Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Muazzez İlmiye Çığ ile Tufan’ın izini sürdük Bir Tufan’ın anatomisi Ünlü Sumerolog Muazzez İlmiye Çığ’ın yeni kitabı “Sumerlilerde Tufan, Tufan’da Türkler”de, Orta Asya kökenli Tufan efsanesinin izini sürüyor. Türklerin Tufan efsanesiyle, Sumerlilerin Tufan destanı arasındaki bağlantıları ortaya koyuyor. Asya ve Orta Asya tarihinde yer alan Tufan efsanelerini Sumer’deki efsaneyle karşılaştırarak inceliyor. Ayrıca hem Mezopotamya kaynaklı olan hem de Tevrat ve Kuran’daki Tufan efsanelerini Sumerlilerinkiyle karşılaştırıyor. Tufan’ın hangi coğrafyada olduğunu tartışarak kendi tezini de ortaya koyan Muazzez İlmiye Çığ ile kitabını konuştuk. yarak adlandırmışlar. Hastalıklar için hayvanlar, bitkiler ve madenlerden yararlanarak çeşitli ilaçlar yapmışlar. Mimarlıktaki kubbe, kemer sistemini kullanmışlar. Dikkat ederseniz Orta Asya’da her şey kubbelidir. Obalar, çadırlar hep kubbelidir. Künklerle temiz ve kirli suların taşınması, kanallarla tarım alanlarına götürülmesini, tekneler ve yelkenlilerle ulaşımı sağlamışlar. Bir de çok yeni bir bağlantı daha bulundu, bu kitaba yazılamadı. Sumer’in bir Su Tanrısı var. İnanışlarına göre de, Su Tanrısı’nın evi denizin dibinde. Yeni öğrendim Türklerde ise bir Su Tanrıçası var. Türk mitolojisine göre Su Tanrıçası’nın evi de bir gölün dibinde. Bu bağlantı rastlantı olamaz.. ‘DİN KİTAPLARINA ESİN OLDULAR’ Ve 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Sumerliler hakkında en ufak bir bilgi yok.. 1850’den sonra kazılardan çıkan tabletler ve yazılarının, dillerinin çözülmesiyle tanınmaya başladı Sumerliler. Evvela bilinen en eski kütüphane olan, Ninova’daki Asurbanipal Kütüphanesi bulunması yazının çözülmesine büyük etki etti. Metinlerin arasında çivi yazısıyla, başka bir dilde olduğu belli çevirileri vardı. Sonra Güney Mezopotamya’da kazılar başlayınca Sumer tabletleri çıktı, Nippur’da, bilhassa Lagaş’ta. O zaman anladılar ki yepyeni bir dil. Edebi eserler yaratmışlar. Ağızdan ağza gelen efsanelerini, destanlarını yazıya geçirmişler ki bugün bu konuların birçoğunun din kitapları ve halk söylenceleri yoluyla zamanımıza kadar geldiğini, din kitaplarına esin olduklarını öğreniyoruz. Tufan olayını da ilk olarak Sumerliler yazıyor diyorsunuz… Mezopotamya’da Tufan öyküleri 2000 yıl içinde üç ayrı zamanda, ikisi Akadca, biri Sumerce olarak yazılmış olarak bulundu. İlk okunan Tufan efsanesi DÖ 700 (Doğumdan Önce) yıllarına tarihlenen Asurbanipal Kütüphanesi’nden çıkmıştı. Aslında o, 12 tablet üzerine yazılmış Bilgameş/Gilgameş Destanının 11. tabletine eklenmiş bir öyküydü. DÖ 1200 yıllarında bir Babilli, Gilgameş’in ayrı ayrı yazılmış serüvenlerini bu tabletler üzerinde bir araya toplayarak uzun bir destan haline getirmişti. Tufan olayı da destanın sonuna eklenmiştir. Tabletlerin büyük kısmı kırık ve bozuk olduğundan tam okunamıyor. TEVRAT VE KURANDA TUFAN Tevrat ve Kurandaki Tufan yaklaşımlarına farklılıkları da okuyoruz iki ayrı bölümde. Tevrat’a göre kötülük artınca Tanrı insanları yarattığına pişman oluyor ve Tufan oluyor. Tevrat’ta iki hikâye var. Birinde 40 gün 40 gece sürüyor diyor, çıkmaları 150 gün. Fakat öbür kısımda bakıyorum tam bir sene diyor. Bir sene nasıl o geminin içinde kalıyorlar yani gemi Atlantik midir nedir? Kitaba da yazdım hayal ettikleri ölçüler çok mübalağalı. Kuran da, insanlar inanmadıkları için Allah bunu gönderdi diyor. Tufan diye bahsetmiyor, denizde boğduk, öldürdük diyor. Amaç, Nuh’un insanları Allah’ın birliğine inandırma uğraşısını göstermek, eğer inanmazlarsa, onlara da böyle bir felaket gelecek diye uyarmak. İLK NÜFUS KONTROLÜ! Eski Babil Turan Efsanesi Atrahasis’e gelirsek, DÖ 1700’lerde Akadca yazılmış.. Tanrılar insanları yapıyor. 600 yıl sonra nüfus patlıyor. Tanrılar bunu kontrol altına almak için önce bir hastalık gönderiyor. İnsanlar hastalıktan kırılıyor. Sonra 600 yıl daha geçiyor, nüfus yine çok artınca, Tanrılar Tufan’a karar veriyor ve bu kararı Bilgelik Tanrısı aracılığıyla Atrahasis’e bildiriyorlar. Tufan 7 gün, 7 gece sürüyor, şiddetinden Tanrılar bile korkuyor. Tanrılar, bununla da yetinmiyor ve durumu garantiye almak için Doğum Tanrıçası’na “kısır kadın yap” ve “Fazla çocuğu olanları öldürecek bir cin yap” diye buyuruyor. Burada bir nüfus kontrolü göndermesiyle karşılaşıyoruz. Başbakan Tayyip Erdoğan gibi üç çocuğa sıcak bakılmıyor yani… İŞÇİ TANRILAR… Atrahasis efsanesi “Tanrılar insanlar gibi iken” diye başlıyor… Efsaneye göre Tanrılar başlarda hayli ağır işçilik yapıyor.. Canları çıkıyor!.. (gülüyoruz) Tanrılar kanallar açıyorlar. Dicle Nehri’nin kıyısını temizliyorlar, evler yapıyorlar, ki Sumer inanışına göre, tanrılar bütün şehirleri hazırlayıp insanlara vermişlerdir. Hatta o kadar yoruluyorlar ki gidip baştanrıları, Enlil babaya gözyaşları içinde dert yanıyorlar. Ölümlülerin yaratılması fikri de böylece doğuyor. Evet tam da burada Türklerdeki Şamanlık izlerinin kökeniyle ilgili Atrahasis efsanesi aracılığıyla ortaya çıkardığınız bir bağlantıyı okuyoruz.. Davulların Ë Gamze AKDEMİR raştırmalarınızda dayandığınız konuları sorarak başlayalım isterim söyleşimize. 7 başlık altında incelemeyi uygun gördüm. Jeolojik verilerle başladım. Sonra arkeolojik buluntular, Asya yerel Tufan efsaneleri, destanlar, efsaneler, dil karşılaştırmaları ve yer adları üzerinde durdum. Öyle bağlantılar çıktı ki olağanüstü. Daha çok bağlantılar da çıkacaktır. Araştırmalarımda Sumerlilerin ana vatanının Orta Asya toprakları olduğu, dillerinin Türk diline olan büyük benzerliği, yazdıkları ve din kitaplarına dünyayı kapladığı şeklinde giren Tufan olayının da Orta Asya’daki su taşkınlarından kalan hatıralara dayandığını kanıtlamaya çalıştım. Bir Sumer misyonu; gelişim, ilerlemek… Neredeyse bildiğimiz her şey onlara dayanıyor … Her şey... En önemli buluşları dillerine göre bir yazı icat etmeleri tabi. Okullar açarak bu yazıyı her istediklerini yazacak şekilde geliştiriyorlar. Ve kolay bozulmayan kil üzerine geçirerek geleceğe kazıyorlar. Yazdıkları belgelerde günlük yaşantılarını, matematik, astronomi ve tıp da nasıl temel oluşturduklarını okuyoruz. BAĞLANTILAR… Matematikte onlu, altılı sistemi geliştirmişler, en karışık hesapları yapabilmişler. Güneş’in ve Ay’ın görünüşüne göre zamanı yıla, yılı aylara, ayları haftalara, haftaları günlere, günleri de saatlere bölmüşler. 5 gezegeni, burçları sapta A çalınması olayı... Çok önemlidir; Tanrı kanı ile çamurun karıştırılarak insan şekli verilmesi ve insan olması sırasında olanlar. Tanrı ruhunun insanla bütünleşmesi... Çamur yoğruluyor insan yapılıyor, bütün Tanrılar onun üzerine tükürüyorlar. Bu olurken de davul çalınıyor Şamanlar gibi. Samuel Noah Kramer, “Sumerlerin Kurnaz Tanrısı: Enki” adlı yapıtında şöyle yazar: “Davul ile Tanrı’nın etindeki ruh canlılarda onun işareti olarak bilinecek veya ilan edilecektir.” Bu anlatış da Şamanlığa çok yakındır. Toprağın Tanrı kanıyla karışıp insan olup canlanmasını, Anadolu’da toprağın bereketini anlatan bir sözde de buluruz; “Kan düşse, can çıkar”… ATATÜRK’ÜN TÜRK’Ü TARİFİ Kitabınızı Atatürk’ün Türk’ü tarifiyle bitiriyorsunuz. Burada da yineleyelim isterim: Olağanüstü bir insan olduğu, öngörüsünü tartışanların nasıl bir ahmaklık içinde olduğunun ispatı gibidir Atatürk’ün şu satırları, insan okudukça Türklüğünden daha çok gurur duyuyor: “Bu memleket dünyanın beklemediği, asla ümit etmediği bir müstesna mevcudiyetin yüksek tecellisine, yüksek sahne oldu. Bu sahne yedi bin senelik, en aşağı, bir Türk beşiğidir. Beşik tabiatın rüzgârlarıyla sallandı, beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından evvelâ korkar gibi oldu; sonra onlara alıştı; onları tabiatın babası tanıdı; onların oğlu oldu. Bir gün o tabiat çocuğu, tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu; Türk oldu. Türk budur. Yıldırımdır, kasırgadır, dünyayı aydınlatan güneştir.” ? gamzeakdemir@cumhuriyet.com.tr Sumerlilerde Tufan, Tufan’da Türkler/ Muazzez İlmiye Çığ/ Kaynak Yayınları/ 168 s. SAYFA 11 Muazzez İlmiye Çığ ve Gamze Akdemir... CUMHURİYET KİTAP SAYI 988