bunun ötesinde, dilde okurun kültürel ve dilsel yapılanması, okuma alışkanlıkları ve gerek dilin algılama yapısı dikkate alınmalıdır. Kaynak metinle çeviri metin arasındaki zorunlu özgürlük alanını ele geçirebilen çevirmen kendi metnini kurmaya başlar, başlayabilir. Okur ise bu eşiklerin farkında olduğu, duyumsadığı ve çevirmenin yaratıcı etkinliğine katıldığı ölçüde edebi hazza ulaşır. Öyleyse uzak dilde çökelen bir yazınsal evrene çeviri aracılığıyla kement atan okur için çıta daha yükseğe konmuştur. Çevirmen ise kültürel ve sanatsal donanımıyla ve eksiksiz bir edebiyat içi edim olan yaratıcı katkısıyla bütün bu edebiyat hazzının tam ortasındadır; sessizce, kitabın künyesinde bir fısıltı ad olarak… BİR ÖNCÜ KİTAP Kızılcık Karpuz Olur mu Hiç? İlahi Çevirmen! edebiyat ortamımız için zenginleştirici, ufuk açıcı bir öncü kitap. Genel çeviri öğretimi için deneysel olarak belirlenmiş, öğrencilerin aktif/üretken katılımlarıyla keşfedilmiş bilgiler toplamını genel edebiyat okuruyla paylaşıyor. Öncelikli amaç da ilgili öğrencileri, hatta geleneksel eğitime koşullanmış çeviribilim öğreticilerini yaratıcı edebiyat çevirisinin gerçekleriyle yüzleştirmek. Bu çabanın deneysel yöntemle bir atölye ortamında yürütülmesi, hem okura hem de konuya ilgi duyan edebiyat ilgililerine benzersiz armağanlar vaat ediyor. “Şiir başka bir dile çevrilebilir mi?” sorusu ise bu kitapta aktarılan deneysel atölye çalışma çalışmalarının odağında olduğu için, konuyla ilgili sürdürülen verimsiz tartışmalara edebiyat ve dilbilimanlambilim bağlamında bitirici yanıtlar, en azından sağlam tutamaklar işaret ediliyor. Tek bir sözcük seçiminin bile şiirin yapısındaki önemi, etkisi; sözcüklerin dil içinde eşanlamlı başka sözcüklerle karşılanmasının olanaksızlığı, hatta eşanlamlılık diye bir şeyin olmadığı, şiirsel örgütlenmede kurgulanan zihinselliğe sadakat gibi vurgular çeviribilim ekseninde deneyimleniyor. Kitap, her kesimden edebiyat okurunun, edebiyat çevirisiyle ilgilenen herkesin beklentilerini fazlasıyla karşılamaya adaydır. ? Kızılcık Karpuz Olur mu Hiç? İlahi Çevirmen!/ Yayıma Hazırlayan: Ülker İnce, Işın BengiÖner/ Diye Yayınları. DENEYSEL ÇALIŞMA Yıllardır özellikle çevirdiği değerli romanlarla okura büyük edebi hazlar armağan eden çevirmen, editör, akademisyen Ülker İnce (Lawrence Durrell’in unutulmaz İskenderiye Dörtlüsü dışında İtalo Calvino, Truman Capote, J. Heler çevirilerini ve diğerlerini okur hemen anımsayacaktır) ile birlikte çevirmen, akademisyen, araştırmalar çeviri kuramı, çeviri eleştirisi ve çeviribilim felsefesi üzerinde yoğunlaşan Işın BengiÖner’in yürüttüğü bu deneysel metin atölyesi çalışması, edebiyat çevirisinin doğrudan ve eksiksiz bir edebiyat verimi olduğunu kanıtlıyor. “Etkili bir çeviri öğretimi nasıl olmalıdır?” sorusuna yanıt arayan bu deneysel yöntem araştırması, çeviribilim öğrencilerinin verili kuramsal bir zemini değil, kendi çabaları ve deneyleriyle ulaştıkları önermeleri öne çıkarıyor; çeviri gereklerini kendi keşifleriyle öğrenmelerini öngörüyor. Böylece çeviribilim sorunları dolayında çeviribilim öğrenci ve öğreticileri, çevirmenler ile ilgili okurlar için son derece ilginç, öğretici, sürükleyici bir serüvene kapı aralanıyor. Çeviride yetkinlik, çevirmenlerin her iki kültüre ve dile hâkim, her iki külSAYFA 14 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053