18 Nisan 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D eğinmeler MUSTAFA ŞERİF ONARAN “Büyük Deyimler Sözlüğü” Saraçbaşı gerçekleştirdi (Örnekleriyle BÜYÜK DEYİMLER SÖZLÜĞÜ, Cilt III, Yapı Kredi Yayınları, 2010). Ertuğrul Saraçbaşı, doksanına yaklaşan, çalışkan bir yazar. Gençliğinden bu yana altını çizerek okumayı alışkanlık haline getirmiş. Bu alışkanlığını şöyle değerlendiriyor: “Bu çizdiğim yerleri özdeyişler, atasözleri ve deyimler diye ayrıştırarak üç büyük defter halinde toplamaya başladım. Zaman içinde bu topladıklarım defterlere sığmaz oldu.” Ertuğrul Saraçbaşı okuduklarıyla da yetinmemiş: “Türkiye’nin her köyünde, sözü sohbeti dinlenir bir filozof bulunduğuna inananlardanım. Mesleğim gereği gittiğim her ilçede bu filozoflardan öğrendiğim atasözleri ve deyimlerle de küçük bir arşiv oluşturdum. Bunlardan bazılarını bu kutabıma aldım.” Kalıplaşmış söz değerleri olan deyimlerin yapısı değiştirilemez. Örnekse “Aba altında er yatar” deyimini Ali Püsküllüoğlu şöyle açıklıyor: “Giysi kişiliği belirlemez, kaba saba giysinin içinde de yiğit kişi bulunabilir.” Ama bu deyimi “Er aba altında yatar” biçimine sokarsınız, o özgün anlatım kalıbından çıkar bütün değerini yitirir. Gene de kimi deyimler özelliğini yitirmeden, aynı kalıp içinde sözcük değişikliğiyle de anılabilir. “Aba altından deynek göstermek” deyimi kimi ağızlarda “Aba altından sopa göstermek” diye geçer. Her iki biçimiyle de “üstü kapalı korkutmak”, bir başka deyimle açıklanırsa “gözdağı vermek” anlamına gelir. Kemal Tahir’den alınan örnekte: “Bizimkisi bir çeşit aba altından sopa göstermek... Karşısındakine gözdağı vermek” diye geçer (Yorgun Savaşçı). “Acısı içine çökmek” ile “Acısı yüreğine işlemek” de aynı kalıp içinde düşünülen deyimlerdir. “Bir şeyin acısını derinden duymak” anlamına geldiği için anlam değişmez. Tanıklıklar da aynı anlamı doğrular. Melih Cevdet Anday’ın tanıklığında: “...Dayanırım, yıkılmam sandımdı, fakat öyle olmadı. Nesime’nin acısı içime çöktü, burnumda tütüyor vallahi...” (Aylaklar). Refik Halit Karay’ın tanıklığında: “Haydut herif, bir çimdik attı ki... acısı yüreğime işledi” (Üç NesilÜç Hayat). ÖMÜR TÖRPÜSÜ Bir sözlük, sözcüklerin tanımı, tanıklığıyla değer kazanır. Deyim sözlükleri için de bu özellikler geçerlidir. Üstelik deyimler belli kalıplarla sınırlı tutulduğu için tanıklıklar daha da önemlidir. Bu bakımdan Ertuğrul Saraçbaşı’nın çalışması; “DerlemeTarama Kolu”ndaki takım çalışmasıyla bile üstesinden gelinemeyen bir işin başarılması anlamına geldiği için ömür törpüsüdür. “Ömür törpüsü” de bir deyim. “İnsanı yoran, sıkıntıya sokan, üzen bir iş” anlamına geliyor. Mahmut Makal’ın tanıklığında şöyle kullanılıyor: “Yemek pişirmek hadi neyse ne, durmadan gözleri yakan is, duman gine neyse ne ama, şu bulaşık yok mu, ömür töprüsü” (Bizim Köy). Ama Ertuğrul Saraçbaşı bu ömür törpüsü işi tat alınacak bir çabaya dönüştürmüş: Enderuni Vasıf’ın beyitini anımsayalım: “Mihneti kendüye zevk etmedir âlemde hüner Gam ü şadii felek böyle gelir böyle gider.” Ertuğrul Ayaydın beyitin anlam çevirisini şöyle yorumlamış (Divan Şiirinden Seçme Beyitler): “Yaşamın derdini zevk bil ya da aldırmayıver Feleğin cilvesidir, böyle gelir böyle gider.” Oysa Ertuğrul Saraçbaşı Şeyh Sadii Şirazi’nin sözüne inanarak bu işe girişmiş: “Sabır acıdır ama, tatlı bir meyvesi vardır.” “Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü” o meyveyi tatmamızı kolaylaştıran bir çalışma. AĞ ORTAMINDA Dilimizin söz varlığını tam olarak bilmiyoruz. Veri tabanında 800 bin dolayında söz varlığı olduğu ileri sürülüyor. Bölge ağızlarındaki söz değerleri elli yıla yakındır yeniden derlenmiyor. Yalnız eski metinler değil, çağdaş metinler bile yoğun bir taramadan geçirilmiyor. Üstelik değişik bilim dallarından Türkçeye giren yabancı deyimlere karşılık bulmakta zorlanıyoruz. Bunlar süreklilik isteyen çalışmalardır. Deyimler sözlüğü gibi, derleme, tarama, terim sözlüklerine de geniş yer ayırmak gerekecektir. Ertuğrul Saraçbaşı’nın “Örnekleriyle Büyük Deyimler Sözlüğü” sabırlı bir emekle oluşmuştur. Böyle bir emek derleme, tarama, terim çalışmaları için de gereklidir. Daha önemlisi saptanan söz değerleri genel dile kazandırılmalıdır. Böylece Türkçe sözlükler daha geniş bir oylum kazanmalıdır. Her ne kadar şimdiki Türk Dil Kurumu “Güncel Türkçe Sözlük” adını verdiği geniş bir sözlüğü ağ tabanında oluşturma çalışmaları içindeyse de, bu çalışmaların sağlıklı olması kuşkuludur. Şimdiki Türk Dil Kurumu Başkanı Şükrü Haluk Akalın diyor ki: “Ağ ortamında çalışacak ‘Türkçe Sözlük’ yazılımının aranan bir sözü türü, kökeni, okunuşu, çeviri yazısı, anlamı, içinde geçtiği cümlesi, birlikte kullanıldığı sözlerle oluşturduğu kalıp ifadeleri, birleşik sözleri, deyimleri, atasözleriyle birlikte kullanıcıya sunacak nitelikte olması gerekiyordu” (TÜRKÇE SÖZLÜK, Sunuş, 2009). Şükrü Haluk Akalın, bu söz değerlerinin iki öğretim üyesinin denetiminden geçtiğini anımsatıyor, şunları da ekliyor: “Yazılımın sınamadan geçirilmesi için ‘Güncel Türkçe Sözlük’ün adresi, yüze yakın meslektaşımıza, bilgisayar uzmanına, bilişimciye bildirildi. Sözlük, yaklaşık iki ay bu kişilerin sınamasından geçti.” Söz değerlerini derleyen güvenilir kişiler olmazsa yapılan denetimler neye yarar! Ertuğrul Saraçbaşı tek kişilik bir ordu gibi çalışıyordu. Kim olduğu bilinmeyen derleyicilerin tıklatmasıyla yeni söz değerleri nasıl kazandırılacak? Ağ ortamı bir sözcükler gömütlüğü olmamalıdır. Bu söz değerleri Türkçe sözlüğe kazandırılmalıdır. Giderek Türkçe sözlükteki Türkçe kökenli sözler çoğaltılarak dilimizin gerçek gücü ortaya çıkarılmalıdır. Gazi M. Kemal’in 80 yıl önce, 2. IX. 1930’da söylediği sözler boşuna söylenmemiştir: “Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı diller boyunduruğundan kurtarmalıdır.” ? Bu sayfayla iletişim kurabilmek için dergilerinizi ve kitaplarınızı aşağıdaki adrese gönderiniz: ir dilin söz varlığı, bütün söz değerlerinin toplamını oluşturur. Gelişmiş bir Türkçe sözlük bile bu söz değerlerinin hepsini içermez. Kaldı ki güncel bir Türkçe sözlükte başka dillerden geçen sözcükler de vardır. Bunların bir bölümü genel dile alışan, kolayca kullandığımız, bir bölümü kullanılacağını umduğumuz sözcüklerdir. Uygarlığın gelişmesiyle dilimize geçen deyimler de sözlüklerde yer alır. B Hiçbir dil tam olarak arı değildir. Bütün sözlüklerde başka dillerden geçen sözcükler yer alır. Ama bunlar sözlüğün Türkçe ağırlıklı kişiliğini değiştirmemelidir. Sözlük çalışmaları süreklilik ister. Türk Dil Kurumu’nun düzenlediği “Türkçe Sözlük” ilk baskısını 1945 yılında Mehmet Ali Ağakay’ın emekleriyle yapılmış, günümüze doğru değişik dilcilerin çalışmalarıyla geliştirilmiştir. Gene de madde başı kullanılan sözcüklerle madde içi sözcükler 100 bin dolayında söz varlığını içerir. “Dil Derneği” ile Ali Püsküllüoğlu’nun sözlüklerinde de birbirine yakın söz değerleri vardır. Madde başı tartışmaları, kullanım özellikleri değişebilir. Bunları ayrıca değerlendirmek gerekir. Bir genel sözlükte Türkçe sözleri çoğaltmak için Türkçenin söz varlığındaki söz değerlerinin genel dile kazandırılması gerekir. Bunun için de bölge ağzındaki söz değerlerinin, kitaplara geçen sözlerin, giderek yoğunlaşan terim çalışmalarının genel dile alıştırılmasına emek vermelidir. Türkçenin nasıl bir gelişme gösterdiğini anlamak için 1940’larda düzenlenen bir sözlükle 70 yıl sonra düzenlenen bir sözlüğü karşılaştırmak yeterlidir. Gene de gelişen Türkçe, sözlüklerde yeterince yer almıyor. Türkçenin söz varlığını yeterince bilmiyoruz. Bunları genel bir sözlükte değerlendirmek olanağını da bulamıyoruz. DEYİM SÖZLÜKLERİ Türkçenin söz değerleri arasında deyimlerin özel bir yeri var. Deyimler kalıplaşmış söz değerleridir. Genellikle birden çok sözcüklü dil öğeleridir. Gerçek anlamından ayrı bir anlamları vardır. Söze akıcılık kazandıran, çekicilik katan özellikleriyle ilgi çekerler. O alışılan kalıbı değiştiremezsiniz. Deyimlerin alışılan kalıbı değiştirilemez ama, deyim anlamını yitirmeden, değişik ağızlarda başka biçimlere bürünebilir. Özellikle tanık gösterilerek genişletilen deyim sözlüklerinde örnekler ağız özellikleri kazanabilir. Deyim sözlüklerini örneklerle genişletmek özel bir çalışma işidir. Böyle yoğun bir çalışmayı göze almak kolay değildir. Nitekim Ömer Asım Aksoy örneklemenin güçlüğünü anımsatarak, hazırladığı “Deyimler Sözlüğü”nün “Önsöz”ünde şunları söylüyor: “Tanınmış yazar ve sanatçılarımızın yazılarında geçer atasözlerimizi ve deyimlerimizi tanık olarak alıp sözlüğümüzdeki açıklamalara eklemek çok yararlı olurdu. Ancak bütün atasözlerine ve deyimlere tanık bulmak, pek geniş bir taramayı gerektirir. Buna da bir kişinin gücü ve yaşamı yetmez. Yetiştirebildiği oranda tarama yapmak ve bulabildiğince tanık saptamak, bu konunun en önemli işlerindendir.” Ömer Asım Aksoy Türk Dil Kurumu’nda “Derleme ve Tarama Kolu Başkanı”ydı. “Genel Yazman” olduğu zaman da bu görevini birlikte yürüttü. “Derleme ve Tarama Kolu”ndaki düzenli çalışma takımına karşın örnekleri derlemek olanağı bulunamamıştı. Bir Deyimler Sözlüğü’nü tanıklıkla pekiştirmek anlamayı kolaylaştırabilirdi. Nice usta yazarın bir deyimi yazısında yaşatması anlamlıydı. Ömer Asım Aksoy bu konudaki görüşünü şöyle tamamlıyor: “Bizden sonrakilerin, geniş taramalarla bütün atasözleri ve deyimler için tanıklar saptayarak bu kitabı üçüncü aşamaya taşımalarını dilerim. ÜÇÜNCÜ AŞAMA Üçüncü aşama sayılacak bu işi M. Ertuğrul Mustafa Şerif Onaran Hekimköy Sitesi 20. Sok. No: 8 06800 ÜmitköyAnk. Tel.: (0312) 235 91 11236 23 46 SAYFA 22 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle