06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

‘Füruzan Diye Bir Öykü’ çok etkileyici fotoğraflarla zenginleşmiş. Yukarıda, Birsen Ferahlı ve Füruzan birlikte... gerçeklik boyutuna taşıyor. Füruzan’ın yazınsal yaşamında Memet Fuat’ın ayrıcalıklı bir yeri var. Büyük saygı ve sevgi duyduğu Memet Fuat “Füruzan Türk edebiyatında bir olaydır. Türk toplumunu oluşturan insan manzaralarını hem bireysel duyarlıklar özelinde işleyip hem de bu duyarlıkların örtüşüp ve çatışıp genel bir toplum portresini nasıl da yalın bir anlatıma dökebilmiştir yapıtlarında ‘trajik’ olanı yaşandığı anda bileyip keskinleştirmektense, akan zaman içinde koyultup bilince gülle gibi oturtan ‘pathos’a, onarılmaz burukluğa, nasıl da dönüştürmüştür.” demiştir. Füruzan, bu saptamaları edebiyatı için çok çarpıcı ve bu konudaki bütün sorulara yanıt olabilecek bir çözümleme olarak niteliyor. Edebiyat çevrelerindeki tanışıklıklara, paylaşım ve tanıklıklara yalnızca yazdığı kitapların uğradığı duraklar bağlamında yer veriyor yazar. Sinema ve tiyatro Füruzan’ın yaşamında çok önemli bir yer tutuyor. ‘Benim Sinemalarım’, ‘Gecenin Öteki Yüzü’, ‘Ah Güzel İstanbul’ yazarının tutkulu bir sinemasever olduğunu öğreniyoruz. Diğer bir tutkusu da ‘Lodoslar Kenti’ İstanbul… DENEME TADI... Kendinden çok, kentinden (İstanbul), ülkesinden, “okulum” dediği büyük yazarlardan yola çıkan deneme tadındaki değerlendirmelerde yazarın dünya görüşünü, öncelikli ilgi alanlarını, edebiyat, yapıt ve yazarlıkla ilgili yaklaşımlarını öğreniyoruz. Duygular da var elbet. “Ben aşkın çok seçkin ve ender bir duygu yoğunluğu olduğunu biliyorum.” cümlesiyle başlayıp, “(…)Yaşanmış mutluluğun değeri neyle ölçülebilir ki? Hayat tüm bunların toplamı değil midir?” sorusuyla sonlanan paragraf, aşk üzerine yazılmış en dürüst, sahici ve duyarlı metinler arasında yerini alacaktır diye düşünüyorum. Kitapta, kimi artık aramızda olmayan otuz bir farklı kişinin Füruzan’dan yola çıkarak kaleme aldıkları metinler yer alıyor. Edebiyatçı, eleştirmen, dost ve seçilmiş akrabalardan oluşan bu konuk yazarların ortaya koyduğu çoğul yaklaşım, bir yandan Füruzan’ı daha iyi algılamamızı sağlarken, öte yandan hem çok kapsamlı bir edebiyat dersi, hem de yakın dönem Türk Edebiyatı’nın gözden geçirilme ¥ di karşılığını bularak, yazınsal sine olanak tanıyan değerli bir çalışma olmuş. Herhangi bir konu dağıtımı yapılmamasına karşın, hiçbir yazı diğerine benzemiyor. Ancak, otuz bir yazının tümünde Füruzan’ın gerek edebiyatta, gerekse yaşamda, esen rüzgârlarla eğilip bükülmeyen duruşu, evrensel sesi olan büyük bir yazar olduğu, yaşama sevinci taşıyan ışıklı bir insan olduğu edebi kanıtlar ve içtenliği tartışılmaz cümlelerle vurgulanıyor. ‘Füruzan Diye Bir Öykü’ çok etkileyici fotoğraflarla zenginleşmiş. Kameranın dondurduğu anların her birisi kendi içinde bütünlüğü olan, izleyeni alıp götüren ayrı birer anlatı barındırıyor. Fotoğraf, albüm, anı gibi sözcükler nostalji kavramını çağrıştırır ister istemez, anlamı: geçmişe duyulan özlemdir. Hemen vurgulamak gerekiyor, ‘Füruzan Diye Bir Öykü’de nostaljinin soluk rengi yok. Okurları bilir, Füruzan yapıtlarında olayı anlatmak yerine durumu tanımlar ve bütün ayrıntısıyla ortaya koyduğu duruma dair yargıyı okura bırakır; böylelikle, okur geçmişi ya da geleceği değil, metnin sunduğu zaman dilimini duyumsar: Bu, her an yenilenen ve tüm zamanlarda yaşanabilecek bir ‘şimdi’dir. Füruzan biyografisinde de nostaljik bir anlatıya hiç girmiyor, sürekli yenilenen devingen bir zaman boyutu oluşturarak, her olayı yaşandığı andaki ‘şimdi’ ile birlikte akışa ekliyor. BİR DÖNÜM NOKTASI Uzun yollar aşarak gelen güçlü bir ırmağın denizle buluşmasını andıran bir son sözle bitiyor kitap. Kendisi hakkında çok az konuşan bir yazarın, yine çok az konuşarak, çok şey anlattığı ‘Pentimento’ başlıklı tek sayfalık son sözde, ‘sözcük’, ‘ruh’, ‘akıl’ ve ‘hayat’ arasındaki tüm engelleri kaldırıyor yazar; ırmak denize ulaşıyor. Yüzlerce yazınsal kimlik yaratmış, sayısız yaşam kesitini kim bilir kaç okurun ruhsal yaşantısına bir daha çıkmayacak biçimde nakşetmiş, hiç gitmediği kentlerin hiç yürümediği yollarını, kapısından bir kez bile girmediği evlerini, hiç solumadığı iklimlerini sözcüklerle kurgulamış bir yazarın kendi yaşamını konu edinen bir metin kaleme alması kolay mıdır? Sanmıyorum. Görme olanağı bulduğum otoportreler geliyor aklıma. Resmetmek biraz daha örtük bir anlatım olduğundan mı bilinmez, birçok ressamın otoportresi var. Oysa edebiyat dünyasında biyografi aynı sıklıkta yazılmıyor. Kendini yazmak, yaşamına, yaşamındaki insanlara, duygu kayıtlarına dönüp bakmak, üstelik bunu edebiyatın ölçütleri içinde, kurgusal metinlerde ulaşılmış düzeyi tutturarak yapmak zorlu bir iş. Füruzan büyük bir ustalıkla üstesinden geliyor bu zorlukların. ‘Füruzan Diye Bir Öykü’, biçemi ve içeriği ile edebiyatımızın Halit Ziya Uşaklıgil’in ‘Kırk Yıl’ ve ‘Saray ve Ötesi’nden bu yana pek de zenginleşememiş olan bir alanında çok önemli bir dönüm noktası olarak şimdiden yerini almıştır. ? Füruzan Diye Bir Öykü/ Hazırlayan: Faruk Şüyün/ YKY/ 416 s. SAYFA 21 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1001
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle