02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yavuz Ekinci’den ‘Tene Yazılan Ayetler’ Hafıza laneti 21. yüzyılın görsel kayıt yüzyılı olduğunu belirtiyor Yavuz Ekinci son kitabı ya da ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de. Öyküde güçlü bir hafıza ‘benliği’ yaratan Ekinci, ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de mekân ve vaka unutmazlığını yazın hafızası ile işleyip ölümsüzlüğe bir katkı sağlıyor. Ë Ercan YILMAZ nsanın zamanla toplamı, hafıza: Yaşananları öğrenilen konuları, bunların geçmişle ilişkisini bilinçli olarak zihinde saklama gücü, akıl, dağarcık. TDK sözlüğünde geçen bu tanımlamaya “bilinçli” kelimesi dışında bir itirazım yok. Üstelik itirazı olan sadece ben değilim. Evet, bazen bir şeyleri hafızamızda tutmak için büyük bir çaba sarf ederiz; ama bazen de unutmak için bu çabanın on misli gerekiyor. Psikolojik destek alırız, unutmak için… “Çünkü hafıza, insanoğlunun üstündeki en büyük lanettir.” Yani bilinçsiz bir depolama. İşitsel, görsel kayıt. “Tanrı”, günümüzde ortaya atılmış bir kavram olsaydı, dev monitörlerin başında insanlarını izleyen bir yüce olarak tasavvur edilirdi. Her şeyi duyar, bilir. Mobese merkezindeki bir polis amiri gibi. 21. yüzyılın görsel kayıt yüzyılı olduğunu belirtiyor Yavuz Ekinci son kitabı ya da ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de. “Çünkü bu yüzyılda yaşayan insanların bütün yaşamları dijital gözler tarafından görüntülenip kayıt altına alındı. Tıpkı Allah’ın Kuran’ı Kerim’deki Kiramen Kâtibin meleklerinin görevlerini anlattığı ayetlerde söylediği gibi: ‘Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini tespit etmekte olan iki melek vardır.’ Devleti yönetenler de Allah’ın bu iktidarına özenmiş olacak ki, eski çağlardan beri, topraklarında yaşayanların yaşamını merak edip izledi.” Kül Öykü gazetesinin Nisan 2008 tarihli sayısında “Yavuz Ekinci’nin öykülerindeki kahramanlar hatırlamaz, çünkü onun kahramanları hiçbir şeyi unutmaz. Bazen bir taş ya da duvar; bazen de bir silah ya da bir kelime olan bu kahramanların hafızaları o kadar kuvvetli ki, iyi ki de bunların gerçek yaşamda dilleri yok diye düşündüm, kitabını okurken. Sırtımdaki Ölüler kitabını elime aldığım ilk günden beri Beckett’in Proust için söylediği “İyi bir belleği olan kişi hiçbir şeyi anımsamaz, çünkü hiçbir şeyi unutmaz” sözü en çok Yavuz Ekinci’nin öykücülüğüne yakışıyor” diye belirtmiştim. Öyküde güçlü bir hafıza ‘benliği’ yaratan Yavuz Ekinci, ilk romanı Tene Yazılan Ayetler’de mekân ve vaka unutmazlığını yazın hafızası ile işleyip ölümsüzlüğe bir katkı sağlıyor. Asvas, Yavuz Ekinci’nin son öykü kitabı, Bana İsmail Deyin’den kitaplar arası geçişlerle gelen kahramanı. “İçimdeki Mezar” adlı öyküde, Sayra’nın öyküsünü bitiremeden maskeli iki kişi tarafından kaçırılıyor. Sayra boğazına geçirilmiş iple Yavuz Ekinci İ tavanda asılı duruyor hâlâ. Utanapişti gibi ölümsüzlükle lanetlenmiş. Yavuz Ekinci’nin kahramanları ölümsüzlüğü yaşıyor. Ama ölümü arayan bir ölümsüzlük. Kutsal kitaplarda cehennem tasavvur edilirken özellikle orada ölümün hüküm sürmediği belirtilir. Ölüm bir kaçış, bir kurtuluş bazen. Ama ölüm yok. Yavuz’un (ve aynı zamanda Asvas’ın) “İçimdeki Mezar” adlı öyküsünün kahramanı Sayra, kendi ölümünü yazacak yazarı bekler. Tene Yazılan Ayetler’de, doksanlı yılların Türkiye’sinde birçok faili meçhul olay gerçekleştiren Hizbullah tarafından kaçırılıp öldürülen Asvas’ın öyküsü ile tarih boyunca kitaplar arası sekmelerle vücut bulan Utanapişti destanı aynı kalemden düşmüş gibi değil. Yazar, marifetini sergilemiş bölümler arası dil farkını çok iyi koruyor. Bu şekilde yazar kendi edebiyat benliği içinde alt benliklerine üçüncü şahıs olarak bakabilme yetisi geliştirebilmiş. Asvas; Meyaser’in Uçuşu, Sırtımdaki Ölüler ve Bana İsmail Deyin adlarında üç öykü kitabından sonra Tene Yazılan Ayetler adlı romanını bitiremeden Hizbullahçılar tarafından kaçırılıp öldürülüyor. Biyografisine baktığımızda hemen anlaşılacak şey Asvas’ın kitabın ‘dış yazarı’ Yavuz Ekinci ile benzerliği. Bu kitapla bir Asvas gerçeğimiz var. “Cumhurbaşkanı Sayın Atilla Doğu, Asvas’ın bu yılki ölüm yıldönümünde yaptığı konuşmada ‘Asvas Türkiye’dir” diyor. UNESCO tarafından 2010 Asvas Yılı ilan ediliyor. Mehmet Şarman, (Asvas’ın yatılı okuldan arkadaşı) Berzah’tan 2010 Asvas Yılı’na yetişecek ilgili bir roman ve bir filmi hazırlaması için, yetkin bir ekip kurup ekibin başına geçmesini istiyor. Berzah, proje arkadaşları Nurhan ve Tayfur’a filmle ilgili bütün sorumluğu verip romanla ilgileniyor. Bu romanla vasat süren edebi hayatında bir ivme kazanmayı amaçlıyor. Berzah araştırma kadrosuna Asvas’ın “Ölümünün Ardındaki Sır” kitabı yazarı Canan İbrahimov’u da katarak çalışmaya başlar. “Ekipte bir yönetmen, bir senarist, bir görüntü yönetmeni, bir kameraman, bir kurgucu, bir araştırmacı ve bir de yazar vardı.” Bu yönüyle görsel ve yazınsal hafıza yine ölümsüzlük ereğiyle kullanılıyor. Gılgameş’in destanla ölümsüz kılındığı gibi ya da JeanLuc Godard’ın kendini sinemayla… Temelinde güçlü bir okumanın var olduğu, bu güçlü okumayla beraber ciddi görme bir ürünü olan Tene Yazılan Ayetler adlı roman ile Asvas artık ölümsüz. ? Tene Yazılan Ayetler/ Yavuz Ekinci/ Doğan Kitap/ 264 s. SAYFA 27 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle