28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Faruk Duman’dan denemeler: ‘Adasız Deniz’ ‘Kusursuz kitap can sıkıcıdır’ Öykü edebiyatımıza, kendine özgü diliyle yeni bir bakış açısı getiren Faruk Duman, bu kez denemeleriyle çıkıyor okuyucunun karşısına. Duman’ın bu denemeleri daha önce çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlanmıştı. Adasız Deniz bu yönüyle, Duman’ın denemelerini bir arada sunuyor okuyuculara. Duman’ın bu denemeleri, yarattığı öykü dünyasına dolaylı da olsa pencereler aralıyor. Ayrıca yazarın ilgi alanları, edebiyat üzerine düşünceleri, beğendiği yazarlar açısından da yorumlanmasını sağlıyor. Faruk Duman’la yeni kitabı Adasız Deniz üzerine konuştuk. dur bakalım, burada bir şey var, diyorsun. Sözgelimi, Nabokov, Tolstoy’cudur. Dostoyevski’yi vasat buluyor. Fau yıl İncir Tarikat Tolstoy’un cüreti Dostoyevski’ninhi’nden sonra ikinci kinin yanında biraz sönük kalmıyor. Bu kez okuyucularınızla konuda bir şey yazmadım henüz ama buluşuyorsunuz. Ne Nabokov çapında bir yazarın burada hissettiriyor bu size? “Üretken” bizim gibi okurlara bir tuzak kurmaya bir dönem içinde olduğunuzu söykalkıştığını düşünüyorum. En azından, leyebilir misiniz? öyle olmasa bile, bu bir düşünme yön Adasız Deniz’de yer alan denetemidir. Aynı şekilde, Kafka’nın böcemeleri son birkaç yıl içinde çeşitli ğinin çizimlerini yapıyor. Bu biraz tudergilerde çıkan yazılarımdan derledim. haf. İnsan bir yerlerde sözünü etmeden Böylece denemeler ilk kez kitaplaşmış duramıyor. Aynı şekilde, kusursuz kioluyor. İncir Tarihi’ni, yeni öyküleri ve tap can sıkıcıdır. Kusurlu, ama sizi yazbu kitapta yer almayan denemelerle kimaya, üzerinde düşünmeye iten kitap tap yazılarını da dikkate alınca verimli daha çekicidir bana göre. bir dönemden geçtiğimi söyleyebilirim. Denemelerinizi okurken yer yer, sizi Tabii verimlilik gerçekten “verimli”, yasiz yapan öykü dilinizin izlerine rastlani nitelikli olursa güzel. Buna okurlarım nıyor. Bunu, deneme karar verebilir. diline kazandırmak is“DENEME, EDEBİYATIN tediğiniz yeni bir üslup KANIDIR” olarak görmemiz Peki, denemeyi edebiyatın neresinmümkün mü? de konumlandırıyorsunuz? Hayır, bu öykücü Deneme, benim çok sevdiğim bir lüğümden gelen bir tür. Usta denemecileri hayranlıkla okuşey. Ama deneme biçeyorum, hatta son yıllarda daha çok demi anlamında yenilik neme okuyorum. Tabii tür olarak, biraz barındırmıyor. Bu yadaha uzman okura sesleniyor. Bu anzıları yazarken elimden geldiği kadar yalın şekilde anlatmaya çalışıyorum. Benim için önemli olan ilgi alanlarımın denemelerime yansıması. Kaplanlar, trenler buradan geliyor. Bu düşünceleri, bilgileri aktarırken öykü alışkanlıklarının yararını da görüyorum. Dil, kurgu gibi. “Gerçek değil, uzak bir yazar olmayı tercih ederim.” diyorsunuz. Fakat, bu denemelerinizle okuyucuya daha da yaklaşıyorsunuz, kendinizi onlara açıyorsunuz… Elbette ama burada şunu söylemeli: Bu denemeler benim öykü ve romanlarımı açıklamıyor. Sözgelimi “AğaçFaruk Duman’a göre Cumhuriyet’le birlikte yetişen denemeciler kuşağı çok önemliydi. Azra Erhat’tan Balıkçı’ya, Eyülar Papağanlar ve Başboğlu’ndan Melih Cevdet’e, Ataç’a... Denemenin bugün yaşayan ustalarına, Tahsin Yücel’e, Enis Batur’a, Adnan Binyaka Acayip Şeyler” adlı zar’a, Oğuz Demiralp’e çok şey borçluyuz. deneme Kırk romanının ortaya çıkışı sırasında yaşanana deneyimleri ele alıyor ama bu o kitabın benim için gerçekten tuhaf “ortaya çıkış”ıyla ilgili bir şey. Yani o süreçte aldığım notları içeriyor bir bakıma. Kitap üç kez baştan yazılıyor. Üçüncü deneme yayınlanıyor ama ilk ikisi bir kenarda kalıyor. İşte o denemede, yayımlanmayan ilk iki çalışma üzerine şeyler söyleniyor. Yayımlanan Kırk başlıklı çalışma ise okura bırakılıyor. Tabii “uzak”lık meselesi de başka… “SEVMEDİĞİMİZ BİR KİTAP BİZE ÇOK OLANAK TANIR” Öbür yapıtlarınızı ve öykü dünyanızı açıklamada, anlamlandırmada denemelerinizin faydalı olabileceğini düşünüyor musunuz? Denemeler yalnızca benim edebiyata bakışımı açık biçimde ortaya koyabilir. Kitaplarımla ilgili bir yardımı dokunmaz. Benim denemelerle söylediğim, söylemek istediğim şu: Bugün Türkiye’de edebiyatın niteliği üzerine düşünme ve tartışma olanağı kalmadı neredeyse. Ortalık kitap tanıtımı yazılarından geçilmiyor ve eleştirmenler yalnızca sevdiği kitapları yazıyor nedense. Oysa sevmediğimiz bir kitap bize çok olanaklar tanır; onun sayesinde edebiyatın niteliği üzerinde yeni şeyler söyleyebiliriz. Bu kitap harikadır demek başka şeydir, bu kitabın şöyle bir kusuru var, şu yapılsa daha iyi olurdu demek başka. Evliyâ Çelebi’nin Seyahatname’si için söyledikleriniz oldukça dikkat çekici. Özellikle de “kitaplar kitabı” benzetmeniz. Adasız Deniz için de böyle bir benzetme kullanabilir miyiz? Çünkü kitapta müthiş bir okuma yolculuğu var. Okuyucu Marquez’den Borges’e, Haldun Taner’den Yaşar Kemal’e, Yunus Emre’den Umberto Eco’ya kadar dallarını uzatabiliyor… Seyahatname, kıyas kabul etmez. Onu bir kenara koyarsak, başta da söylediğim gibi okuduğumuz tüm kitaplar birikimimizi sağlıyor ve bize esin veriyor. Ben denemeyi asıl bu esin için yazıyorum. Okuduğum kitaplar hakkında düşündüklerimi ya da o kitaplar yardımıyla uzandığım başka alanları okurlarımla paylaşmak istiyorum. Sözgelimi Borges’in “Mavi Kaplanlar” öyküsünü okuyunca, yaşam alanımızdan uzaklaşan bu olağanüstü hayvanların bizim için aslında ne ifade ettiğini düşünmüştüm. Aynı şekilde “Düş Kaplanları” öyküsünde de Borges kaplanları sanki bir üst boyuta geçmiş, yani söylenceye dönüşmüş varlıklar gibi anlatıyordu. Kuşkusuz bu söylence, bizim günlük yaşamımızın pek çok alanını etkiliyor. Bunu bizim Anadolu Parsı üzerinden düşününce ortaya ilginç şeyler çıktı… Yaratıcı insan tanımınız da oldukça ilginç: “Kendi kendinin sürgünü” olarak tanımlıyorsunuz onu. Siz de bir “yaratıcı zihin” olarak bu kendi tanımınıza sığıyor musunuz? Bunu çok bilmiyorum. Fakat, insanın yaratıcı olması, bağlayıcı görüşlere takılıp kalmamasını gerektiriyor gibi geliyor bana. Her konuyu hallettiyseniz zaten yaratacak bir şey kalmıyor elinizde. Sürgün bu anlamda bağsızdır. Son olarak, tekrar böyle denemelerden oluşan bir kitap için defterinizdeki notları karıştıracak mısınız? Evet, kimi aperitifler denemeye dönüşüyor tabii. ? [email protected] Adasız Deniz/ Faruk Duman/ Can Yayınları/ 142 s. Ë Eray AK B lamda öykü ve şiirle yakınlığı da var. İyi yanı, yazarını öyküde ve romanda olduğu gibi her anlamda özgür bırakması. Bu yönüyle akademik yazılardan ayrılıyor. Sözgelimi, yanıt aramıyor ama soru soruyor. Adasız Deniz’de görülecektir, daha çok kendi yazarlık deneyimime eğiliyorum, böylece kişinin kendi deneyiminden yola çıkarak okura, insanlara sorular sorması başkalarını da kimi konulara farklı gözle bakmaya özendiriyor. Böyleyse, yani bunu sağlıyorsa iyi tabii. Bana göre Cumhuriyet’le birlikte yetişen o denemeciler kuşağı çok önemliydi. Azra Erhat’tan Balıkçı’ya, Eyüboğlu’ndan Melih Cevdet’e, Ataç’a... Tabii denemenin bugün yaşayan ustalarına, Tahsin Yücel’e, Enis Batur’a, Adnan Binyazar’a, Oğuz Demiralp’e bugün çok şey borçluyuz. Ama genç yazarların denemeye artık pek eğilmedikleri görülüyordur sanırım. Deneme, edebiyatın kanıdır. İhmal edilirse, edilecekse hiç iyi olmaz. Denemeler genelde okuma deneyimleri ve edinimleri üzerine. Adasız Deniz için “Faruk Duman’ın okuma atlası” diyebilir miyiz? Tabii, neden olmasın. Kimi kitaplar gerçekten kışkırtıyor insanı. Okurken, SAYFA 4 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1082
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle