27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O emen her gün birbirinden ilginç, okumaya değer kitaplar yayımlanıyor. Ne kadar çok zamanınız olsa da bu kitapları edinmek de okumak da mümkün değil. Ne kadar isteseniz de bazı kitaplar öne çıkıyor, bazıları tüm değerlerine karşın okuma listelerinde geriye düşüyor. Okunacak kitaplar rafımda yine birbirinden değerli kitaplar birikti. kuduğum Kitaplar METİN CELÂL Okunacak kitaplar H gur’da. Ve bu emeksiz, amaçsız, belirsiz hayat pek çok komik ve trajikomik olaya gebedir” diye tanıtılıyor kitap. Platonov, hem işlediği konular açısından hem de anlatımıyla ilgiye değer bir yazar. Neredeyse tüm eserleri de Türkçeye kazandırılmış, şimdi sıra iyi edebiyatın peşindeki okurda. EDWARD W. SAİD’İN ELEŞTİRMENLİĞİ Oryantalizm ve Filistin sorunu hakkındaki çalışmalarıyla tanıdığımız Edward W. Said’in edebiyat eğitimi aldığı, akademik çalışmalarının edebiyat eleştirisi alanında yoğunlaştığı Türkiye’de pek bilinmez. Edebiyat eleştirisi alanında en önemli çalışması sayılan Başlangıçlar geçtiğimiz yıl aralık ayında Ferit Burak Aydar çevirisi ile Metis’ten yayımlandı. Said, Başlangıçlar’da “Milton, Hopkins, Wordsworth gibi büyük şairler ile, Dickens, Hardy, Conrad, Mann, Proust gibi romancıların eserlerini, özellikle Vico, Auerbach ve Foucault’dan hareketle geliştirdiği kendine özgü kuramsal perspektiften okuyarak, bir eser yazmaya “başlama”nın filolojik, felsefi, psikolojik ve tarihsel boyutlarını analiz ediyor”muş. Said kitabın girişinde şöyle diyor: “Eleştiri başlamayı ve yeniden başlamayı sürekli tekrar tekrar deneyimlemeyi sağlar ve gücü de otorite yaratmak ya da ortodoksi üretmekten değil, aksine zorlayıcı olmayan ve komünal amaçlara sahip özbilinçli ve yerleşik faaliyeti teşvik etmekten gelir.” Said’in Türkçeye kazandırılan yeni bir edebiyat çalışmasını da yine Ferit Burak Aydar çevirisi ile Agora Kitaplığı yayımladı. Joseph Conrad ve Otobiyografide Kurmaca, Said’in doktora çalışmasının gözden geçirilip kitaplaştırılmış hali. Conrad, Said’in çekim alanında kaldığı yazarlardanmış. Said’in özdeşleşebileceği bir hayat hikâyesi var Conrad’ın, hayat hikâyelerinde benzerlikler görülüyor. “İkisi de yabancı ya da sömürge George Sand Platonov PLATANOV’UN KEŞFİ Devrim sonrası Rus edebiyatının en önemli isimlerinden sayılan Andrey Platonov’un eserleri peşpeşe Türkçeye çevriliyor. 1889 doğumlu Andrey Platonoviç Platonov bir işçi ailesinin çocuğu. Dökümcülük ve tornacılık yapmış. Kızıl Ordu’ya girmiş, savaşmış. Sonra üniversiteyi bitirmiş, elektrik mühendisi olmuş. 1918 yılında yazmaya başlayan Platonov, Gorki’nin dikkatini çekince parlak bir başlangıç yapmış ama eserleri rejim karşıtı bulununca ilk kitaplarından sonra yayımlanma olanağı bulamamış. 1951’de tüberkülozdan öldüğünde bilinmeyen bir yazarmış. 1980’lerin sonuna dek yasaklı kalmış. KGB arşivinin kısmen halka açılmasıyla birlikte tamanlanmamış iki romanı arşivlerde bulunmuş ve Platonov tekrar hatırlanıp yayımlanmaya başlamış. Platonov işlediği konuların yanında sıradışı karakterleri, varoluşçu yaklaşımları ve absürdleşebilen gerçekçi anlatımı ile ilgi çekiyor. Sel Yayınları’ndan çıkan Can adlı uzun öyküsü ile tanımıştık Platonov’u. Can’da gerçeküstülükle gerçeğin iç içe geçtiği bir anlatımla açlıktan kırılan yoksul çöl halkının hayatta kalma mücadelesinde Sovyet ekonomi politikalarının bir eleştirisini yapıyordu. Can’ı Turkuvaz Kitap’tan yayımlanan, köyde özel mülkün tasfiye edilişi üzerinden bir ideolojinin peşinden sorgusuz sualsiz gidenleri anlattığı Çukur izlemişti. Metis geçtiğimiz yıl çok sayıda öyküsü arasından seçilmiş dokuz öyküden oluşan Dönüş’ü yayımlamıştı. Yirminci yüzyılın ilkyarısında geçen öyküler, büyük devrim ve savaşlara tanık olmuş bu dönemin çalkantılı yaşantısını yansıtıyormuş. Yoksulluk ve açlığın, acı ve zulmün kol gezdiği bir dünyadaki olumsuz koşulların gücünü yadsımadan umudu, sevgiyi ve her şeye rağmen mutlu olma azmini öne çıkarıyormuş. Geçtiğimiz aylarda Günay Çetao Kızılırmak’ın çevirisi ile yayımlanan komünizmin felsefi romanı olarak değerlendirilen Çevengur’da sosyalizmin ütopyasına inanan ve bu uğurda kendini körü körüne feda eden idealistlerin dramı anlatılıyormuş. Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında bir grup devrimcinin komünizmi tek hamlede kurmaya niyetlendiği bir ücra kasabaymış Çevengur. “Burjuvalar, “yarıburjuvalar” ve karşıdevrimciler (mezarlarına gönderilmek suretiyle) saf dışı bırakılmış, mülkiyet feshedilmiş, yaşamak için çalışıp didinmeye son verilmiş, toprağı işleme görevi “evrensel proleter” ilan edilen güneşe bırakılmış, sömürünün olmadığı bir hayat başlamıştır bundan böyle Çeven linin Anı Defteri adıyla yeniden yayımlanan öykü derlemesi ve George Sand’ın Therese ve Laurent’i. Mazlum Beyhan çevirisiyle yayımlanan Gogol’ün Bir Delinin Anı Defteri’nde büyük ustanın Palto, Burun, Neva Bulvarı, Portre, Fayton ve tabii kitaba adını veren Bir Delinin Anı Defteri adlı öyküleri derlenmiş. George Sand, ülkemizde yaşamöyküsüyle ve aşklarıyla ilgi çekse de yapıtları pek okunmayan bir yazar. Oysa sırf hayat hikâyesini anlamak için bile eserleri okunmaya değer. “Hayatta tek mutluluk, sevmek ve sevilmek değildir” sözü vecize haline gelen Sand eserlerinin otobiyografikliği ile de tanınıyor. Sand onlarca romana imza atmış, bunlardan bazıları da sinemaya uyarlanmış. George Sand Therese ve Laurent’de ünlü şairlerden Alfred de Musset’le yaşadığı yaklaşık üç yıl süren aşkı konu edinmiş. MARCEL SCHWOB’U TANIMAK Kazuo Ishiguro AVUNAMAYANLAR Kazuo Ishiguro, unutulmayacak romanlara imza atan bir yazar. Eserleri otuz dile çevrilmiş. Türkçede de eserleri yayımlanmış. Özellikle geçtiğimiz yıllarda yayımlanan Beni Asla Bırakma (Yapı Kredi yay.) ilgi çekmişti. Roman Time dergisinin ingilizce yazılmış en iyi 100 roman listesine de girmişti. Roza Hakmen’in çevirisiyle Türkçede yayımlanan Avunamayanlar da (Ekim 2009, Yapı Kredi Yay.) beğeni toplayan romanlarından. Avunamayanlar, New Yorker dergisi tarafından yüz yıl sonra bile okunacak romanlardan seçilmiş. Dergilerin birbirinden ilginç listelerini bir kenara koyarsak, okuyanlar hiç bitmesin istedik diyorlar. 540 sayfalık roman bir düş alemi yaratıyormuş. Konusu da oldukça ilginç; “Dünyaca ünlü piyanist Ryder, önemli bir konser vermek için isimsiz bir Avrupa şehrine gelir. Birkaç gün sonra sahneye çıkacağını bilse de, bundan başka hiçbir şey hatırlayamaz; karşılaştığı herkesin niçin ondan bir şeyler istediğini, çok uzak olması gereken yerlere nasıl hemen ulaşıverdiğini, saatler sürmesi gereken bir sohbeti üç dakikalık asansör yolculuğuna nasıl sığdırdığını anlayamaz. Kendini olaylara ve çevresindeki insanlara teslim eden belleksiz piyanist, geçmişin ve geleceğin kırılgan bir şimdiki anda çakıştığı sürreal bir dünyaya savrulur. Çok geçmeden, yaklaşan konser gecesinin hayatının en önemli performansı olduğunu fark edecektir.” SAYFA 12 Marcel Schwob Edward Said egemenliğinin boyunduruğu altında doğmuş ve yetişmişlerdi. İkisi de anavatanlarından sürülmüş yazarlar olarak eserlerinde kendi anadilleri dışında bir dil kullanmışlardı.” Said, Conrad’ın kısa hikâyeleri ile mektuplarının birbirleriyle yakın ilişkisinden yola çıkıp Conrad’ın edebi gücünü inceliyormuş. GOGOL VE SAND İş Bankası Yayınları’nın Hasan Âli Yücel Klasikler dizisi birbirinden değerli klasiklerin iyi çevirileri ile hızla gelişmeye devam ediyor. Bir okur olarak bu hıza yetişmek mümkün değil. Okuma listeme eklediğim son iki kitapları Nikolay Vasilyeviç Gogol’ün Bir De Yapı Kredi Yayınları’nın Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar Dizisi, Hasan Âli Yücel Klasikler dizisine göre daha yavaş ilerlese de birbirinden ilginç yapıtlarla ilgimizi çekmeye devam ediyor. Marcel Schwob, adını ilk kez duyduğumuz bir yazar. 1867 yılında Fransa’nın IledeFrance bölgesinde, Chaville’de doğmuş. Yazarlığa dergilerde yayımlanan öyküleri ile başlamış. 1890’larda art arda romanları yayımlanmış. 1894’de hastalanıp geçirdiği ameliyat sonrasında sakat kalmış ve yazarlığı olumsuz etkilenmiş. Borges, Schwob’u yirmi birinci yüzyıl edebiyatının yıldızı ilan etmiş. Klasik Yunan ve Latin edebiyatları hakkında derin bilgisiyle döneminde hayranlık uyandırmış bir yazar. Kâzım Taşkent Klasik Yapıtlar dizisinde Aykut Derman çevirisi ile çıkan Üç Roman’da Altın Maskeli Kral, Düşsel Yaşamlar ve Monelle’in Kitabı adlı, başyapıtları da sayılan üç kısa anlatısı yer alıyor. Tanıtım yazısında “sanat ile gerçek arayışının uzlaşmasının yazarı, toplum dışında kalanların diline ve tarihine meraklı, gerçek okurun yazar kadar metni kurduğuna inanan, ölçüleri belirli edebiyatta çok bilindik ama aynı zamanda eşi benzeri bulunmayan, insana dair açık bir alan oluşturduğu” belirtiliyor. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1053
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle