Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
T 12 KASIM CUMA ürkçe Günlükleri FEYZA HEPÇİLİNGİRLER enizli’ye geçen yıl da gitmiştim; önceki yıl da. Bu seferki PEN Yazarlar Derneği’nin bir etkinliğiydi; Mehmet Zaman Saçlıoğlu ile “Öykü ve Dil” konusunda konuştuk. Pamukkale Üniversitesi’nde şimdi dekan olan arkadaşlarım da var, profesörlüğünü bekleyen öğrencilerim de. Onlarla söyleşmeler bu yüzden hep geçmişe kayıyor; ya İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu’na ya Buca Eğitim Fakültesi’ne. Herkes farklı bir ânı, olayı, sözü anımsadığı için, hem bir yerlerde hâlâ yaşandığını sandığımız eski günlere kısa süreliğine de olsa dönülüyor hem de bellekler tazeleniyor. D 13 KASIM CUMARTESİ 30 Ekim tarihli günlükte İskender Pala’yı, son kitabının adında (“Şah & Sultan” derken) kullandığı “&” işareti nedeniyle eleştirirken yazarın açıklamasından da bir alıntı yapmıştım. O açıklamada geçen bir söze dikkat çekmeyi düşünmüş; ama eleştiri alanını genişletmemek için bundan vazgeçmiştim. Metin Tükenmez, Pala’nın, “Bu, aynı bünyenin kendisiyle savaşıydı. Belki iki ikiz kardeşin birbiri üzerine atılması gibiydi. Bunun için Şah&Sultan’ı birbirine yasladım, ikisini sırt sırta veya yüz yüze birleştirdim (...)” derken kullandığı “iki ikiz kardeş” sözünü kastederek, “‘İkiz kardeş’ yeterli değil midir? İki ikiz kardeş deyince dört kişi söz konusu olmuyor mu?” diye sorunca konuya değinmek şart oldu. Elbette öyledir, “iki ikiz kardeş” dört kişi eder. “Çift” diye karı ve kocadan söz edilirken de aynı hataya düşüldüğü olur. Metin Tükenmez’in eklediği bilgiye de yer verelim: “Ayrıca 1473 Otlukbeli Savaşı’nda da benzer durum vardı. Fatih Sultan Mehmed’in karşısında Uzun Hasan vardı. Fatih’in ordusunda birçok etnik kökenden savaşçı olmasına karşın Uzun Hasan’ın ordusu öz be öz Oğuz Boyları’ndan oluşmaktaydı.” sona eren fuarda da imza kuyruğu o kadar uzunmuş ki önünden geçtiği birçok yayınevi standını çalışamaz duruma getirmiş ve İskender Pala, fuarın kapanma saatinden sonra bile kitap imzalamayı sürdürmek zorunda kalmış. Bu ilginin nedenini merak ettiğimden (kıskandığımdan da olabilir!) kendisini dinlemeyi istiyordum zaten. Kıbrıs’ta aynı gün ve arka arkaya konuşunca bu şansa ulaştım. 18. yüzyıl şairi Sabit’in “Sakın sen kuyi cananı uzaktur sanma ey Mecnun / Seher yola giren âşık gece Leyla’da akşamlar” beytini ele aldı ve bu beyit üzerinden Divan şiirini ve aşkı anlattı. Bu tek beyit üzerinde yarım saatten fazla durdu ve bu beyitten, büyük olasılıkla şairinin bile düşünmediği anlamları bulup çıkardı. Gençler neredeyse soluk almadan dinlediler onu. Tane tane konuşuyor ve ne yalan söyleyeyim, güzel konuşuyor. Peki, ne anlatıyor? Divan şiirinin derin anlamlar barındırdığını, hayran olunası güzellikler içerdiğini; gerçek aşkın “o zamanlar” yaşandığını, şimdiki gençlerin aşk diye yaşadıklarının gerçek aşkla ilgisi bulunmadığını… Divan şiirini ben de severim; klasik Türk musikisi kapsamındaki şarkıların sözlerine bayılırım. Gençlerin eski şiirimizi bilmelerini, eski musikimizi anlamalarını da önemserim; ama ne olursa olsun gençlerin gözünün gelecekte olması gerektiğine inanan (eski kuşaktan?!) bir hoca olduğum için herhalde, gençlerin geçmişe bu kadar özendirilmesini tehlikeli bulurum. Benim ideal gencim bilime yönelmeli, akla inanmalı; çağına uyum sağlayacak niteliklerle donanmalı, çağına öncülük etmeli. Bütün güzelliklerin geçmişte (Osmanlı’da) yaşandığına, orada kaldığına inanan bir genç, çağına nasıl uyum sağlayacak; geleceği nasıl kuracak? Mehmet Zaman Saçlıoğlu caksın (dolayısıyla Harf Devrimini) hem de yabancı bir lisanın işaretini dergine başlık yapacaksın. Bir bilim dergisi olan Cumhuriyet Bilim & (ve)Teknoloji’ye bu hiç yakışmıyor.” Yerine “&”i kullanmayı yeğleyenler “ve”yi Türkçe mi sanıyorlar acaba? Anımsatmalı mı; Nurullah Ataç, Arapçadır diye yıllarca “ve”yi kullanmadan yazdı. O da Türkçe değildi; ama yüzyıllar içinde benimsendi. Şimdi de Arapça “ve”nin yerine bu işareti mi geçireceğiz? İngilizce sözcükler yetmedi, İngilizcenin işaretlerini de mi benimsememiz gerekiyor? Hadi vitrinlerde “baklava & börek”, “pide & lahmacun” derken bu işareti kullanan, dikkat çekmeye çalışıyor diyelim; Cumhuriyet’in amacı da bu mudur? Cumhuriyet de bilim ve teknoloji konusundaki eke bu yolla mı dikkat çekmeye çalışıyor? 19 KASIM CUMA Mademki bu bayram evdeyim, ben de bayramı kitaplarla kutlayayım. Everest Yayınları, “Çizgi” dizisinde Ari Folman ve David Polonsky’nin çok ödüllü bir yapıtını yayımladı: “Lübnan’da Bir Savaş Hikâyesi Beşir’le Vals”. Bu kitabı İngilizceden çeviren Sabri Gürses, İvan Aleksandroviç Gonçarov’un ünlü klasiği “Oblomov”u da Rusçadan çevirmiş. Selim İleri’nin efsaneleşen romanı “Her Gece Bodrum”un yeni basımı da Everest Yayınları tarafından yapıldı. Bir Bodrum kitabı da Nedim Göknil’in anıları aracılığıyla anlattığı, bir albümle süslediği, “Nasıl Anlatsam, Nerden Başlasam… Bodrum Bodrum” adlı kitabı. Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Bütün Eserleri’nin 11. kitabı, orijinal metin olarak yayımlanan “Cehennemlik”, Hüseyin Rahmi gerçekçiliğiyle 1920’li yılların konuşma dilini de veriyor. Bekir Yıldız’ın kitaplarını da Everest basıyor artık. “Demir Bebek” ile “Reşo Ağa” (hep öyle derler ya) raflardaki yerini aldı bile. Ahmet Ümit de Everest’te. “İstanbul Hatırası”, 2010 yazının en çok okunan romanlarından biriydi. Everest, tarih kitapları da yayımlıyor. Bunlardan biri, Ahmet Şeyhun’un yazdığı (Osmanlı Devlet Adamı ve İslamcı Düşünür) “Said Halim Paşa”; öteki de Philip Mansel’in yazdığı, Nigar Alemdar’ın çevirdiği, bol fotoğraflı “Sultanların İhtişamı” (Osmanlıların Son Yılları). Ayşe Karabat’ın romanı, “Kudüs’ün Gönüllü Sürgünleri”nin ikinci basımı Everest Yayınları arasında çıktı. Susan Abdulhawa’nın yazdığı, Bilge Barhana’nın çevirdiği “Filistin Sabahları” adlı roman için yayınevi “Tarih, kimlik, arkadaşlık, aşk, savaş ve umutla örülü, yürek burkan çarpıcı bir roman” demiş. Orhan Miroğlu’nun “Uğur Kaymaz Kitabı” “Ona Zarfsız Kuşlar Gönderin” ve Diyarbakır Cezaevi’nden ailesine gönderdiği mektupların tanıklığı “Ölümden Kalıma” Everest Yayınları arasında yer aldı. Mutfak, demlenme, meze ve İstanbul sözcükleri eşliğinde anımsadığımız İlhan Eksen’in yeni kitabı, “Bir tren, üç arkadaş ve onları bekleyen uzun bir gece”nin anlatıldığı bir roman: “Yolculuk”. ? feyzahep@gmail.com feyza@feyzahepcilingirler.com 15 KASIM PAZARTESİ “Çok eski yıllardan beri bir Cumhuriyet okuyucusu” olan Prof. Dr. Mehmet Sakınç, aynı zamanda bir Cumhuriyet yazarıymış da eskiden. Eski adı “Cumhuriyet Bilim Teknik” olan dergiye doğa tarihi üzerine popüler yazılar yazarmış. “Ne zaman ki bilim ekinin ismi değiştirilip (sebebi belli değil) & işaretli ‘Cumhuriyet Bilim & Teknoloji’ oldu, ben de yazmaktan vazgeçtim.” diyen Prof. Sakınç, Cumhuriyet gibi bir gazetenin bilim ekinde nasıl olup da şu ‘&’ işaretinin kullanıldığını soruyor ve şöyle diyor: “Hem Cumhuriyeti savuna YİNE 13 KASIM CUMARTESİ İskender Pala demişken… Kendisine gösterilen ilgiyi kitap fuarlarındaki imza kuyruklarından bilirim. Geçen hafta BULMACA Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya doğru, Halil İbrahim Özcan’ın Kırık Zar adlı kitabının çıktığı yayınevinin adını ve yapıtının türünü oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, aynı kitaptan bir alıntı ortaya çıkacaktır. Dikkat: “K/70”, “M/41”, “N/25”, “N/61”, “P/3” ve “U/55” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. 10 20 30 40 50 61 Hazırlayan: İLKER MUMCUOĞLU 1 C 11 B 21 D 31 A 41 A 2 C 12 D 22 G 32 42 E 3 D 13 P 4 C 5 14 A 25 A A H 54 F 65 75 C 6 C 15 A D 16 26 7 H 17 A 27 D B E 57 A 68 A 78 A 8 F 18 E 37 47 H 58 E 69 F 79 F 9 F 19 28 D 38 A 48 A 59 A 70 B A H B 24 F 34 A 44 A 53 C 64 E G F 29 G 39 A 49 G 60 71 A F H A F 56 2 74 68 27 50 D 23 H 33 F 43 52 N F. Orhan Koloğlu’nun İslamla ilgili bir yapıtı. 35 45 D 36 A 46 56 78 72 54 64 75 18 8 E 51 M 42 17 65 71 39 33 28 A 62 F 55 N H 63 B 74 F 66 F 76 U G. Nâzım Hikmet’in bir oyunu. D 67 B 77 72 F 73 K 31 59 19 38 H. Gizli anlamları olan. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. Rıfat Ilgaz’ın bir yapıtı. 45 69 77 34 24 44 1 43 B. Gılgamış’ın en yakın dostu. 73 79 20 76 23 46 16 53 57 62 49 32 13 4 10 63 11 14 5 D. “Deli denilen bu zatın pek ... edibane sözleri vardı.” (İbnülemin M. K. İnal) 21 12 66 22 37 35 36 30 15 47 29 52 58 26 40 6 7 51 67 48 9 60 C. Çek Cumhuriyeti’nde, Prag’ın 7 km. batısındaki havalimanı. E. Franz Lehar’ın tanınmış opereti. 1084. sayının çözümü: A. YÜZ LİRAYA, B. ÜRGÜP, C. CUŞİŞ, D. EKOL, E. LM, F. KAĞIZMANLI, G. AHMED, H. YEŞİM, I. IRIPLARIN ÇALKANTISINDA, J. ROGER MOORE, K. AYET, L. NUBUK. Şiir: “güneş henüz yok, ıslak gün / nemli toprak bulaşıyor paçalarıma / aldırmıyorum nicedir uzaklaştığım yere.” SAYFA 31 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085