27 Nisan 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mineke Schipper’le ‘Erkek Acı Çeker Kadının Ruhu Duymaz’ ‘Kadınların eşitlik mücadelesi devam edecek’ NTV yayınları, dünyanın dört köşesinde kadınlar üzerine söylenmiş atasözlerini derleyen temel bir yapıt yayımladı: Dünya Dillerinden Atasözleriyle Kadınlar: Erkek Acı Çeker, Kadının Ruhu Duymaz. Kitabın yazarı Mineke Schipper, TÜYAP Kitap Fuarı nedeniyle İstanbul’a geldi. Mineke ile kitabını konuştuk. Ë Taciser Ulaş BELGE evgili Mineke, atasözleriyle ilgilenmeye nasıl başladınız ? Altı yıl, Afrika’da Université Libre du Congo’da çalışmasaydım, atasözleriyle pek ilgisi kalmamış çağdaş Batı dünyasından herhangi bir kişi gibi, benim de aklımın kıyısından geçmezdi atasözleriyle uğraşmak. Nobel ödüllü yazar Chinua Achebe “Atasözleri sözcüklerin yenmesini sağlayan palmiye yağıdır” der. Afrika’da çok atasözü duydum ve yavaş yavaş onları kaydetmeye başladım, çünkü onların şiirsel gücüyle büyülenmiştim. Daha sonra edebiyat ve kadın üzerine bir kitap derlemesi yaparken, her bölümün başına bu atasözlerinden koydum. “KADINLAR AYAKKABI GİBİDİR, CANINIZ İSTEYİNCE DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ” Kitabınızın temaları, kadın bedeninin bölümlerini ve kadının yaşamının temel evrelerini kapsıyor sonra bu temaların altında farklı ülkelerden, farklı kültürlerden örnekler var. Neden bu yöntemi seçtiniz? Farklı kültürlerden atasözlerindeki imajların ve fikirlerin arasındaki benzerliklerin rastlantı olup olmadığını anlamaya çalıştım. Bu nedenle onları, örneğin, saçlar, gözler, dudaklar, boy pos gibi bedenin bölümlerine göre ya da genç kızlık, annelik, yaşlılık gibi farklı ülkelerden, farklı kültürlerden de olsa kadınların içinden geçtiği değişik evrelere göre aynı temalar altında yan yana topladım. Hepimizin, erkek ya da kadın bir bedeni var. Böylece bir atasözünde rastladığımız saçı kısa aklı uzun fikri, yalnızca Türkçe kültüründe değil, İsveç kültüründe de karşımıza çıkıyor. Öyleyse benzerliğin rastlantı olmadığı sonucuna vardınız? Evet. Kesinlikle öyle. Açıkçası işe başlarken daha çok kültürleri birbirlerinden ayıran, farklılıkları vurgulayan varsayıma yaslanıyordum. Çalıştıkça, gerçeğin buna tam uymadığını keşfettim. Bu yöntem, çok farklı kültürlerin kadın konusunda ne kadar çok ortak paydası olduğunu göstermek için çok elverişli. Bu şekilde benzerliklerin altını çizerek insanlar arasında köprüler kurmak mümkün. Farklılıklardan çok benzerlikleri öne çıkarmak diyaloğun başlangıcı değil midir? Karayip ülkelerinde dolaşırken Surinamlı bir kadınla tanıştım. Bana Hollandaca’dan bildiğim bir atasözü söyle S Tüm bilimlerin anası atasözleri midir? “Benim fikrimi sorarsan Sanço, doğru olmayan tek bir atasözü bile yoktur; çünkü işin aslına bakarsan bunların hepsinin temeli, tüm bilimlerin anası olan dolaysız deneyimlerden çıkan gözlemlerdir” (M. Cervantes, Don Quijote). Ë Taciser Ulaş BELGE lerini açmalarına izin veren şey, erkeklerin kendilerini denetleme derecesi olmalıdır. Buna karşılık, kadın bedeninin örtülmesi (baş da dahil olmak üzere), ‘cinsel güvenliğe’, güven olmadığı anlamına gelecektir.” (s. 44). di. Daha sonra Malili bir yazarla tanıştım, o bana aynı atasözün Batı Afrika’da Mandinka kültüründen geldiğini söyledi: “Bir kadınla bedeninin güzelliği için evlenen erkek, o bedeni kaybeder, karısıyla baş başa kalır.” Değişik ülkelerde bu rastlantılarla, benzerliklerin karşılaşmak, olması hiç şaşırtıcı değil. Tarih boyunca savaşlar, Haçlı Seferleri, esir ticareti, sömürgecilik, göç ve iltica oldukça, atasözleri yepyeni bağlamlara yerleşmiş. Avrupa’da bazı atasözleri var, bunlar İspanyolca konuşan bütün ülkelere bazıları da İngiliz milletler topluluğu ülkelerine yayılmış. Örneğin, “Kadınlar ayakkabı gibidir, canınız isteyince değiştirebilirsiniz” (Racastan dili, Hindistan). “Kadınlar otobüs gibidir: biri kaçarsa öbürü gelir” (İspanyolca, Venezüella). “Kadınlar taze muz yaprağı gibidir; çiftlikte bunlardan o kadar çoktur ki bitmek tükenmek bilmezler” (Ganda, Uganda). Kadınlara bu kadar ihtiyaç varken, nasıl olur da bu sözler söylenir? Çok açıktır ki kadınların ortalıkta dolaşması, erkeklerde kafa karışıklığı, korku ve kaos yaratıyor. Atasözleri, erkeklerin kadınların “denetlenemezliğiyle” yaptığı sonsuz mücadeleyi yansıtır. Bunun özünde de “babalık” meselesi var. Jamaika’dan bir atasözü, “Babanın adı, annenin bildiği sırdır” der; Ashanti dilinden bir örnek: “Yalnız hamile olan babanın kim olduğunu bilir” der. Katalanca ve Karayipler’den bir atasözü: “Annenin bebeği, belki babanın da bebeğidir.” Meksika’dan İspanyolca bir atasözü “Çocuk doğsun, babasının kim olduğunu söyler” der. “BİR KADININ ÜNÜ, ONUN MUTLULUĞUNUN MEZARIDIR” Atasözlerinin kadınların üzerinde baskı kuran bir stratejisi mi var? Kesinlikle. Atasözlerinin iki stratejisi var. Bunlardan birincisi kadınları küçümsemek, ikincisi ise kadını bir tehlike olarak göstermek, ona karşı erkeği ve (toplumu) uyarmak. Atasözleri toplumda egemen olan kadın imajlarını güçlendirmek için tekrarlanır. Dullar, kaynanalar, yaşlı kadınlar hakkında atasözleri geleneksel kadın rollerini vurgular. Burada sevdiğiniz örnekleri not etmek isterim. Topladığım 15 bin atasözünde en çok tekrarlanan kalıplardan biri, ideal evli kadınlar hakkında. Bu kadının kocadan daha genç, daha az yetenekli ve boy pos bakımından da daha küçük olması gerekir. Bu şekilde onu istenilen kalıba sokmak, kolay olacaktır. İşte ABD’den bir atasözü: “Bir kadının ünü, onun mutluluğunun mezarıdır.” Dünya değişiyor ama atasözleri aynı mı kalıyor? Günümüzde atasözlerinin yerini reklam ya da propaganda sloganları alıyor. Bunların çok korkunç, çok saldırgan bir türü var. Kadınlara “Ne kadar az giyinirsen, o kadar çok memnun edersin” diyen bir slogan düşünün. Kadınların eşitlik mücadelesi devam edecek. ? Erkek Acı Çeker Kadının Ruhu Duymaz/ Mineke Schipper/ Çev: Taciser Ulaş Belge/ NTV Yayınları/ 400 s. chipper’in çalışması, yaratılış mitiyle başlayıp, küresel çağda atasözlerinin hayal gücünü irdelemeye kadar uzanan bir seyir izliyor ve yaklaşık 150’den fazla ülke ve yüzlerce dili kapsayarak dünyanın her köşesine uzanıyor. Giriş bölümü, kitabın sistematiğini ortaya koyarken, “meğer insanlık ölmemiş, işte hepimiz kardeşiz” inancımızı da tazeliyor, çünkü “hayata alışmanın başladığı yer” olarak kabul edilen insan bedeninin, hepimizi ilgilendiren ortak bir konu olması veya “insanlığın birbiriyle tanışma zahmetine katlanmamış akrabalardan oluşması” gibi kucaklayıcı bir söylem kullanılmış. Schipper’in karşılaştırmalı çalışmalar yapmasının arkasındaki itici güç de yine bu kucaklayıcı yaklaşımdan beslenmiş: Kültürler arasında duvarlar örmek yerine yakınlaşma çabası göstermek. Bunun için, hepimizin paylaştığı basit şeylerden yola çıkmak yeterli: “Doğumla ölüm arasında, hayatımızın birbirini izleyen aşamalarını bedenimizle birlikte yürür geçeriz. Bedenlerimiz bizi hasta eder, engelli yapar, ya da fiziksel güzellikten yoksun bırakarak üzer. Sevişmek, gebe kalmak, çocuk doğurmak için bedenlerimize ihtiyaç duyarız.” Öte yandan kadın bedeninin atasözlerine çok zengin imgeler sağladığı bir gerçek ve bu imgeler hiç de masum değil. Schipper bu noktada dikkatimizi toplumsal cinsiyet rollerine çekerken, kadınların ezilmesine yol açan kültürel arka planı da yorumlar: “Avrupa’da geçmişte göğüsler kapalıydı ve ilk Avrupa dekoltesinin Rönesans dönemiyle birlikte başladığı tahmin edilir. Batı dünyası bağlamında, eğer kadınların bedeninin açılması bireysel düzeyde kendini denetleme düzeyinin yüksek olduğu çevrelerde başladıysa ve insanlar ancak istismar edilme tehlikesine karşı yeterli güvenceleri olduğu zaman kendilerini gösterebileceğine göre, kadınların edepsiz sayılmadan ve giderek artan bir güvenle beden S KADININ BEYNİ VE SAÇI Yine bu bölümünde kadınlar hakkındaki atasözlerinin kadınları temsil etmediğini öne sürer. Toplumların çoğunda kadınların kamusal alandan ve kamusal işlevlerden dışlandığı ve yeterince temsil edilmediğine değinir ve sözlü kaynaklarda olduğu kadar, sözlük, derleme gibi yazılı kaynaklardan topladığı atasözlerinde bile özellikle çaba göstermesine karşın, kadınların görüşlerinin çok az temsil edildiğini vurgular. Böylelikle kitap boyunca karşımıza çıkan, dünyanın dört köşesinden sayısız dilde, kadınları anlatan atasözü bize aslında kadınların sesinin nasıl bastırıldığını gösterir: “Kadının şekli melek, kalbi yılan, beyni eşek gibidir” (Almanca), “Kadın aklı, çocuk aklı” (Batı Afrika), “Saçı uzun aklı kısa” (Türkçe/ İsveççe). Böylece Schipper derlemesinde “Tepeden Tırnağa” başlığını verdiği birinci bölümde, ilk sınıflandırmayı kadın bedeninin parçaları üzerinden yapar: Baş, saçlar, gözler, dudaklardan başlayıp, memeler, vajina ve rahim gibi kadının cinsel özellikleriyle devam eden bir sıralama. İkinci bölümde, hayatın evrelerine odaklanır: Kızlar, gelinler, anneler, kaynanalar, yaşlılık. Üçüncü bölümde aşk, cinsellik, doğurganlık temalarını inceler. Dördüncü bölümde kadın iktidarı başlığı altında, kadınların konuşma yeteneği, yaptıkları işler ve bilgikurnazlık karşıtlığına eğilir. Beşinci bölüm atasözleri ve deyimlerde yer alan metaforlar ve bunların verdiği mesajlar üzerine yorumları içerir. Kitap, “Küresel Çağda Atasözlerinin Hayal Gücü” üzerine bir sonsözle sona erer. Kadınlar üzerine atasözleri tıpkı burçlar konusu gibi başlıbaşına eğlenceli bir sohbet konusu olabilir. Gelin görün ki, sohbet açılmadan önce, bu atasözleri okyanusunda Mineke Schipper’in yol göstericiliğinde bir ön keşif yapmışsanız, sohbet eğlenceli olduğu kadar aydınlatıcı da olabilir. ? SAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1082
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle