25 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cemal Dindar’dan ‘Darbeci’ Zaman askıdadır netekim! Evren’in “7” rakamıyla ilgili fantezisinden Erdoğan’ın ebcet hesabıyla sabit “seçilmiş lider” olduğuna dair Akif Beki çalışmasına uzanan satırlarında Dindar, 12 Eylül’ün tüm tanımlarıyla fiili ve manevi yıkımlarını değerlendiriyor kitabında. Toplum olarak yaklaşık 30 yıldır bir karnaval yaşadığımızı belirten Cemal Dindar, Darbeci“12 Eylül Ruhu” ya da Halkın “Yüce Millet”le İmtihanı adlı kitabına ressam (!) Kenan Evren’e dair ibret bir imlemeyle başlıyor: “Kenan Evren anılarında şunları yazıyor: ‘7 Eylül ve 17 Eylül tarihlerini düşündümse de bu tarihlerin cuma gününe tesadüf etmemesi nedeniyle vazgeçtim.” Sebepsonuç ilişkilerini, önce insanoğlunun sonra da nevrotik cuntacının doğasını ve sorunlar karşısında gösterdiği tepkilerin psikolojik altyapısını Freud’dan (Totem ve Tabu’su başta olmak üzere), Darwin’den referanslarla ortaya koyuyor. Bir toplumun davranış kipini geriletebileceğiniz son nokta olan “sürü psikolojisi” halini sonra “Şefsürü ilişkisi” halini, “yitik Babamitik Şef” halini, “ŞefKralKağan” tabusu halini açımlıyor. Hâlâ 12 Eylül 1980 gününde yaşadığımız, zamanın bu ülkede askıya alındığı, her türlü “açılım”ın 12 Eylül gününe refere edilebileceği ana tezine odaklanıyor. “Güzide milletinden” itinayla seçerek işkencelerde, idamlarda astırttığı, harcattığı gepegenç hayatların günümüze kemikleri kalmamışken kendisi 93 yaşını deviren eski bir cuntacının, “Eğer halk ‘evet’ der, geçici 15. maddeyi kaldırırsa, o zaman hiç yargılamaya da gerek yok, ben intihar ederim” diyen yaşlı bir vatandaşın(!) blöfçü (belki de değil kim bilir yaşayıp göreceğiz) ruh halini yaşamöyküsünden anımsatmalarla da gözler önüne seriyor. 12 Eylül’den AKP’ye değin uzanan ve yeni sağ siyasetin siyasi fantezilerinin başında gelen ve despotik liderin dilinin pelesengi “yüce millet” imgesinin büzüştüğü anları deşiyor. Ömer Madra’nın “12 Eylül bir lobotomidir” sözünü deşiyor. Kenan Evren’in belagatında öne çıkan iki vurguyu; Atatürkçülük ve dinin bir potada kullanılışını ve 12 Eylül şiddetiyle birlikte devleti yeniden inşa ederken Ata Ë Altan YILMAZ ıpkı Freud’un işaret ettiği gibi lider kılığındakilerin topluma biçtiği psikolojilerin bedelini ödedik, ödemeye de devam ediyoruz. Sürü psikolojisine de hapsolduk. Bir milyona yakın insanın gözaltına alınıp işkence gördüğü 12 Eylül 1980’le başlayan süreçte bunun katı sağ ve yalın haline maruz kaldık. T türkçülüğü nasıl dumura uğrattığını, İslamcılığı ise nasıl parlattığını okuyoruz. Özallı yıllardan beri yeni sağ siyasetin kurucu ideolojisinin çekirdeğinde muhafaza edilegelmiş Aydınlar OcaCemal Dindar ğı’nca hazırlanmış Türkİslam sentezinin fevkine(!) varıyoruz netekim. 12 Eylül’ün lider olarak biz güzide millete bahşettiği ve gövdemize yerleşmiş şiddetin anısıyla hepsini pek sevdiğimiz, milletinin keyfini ve posasını ziyadesiyle çıkaran sağ siyasetin müstemleke lordları ve leydisi EvrenÖzalÇillerErdoğan dörtlüsünü çapraz sorguluyoruz yakın tarihin kovuklarında. Velhasılı siz bu kitabı okuyun netekim! Hem de tüm blöfleri görerek, hesaplaşarak, bilerek, üstüne üstüne giderek, görmezden gelmeyerek lütfen... ? Darbeci“12 Eylül Ruhu” ya da Halkın “Yüce Millet”le İmtihanı/ Cemal Dindar/ Destek Yayınevi/ 160 s. Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesinden sonra aile arşivlerinden büyük bir bölümünün aktarıldığı damadı Sıtkı Uluç, sayısız yazılar, kitaplar, müsveddeler, resimler, kasetler, görüntüler ve kupürlerden süzdüğü incelemelerini Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm adlı kitapta topladı. ‘Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm’ ‘Bölerek ilerlenmez, bölerek gerilenir’ simler, kasetler, görüntüler ve kupürlerden süzdüğü incelemelerini Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm adlı kitapta topladı. Kitabın laik Türkiye Cumhuriyeti’nin emanetçisi gençlere bir el kitabı olmasını amaçlayan Uluç, birinci bölümde, Kemalizm ideolojini, sadece derlenmiş ve özetlenmiş ifadeleriyle Kışlalı’nın kendisine anlattırıyor. İkinci bölümde, Kışlalı’nın kişiliğini ve insanlığına odaklanıyor, Kışlalı’nın 21 Ekim 1999’da katledilmesine ilişkin acı gerçekleri, o travmayı, gelen tepkileri anımsatıyor. Kemalist Devrim’in elli yıldır mücadele ettiği ve son yıllarda etkisini arttıran giderek ve atakları somutlaşan “Karşı Devrim”in metodları ve özellikle genç şuurları ele geçirme emellerini vurgulayan Uluç, kitabında Türkiye’de üçlü ideolojik bölünmenin giderek nasıl netleştiğini de ortaya koyuyor: “Atatürk’e karşı saygı ve sevgi duyan ama Kemalizm’e karşı olanlar; hem Atatürk’e hem de Kemalizm’e karşı olanlar; hem Atatürk’e hem Kemalizm’e sahip çıkanlar.” Kitapta Cumhuriyetimizin son 40 küsur yılının “Atatürkçülük” adına Atatürk’e yapılan ihanetlerle dolu olduğunu ifade eden Kışlalı, bir başka kesimin ise Atatürkçülüğü, Atatürk’ün yaptıklarının “bekçiliği” olarak algıladıklarını, kalıplaştırıp dondurduklarını söylüyor. Kemalizm’in demokrasi anlayışını da değerlendiren Kışlalı Kemalist ideolojiyi ve o ideoloji doğrultusunda gelişmiş olan Türk devrimini anlayabilmek için, hangi koşullarda geliştiklerini, hangi iklimde evrildiğini iyi değerlendirmek gerektiğini belirtiyor. Kışlalı kitapta demokrasinin oluşabilmesi ve yaşayabilmesinin koşullarını şöyle açıklıyor: “Sanayileşme, kentleşme, yoksulluktan kurtulma, belirli bir eğitim düzeyine ulaşma... Çoğulcu; tek bir gücün egemen olmasına izin vermeyecek ölçüde güçlerin paylaşıldığı, gücün gücü dengelediği, örgütlü bir toplum... Yaygın ve etkin bir kitle iletişim ağı... Hoşgörü ve uzlaşmaya dayalı, uzun zamanda oluşacak demokratik kültür...” Atatürk’ün yargı bağımsızlığına ilişkin şu sözlerini de anımsatıyor Kışlalı: “Yargısı bağımsız olmayan bir devletin kendi bağımsızlığı tartışılır.” Ahmet Taner Kışlalı Sıtkı Uluç Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm kitabında tüm yönleriyle “Laiklik ve Kemalizm”, “Laiklik ve Din”, “Kemalizm ve Din”, “Ulusçuluk”, “Devrimcilik”, ”Kemalizm ve Gençlik”, “Kemalizm ve Kadın”, “İdeolojiler”, “Güneydoğu Sorunu, Kürtler, Terörizm”, “Batı Avrupa ve ABD”, “Kemalizm Köhnedi mi?”, “Kemalizm Engeli” soru ve sorunsallarına yaklaşımını da anlattırıyor Kışlalı’ya. KIŞLALI’DAN ÖNGÖRÜLER Darbe, üzerinde tartışılmakla gelmez! Ona ortam hazırlayan koşulların oluşumuna göz yummakla gelir! Darbeyi, sivillerin sorunlarla baş edemeyecekleri, o sorunların yeterince bilincinde olmadıkları zinancı yaratır. Ordu açısından en önem taşıyan iki sorun ise, Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana hiç değişmemiştir: Etnik bölücülük ve laik devlet düşmanlığı. Sol önce kendisini kurtarsın! Doğru... Ama solun kurtuluşu ile ülkenin kurtuluşu, bir kez daha çakışıyor. Tıpkı Kurtuluş Savaşı’nda olduğu gibi!.. Çok büyük bir kesimin Kemalizm bayrağı altında toplanmaya hazır olduğu, bundan daha uygun bir ortam Cumhuriyet tarihinde var olmadı. Ortam hazır. Önemli olan bunun yaşama nasıl geçirileceği... Ayrımcılık gericiliktir! İster ırka, ister dine, ister cinsiyete, ister yaşa, isterse etnik kökeni ya da bölgeciliğe dayansın... Bölerek ilerlenmez, bölerek gerilenilir. Devlet de kararını vermeli, Kürt kökenli aydınlarımız da. Devlet kesin bir çizgi çekmeli: “Tek bayrak, tek vatan, tek resmi dil!” Ve buna ters düşmeyen her türlü çözüm önerisinin özgürce tartışılmasına ve gerektiğinde yaşama geçirilmesine razı olmalı. Güneydoğu insanını temsil etme iddiasında olanlar da PKK’nin gölgesinden kurtulmalılar. Türk demokrasisinin, PKK’nin Meclis’te temsilci bulundurmasına gereksinmesi yok. Ama PKK’den soyutlanmış olan temsilcilere gereksinim var. Türkiye’yi bu duruma “Atatürk’e evet ama Kemalizm’e hayır” diyenler getirdi.? Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Kemalizm/ Sıtkı Uluç/ Kişisel Yayınlar/ 204 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085 Ë Gamze DEMİRKAN “Her şey senin için insanoğlu/ sevmek senin/ sevilmek senin için/ gençsin/ gün olur sen de günaha girersin/ bir his yaratır bu insanda, tuhaf/ senin için insanoğlu/ senin için af/ ne yazdımsa senin için/ senin için, yaşamak/ yaşamak yıllar boyu/ nasıl karanlık olur geceler, bilirsin/ öylesine bir koyu/ ölmek de senin için/ senin için insanoğlu.” Ahmet Taner Kışlalı’nın 16 Şubat 1956 tarihli“İnsanoğlu” adlı şiiirinden. Ekim 1999 günü sabah evinin önünde uğradığı bombalı suikast sonucu yitirdik çağdaş Kemalizm’in en güçlü ve tutarlı savunucularından biri olan, bilim adamı, gazetemiz yazarı Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı. Yazısını Cumhuriyet gazetesine faksladıktan sonra, İletişim Fakültesi’nde vereceği “Cumhuriyet” dersine gitmek üzere evinden çıkan Kışlalı, otomobiline yöneldiği sırada ön camının önünde gazete kâğıdına sarılı bir paket gördü. Paketi aldı ve... Suikastın İBDAC adına üstlenildiği açıklandı. Siyasiler ise sadece “üzgün” olduklarını belirtmekle yetindi. Kışlalı’nın evinin bulunduğu sokak yurttaşların protestolarına sahne oldu. Okurları, sevenleri ve öğrencileri günlerce evinin önüne karanfiller bırakarak mumlar yaktı. Cumhuriyet gazetesi 22 Ekim günü “Hedef Cumhuriyet” manşetiyle çıktı. Ahmet Taner Kışlalı’nın katledilmesinden sonra aile arşivlerinden büyük bir bölümünün aktarıldığı damadı Sıtkı Uluç, sayısız yazılar, kitaplar, müsveddeler, reSAYFA 18 21
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle