03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aloysius Bertrand’dan ‘Gaspard de la Nuit’ Ben, yoksul ve acılı şair! Aloysius Bertrand (18071841), Gaspard de la Nuit’yle, yazın hayatına girdikten sonra, şiirde bir sarsılma olur. Uyaklı, ölçülü yazılan şiirler, o geldikten sonra, kesin hâkimiyetlerine veda etmek zorunda kalırlar. Ë Aysel SAĞIR “Ve ağır direklere yaslanıp kendi içlerine dalarlardı, hiçbir şey bozmadı bu manastırın sessizliğini, bulutların tarlasını süren ber leylek üçgeninin seslerinden, bir koridordan görünmeden geçen keşişin tespih tıkırtısından ve, akşamları, bu kederle münzevileri bir dehlizden hücrelerine götüren gece bekçilerinin çıngırağının hırıltısından başka...” loysius Bertrand (18071841), Gaspard de la Nuit’yle, yazın hayatına girdikten sonra, şiirde bir sarsılma olur. Uyaklı, ölçülü yazılan şiirler, o geldikten sonra, kesin hâkimiyetlerini yitirecektir. Fransız şiirine ve genel olarak tüm şiir dünyasına düzyazı şiirle getirdiği yeni bir solukla birlikte, yeni bir yaşam, alternatif bir yaşam alanı açan Bertrand, kuşkusuz ki, değişmekte olan yaşamın temsilciliğini de üstlenir. Olaylar ve olgular artık söz konusu değişimle farklı algılanacak ve farklı dile getirilecektir. Dostluk, aşk, sokaklar, insanlar, serseriler, yoksulluk, yaşam, insana dair ne varsa Bertrand’ın düzyazı şiirlerinde ifade ettiği güçlü imgeleriyle vücut bulacaklardır. Tek eseri Gaspard de la Nuit, ne yazık ki, şairin kendisi öldükten sonra yayımlanacaktır. Bertrand’ın eserini yayımlaması için dönemin yayıncılarıyla bir hayli yoğun trafik içinde olması bir sonuç vermez. Kitabının basımı adına, kendisine verilen avans da, daha sonra elinden alınacaktır. BÜTÜN YAZILARI... Gaspard de la Nuit’yi hazırlayan Özdemir İnce’nin, şairin, şiirleri ve yaşadığı dönemle ilgili oldukça kapsamlı çalışmasını izlediğimiz kitapta, Bertrand’ın bütün yazıları yer almış. Kendi çağını ve sonrasını (1920 yy.) etkileyen ve örnek alınan bir şair olarak Bertrand’ın, sadece düzyazı şiirin öncüsü olmakla kalmamış, düzyazı şiirinde kullandığı çağrışım gücüyle romana da büyük katkılar sunmuş olabileceğini düşünebiliriz. Bertrand hakkında, birçok isim onu örnek almakla kalmazken, fısıltıları bugüne kadar gelir. “Küçük bir sır vereceğim size” der, Charles Baudelaire, “Aloysius Bertrand’ın ünlü Gaspard de la Nuit’sini (sizin, benim ve birkaç dostumuzun tanıdığı bu kitabın ünlü sayılmaya hakkı yok mudur?) belki de yirminci kere karıştırırken, buna benzer bir şey denemek, onun öylesine garipçe, eski hayatın çiziminde uyguladığı yöntemini yeni hayatın, daha doğrusu yeni ve daha soyut bir hayatın anlatılmasında uygulamak geldi aklıma” diye de devam eder sonra. Peki şiirlerindeki güç, çağdaşlarını ve daha sonrasını etkilemesinin gücü nereden gelir Bertrand’ın? Bertrand’ın yarattığı yeniliği, ruhun doğal bir dışavurumu olarak görebilir miyiz? “...uyumu uyağı olmadan da şiirli, ezgili olan, A Aloysius Bertrand (18071841) ruhun içli devinimlerine, hayalin dalgalanışlarına, bilincin çarpıntılarına uyacak kadar çevik ve çelişken bir düzyazı mucizesini içimizde kim hayal etmemiştir ki?” Berrand’ın açtığı yolun daha sonradan bir kazanım olarak, “Lautrea¥ mont, Rimbaud, Baudelaire, Mallar Sultan Su Esen’den 13 kısa öykü Keje Maria Sultan Su Esen’in, Keje Maria adlı öykü kitabındaki ürünlerinde, konularına dikkatli ve keskin bir gözlem gücüyle yaklaşıyor. Yaşam kesitleriyle sahnelerini çok yönlü bir bakışla ele alıyor. Kültür ve töre ayrımlarından, çocukluğundan saptadığı işçi ve gurbetçi serüvenlerine uzanıyor. Ë Mehmet AYDIN ünümüzde öykücülük anlayışı artık Maupassant’ın meraklı olaylar dizisine değil, Çehov’un, yaşam akışındaki herhangi bir kesitinde yer alan canlılık, şaşırtma, düşündürme ve insanı yenileme özelliklerine dayanır. Ayrıntıya kaçmaksızın yaşamın bir parçasını, bir boyutunu ya da anını ele alır. Tıpkı Çehov’un vurguladığı gibi aslında “öykü, bir oluştur; bir gelişmenin tarihi değildir.” Bu açıdan öyküde bir sonuç olmayıp, kısa kısa ele verişler, açıklamalar vardır. Okuyucuda ise yeni yeni ufuklar açar, ona bir şeyler sezdirmeye çalışır. G Böyle bir anlayışa dayanarak da öykücü, dar kuralların egemenliğinden kendisini sıyırıp tam bağımsızlığına kavuşmuş olmalıdır. İşte yazar Sultan Su Esen’in, Keje Maria adlı, Kanguru Yayınları’ndan çıkan öykü kitabındaki, 13 kısa öyküden oluşan ürünlerini büyük ölçüde bu görüşlere bağlı kalarak oluşturduğuna tanık oluyoruz. Yazar konularına dikkatli ve keskin bir gözlem gücüyle yaklaşıyor. Yaşam kesitleriyle sahnelerini çok yönlü bir bakışla ele alıyor. Kültür ve töre ayrımlarından, çocukluğundan saptadığı işçi ve gurbetçi serüvenlerine uzanıyor. Bilinçaltı görüntülerine değinip, önyargılarla beslenmiş değişik halkların, gerçekte insani değerlerle yüklü olduklarını, farklı kültür ve anlayışlarını da sergiliyor. Ancak daha da önemlisi içindeki çocuk, hâlâ çocuk olarak konuşuyor. Bence Sultan Su Esen’in bir an önce çocuklarla buluşması, çocuk edebiyatı metinleri yazması uygundur. Zira Keje Maria kitabında da yer alan Al Kara masal/ öyküsünün, oldukça zengin dil anlatımıyla gençlerle buluştuğunu görüyoruz. Sultan Su, tertemiz konuşma Türkçesiyle ilk öykülerinde doğrudan insana yönelir. Çizdiği değişik portreler arasında çok doğal ve güzel diyaloglar kurar. Konuşmalarda geçen laf çakıştır ¥ SAYFA 18 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1027
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle