03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

K endisi de eski bir futbolcu olan yazar Vecdi Çıracıoğlu’nun kalame aldığı Gladyatör’de Metin Kurt, futbolu ve futbolculuğunu anlatıyor. olsun, istediği oyuncuyu alıyor, ama o büyük ücretlerle takıma katılan oyuncu kısa sürede başarısızlığa düşüyor, mutsuz oluyor… Metin Kurt, sendikal mücadelede adı ön plana çıktığında dönemin spor basınındaki kimi kalemşorların linç girişimine hedef oluyor. Dönemin spor basınında bu ibret verici linç girişimi adeta kampanyaya dönüşüyor. Linç korosu hep bir ağızdan köşelerinden “Metin Kurt biz senin komünist olduğunu bilmiyor muyuz?” diye yazıyorlar. Daha yakın tarihin benzer linç girişimlerini anımsatması dikkat çekici değil mi? Metin Kurt’un öyküsü, maçların pazar günü öğleden sonraları radyodan anlatıldığı, formalarda sırt numarası ve yakalarında kulüp armasından başka yazı ya da ibarenin yer almadığı, yani oyuncuların reklam tabelası gibi sahaya çıkmadığı yılların da öyküsü olarak yer alıyor kitapta. ¥ sağlanması söz konusu değildir. Mücadelenin tek ve en güçlü silahı ise örgütlenmektir. Metin Kurt da sömürüye karşıdır ve egemenlere karşı mücadele etmek için ezilenlerin silahının örgütlenmek olduğunun bilincine varmış ünlü bir futbolcudur. O yıllar zaten ülkede örgütlenme bilincinin yükseldiği yıllardır. Toplumsal mücadelenin yoğunluk kazandığı, paranın ve bencilliğin kuşatmasının yarıldığı, hak arayışının, egemenlere karşı direniş ve diklenişin onurunun yaşandığı bu yıllarda Metin Kurt da kendini sorumlu hisseder. Devrimci düşünceler hayatın her alanında şöyle ya da böyle karşılık bulmakta, hayatın her alanında şöyle ya da böyle pratiğe yansımaktadır… Metin Kurt tavrını, duruşunu açıkça ortaya koymaktan çekinmez artık. Arkadaşlarıyla birlikte karar alarak bir tür sarı sendika olan Profesyonel Futbolcular Sendikası’nın yönetimine seçilir, ikinci başkan olur. Faal ama etkinliği olmayan sendikayı harekete geçirerek basındaki kıyıcılara, kulüp yöneticilerine, futbol dünyasında çöreklenen çıkar çevrelerine, diktatoryal uygulamalara karşı ve futbolcuların sosyal haklarını sağlamak için mücadeleye girişir. Futbolcuların hakları için uğraşı ve yürüttüğü sendikal örgütlenme mücadelesi İspanya basınına bile konu olur o yıllarda. Daha yolun başındayken, yeşil sahalarda sürenin aslında bir gladyatörler savaşı olduğu gerçeğini kavradığında başlayan huzursuzluğu sonunda isyan ateşine dönüşür. Olay, PTT’de oynadığı dönemde geçer. Kulübün genel kaptanlığını yapan, ama adı çeşitli yolsuzluk olaylarıyla anılan kişi, bir maç öncesi soyunma odasında futbolcuları maçı kazanmaları için tehdit ederek konuşurken Metin Kurt futbolcuların sessizliğini bozar. “Kimsin sen?” diye sorar ve ekler: “Sen git de dürüst bir adam gelsin başımıza. Senin gibi sahtekâr genel kaptan istemiyoruz.” Galatasaray’la Fenerbahçe arasında süren ezeli rekabetin o yıllarda nasıl yaşandığını da ilginç olaylarla anlatıyor Kurt… Kiralık olarak geldiği Galatasaray’dan söz verdiği için sözleşmesi bitse de ayrılmayıp ve daha çok ücret teklif edildiği halde Fenerbahçe’ye gitmeyip takımında kalışı da bunlar arasında. Metin Kurt’un anlatımından da anlaşılıyor ki Fenerbahçe o yıllarda da aynı politikayı izliyor… Transfer dönemi geldiğinde parayı bastırarak ne olursa FUTBOLCU DÜNYAYA KARŞI SAĞIR DİLSİZ KALMAMALI Gladyatör futbolun endüstrileşmediği yılların yıldız futbolcusu Metin Kurt’un yaşamöyküsünü anlatsa da kapsamı “dört yüz elli gramlık meşin yuvarlak aşkı”nı fazlasıyla aşıyor. Topu takip eden seyircinin görmediğini göstermeye, oyunun tamamını sergilemeye çalışıyor… Bir futbolcunun asıl dünyaya karşı sağır, kör, dilsiz kalmayarak yıldızlaşacağını bir futbol yıldızının şu cümlelerinden daha iyi ne anlatabilir: “Çocuklarına ismimi verenler dahi vardı. Biz sanki ilah olmuştuk, antik gladyatörler misali. Tersine düşündüğüm konu şuydu: Esas benzememiz gereken insanlar Deniz’ler, Mahir’ler, Ulaş’lar, Cihan’lar, yani 68 kuşağının, gençliğinin sol görüşlü devrimcileri olmalıydı.” Metin Kurt ve arkadaşlarının Galatasaray’dan adeta sürgün edilmesi, takımda kalanlarınsa susturulması futbol emekçilerinin verdiği mücadelenin de önünü kesmişti… Ama aynı zamanda futbol oligarşisinin başına bela olan oyuncularla üst üste üç yıl şampiyon olan takım, on dört yıl boyunca bir daha bu başarıyı yakalayamıyor. Galatasaray yönetimi futbol emekçilerinin mücadelesinin başladığı ve yükseldiği kulüpten kimi isimleri uzaklaştırarak hareketin büyümesini durdurmuş ve futbolun endüstrileşmesi yolunda önemli bir engeli aşmış oluyor. Futbolda başlayan örgütlü hak arayışı, emek ve futbolcunun onur mücadelesi dönemi böylece belki bir başka bahara kadar kapanıyor. Günümüzde Türkiye’nin de dünya futbol endüstrisi ve pazarının bir parçası haline gelmesiyle yetmişli yılların koşullarından kaynaklanan sorunların birçoğunun geride kaldığı söylenebilir. Ancak futbol emekçileri için hâlâ pek çok sorun çözümlenebilmiş değil... Oysa bugünün gladyatörleri arasında dünyaya, hayata karşı duyarlı, sorumluluk alarak sosyal hakları için, onurları için mücadele eden Metin Kurt ve arkadaşlarının mirasına sahip çıkanların sesi duyulmuyor. Gladyatör aslında bir başka bakış açısıyla bu eksikliğin de altını çizerek konuyu gündeme taşıyor… ? Gladyatör/ Vecdi Çıracıoğlu/ Everest yayınları/ 326 s. SAYFA 15 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1027
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle