Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Ş A iir Atlası CEVAT ÇAPAN Ebu TAMAM (803845)/ Şiirler/ Çeviren: Metin FINDIKÇI ‘Bekle sana esecek rüzgârı mekân belleme orayı’ Yarılacak bütün gölgeler hatta büyünün boşluğu İnatla yerinde çakılacak her olaydan sonra Bacakları ayrılarak çökecek her tarlada Sürme açığa çıkacak sürmeli gözlerde Bedenleri terk eden ruhları taşıyarak, Onlardan durmadan yaşlar boşalarak Havadan dökülen bütün şeylere karışarak Hatta yağmura ve leyleklere; Sebâtların ardında güven içinde durarak Meleklerin koruyan uzun kaideler arasında Sıtmaya tutulmuş kavim Meleklerle birleşir ilk biten otlar ve durumlarda Tanrı hâkimdir bu basit otlağa Sorgusuz sualsiz İshak’ın kapısını gösterir onlara. Değişen ecelinde acele edeceksin Değişen süreçte döküleceksin, ancak Şiir içinde değişeceksin uykusuz Hatta kafiyeyi öldüreceğini sanarak. Göçün büyük nasihatini kabulüm değil Göçün ve develerin ilahıyla çökerim Eğitmek için nidası olan çiçekleri Ardına dökerim bilimin arasında sözümü, Katettiğim süreci af ederim ki önün açılsın Eğer görüşümle geceyi gündüzden soyarsam Hafızalara yarattıklarını kazıyabilirsem eğer; Ey sabahın bedeni süslerinden arındığında Tohumu ve umudu gerçeğe çevir Tohumu nimete döndür esen fırtınayla Onun çetin şartlarına katıl çirkin söz söylemeden Şikâyetim sende kalsın basit bir dağ gibi. Ellerim kimi özler bu tutsaklık yaramı vurunca Rahatını bozarak balı doldur İlahlara tap Abbasileri ayakta tutan. Kötülüğün her durumunda azar azar yağan yağmurda Onunla uyurken onun renklerinde ışılda Onun isteğiyle ak cömert alnından. O yıldızların babası delikleri tıkamadı ya, Boğa burcuydu ve oğlak Bütün savaşlarda ünlenerek Ünümü bilmeden içinde ve uzaklaşmadan İncileri ateşe atarak veya ayrılığı Kim kiminle üzülür o erkek kim Hüzünle kesilmiş hükümler arasında tanık Ölüm sallanınca sallanan ölümün ipiyle Konuşan kahramanların cesaretiyle birleş İçindeki fotoğraf solan günahlardır Doyumsuz kadın safran ve suyu getirir Ona yapılan köprü sözle olmaz Yaşam ve ölüm özgür sayfaların başlangıcıdır Ecel ve son benden çıkana dek. Giyinik veya çıplak vuruşmaya hazır Savaş içinde filizlenir dönüş ve korkuyla Yolu karanlığa gömmedi oysa peygamber Yakılan ateş bize birer eyerdir Oldukları gibi kendilerinden yorgun düşerler Dünyaya doymadan katledilirler Zamanıysa kalk bedel ödeme zamanıdır. Kurtlara bağlı kal söylemeden yaptıklarına Aslan çıplaksa eğer sabah susuzdur Veya sabahlar, ancak akıntıda kayıp. Ölümün kudretine el ver Oysa kılıcını uzat kahramanlığının elinden Verilen sözlerin arkasında dur veya bu yaşamı kirlet Bugün ilk gündür gerçeğin veya umudun Göçe yaklaş bu kutsal şehirden Çocuğuna ağlamanın lezzetinin olduğu yerde ağla İpin düğümünü düğümle ısıt bu yıkıntıyı yok et. At bu geniş meydan dağılanın malıdır Oysa beğendiğin düşünce beslenerek büyür ancak Görüş içinde bir fitnedir gecikmeden gerçekleşen. Kişiliğinden kusurlu açıklama geldikçe Sıkıntıya düşer güzellik ve tanrının sözü karışır Onunla inancın emreden giysilerini giydikçe Oluşan evin veya benzeri düzeni çözülür Gurbette böyle edebiyatın vahşetini sayıklarım Kavmin isteklerini çözmeden, durmadan göç halinde. Ey Gitmek İçin Acele Edenler Durun Bekleyin Ey gitmek için acele edenler durun bekleyin Hangi yöne gidileceğini anlayana kadar. Bu bedenime inen hüzünde durmuşum Onunla, ve o inen bu hüznün izinde; Size soruyorum bu belanın hükmünü anımsıyor musunuz? Sorduğum bu soruyla beni yüzüstü bırakıp gidin Bu yüklü gözyaşlarımı güzelleştirene kadar Kalbimin derinliklerinde yuva yapan bu hüzünle. Ey davet eden bu arzu zaferin beni iyileşmektir Hafızamda akan gözyaşların uzun yangınında; Bu dileğin fotoğrafında ölüme terk ettiği gün Veya son hasrete veya ilk yaşananlara Yuvası kalbimiz olmayacak bu ayrılığın. Gökyüzündeki Yıldızlarında durduk onun adımları hareketsiz Bütün sararmış ağaçlarda kumun kökleri Ayrılık adaletsiz ve yarınlar geleceksiz. Şimdi ilk vazgeçtiğim fermana inandım Onda gördüm göçün şiddetini ve o ipi eğiren kadını İnleyişinin şiddeti kaburgalarıma vurdu Hal halı her vurduğunda beni parçalara böldün İkimize inandığım gibi emirlere yaslarım sırtımı ve gelirim Taşlara kan ve mal dolan yere Yarıda kalan uykuya devamını getiren uykusuzlar gibi Her şeyin gerçeğine yalnızlık sırrıyla ulaştık. Görüşümüz gündüz gidişimiz gece oldu Karşılaştığımız bütün yüzlerde bir telaş Önemsedikleri dünyanın bir kutbuna giderek, Kutsal kefenleriyle överek dünyayı; Atlarıyla karşıladılar bildiğimiz o yası Kutsal yükseklerin kuzeyde bağışladığıyla, Karanlıklarla yıkadılar gölgelerini ve annelerinin yüzünü Yanı başında, ölümün gerçeğini yıldızlardan bir organ yaparak Halifenin bağrındaki lezzetle karşılaştılar. Çayırın üstünde mızraklar ve kılıçlar Dünyayı verene kadar saldırı devam eder Hiçbir şikâyet olmaksızın onlardan önce gönderilenlerde Tanrıya sığınmadan ona sığınırlar Dinin çıplaklığı bir soru gibi sarılır onlara Tanrıyı dinle içindeki merhametin sesiyle, Dünyayı ayır sen ondan ayrılmadan İlahlar ters yüz olduğunda gülünüz Rahmet onlardan dökülsün ve inleyerek Kalkın, adalet ayağa kalktığında bütün şehirde Hatibe gülün melekler ayrılığın yolunu ikiye böldüğünde. Dünyayı hatta gerçeği sıyıracak kılıçlar Gözü kapalı güçlü kişiler yağ sepetlerini taşırken Gecenin hükmüyle çirkinliğe razı olduğumuzda Söylenen yuvanın içine itildik mi? Kalbin siyahlığını armağan eder ihanetiyle Keskin dişler tanrının eliyle yapıldığında Kaç defa ahdi bozacak verilen sözlerin Güveni ve hakkı almak kahramanın hakkıyken Affın yüceliğidir batıp tükenen imkânlar İmkânlar miğferlerle savaşa sunulacaksa Ruhların günahıyla kaçacak adımlar Onlardan önce cehennem adımını atmadan Oysa mağduriyetin merakı mağduriyete yönelmektir O özgürlüğün hilalli günlerinde. Beyaz sahranın müjdesiyle Bizi ay karşılar su birikintileri ışıldar Duvarlarımız üstüne çizilir, uyuduğunda İlk aklınsa daha devam eden akıl değil Meydanlarda bayrağın olmayacak Bu korkunun durumunda savaşmaktan şikâyet etme Babam İshak’ın elleri sana uzandığında güven İnancınla kalk ilah gibi güçlen O gün hangi yerden geldiysen Bilinen cennette atlar sahilde olacak Açık bir avuçla döneceksin sonuna kadar İki avucun kum dolu Ruhundan başka bir şey olsa avucunda Batıllığın içinde tanrının sorusu infilak eder Yayılacak olanı verecek onun imhası için O kovulunca ardında gün doğacak; Oysa göğün umudu hedefi ummaktır Umuda ulaşmak karşılıksız vermektir Ulaşılmazsa bile kalp etkilenmemeli Tanrının sunduğu güzellik sorunun kurtçuğudur Hangi sevinç bin Huda’nın veya imam Huda’nın Söylem ve sıkışmış kalan içinde çabuklaşır! Çabukluğun zenginliği ricanla övgünün zenginliğidir İlk günde seninle karşılaşması için. ? SAYFA 23 sıl adı Tai Habib Bin Avus Bin El Haris, Suriye’nin Havran köyünde doğdu. 14 yaşında Mısır’a göç etti ve orada öldü. Yarın Güzel Boynunun İkizi Olacak Yarın güzel boynunun ikizi olacak Tek başına ayakta duran ceylan yavrusunun gelişiyle Üstündeki bütün düğümler tuzdan olacak ve ben Güzel yüzünü, düğümsüz emeceğim güneşin altında İki gözü arasında bir perde gibi yükselecek İnce beli, gülüşü ferahlık yayacak Örgülü saçları kömür karası, memeleri ona kefil olacak Yükselen ayda, süzülen sürmesinde. Ey Vurulan Yerin Kokusu Ey vurulan yerin kokusu Sabaha karşı savaşanlar ve esir düşenlerden Tanıdıklarının selamını götür ve hesapla Heyecanla bildiğini devam ettir, ama Ayın son üç gecesine göm onları süzülsün Kokuları yayılsın pişirilen ilk yemekle. Akşam yemeği benden olsun züğürt olan benden Senden güzel bir akşam yemeği olsun güzel çiçeklerle. Bilindiğim gibi tanınıyorum dalgalı bir denizle Ondan boşalan çakıllarla boşalıyorum Güzellikle yaşasın bana bağlı olan ve korunsun. İki soğukluk arasında: soğuğun izi ve soğuğun izi Kirletmesin giysilerini, senin uykundan başka Evet uykunla kirlensin dileklerindeki arzu. Ey bana yaptığımı ve devamını soran herkese Ceylan yavrusundan başka bir şeyi öğrenmediğimi söyle Bekle sana esecek rüzgârı mekân belleme orayı Yaklaşan sultan gözünü kamaştıracak Mızrağın göğse nasıl saplandığını öğren Ayrıldığın şehrin kılıçlarından Ayrılığı kulaklarınla duyacaksın ve sonumu; Çölün sessizliğinde düşmanın sessizliğini İki tarafın saldırganları toplanacak ordularının Vahşetin sökülmeyen ateşleri saldıracak Bir son gibi olacak bütün düşmanın zaferi Zaferin sıcaklığı yeterli olmayacak hiçbir zaman Konuşmacı olan söylediklerinde dili sürçecek On bir yıldızın halifesini gördüğünde Onlardan sönmeyen bir alev gibi çıktığında Dışında buluttan uzanmış olacaksın; Sakat doğmuş birini ziyaretinde ısrar eder gibi San’a ile Endülüs arasında akacaksın Ancak soyunun etini bekleyecek Düşmanın kokusuyla Yafa’dan süzül Bir asanın üstünde boğazın tutulan olmadan Organlarına sar azıcık da olsa barışı Söz ve kalemi ışıktan irkilsin Sudan sonra kalan hırsını sarın İçten içe dalgalanacak içimdeki güzel bulut Ve yer yerim olsun gök göğüm. Gecenin Zamanını Onaylamadığımı Görüyorsun Gecenin zamanını onaylamadığımı görüyor musun Bu odadaki kıt aklımla? Sahrayı sıksam suyunu çıkarırım Gecenin içinde dolaşan Leyla’dır Ondan döndü gece sabaha Döndü yer gök oldu. İçindeki Sır Gözlerinin Yuvalarında Açıkken İçindeki sır gözlerinin yuvalarında açıkken Şaşkın konuşman bitiğinde saçmalığın kalıntıları kalır mı? Havaya bile şikâyetini bildirirken çirkinleştiğinde Yanında uzaklaşmak güzelliğin en güzel şeyi olmalı. Yolculuğun lezzetine yönelirken yüzün Bela peşinden gelir ilk günlerimizden kalma Sabırsızlığında sabrı görürsen eğer Herhangi bir durumda uzun sabahları bekle, Bizim gibi bu yolculuk da dallarıyla kuruyacak değişerek. Kanımız bedenimizde akıyor, uzaklaştığın ve durduğun gün Onları yürüyerek ve durarak göreceksin, senin gibi Sürüklenerek itildikleri matemin içine Esaretin ayırdığı düşen ateşlerde Kalpleri ve ceylanlar kovuluşun kesilişinde olacak Öküzlerin organlarında arzuları katlanacak Gözleri solacak bütün organlarda CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085