Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K utenberg’in (13941468) bulguladığı tipografi tekniğiyle kitap Batı’da yayılır, kıyı bucak her yana dağılırken bizde İbrahim Müteferrika (16741747) ile nice yıl sonra bile kitap basımı işine, bir türlü gerekli yerin açılamadığını düşünelim… Tycho Brahe’nin (15461601) kendi gözlemevi etkinliklerini sürdürürken matematikçi, astronom Takiyüddin’in (15211585) 1577’de III. Murat’ın onayıyla Tophanede kurduğu gözlemevinin, şeyhülislam fetvasıyla 1580’de yıkılışını getirelim göz önüne… (Bunun için bak.: A. Adnan Adıvar; Osmanlı Türklerinde İlim, Remzi, Beşinci basım, 1991) Buna son Tophane olaylarıyla galeri baskınını da ekleyelim hatta… itaplar Adası M. SADIK ASLANKARA Bir bilim kitaplığınız var mı? G A.M.Celal Şengör’e göre, “Osmanlı insan aklının bilime yönelebileceği kurumları ezmekte en ufak bir tereddüt göstermemiş…” Ötesinde 1526’da Mohaç Meydan Savaşıyla Macaristan’ı işgali sonrasında oradaki kitap basımını durdurduğu yetmezmiş gibi “tüm entelektüel, özellikle hümanist merkezleri tahrip etmiş”, bunun ardından “üç buçuk yüzyıl sonra, kendi darülfünunu açıldıktan bir gün sonra, Cemalettin Efgani Efendi ‘peygamberlik sanattır’ dediği için kapat(mış). (Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, 29.10.2010) Düzenli kitap basımının da ancak 1804’te Üsküdar’da Mühendishane basımevinin açılmasıyla gerçekleştiğini dile getiriyor Şengör. Bütün bu verilerin ardından nasıl olup da bunca zaman gecikildiğinin, toplum olarak bilimle buluşmanın, üniversite bilimsel çalışmada temel dayanak oluştururken insanımızın bilimsel duyuşa, düşünüşe popüler anlamda yatkınlaşmasının üç yüz yıllık bir gecikme sonrasında ancak Cumhuriyet aydınlanmasıyla sağlanabildiğinin nedenleri de anlaşılıyor enikonu. Yayıncılığın da özellikle 1928’den sonra büyük atılım gösterdiği eklenmeli buna… Nitekim Osman Bahadır, Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji’nin aynı sayısında, “Cumhuriyetin ilk yıllarında kamuoyunda bilime ve yeni bilimsel gelişmelere karşı günümüzdekinden daha kuvvetli bir ilgi vardı” dedikten sonra ekliyor: “Akademik bilim dünyası dışındaki insanların da bilimle ilgilenme düzeylerinin yüksek oluşu, bir ülkedeki genel bilimsel zihniyetin ve buna bağlı olarak bilimde ve teknolojideki gelişmelerin de yükselmesinin en önemli nedenlerinden biridir.” Toplumca bilimsel yaşama katılabilmekte popüler bilim dergileriyle kitaplar büyük önem, anlam taşıyor… AYDINLANMADA POPÜLER BİLİM YAYINCILIĞININ ROLÜ... Aydınlanmanın ileriki kuşaklara aktarılabilmesi, gelenek oluşturabilmesi için popüler bilim yayıncılığının taşıdığı önem çok başka. Her bireyin çok farklı zamanlarda farklı uzamlarda farklı yollarla bu yayınlara ulaşma olanağı, Aydınlanmanın genişleyen halkalar halinde tüm yurdu dolaşmasının, bu etkiyle yetişecek kuşakların birbirine değebilmesinin de anahtarını veriyor bir bakıma. Bu yayınlar, kütüphaneler yoluyla, popüler bilim kuruluşları ya da çeşitli kökenden gelen farklı bilimsel çatılarla buluşturulduğunda insanımızın bilime giden yolda önünü kesmek olası mıdır artık? Bereket bu konuda yeterli kurumsal yapıya sahip olamasak bile popüler bilim yayıncılığında azımsanmayacak yol aldığımız öngörülebilir. Örneğin Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji, Bilim ve Ütopya, Bilim ve Gelecek, TÜBİTAK Bilim ve Teknik, NTV Bilim vb. dergilerle, farklı bilim dallarında yayın yapan popüler bilim dergileri, bilimden yana öteki süreli yayınlar buna eklenebilir. Popüler bilim kitabı yayıncılığında da önemli gelişmeler gözlenmiyor değil. Nitekim azımsanmayacak yayınevinin, kitap dağarına popüler bilim yayınlarını ekledikleri görülebiliyor. Bu çerçevede pek çok yayınevinden, onların yayımladığı popüler bilim kitaplarından söz edilebilir elbette. “Kitaplar Adası”na konuk aldığım aşağıdaki popüler bilim kitaplarının yanı sıra üzerinde durulmaya değer öyle çok kitap var ki… Steve Jones’tan Levent Can Yılmaz’ın çevirdiği Neredeyse Bir Balina (Evrensel, 2006), “Cemal Yıldırım’a Armağan” olarak yayımlanan, Kumru Arapgirlioğlu, Hürkan Çelebi, Nurtaç Ekşi, Ruken Kızıler, Yaman Örs tarafından derlenen Bir Us ve Bilim Savaşçısı (İmge, 2008), sonra Bilim ve Gelecek Kitaplığı tarafından yayımlanan beş kitap… Çok yazarlı Harun Yahya Safsatası ve Evrim Gerçeği (2008), Hasan Aydın’dan Postmodern Çağda İslam ve Bilim (2008), Ender Helvacıoğlu’dan İnsanlığın Sözleri (2009), Sidney Finkelstein’den M.Halim Spatar’ın çevirdiği Bir Halkın Müziği Caz (2009), Yücel Çağlar’dan Ağaçtan Ağaca Anadolu Yeşillemesi (2010). Yukarıda andığım kitaplar değil yalnız, burada anamadığım öteki popüler bilim kitapları da ayrı ayrı konu edilmeye değer yapıtlar kuşkusuz. Bu kitapları okurken eski bir dostla buluşmuş gibi gönendiğimi söyleyebilirim. Bilim kitabı okumayı ne denli özlediğimi düşündüm. Bundan böyle, aralıklarla da olsa popüler bilim kitaplarıyla da buluşacağız “Kitaplar Adası”nda. Neredeyse Bir Balina, “Türlerin Kökenine Güncel Bir Bakış” alt başlığıyla sunuluyor yazarı tarafından. Steve Jones, bunun kitabın alt başlığıyla örtüşmesi amacını şöyle dile getiriyor: “Benim kitabım Darwin’i güncelleştirmektedir. Kitabım, olabildiğince, ‘Türlerin Kökeni’ni yeniden yazma girişimidir.” “Bu kitap, biyolojinin kalbini oluşturan Darwin’in bilimine ilişkindir. Kökleri geçmiştedir, ama bugün için bir anahtardır.” “Darwinizm, uçsuz bucaksız uzunluğuyla büyük bir drama olan evrim sürecinin iyi yazılmış giriş bölümüdür.” (19,23,37) Yapıtın popüler bilim diliyle kurulmasında Steve Jones kadar çevirmen Levent Can Yılmaz’ın da büyük katkı sağladığı görülebiliyor. Salt bu örnek bile, popüler bilim kitabı kaleme alırken bilimcinin nelere dikkat etmesi gerektiğinin, okuru uzaklaştırmak yerine kitabın içlerine doğru okuru çekmeyi nasıl başaracağının ipuçlarıyla örülü denebilir. BİLİMCİLERİMİZİN POPÜLER BİLİM PAZARLIĞI... “Bilimci yazar” örneği olarak Cemal Yıldırım’ı (192522.3.2009) gösterebiliriz sanıyorum. Daha önce de onun popüler bilim kitapları üzerinde durmuştum “Kitaplar Adası”nda. Armağan kitabı okurken bu kez onun ne denli seçkin bir dilsel, biçemsel tutum sergilediğini, bu yansıtımların ne denli göz kamaştırıcı olduğunu gözlemledim. Bunun elbette pek çok nedeni olabilir. Nitekim Yıldırım yalnız bir bilimci, yazar değil, ta en baştan bu yana ilkeli duruş sergileyen aydın, yaşamayı hünerlendirmiş özgür birey… Sözgelimi şu satırlar, ondan bize kalan değerli bir kalıt bağlamında alınabilir pekâlâ: “Başlıca kaygım, ülkeme borcumu ürettiğim şeylerle ödemekti. Var olduğu kadarıyla entelektüel birikim ve gücümü ülkemin aydınlık geleceği için seferber ettiğimi söyleyebilirim. Bu çabalarımda bir yere ulaştım mı, bilmiyorum; ama misyonum buydu ve beni bu misyona yönelten etkenler arasında Antikçağ’ın üç filozofunun belleğime yerleşen sözleri büyük yer tutmuştur.” Cemal Yıldırım, üç filozofu, sözlerini şöyle sıralıyor: “…Socrates’in eşsiz yargısı: ‘Sorgulanmayan yaşam, yaşanmaya değmez.’” “…Tutuklu Seneca’nın son ânında yanında bekleyen çocuklarına seslenişi: ‘Beni bağışlayın, size mal mülk türünden bir şey bırakamıyorum. Ama bıraktığım bir şey var, daha değerli olduğuna inanıyorum: Erdemli bir yaşam örneği!’” “…Epictetus’un hepimizi içten sarsması gereken iletisi: ‘Ölmek mi, ölürüm, ama inleyerek değil; hapiste çürümek mi, çürürüm, ama yakınarak değil; sürgün mü, giderim, kimse beni gülümseyerek yoluma koyulmaktan alıkoyamaz; istenileni söylemezsem, zincire mi vurulacağım? Kimse bana yalan söyletemez! İstencimi değil, ayaklarımı zincire vurabilirler ancak!’” (Bir Us ve Bilim Savaşçısı, 27, 28) Yıldırım, “Yaşam Anlayışı”nı ortaya koyarken, yanı sıra yazarlık anlayışını da sergiliyor bana sorarsanız. Çünkü onun popüler bilim yazarlığını bununla çakışan tutumla sürdürdüğünü görebiliyoruz. Nedense yaygın yanlışlıkla bilimciden bilim yapma, sanatçıdan sanat yapma, yazardan yazı kaleme alma hüneri bekleniyor yalnızca. Oysa bilimcinin bilimsel vakar, sanatçıyla yazarın estetik vakar göstermek zorunda oldukları, bununsa kökenini bilimle sanatın temelindeki ahlaksallıktan (etikten) alacağı görmezden geliniyor. POPÜLER BİLİM YAYININDA EŞİK: “50 SORUDA DİZİSİ”... İki hafta önce “Kurban ve Aydın” başlıklı yazımda, “Bilim ve Gelecek Kitaplığı”nın “50 Soruda Dizisi”nin ilk iki kitabının adını anarak, aydınlanma sorunsalının insanın oluşumuyla birlikte ortaya çıkmış olabileceğine değindik. İlk iki kitap şunlardı: Metin Özbek’ten İnsanın Tarihöncesi Evrimi, Afşar TimuçinAli Timuçin’den Aydınlanma. Tümü de 2010 içinde yayımlanan dizinin öteki iki kitabı da şunlar: İbrahim Semiz’den Görelilik Kuramları, Haluk Eyidoğan’dan Deprem. Kitaplar için “Sunuş” kaleme alan Nalân Mahsereci, önümüzdeki aylarda veya ileride yayımlamayı tasarladıkları kitapların yazarlarıyla birlikte listesini veriyor. Andığım bilimcilerden Afşar Timuçin’in yazınımızda gerek şair gerekse denemeci konumuyla kendine özgü yeri olduğu biliniyor. Bu açıdan onun yazınsal alandan öteden beri beslendiği düşünülebilir. Ama gerek Metin Özbek, İbrahim Semiz, Haluk Eyidoğan, gerekse Ali Timuçin, Afşar Timuçin’in yanında yazar olarak kendilerine de yer açabiliyorlar gördüğümce. Böyle olmasında, bilimcilerin, konunun içinden süzülüp gelmesinin yanında, Mahsereci’nin vurguladığı “yerlilik”in oldukça önem taşıdığı savlanabilir. Bu çerçevede, “sadece yazarlarımızı değil, kitap konularını da ‘Türkiyelilik’ ölçüsüyle belirledik” diyen Nalân Mahsereci’nin popüler bilim kitaplarının dili konusunda söyledikleri de anlamlı olacaktır herhalde: “Peki, iyi popüler bilim kitabı nedir, nasıl bir şeydir? (…) Bilimin ortaya koyduklarını gösterebilen, vaat ettiği düşünsel ufukları sezdirebilendir. Merak uyandırabilendir. Merakın hiç doyurulamayacağını öğretebilendir. Keşfetme dürtüsü oluşturabilendir. Öğrenme keyfi yaşatabilendir. (…) Özetle, bilimi yaşam kılabilendir, bilimi yaşamsal kılabilendir.” “Her bilim insanının yazar olması beklenemez tabii ki. Bilimi yazmak doğal olarak bilimsel bilgi birikimi gerektirir, ama bilimi özellikle popüler bir biçimde yazmak, bu eylem için de donanım kazanmış olmayı gerektirir.” “…Türkiyeli bilim insanlarının kalemine yaslanmaya yönelmek, ülkemizde popüler bilim yayıncılığını, bilim yazarlığını teşvik etmek gibi çok önemli bir hizmete yol açıyor. Ama asıl büyük yarar, yayını yazanın da okuyanın da aynı anadilin sunduğu olanaklar ve sınırlar içinde düşünebilmelerindedir, diyebiliriz.” (İnsanın Tarihöncesi Evrimi; 10,12,13) Afşar Timuçin, “50 Soruda Dizisi”ni, “50 Soruda Üniversitesi”ne benzetiyor. O halde hep birlikte yeni bir aydınlanma eylemi başlatabilir, en azından bu yolda eşik oluşturabiliriz… Kendi payıma andığım popüler bilim kitaplarının tümünü de sanki birer öykü, roman gibi büyük tat alarak okuduğumu, ötesinde bunları okurken büyük coşku yaşadığımı söylemekten çekinmeyeceğim. Andığım kitapların bu bilimci yazarlarıyla çevirmenlerini yürekten kutluyorum. Evet, tam sırasıdır; haydi, yeni bir Aydınlanma eylemine doğru!… ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085 SAYFA 20