22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

YKY’den ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ Biyografi yazımında yeni bir yöntem... TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı bilindiği gibi Füruzan’dı. Fuar yönetimi her Onur Yazarı’na yaptığını Füruzan’a da yaptı, ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ adını taşıyan bir Onur Yazarı kitabı hazırladı. Çok sınırılı bir sayıda basılan ve etkileyici fotoğraflarla zenginleştirilmiş bu kitabı artık Füruzan hayranları da erdinebilecek. Kitap şimdilerde Yapı Kredi Yayınları tarafından da yayımlandı. ‘Füruzan Diye Bir Öykü’, biçemi ve içeriği ile edebiyatımızın eksikliğini yoğun olarak hissettiğimiz bir alanında çok önemli bir boşluğu dolduracaktır. Ë Birsen FERAHLI ÜYAP Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı’nın geleneksel ‘Onur Ödülü Töreni’ne gelen konuklar, tören bitiminde çok değerli bir armağanla uğurlanır. Onur yazarının yaşamını, edebiyat yolculuğunu ve yapıtlarını konu edinmiş bir kitaptır bu armağan. Künye sayfasında, ‘Kitap Fuarı onuruna bir kültür hizmeti olarak…. adet basılmıştır.’ ibaresi yer alır. Gerçekten de ödül alan yazarın edebiyatımızda oluşturduğu dönüşümü anlamamıza katkıda bulunan birer kaynaktır bu kitaplar. 3 Kasım 2008 Pazartesi akşamı ‘TÜYAP Onur Ödülü’ töreninin yapıldığı salondan çıkarken merakla beklediğim armağanı alınca, “Bu da ne!” dedim, “Ne cömert bir armağan, 417 sayfalık tuğla gibi bir kitap!” Beyaz mat karton kapakta 2008 onur yazarının gülümseyen siyah beyaz bir fotoğrafı… Kitabın ismi: ‘FÜRUZAN DİYE BİR ÖYKÜ’. Ön kapak… Arka kapak… Konuk yazarların italik harfle basılmış katkıları… Şöyle bir karıştırınca hemen göze çarpan fotoğraflar… Bilirsiniz, albenisi olan kitaplar vardır, henüz tek satır bile okumadan sizi ele geçirip içine çeker. İşte böyle adamakıllı albenisi olan bu kitabı Faruk Şüyün hazırlamış, Cemran Öder zoru kolaylayan bağlantıları kurmuş, Aret Bedikyan grafik tasarım ve uygulamayı yapmış, otuz bir konuk yazar da kendi ışıklarını eklemişler kitaba, ancak; ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ adlı kitabın yazarı kim diye sorulursa, bu kitabın yazarı Füruzan’dır derim. öykü biçiminde, ek yerleri fark edilolayları ele alış biçimiyle yaşam felsemeyen, yoğun çağrışımlara açık bir fesini ortaya koyuyor. ‘Adalet duygudoku sunuyor okura. ‘Özne olmayı su’ Füruzan için en önemli ölçütlerden biri. Dünyayı, yaşananları, insanı sevmem’ diyen yazar, yeni yapıtında hep bu çerçeveden değerlendiriyor. ilk kez ‘ben’ şahıs zamirini kullanıyor. Biyografiyi okudukça, bunun yalnızca Ancak, daha ilk kullanışta, ‘ben’ sözbir söylem olarak kalmadığını yazarın cüğünü ego, dürtü, haz, ihtiras, mültüm yaşamında gereğinde diyetini kiyet gibi alt anlamlarından sıyırıp, ödemekten çekinmeksizin uyguladığı varoluşunun tekliğini, insan varoluşu bir tutum olduğunu anlıyoruz. Anneile bütünleyen bir bilinçle donatıyor. sinin yüz ifadelerini bir radar gibi taKendi doğrularını dünyaya kabul etkip eden, İstanbul’un koynunda bütirdiği oranda güçlenen bir kimlik alyüyen, harfleri tanır tanımaz, beş yagısı yerine, “Benim öğretmenlerimin şından itibaren kitaplara, sözcüklere birincisi annem, ikincisi İstanbul ve tutunan, oralarda dünyalar keşfedip, üçüncüsü bütün büyük yazarlar, düoralara yeni dünyalar ekleyen bir çoşünürler oldu.” diyen; dünyayı ve incuk... Zorlu, adamakıllı zorlu zamansanı benliğinin bütün olanaklarıyla lar… Sonra, ilk gençlikte sanat tutkukavrama çabasında olan, ışık alıp, ışık vererek zenginleşen bir özne ile tanışıyoruz. Füruzan öz yaşamından söz ederken, bireyseli kavramsala dönüştürüyor. Yalnızca Türk Edebiyatı’nda değil, dünya edebiyatında bile eşine ender rastlanabilecek güçte çocuk kahramanlar yaratan bir yazarın çocukluğu nasıldı? Nasıl yaşadı? Neleri önemsedi? Aşka, doğaya, sanatlara ilişkin yaklaşımı nedir? Üç bin sayfayı aşan Füruzan külliyatını oluşturan zihinsel düzeneğe dair ipuçları nelerdir? gibi, okurlarının çok merak ettiği soruları, bu kitabında yanıtlıyor yazar. Her sözcüğü yazarın kendine özgü etik imbiğinden süzdüğü, ‘mahrem’in örtülerle, gizlerle değil, sözcüklerle korunduğu bu anlatı, ‘dil’in aslında bir yaşam biçimi olduğunu düşündürüyor. ‘Birey olmak’ adına kişisel yaşantılar, çiğ floresan ışık altında pazarlanır, ‘açıklık’ ’şeffaflık’ denilerek aslında, ‘ilkesizlik’ ve içeriksizlik’ öne çıkarılırken, ‘dil’in insan zihninin kapasitesini yükseltecek bir düzeye evrilmesini beklemek mümkün mü? ‘Füruzan Diye Bir Öy Füruzan’ın yanıtlarından oluşan ‘söyleşi’, kitabın oluşum serüvenini içeren günlük tadındaki notlar, anı, deneme, gezi yazısı ve kü’ adlı yapıtta, yazar öykü biçiminde, ek yerleri fark edilmeyen, yoğun çağrışımlara salt kullandığı dil ve açık bir doku sunuyor okura. su… Tiyatro oyunculuğu sınavı, resim sınavı, şan eğitimi sınavı, tümü kazanılan sınavlar, yürünemeyen yollar… Yine kitaplar, kâğıt, kalem, yazmak, kente bakmak, düşünmek, hep düşünerek, kaydederek, algıları çözümleyip, sonra yeniden kendi potasında eriterek bakmak, görmek, koklamak ve sonsuz okumalarla varılan bir yere ulaşmak: İşte orası, ‘Parasız Yatılı’dır. Her birisi başlı başına olay olan, edebiyattan anlasın, anlamasın her okuyanı etkileyen öyküler toplamı. Bu, Hollywood filmlerindeki cilalı bir başarı senaryosu değil, kadının ikinci sınıf insan olduğu, erkeğin de ne olduğunu pek bilmediği, kimlik karmaşası içindeki az gelişmiş kapalı bir toplumda bir insanın kendini yaratmasıdır. Sarsıcıdır. İşte bu yüzden, Faruk Şüyün’un asistanı Sevgili Nermin Sayın ön çalışmaları okuduktan sonra dosyayı kapatmış ve bu kitabın adı ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ olmalı demiştir. Okurun duygu dünyasında bu ismi oluşturmak, öykü yazmaktan çok daha öteye geçip, ‘öykü olmak’ yaşam boyu ödünsüz sürdürülen kişisel ve sanatsal duruşunun asıl ödülü olsa gerektir. YENİ ÖYKÜLER Edebi tür açısından biyografi olarak nitelediğimiz metnin içine sayabildiğim kadarıyla altı adet yeni Füruzan öyküsü yerleştirilmiş. Kendimce isimler de taktım bu öykülere: ‘İstanbullu Mehpare Hanım’, ‘Kadıköy İskelesi’, ‘Musallâ Taşı’, ‘Bayramyeri’, ‘İki Genç Kadın’ ve ‘Babam’. İki yaşlarında ateşli hastalık geçiren bir çocuğun hayal meyal alnında hissettiği sigara kokan bir el… Üzerinden bir ömür geçtikten sonra kapalı bir kutuda Balkan topraklarına ait hukuken geçerliliğini yitirmiş tapu belgelerinin arasında ilk kez karşılaşılan baba fotoğrafı... Çok önceki zamanlarda ölmüş yabancı bir adamın yüzünde kendi uzak, sabit, derin bakışlarını yakalamak… Mehpare Hanım, fotoğraftaki adam ve iri gözlü çelimsiz kız çocuğu arasındaki buğulu üçgen… Dört bir yandan üşüşen inanılmaz ayrıntılar, sözcükler, anlar… Anlatı burada, iç dünyanın çıplak elle dokunmakta güçlük çektiği en derin kayıtlara uzanırken, gündelik bilincin korumacı bir refleksle yazma bilincine geçerek, öyküye dönüşüyor. Bu dönüşüm anlatıdaki mekân, zaman, kişi, nesne ve olayları, Füruzan’ın olmaktan çıkarıp, her okurda ken ¥ T ÇAĞRIŞIMLARA AÇIK... Keşke bu kitap birkaç yüz şanslı okurdan çok daha fazla kişiye ulaşabilseydi diye düşünmüştüm o günlerde. Sanırım kitabı okuyan herkes aynı biçimde düşündü ve Yapı Kredi Kültür Sanat Yayınları Nisan 2009’da ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ adlı yapıtı yayımladı. Böylelikle, okurları Füruzan’ın yeni yapıtı ile buluşma olanağına kavuştular. Bu yapıt için illâ ki bir tanım yapmamız gerekirse, ‘birçok yazım türünü barındıran bir biyografi’ denilmesi uygun olacaktır sanırım. Faruk Şüyün’un soruları ve Füruzan’ın yanıtlarından oluşan ‘söyleşi’, kitabın oluşum serüvenini içeren günlük tadındaki notlar, anı, deneme, gezi yazısı ve SAYFA 20 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1001
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle