06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

...KISA KISA... Ë Leyla DAŞKAYA “Dante, cehennemi için malzemeyi bizim bu dünyamızdan almadıysa nereden aldı?” Schopenhauer mrah Polat, Köpek Adamlar adıyla Pupa Yayınları’ndan çıkan romanını “insanların zevk ve çıkarları için dövüştürülerek insafsızca eziyetlerle ölüme terkedilmiş köpeklere” adamış. Roman bahisli köpek dövüşleri üzerinden, insanın dünyayı paylaştığı canlılara karşı olan tavrının yanı sıra oynanan kumarla ahlaki değerleri sorgularken, bireyin vicdanının sesini bastıran yozlaşan ve yabancılaşan günlük hayatın gürültüsüne de değiniyor. Karakterlerin geçmişe dönük hatırlamalarıyla kırsal kesimden kente göçle ortaya çıkan gecekondu mahallelerinin zaman içindeki değişiminin yanı sıra sosyal adaletsizlik, 1980 ihtilali, darbeyle son bulan umutlar, ihtilale doğru sürüklenen ülkenin içinde bulunduğu siyasi çatışmaları, bir gecekondu mahallelesi üzerinden dile getiriyor. Polat’ın romanında toplumumuzun temel sorunlarını, günümüz bireyinin değişen zamanla beraber insan olma yolunda koruması gereken değerleri farklı sebeplerden ötürü nasıl kaybettiğini de görüyoruz. Kazanmanın söz konusu olmadığı kumar; tamahkârlıkla başlayıp intikam hırsıyla biten kaybetme hikâyesinden öte nedir? Yaşadığımız hayat yapmış olduğumuz seçimlerden ziyade tesadüfler ve beklenmedik rastlantılarla şekilleniyorsa, hayatta kazanmak yahut kaybetmek sandığımız anların altı ne kadar kalın çizilmiştir? Bireyin kırılma anı yaşanmışlıklarının gölgesinde yaptığı seçimlerdemi saklıdır? İnsan ilkel ve karanlık yönlerini ne kadar ehlileştirebilir? Köpek Adamlar nayetle sınanmıştır. Yaşadığı anla geçmiş arasında geçişler yaşayan Haydar’ın anılarının ışığında gecekondu mahalllerinin son otuz yıllık değişimide irdelenmekte, kitapta. Haydar’ın kendi içinde yaptığı konuşmalardan anladığımız hassasiyetlerinin varlığı aslında bencilce ve bireysel bir hayat yaşadığını görmemize engel değil. Çok sevdiği ve bağlılık hisettiği köpeğini dövüştürmekten çekinmeyen bunu da paradan ziyade tatmin için yapan, beraber olduğu kadınla duygusal paylaşımlardan uzak sadece cinsellik için görüşen adamın biri diyebiliriz. Yaşadığı kayıp ve uğradığı ihanet Haydar’ı içine kapatacak denli hayattan kopararak günlük hayatının alışkanlıklarını değiştirirken okurun gözünde de farklı bir noktaya çekilir. Haydar’ın bu etkin yapısına rağmen hikâyenin sonunda Timur kendi vicdanına yenik düşmüş gücünün yettiği en ağır bedeli ödemiş, aynı zamanda ödetmiş ve Timur romanda kahramanlık payesine yükselmiş. DİLSİZ KÖPEKLER Köpeklerin misyonu romanda farklıdır; köpektirler ama havlamazlar, ses çıkaramazlar. “Dövüşçülerin, çevreden gelen şikâyet sonrası jandarmayla başlarının belaya girmemesi için buldukları yol, köpeklerin ses tellerini dağlamaktı. Vahşice dövüşen köpeklerin havlamamasına bakılırsa, insana ait acıma ve vicdan duygularını hiçe sayan bu yol işe yaramıştı. Zaten, havlamak gibi önemli bir içgüdüsü elinden alınan köpeğin yaşadığı derin depresyon ve endişe hali, vicdanın yayıldığı alanı yıllar önce kendi içlerinde layıkıyla daraltan köpek dövüşçülerinin E Emrah Polat SAVRULAN VAROLUŞ Timur babasını bir kaza sonucu kaybetmiş ve babasızlığı hayatı boyunca giderilmesi mümkün olmayan büyük bir eksiklik olarak hissetmiş. Maddi sıkıntılar nedeniyle hayatının her döneminde para kazanmak için çeşitli müesseselerde garsonluk yapmıştır. Felsefe bölümünde okurken bu bölümün ileride ona para kazanmasında katkısı olamayacağına karar vererek ikinci yılında okulu bırakaË Barış DOSTER rak yarım gün çalıştığı lokantada tam gün çalışmaya başlar. Timur’un yapabilecekleriyle sınırlı kendine özgü ahlak anlayışı, karşılaştığı her fırsatı paraya çevirme isteği onu tesadüfen tanıştığı köpek dövüşlerinin müdavimi yapar. Gördüğü vahşet karşısında vicdanen rahatsız olsa da para kazanma isteğinin önüne geçemez ve gördükleri karşısında sessiz kalır. Her gece kendi içinde olanları sorgulamasına rağmen yinede ortamdan uzak kalamaz, dahası onca vahşete tanıklık etmesine rağmen para kazanamadığı gibi bir çok yönden kayıplar yaşamaktadır. Yanlış olduğunu bile bile bir eylemi gerçekleştiriyor olmak Timur’u an an kırılma anına sürekler. Romanda esas oğlan Timur gibi görünse de, kendisi arka planda bırakılmış ya da yazar tarafından özellikle okurun onu keşfetmesi için satır arasında bırakılmış. Dahası karakter analizinin esas oğlana kıyasla daha iyi ifade edildiğini düşündüğüm, Timur’la yolları köpek dövüşlerinde kesişen Haydar karakterinin gerek geçmişin gölgesinde sürdürdüğü günlük hayatı yönünden, gerek yaşanmışlıkları açısından romanın üzerinde yükseldiği temeli oluşturduğunu düşünüyorum. Haydar 1980 öncesi sol saflarda yer almış olmasına rağmen, dava uğruna yaşadığı kişisel kayıplar nedeniyle siyasi söylemlerden zaman içinde uzak kalmış, erken yaşta aşk, kıskançlık ve ci umurunda bile değildi. Onların ilgisini çeken yalnızca paraydı. Köpekler ancak, hayatı ‘anlamlı’ kılan bu ölçüte göre değerlendirilebilirdi; para kazandıranlar ya da kaybettirenler.” Ya da en yaşamsal kelimelerle bir canlının ölümü yazılıyor bu romanda: “Köpeklerin zinciri birbirlerine uzak iki direğe bağlanmıştı ve direklerden birinin yakınında bir metre yüksekliğinde bir boşluk vardı. Vücudundaki yara bereden defalarca dövüştürüldüğü anlaşılan koca bir köpek döne döne boynundaki zinciri sıkılaştırmaya başladı. Millet, bir an önce dövüşmek için sabırsızlandığını zannederken, köpek aniden kendini boşluğa bırakıverdi. Muhtemelen artık dövüşmek istemeyen hayvan resmen intihar etmişti. Etraftakiler canına kasteden köpeğin ne yapmak istediğini tam olarak anlayamadılar. Bir süre şaşkınca etrafa bakındılar. Neden sonra direkteki zinciri çözmeyi akıl ettiklerinde, birkaç saniye önce boynu kırılan köpeğin cansız bedeni boşluktan aşağı düşüverdi.” Emrah Polat’ın sosyal olayları değerlendirme ve gözlem yeteneği, ana ve yan karakterlerin dağılımında gösterdiği özen, kullandığı yalın dil, akıcı ve samimi dahası sahici anlatımı aracılığıyla kurmacası, okurun gözü önünde görsel bir bütünlük kazanıyor; özellikle köpek düvüş sahneleri bunaltmayan ayrıntılarıyla ve vahşet karşısında soğuk kanlı tavırlarıyla izleyici kalabalığı, okuyanın kan akış hızını değiştirirken, aynı zamanda kendi iç sorgusunu da yapmasına yardımcı oluyor. Örneğin, karanlıkta kalanın üzerine tutulan ışıkla her şeyin açık edilmesi, olaylar karşısında tepkisiz kalmanın tarafsızlık olamayacağı aksine suçu ortak olduğu ama insanın hoşlanmadığı sorumluklukları sırtında duran çirkin bir kambur gibi silkeleyerek atma isteği ve susturulamayan iç ses gibi unsurlar romanı akılda kalıcı kılıyor. Kim bilir Köpek Adamlar’ı okuduktan sonra, yaşadığınız şehrin sanayi sitesinin önünden geçerken atölyelerin önünde güvenlik amacıyla bağlanmış köpeklerin oradaki varlığına artık başka bir gözle bakarsınız.? Köpek Adamlar/ Emrah Polat/ Pupa Yayınları/ 230 s. am 100 yıl önce ölen, ancak geçtiğimiz günlerde ABD’nin Temsilciler Meclisi’nde basına yansıyan biçimiyle “itibarı iade edilen” ve karar metninde “Geronimo’nun olağanüstü cesaretine kendi topraklarını, halkını ve Apaçi hayat tarzını savunma azmine” vurgu yapılan Kızılderililerin efsanevi liderlerinden Geronimo’nun yaşamı günümüz için de derslerle doludur. Geronimo büyük bir vatansever, büyük bir Apaçi savaşçısı ve büyük bir bilgedir aynı zamanda. 80 yıllık yaşamı, Apaçilerin “Beyaz Adam”la mücadelelerinin boyutlarını özetler. Dönemin ABD Başkanı Roosevelt’in önerisi, yardımı ve izniyle hayatını kitaplaştıran Geronimo, bu yolla halkına yardımcı olmak istemiştir yaşamının son döneminde. Oklahoma Lawton’daki bir okulun müdürü olan S. M. Barrett, yerli bir çevirmen aracılığıyla Geronimo’nun hayatını kaleme almıştır. Geronimo’nun güçlü bir belleği, ileri bir tarih ve coğrafya bilgisi vardır. Kuvvet tahlilini başarıyla yapmakta, hem çökmekte, gerilemekte olan, hem de gelişmekte, güçlenmekte olan sömürgeci güçleri doğru biçimde saptamaktadır. Dahası onların kendi aralarındaki çelişkinin de farkındadır. Geronimo’nun yaşamı, “Beyaz Adam”ın tarih yazımının ne kadar tek yanlı, öznel, gücü öne çıkaran, kendi zulmünü meşrulaştıran bir yazım olduğunu da ortaya koymaktadır. Oysa vahşi, barbar, geri, ilkel olarak öğretilen, Kovboy filmlerinde hep bu yönleriyle anlatılan Apaçiler, Alaska’dan beri katettikleri yol süresince balık tutmaya karşı bir tabu edindikleri halde, sopa, mızrak, ok ve yay ile avlanmakta, vadilerdeki sulak yerlerde kavun ve balkabağı yetiştirebilmektedirler. Doğadan, yaşadıkları koşullardan çok ileri dersler çıkarmışlar, disiplinli bir işbölümünü hayata geçirmişlerdir. Erkekler, çocukluklarından itibaren uzun soluklu, yorulmaz koşucular, becerikli hırsızlar, göğüs göğse savaşta çevik savaşçılar olarak yetiştirilmektedirler. Kadınlar da bir kampı çabucak bozup bir diğerini hemen kurmaktadırlar. Çocukları büyütmede ve atları yetiştirmede aynı derecede beceriklidirler. BeyazApaçi savaşlarının en acı yıllarında kimi kadınlar at üstünde, erkeklerinin yanında savaşmışlardır. Hayatları boyunca göçebe olan Apaçilerden yerleşik tarıma geçip T Geronimo çiftçilik yapmalarını istemek, Beyaz Adam’ın cehaletini, art niyetini ve öngörü eksikliğini gösterirken, sürgün edilen Apaçilerin sürgünde yaşadıkları da yine Beyaz Adam’ın vahşetini ortaya koymaktadır. Apaçilere verilen sözler tutulmamış, zaman geçtikçe ve sürgün uzadıkça daha acıklı hale gelen ricalara rağmen, Apaçiler evlerine asla dönememişlerdir. Geronimo’nun yaşamını Amerikalı öğretmen Barrett’e anlatmasının en önemli nedeni, bu yolla Beyaz Adam’ın dikkatini bir kez daha bu konuya çekebileceğine inanmasıdır. Apaçilerin dörtte birinden fazlasının Florida ve Alabama’daki hapishanelerde verem, sıtma ve yoksulluktan ölmesinden sonra geriye kalanların Batıya dönmesine izin verilmiştir. Ancak onlar da kendi evlerine değil, askeri gözetim altındaki bölgelere yollanmışlardır. Amerikalılar kadar Meksikalıların da zulmüne uğrayan Apaçilerin çaresizliklerini anlatan Geronimo, korku ve panik içinde, kimseye merhamet göstermeden kendi işledikleri cinayetleri, yaptıkları yağmayı da açık sözlülükle ve samimi olarak anlatmaktadır. Oysa ister itiraf, ister özeleştiri diyelim benzer bir yaklaşım, Beyaz Adam’da pek yoktur. Amerikalılarla anlaşan ve silahlarını teslim eden Geronimo’nun arkadaşlarıyla birlikte ağır işçilik yapmasına, savaş esiri olduğu dönemde beş yıl boyunca Amerikan devleti için çalışmasına karşın, kendisine verilen hiçbir söz tutulmamıştır. Söz verilen toprağı, evi, hayvanları ve araçları boşuna beklemiştir. Ağır koşullar nedeniyle Geronimo’nun savaşçıları arasında intihar edenler olmuştur. Geronimo fuarlarda gezdirilmiş, pek onurlu bulmadığı bu işlerde fotoğraflarını satarak, adını yazarak para kazanmıştır. Seyircilerin önünde kement müsabakalarında rol almış ve yalnız başına bir yerlere gitmesi yasaklanmıştır. Evlat edinmeden mahkemeye dek Apaçilerin yazılı olmayan bazı kurallarını da anlatan Geronimo, kitabında gerçekte, bir kahramanın gözünden bir halkın ve kültürün hızla tarihe karışmasını ortaya koymaktadır. ? Geronimo/ S. M. Barrett/ Çeviren: Gökçer Özgür/ E Yayınları/ İstanbul, 2001/ 190 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1001 SAYFA 22
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle