20 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA önemli adlarını çekip aldı aramızdan. Önce dergimize ‘Ayın Şiiri’ köşesini de hazırlayan Arif Damarı kaybettik. (Damar’ın hazırladığı sor ‘Ayın Şiiri’ni de bu sayımızda yayımlıyoruz.) Ardından da Aydın Hatipoğlu’nu ve Dr. Halil İbrahim Bahar’ı kaybettik. Onlar şiirleriyle hep aramızda olacaklar. Gürsel Korat, “geçmişe, geleceğe ve şimdiye dair tuhaf ve iç acıtan yeni bir romanla karşımızda: Rüya Körü. İki adamın, biri hassas ve kırılgan âşık, azap yeleğiyle dolaşan Stefanos, diğeri kahkahası, tutkusu, cazibesi ve kudretiyle Andronikos… Biri, rüyalarında gelecekte yaşanacakları görüyor. Diğeri geçmişte olup bitenleri biliyor. Birbirlerine yaklaştıkça güçlenen, gördükleri koyulaşan iki adamın romanı Rüya Körü… Bizans’ın ve Selçuklu’nun, Anadolu’nun tarihine dokunan bir atmosfer. Hayatın en anlamsız yüzünü teşhir eden siyasi itişmeler, babalar ve oğullar, güçlü kadınlar, kurtlar ve kuzular, velveleler, onulmaz ıstıraplar, garez ve sadakat gösterileri…” Gürsel Korat, Nursel Duruel’in sorularını yanıtladı. Yasemin Arpa’nın, Dağlarca ile 199192 yılları arasında yaptığı söyleşiler büyük şairi daha iyi anlamak ve şiirine dahil olmak için önemli bir belge. Arpa, ‘Söz Kuşlarından Kalan Parıltı’da daha önce Dağlarca okumamış okuru bile, şairin uçsuz bucaksız dünyasına ve şiirine dahil ediyor. Yasemin Arpa ile Dağlarca’yı konuştuk. Sonbahar Türk şiirinin P Geniş soylu ya da burjuva evinin odalarına kalabalık nüfuslarıyla doluşmuş her ailenin bir köşesi, kesiti olurmuş kolektif mutfakta. Kabını kacağını, aracını gerecini yukarıya yönelerek duvara dizer, asarmış her ailenin kadını, kadınları. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Mutfak ve Kedi MUTFAK Ekim Devrimi öncesi Rusya’sında, aristokrasi ve sanayinin, ticaretin gücünü hızla arttırdığı büyük burjuvazi görkemli kışlıklarda, yazlıklarda yaşıyordu. Örneklerine bugün de Moskova’da, Petersburg’da rastlanan çok odalı, iç içe salonlu, yüksek tavanlı o mekânlarda geniş ailenin yanı sıra bir hizmetli ordusu barınıyordu. Devrimi izleyen yıllarda, her odasına nüfuslu ailelerin yerleştiği zengin kaşânelerinin mutfak, banyo gibi kolektif mekânlarının ortaklaşa kullanıma açıldığı bilinir. Şiirlerine de, nesir çalışmalarına da değer vermeme karşın, Pasternak’ın Doktor Jivago’sunu okumadım; romandan hareketle yapılan filmin çok kötü olmasının bunda payı olmuş olsa gerektir. Gene de, ağır Moskova kışında, yiyecek ve yakacak kısıtı içinde, kendi evinde tek bir odaya çekilmek, çevresindeki odalara yerleşen fakir ailelerle gerilim içinde yaşamak durumunda kalan bir burjuva ailenin dramatik şaşkınlığıyla ilk kez Davie Lean’in filminde karşılaştığımı söylemem gerekir. Oradan, 2010’da okuduğum Bulgakov’un Köpek Yüreği’ne, pek çok yazılı kaynakta karşıma çıktı benzeri sahneler, yaşantı kesitleri. Genellikle, diz çökmüş burjuvazinin üyelerinde ortaya çıkan ruhsal sarsıntılara odaklı metinlerdi bunlar: Ters açı tek örneğe bir sanat yapıtında rastladım: Ilya Kabakov’un nicedir Maillol Müzesi’nin demirbaşı konumundaki “Mutfak”ının üzerimde bir şamar etkisi yarattığından daha önce sözetmiştim. Aynanın öteki tarafına geçirir bizi Kabakov. Dört uç “zaman”ı üst üste bindirerek: Geçmişte bir zengin evinin geniş mutfağı, arada kolektif mutfağa dönüştüğü yılların ardından, artık bir iş, bir sanat yapıtı, şimdiki zamandan geniş zaman(lar)a açılan yerleşik halinde, ait kılındığı müzededir. Kimi yapıtlardan eksiltir müzeler, kimilerine katarlar (sık değindiğim Matisse’in “Dans”ı ya da Dufy’nin “Elektrik Perisi” örneklerinde olduğu gibi), Maillol hem de nasıl katmış “Mutfak”a: Dimdik, sinsi bir merdivenden iniliyor zemin kat altına, orada, gerektirdiği yükseklik sağlanmış, tabandan tavana açılıyor. Geniş soylu ya da burjuva evinin odalarına kalabalık nüfuslarıyla doluşmuş her ailenin bir köşesi, kesiti olurmuş kolektif mutfakta. Kabını kacağını, aracını gerecini yukarıya yönelerek duvara dizer, asarmış her ailenin kadını, kadınları. Ocaklar, musluklar sırayla kullanılır, ateşli tartışmalar, saç saça kavgalar eksik olmazmış hayatlarından. Birer barut fıçısını andırırmış kolektif mekânlar. “Mutfak”ın büyük gücü, bütün o ses kaosunu, hareket curcunasını cemeden bölünmez sessizliğinden, ayrışmaz durgunluğundan geliyor bana kalırsa. İç içe pek çok dramatik tabakanın toplandığı derin tragedya kuyusunda, görebilene bütün imgeler, işitebilene bütün sesler hazır. Kabakov, olsa olsa bir tapınağın iliklere işleyeceği duygu ve düşünce referanslarını zikretmeyi bilmiş “Mutfak”ta: Tanrı çekip gitmiş, müminler çoktan ölmüş, izler suskunluklarında geveze, Hayat’ın hücrelerinden herkese ağır bir ağrı artmış. KEDİ* “Çağdaş Sanat Hakkında Bir Kediyle Söyleşi”, Marcel Broodthaers’in yapıtlarının oluşturduğu eksenler arasında bir anayön niteliği taşıyor. Dar (Cobra, postCobra) ya da geniş (Çağdaş Sanat) bir bağlamda kendisine verilen yer, bir ana figür mü ikincil bir figür mü sayılageldiği türünden genel konumlama eğilimleri tasalarım arasında yeralmadı hiç: Bir Zar Atımı çeşitlemesi üzerinden tanışalı beri, yaklaşık yirmi yıldır, erişebildiğim bütün işleri Broodthaers’i benim gözümde, II. Dünya Savaşı sonrasının en has, özgün sanatçıları arasına katmaya yetti. TasarımZanaatSanat: Yetkin bir eşkenar üçgen oluşturmuş kısa (192476) ömrü içinde. Harf’in, taşıyıcı nesne’nin, bağlantı düzenekleri’nin ortasında. Soyu tükenmeye yüz tutmuş bir lirik. Patafizik geleneğine yaraşır latif bir çizgi. Gülümsüyorsunuz, gülümsenecek bir şey yok. Kasılıyorsunuz, hayır: Ölüm nedenim kesinlikle ciddiyet olmayacak. Havai bir derinlik buluyorum Broodthaers’te: Dalgın dalgıçlara vurgun yedirtecek bir ana özellik bu. Elyazmalarımdan biri, şişelerinden birinde açık denize çıksın hem nasıl isterdim. Söyleşi, yapıtın kendisinin söyleyebileceklerinin dışında söylenesi bütün sözleri cemediyor olması nedeniyle bir kavşakçalışma. Konuşulmuş. Yanıtlar en az sorular kadar saydam, açık, dolantısız. Peki ama, bir kedi bütün bunları böyle söyleyebilir mi? Sanırım, bu salak soruyu yanıtlamazdı. Partönerkedi, herhangi bir düşlem, süsleme, ‘hoşluk’ kaygısına dayanmıyor. Aisopos’tan La Fontaine’e, Lewis Carroll’dan Bulgakov’a insan diliyle hayvan konuşturma simgeciliğiyle köprü aranmamalı Broodthaers’te: Nece konuşuyorsa, o(n)ca konuşacaktı tabii kedi. “Can they suffer?” sorusunu sorabilmiş Jeremy Bentham’la ilgili on dört dakikalık, siyahbeyaz, sessiz filmine ulaşamadım bugüne dek; gene de, Söyleşi’nin damarının oradan başladığı apaçık benim açımdan: İnsanlarla iletişim kurmaya çalışmaktan vazgeçtim. ? * 1970’te, Düsseldorf Modern Sanatlar Müzesi’nde gerçekleştirilen beş dakika on dört saniyelik kayda UBUWEB sanal ortamından ulaşılabiliyor artık. Ilya Kabakov’un nicedir Maillol Müzesi’nin demirbaşı konumundaki “Mutfak” TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] Ilya Kabakov Marcel Broodthaers İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0 (212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Pal/ Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya/ Reklam Müdürü: Petek Öztürk?Tel: 0 (212) 251 98 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle