02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OKURLARA yine Cemil Kavukçu… “Tasmalı Güvercin” adlı yeni kitabıyla selamlıyor okurlarını Kavukçu. Çocukluk döneminin, öykülerini besleyen ana damarlardan biri olduğunu söyleyen yazar, bu yapıtında da hayal gücüyle gerçeği iç içe geçiriyor. Her ne kadar kimi mutsuzluk ve karamsarlık içerse de yaşamın öbür dinamiklerini ıskalamamaya çalışıyor öykülerinde. Hüzünlü bir ânın ardından, bıyıkaltı da olsa gülümseten bir durum olsun istiyor. Cemil Kavukçu ile “Tasmalı Güvercin”i konuştuk. Vecdi Çıracıoğlu bir dönemin ünlü futbolcusu ve sonrasının eylem adamı Metin Kurt’u anlatıyor “Gladyatör”de. Aslında çok uzun sürmüyor Metin Kurt’un futbol yaşamı. Kısa bir zaman diliminde oyunculuğu süresince öyle çok şey yaşıyor ki... “Gladyatör”de Metin Kurt anlatıyor, anlattıkça da sözcüklerin çekici futbolun aynasını kırıyor. Kitabı Enver Topaloğlu değerlendirdi. Ünlü bir filozof, bir baba ve oğlu ile filozofun çalışma arkadaşı. Buenos Aires Üniversitesi’nde felsefe dersleri veren, Arjantin’in en önemli felsefeci ve romancılarından Jose Pablo Feinmann, “Heidegger’in Gölgesi”nde derin sorgulamaların kapısını aralarken dehşetin akılla nasıl bir araya getirildiğini gözler önüne seriyor. Ali Bulunmaz değerlendirdi kitabı. “Yüzünde Bir Yer” Sema Kaygusuz’un yeni kitabı. Bir babaanne ile torunu arasındaki öyküyü aktarıyor bize kitap. Kaygusuz’la bu önemli yapıtı üzerine Erdem Öztop konuştu. Bol kitaplı günler... Yine kıpır kıpır öyküler, P am yirmi yıl olmuş, Sanat Dünyamız dergisine eşlik etsin, küçümen bir kitap hazırlamıştım: Sonradan Başkalaşımlar’ın ilk cildine aldığım “BiLinç”in altbaşlığı “Edebiyatta ve Sanatta Uyku”ydu. ervasız Pertavsız ENİS BATUR Uyku üzerine T P dergisinin yeni sayısı (Yaz 2009, no: 51) için aynı konu seçilmiş: “Uyku ve Sanat”. Ahsen Erdoğan’ın editör yazısından, bu sayıyı Dr. Sabri Derman’a “borçlu” olduklarını, öneri onun getirdiğini öğrendim. “BiLinç”in girişinde “Karabasan, Kısrak, Şovalye”, sonrasında “Yedi Uyuyanlar Efsanesi”, Borges, Tanpınar, Asaf Hâlet Çelebi, Goya ele alınmıştı; bana P’de de biraz öyle olmuş gibi geldi. Herhangi bir gönderme var mıydı, hayır yoktu; yanılmıyorsam artık işler bu minval yürüyor. Kaldı ki, elime kalem almama yol açan, ‘gönderme’ konusunun önemi. Ya da hiçbir öneminin kalmayışı. Şüphesiz bir uzmanlık yayını sayılamaz P; ama, bir vülgarizasyon yayını da değil. Deneme yazarları, edebiyat adamları her seferinde dipnot düşmezler. Buna karşılık, biçim insanlarının satır arasında, hiç değilse ayraç içinde kimi yararlandıkları kaynakları belirtmeleri eskiden bir namus ölçütü sayılırdı; herhalde değişmiş genel eğilim, ben pek izleyemiyorum dünyada olup bitenleri. Dr. Derman’ın alanının bütünüyle yabancısıyım, bu nörofizyoloğumuzun yazısında kaynak göstermeyi gerektirecek bir durum olmayabilir gerçekten de. Buna karşılık, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Irvin Cemil Schick’ın Ashâbı Kehf üzerine metnini okuduğumda, hiçbir göndermenin yer almaması yadırgattı beni. Belki de, konuyla ilgili öğrendiklerimi borçlu olduğum Louis Massignon’da ve François Yourdan’ın soluklu araştırmalarında çok sayıda göndermeye, kaynağa rastladığım için böylesine tuhaf bir beklentiye kapılmışımdır. Gene de, sözgelimi efsanenin doğuşuna ilişkin, Schiek’in söyledikleriyle Massignon’un söyledikleri arasındaki önemli farklar düşündürdü bir okur olarak beni: Massignon’un iki uzun öncelemesinden ilki 1950, ikincisi 1951 tarihlerini taşıyor (ikisi de Opera Minora’nın III. cildindeler şimdi: Dar el Maaref yayını, Lübnan, 1963); ola ki, o tarihten bu yana yeni bulgular sözkonusu olmuştur iyi de, kimler tarafından? Bu arada, Kuhf suresinin çevirisi Schick’e mi ait, onu da anlayamadım, belirtmediği için: Elimin altında bütün çevirileri yok Kuranıkerim’in, karşılaştıramadım. İronik bir üslup tutturdumsa, biraz da öfkem kabarmasın diye. Akademik unvanıyla konumlandırılan bir yazarın, küçük ölçekte de olsa, bu soy akademik kaygılarının olması gerekir, diye düşünüyorum. P dergisine yazıyor olmak, hepten böylesi tasarruflar doğurmamalı. Ahsen Erdoğan’ın, mare/nightmare ikilisine ünlü bir yorum getiren Starobinski’yi fark etmemiş olması bağışlanabilir de, Irvin Cemil Schick’in aynı lüksü kullanması abes olur. Kültür tarihçisinden yazı ürettiği alana hâkim olması, kimden ne aldığını göstermesi beklentilerin bilmem en garibi midir? GÖNÜLSÜZ BİR HECCAV Pierre Desproges’u tanımazdım; yanılmıyorsam 20. ölüm yıldönümünde yazıları tek oylumlu bir ciltte toplandığı, televizyonda bir ‘standup’ı gösterildiği, bir belgesel gerçekleştirildiği için, sözün özü gözümüze sokulduğu için, bu sefer keşfettim onu. Genç yaşta onu Pere Lachaise’de Chopin’in mezarının tam karşısına taşıyan kanseri bile tiye almayı savsaklamamış bir kara mizah beyi. Son “iş”lerinden L’Almanach’ı baştan uca okudum. Sivrinin sivrisi dilini hiçbir şeyden (kişi, konu, tabu) esirgememiş gerçekten de. Sağı ve solu, Yahudileri ve antisemitleri eşit mesafeden gagaladığı için ‘reaksiyoner’ kategorisine sokulmasını anlıyorum: Özellikle solcular, kendilerini eleştiren, çuvaldızlayan herkesi sağcı ilân etmekte bulurlar kurtuluşu, söylenenler doğru bile olsa onları ilgilendirmez bu. Ayrıca, kimse kaldıramaz bu kadarını: Sağcıların da Desproges’a bayıldıklarını sanmıyorum. Kim yemiyor ki, ta...larına tekmeyi? Papa’dan Duras’a, Coluche’den devlet başkanlarının tümüne, Kilise’den Parti’ye ve Aile’ye, sıraya dizmiş. Coluche şüphesiz daha yetenekliydi (benim ölçülerimce), ama geniş bir kesim tarafından sevilmeyi isterdi. Desproges; hiç kimsenin kendisini sevmemesini göze almış besbelli. Sahnede başarılı bir kimlik koyabilmiş ortaya: İzlediğim uzun ‘standup’ ve skeçler özgün bir üslup taşıyordu. Sunturlu sövgüye sığınmıyordu genellikle, yerine göre iyi gelse de kolay bir yaklaşımdır o. Yazılarını okumadım, L’Almanach’daki asit dozu yüksek, ama çok yaratıcı olmuyor her vakit, dirsek atışları. “15 Ağustos, Meryem’in göğe ağış günü. Kutsal Yazılar, hava duruysa, alttan bakınca donunun göründüğünü belirtir”. Bu fena değil doğrusu. Duras’ya giydirişi de. “Haftanın daly...ğı” köşesini iyi döşüyor genelde. Gelgelelim, güncellik handikapı az buz değil Desproges’da. Arkada, uzun bir gelenek olduğunu unutamayız: Rabelais ve Villon’dan başlayan, Alphonse Allais’ye, Flaubert’in “Ahmaklık Ansiklopedisi” projesine uzanan güçlü bir klâsik çizgi. XX. yüzyılda Kara mizahın gelişmesinde bu okulun payı büyüktür. Desproges’un kitabını alıp Engin Ardıç’a göndermek geçti içimden adresini bilmiyorum. ? P dergisinin Yaz 2009, 51 no’lu sayısı ‘Uyku ve Sanat’ konusunu seçmiş (üstte). Pierre Desproges’un 20. ölüm yıldönümünde yazıları ‘L’Almanac adlı kitapta toplandı. TURHAN GÜNAY eposta: [email protected] [email protected] İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Miyase İlknur?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1027 SAYFA 3
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle