22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

me, Haysmans, Claudel, Max Jacob, Prevent, üstgerçekçiler, Perse, Char ve geleceğin şairlerini” beslediğini söylemeye gerek yok. ¥ RUH BENZERLİĞİ... “Saçları kırkılmış keşişler orada, sessiz ve düşünceli, ellerinde bir tespih, ağır ağır ölçüyorlardı direk direk, mezar mezar, belirsiz bir yankının yaşamakta olduğu manastırın döşemesini. Sen, hücresinde tek başına genç keşiş, dua kitabının beyaz sayfalarına şeytansı şekiller çizerek, ve bu ölü kafasının kemikli yanaklarını bir dinsiz aşıboyasıyla boyayarak oyalanmak senin eğlencen midir? Annesinin bir çingene dilberi, babasının da bir hırsız şefi olduğunu unutmadı genç keşiş; ve gün doğarken borazanın ‘eğer vur’ komutunu çalmasını isterdi, at binmek için; kiliseye çağıran sabah duası çanını duymak yerine! Bolero dans ettiğini unutmadı, Granada sıradağlarının kayaları altında, gümüş küpeli, fildişi çalparalı bir esmer güzelle; ve çingene yurdunda sevişmek isterdi, manastırda Tanrı’ya yakarmak yerine. Gizlice bir merdiven örüldü yatak samanından; bir eğe ile sessizce kesildi iki pencere demiri; ve daha kısaydı, manastırla Granada dağları arasındaki yol, cehennem ile cennet arasındaki mesafeden. Gece, bütün gözleri kapatır kapatmaz, bütün kuşkuları uykuya yatıran genç keşiş, lambasını yakıp hücresinden gizlice kaçtı, giysisinin altında bir malarıyla ironileri yakalayıp, anlatıma canlılık ve renklilik kazandırır. Ayrıca, yeri geldikçe araya şiirsel doğa betimleri serpiştirir. İnsanı tanıtmada farklı yöntemler kullanır. Örneğin; “Sis” adlı öyküde, bir kadının kocası ve kızına ilişkin bilinçaltında yaşatılan kuşkular dışavurulur. Ertuğrul Amca’da, her yıl gittikleri yazlık sitede, çevresindeki insanların, zamanın akışı içinde, birer birer yok oluşlarının hüznü anlatılır. İlk öykü Keje Maria, güzel bir öykü, özgün bir konu ama bitmemiş bir öykü bence. Törenin tuzağına düşen o yabancı kızın hali ne olacak diye okuru merakta bırakıyor, bu yanıyla da ilgi çekiyor belki de. Bir roman konusu aslında... Sultan Su Esen, insan ilişkilerindeki olumlu ve olumsuzluklara, ironik bir yaklaşımla ışık tutar. Çevre sorunlarındaki duyarlığını öykülerine yansıtır. Dolayısıyla, gerçek, gerçeküstü, gülmece, dramatik metinler hayal gücüyle harmanlanır… Mrs Nord ve Fular öykülerinde, eğitim ve törenin, çocukluktan gençliğe, yerelden evrensele, insani haz ve zevklerinin yansıları kurgulanır. Yazar, sondaki öykülerinde tamamıyla kurmaca öyküler oluşturmaya yönelir. Bu öykülerde masal öğelerinden de yararlanarak, simgesel temellere dayanan çağdaş çizgide çok boyutlu varlıklar türetir. Bunları Bay Paço ve Al Kara adlı öykülerde açıkça görmekteyiz. Bay Paço’da benlik ve kişiliğini değiştiren toplumlar ele alınmış; Al Kara’da simgesel olarak sömürgen, yalaka ve dürüst üç masalsı varlığın eylemleri sergilenmiştir. Al Kara hem büyüklerin, hem de küçüklere masalı olarak yorumlanabilir. Aykırı Sanat 2003 öykü ödülü de alan bu masal hak ettiği yeri bulmuş sanal ortamda. Kimi okullar onu çocuklarıyla buluşturmuş trombon.” Hüznün, acının, kentin bireyi dışlayan soğukluğunun dile geldiği Bertrand’ın şiirlerinde, “ruhun içli devinimlerinde” gezinmiyoruz sadece, şairle aramızda gelişen ruh benzerliğine de oldukça yaklaşıyoruz. “Yine de düş kırıklığı. Sağnak, uykusunda bağdaş kurmuş yaşlı kentin kemiklerine kadar işledi, o gece. Notre Dame Kilisesi’nin dolambaçlı mekânlarında hiçbir şey görmeden böyle rastgele dolaşmam size günahmış gibi gelebilir. Suçun, anahtarına sahip olmadığı kilit yoktur. Acıyın bana! bir mayasız ekmeğe ve kutsal kalıntıya ihtiyacım vardı. Bir ışık delip geçti karanlığı. Bunu başkaları izledi, sonunda becerikli elinde tuttuğu uzun bir yakmaç ile ana sunağın şamdanlarını yakan birisini gördüm. Jacquemart’dı, başında onarılmış demir takkesi, her zamanki şaşmaz soğukkanlılığıyla işini tamamladı, hiçbir şeyden kuşkulanmadan, din dışı bir tanığın varlığını fark etmeksizin... Gelişmeye ihtiyacı olan şiirin, mayasına uymayan biçim zorunluluğunu yerle bir ederek şiirin önünü açan Bertrand, “bir başkaldırı ve özgürlük tarzı olan düzyazı şiir”le devrim yapacaktır. Bertrand’ın şiire getirdiği, yeni bir şiir tarzı yaratmak anlamında dar ifadeye sığmaz. On dokuzuncu yüzyıl Fransa’sının toplumsal atmosferi Bertrand’ın şiirlerinde vücut bulmuştur demek daha doğru olur. ? Gaspard de la Nuit/ Aloysius Bertrand/ Çeviren: Özdemir İnce/ Kırmızı Yayınları/ 231 s. ¥ Sultan Su Esen bile. Masal karakterleri ve Türkçe bakımından oylumlu bir masal/öyküdür. O tarihlerde Akar soyadıyla yazdığı metnin altındaki imza sonradan Esen olacaktır. Kadın yazarların böyle sorunları da var maalesef. Kitaptaki öyküler baştan sona gittikçe ivme kazanarak ilginçliğini korur. Böylece Sultan Su Esen, öykünün salt dış görünüşlerden oluşan bir çoğaltma işi değil, derinlikleri de olan bir yaratma işi olduğunu bizlere kanıtlamış bulunmaktadır. Keje Maria/ Sultan Su Esen/ Kanguru Yayınları/ 128 s. SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1027
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle