Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
K “Turhan Ilgaz’ın Anısına” (İkinci Dünya Sava2326şı’ndan sonra dünya haritasını şekillendiren konferansın yapıldığı saray ve Anton Çehov’un son beş yılını geçirdiği müze evi görmek için Yalta’ya; önemi kısmen ıskalanmış Kırım Savaşı (1853) arenaları için Sivastopol ve Balaklava’ya; Tatar başkenti ve gizemli han sarayı için Bahçesaray’a ve İstanbul kökenli Ermeni, haşin denizlerin ressamı Konstanstin Ayvazovsky’nin (18171900) müze evi için Feodosiya’ya (Kaffa) gitmek gerekir. Onların tümü Kırım’da, Kırım’ın başkenti Simferopol İstanbul’a uçakla yetmiş dakika uzaklıkta. Otonom Kırım artık Ukrayna sınırları içinde ve nüfusunun (2 milyon) şimdilik %12’si Tatarlardan mürekkep.) Ramazan Bayramı tatilinde iyi ki Kırım’daydık. Yörenin benim için ortak dokusu hüzündü. Bu olguya bitik Sivastopol limanındaki yorgun gemiler de dahildi. İnsanların duruşunda sanki yoksulluktan öte gelecekten umutsuzluk vardı. Kadınlar bile nadiren cep telefonuyla konuşuyorlardı. Sudak’ta Ceneviz Kalesi’ne çıkarken tamtam çalan iki yarı çıplak Afrikalı gencin önümüzü kesmesi Fellini’seldi. Onlarla, ücreti karşılığında resim çektirdim. Gineli öğrenciymişler, Trabzonsporlu Yattara’yı bilir misin diye sordular. Bahçesaray’da öğlen yemeği için gittiğimiz Tatar lokantasında üç sempatik genç garson vardı. Türkçesi en düzgün olan Mustafa, “Türk koleji” dediği bir cemaat okuluna gidiyordu. On dakika daha zamanım olsa onu Fenerbahçeli de yapardım. Heybetli kont Mikhail S. Vorontsov’un (17821856) Alupka’daki sarayını gezerken, onun karısına asılmaya kalkışan sürgündeki şair Aleksandr Puşkin’in başına gelenleri öğrendik. (Gelecek ay nakledebilmek umuduyla.) 2327 Sivastopol’da, Moskova Devlet Balesi’nin gala etkinliğinde aklıma geldi: “Bale, insan bedeniyle; resim ise renklerle şiir yazılmasıdır. Bir şiir, bale veya resim olmasına şairini karıştırmaz.” 2328 Gerçek İstanbul’u taş taş en iyi bilenimiz olan Prof. John Freely’e sorduğumda, kentteki gözde yerinin İstiklal Caddesi’ndeki Hazopulo Geçidi olduğunu söylemişti. Nitelikli ve indirimli yapıtlar kitabevi KİTAP İÇİN, Hazopulo’ya taşındı. (Murat Uncu kitabevinin adını, işbu sayfadan etkilenerek seçmişti. Bu yerle maddi ilişkim yoktur; Edebiyatistanda kimseyle çıkar ilişkim yoktur!) 2329 Kadın Argosu Sözlüğü’nden – Filiz Bingölçe, Metis: Turşuluk patlıcan: Yaşlı erkek. SAYFA 10 itap İçin... SELÇUK ALTUN XCIV durumu açıklıyorum, dikkat etmemiş. Tertip komitesinde olduğunu bildiğim kıdemli sahafa neden bir Türk kütüphanesinin yeğlenmediğini soruyorum. Haklısınız deyip bu detaya dikkat etmediğini galiba nezaketen itiraf ediyor. Aslında bu trajik nüansın pek yadırganmamasını yadırgıyorum. Gururu incinmiş bir yerli kütüphane sahibi olarak kendisine, duruma uygun bir çift İngilizce kelamda bulunuyorum. (N)ezaketen sırıtıyor… 2336 Yalçın Sadak’tan turfanda aforizmalar: Soru sabır gerektirir, yanıtsa aceleye gelmez. Acınası başarı: Ürün verdiği alanda ilk olmakla, ama yalnızca bununla anılmak. Tarihi yapanlarla, tarihte yer alanları aynı tartıya mı vuracağız? Söz bir aynadır, söyleyene. Bilim ne eşsiz hayaller sunuyor, ne masallar anlatıyor! 2337 Kadim dostlarımız GöknurCan Yeşilada’nın kızı Merve, küçükken çok şirindi. İlkokula başladığı günü anımsarım, iki gün önceden matarasını doldurmuştu. Üniversiteden sonra sanatla ilgili bir meslek seçtiği için ona sempatim arttı. O nicedir Galerist sanat galerisinin direktörüdür. Müstakbel eşi Sefer Çağlar’a daha tanışmadan sempatim vardı. O, gözde mimarlık bürosu Autoban’ın ortağıydı ve işleri küresel dizayn dergisi Wallpaper’da övülürdü. Merve ile Sefer uzun bir restorasyon faaliyetinden sonra yeniden açılan tarihi Pera Palas’ta 18.09.10 akşamı evlendiler. Gecede canlı müzik olmaması da güzeldi. Düğün davetiyesinin bir yüzünde yer alan Merve ile Sefer’in karakalem portresi Taner Ceylan’a aitti. Gel de saklama! 2338 19.09.10! Nur’la İstanbul Modern’de Murat Germen’in Yol konulu fotoğraf sergisini gezdik. Sanatçının sergi katalogundaki sunuş yazısından: “Yol bize bulmayı öğretir ya da bulduğumuzu sandığımızdan kurtulabilmeyi. Yola çıkmadıkça bulma, kurtulma şansımız daha az olur; hayatı değiştirebilecek rastlantılar ancak yoldayken karşımıza çıkar. Yoldayken bulduklarımızla yola çıkmadan önce yapılan planlar değişebilir, bu yüzden de yol aslında yürürken yola çıkmaktır…” 2339 İlerde delişmen bir yarış atı olması olası safkan taya ad önerisi: HOYRAT. 2340 Bugünlerde Bahar İndi’den – Yaşar Kemal, YKY Ey Ahali Duyduk duymadık demeyin Bir çocuk kayboldu Elinde defne dalı Parmakları tanyeri Saçları darma dağınık Dalgalanır yağmur içinde Bulup getirene Görüp haber verene Aydınlık yepyeni bir dünya verilecektir. Ey ahali bulan var mı, gören var mı İyiye doğruya güzele selam durulacaktır. 2341 İzmir Sıkı Yönetim Komutanlığı 1. Nolu Askeri Mahkemesi’nin 29.07.1981 tarihinde verdiği kararla 25.10.1984 sabahı asılan Hıdır Aslan’ın (19581984) son mektubu (Kaynak: İdamın Günlüğü – Osman Balcıgil): “Can Abim Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana ¥ hep hazırdım. Son yolculuğum yaşa ‘Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı’ ğimde aklıma ilk gelen.) 2332 1978 Nobelisti Isaac B. Singer’e göre tarihin ilk tescilli katili olan Kabil, kardeşi Habil’i herkesin bildiği öyküleri anlatmaktan vazgeçmediği için öldürmüştür. 2333 15.09.10! Capitol Alışveriş Merkezi’nde rastladığım lighttessettürlü genç kızın üzerinde, hard rock grubu Guns and Roses tişörtü vardı. O grubun solisti W.B. Rose Jr., eskiden bir kilise korosunda vokalistti. Sahne adı Axl Rose’dur. “Axl Rose” hangi iki sözcüğün anagramıdır, bulun bakalım! 2334 Küresel Kültürazzi: “Para kazanılmadığında hayret edilmeyen tek meslek yazarlıktır” derdi Jules Renard. / Somerset Maugham’a “fare gözlü”, Christopher Isherwood’a “yaşlı papağan” derdi Virginia Woolf. / Birinci Dünya Savaşı’nda Fransız askerlerini eğlendirmeye gittiğinde Sarah Bernhardt tek ayağını yitirmişti ve 72 yaşındaydı. / Henry James, George Eliot’u “muhteşem güzellikte” çirkin bulurmuş./ Ressam Gustave Klimt’in (18621918) 14 gayrimeşru çocuğu vardı derler. Mirastan ancak dördü faydalanabildi. / Einstein’in bir gayrimeşru kızı, bir de otuz yıl bir psikayatri kiliniğinde kaldıktan sonra 55 yaşında ölen oğlu vardı. / “Bir kompozitör olmanın ilk koşulu ölmektir” derdi Arthur Honegger (18921955). / Stendhal’e göre, “Tanrı’nın kullarına çektirdiklerinin tek özrü onun var olmadığı gerçeğidir.” / Giyotine giden 1300 mahkum aynı mezara gömülmüştü. İstanbul doğumlu şair Andre Chenier (17621794) en ünlüleriydi. / Abraham Lincoln eşcinsel miydi? 2335 15.09.10! Taksim’deki 4. Beyoğlu Sahaf Festivali’ni gezmek üzere besmeleyle portatif cümle kapısından giriyorum. Kapının arkasında süslü bir kütüphaneden alıntı, dev bir afiş var. Afişe yaklaştıkça gözlerime inanamıyorum, fotoğrafik alıntıdaki bir AngloAmerikan kütüphane. Tanıdığım ilk sahafa Bu fotoğraf Kırım’dan! Uskumru: Kadınların parasıyla geçinen erkek . Jigolo. Vejeteryan: Frijit, erkeklerle cinsel ilişki kurma konusuna soğuk olan kadın. Voltajı düşük: İşe yaramaz, güçsüz erkek. Yatar kasa: Orospu. 2330 Erotik şiirimizin Shakespeare’i Karacaoğlan’dan dörtlük (Onyedinci Yüzyıl): Seherde uğradım dostun köyüne Hoş geldin sevdiğim in dedi bana Tomurcuk memesin verdi ağzıma Yorgunsun sevdiğim em dedi bana. 2331 Yabancı dil bilen şair ve yazar sayımız da yetersizdir. Bu yüzden yurtdışı edebiyat etkinliklerine genelde aynı kişiler katılır. Eğer arkasında bir gizem toz bulutu oluşturmuşsa, yarım yamalak dil bilenler de bu davetlerin jokeri kesilebilir. Geçen yaz Avrupa’daki bir şiir etkinliğine katılan bir şairimize yanında başka bir Türk olup olmadığını sorduğumda, “Bejan Matur da (B.M.) davetliydi ama katılmadı” demişti. Öğrendiğime göre B.M.’u o ellerde, hapislerde işkencelere maruz kalmış bir yiğit şair bellemişler. Evet, B.M. ne zaman yeni bir kitabı çıksa feminist, Kürt ve Alevi kimliklerinin Jandark’ı kesilir ama bildiğim kadarıyla, hapishane yüzü görmemiştir, inşallah görmez. (B.M.’un okyanus ötesi bir cemaat liderinin özel davetle huzuruna çıktığını öğrendi Merve Sefer’de, Taner Ceylan. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1085