Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Okuduğum Kitaplar METİN CELÂL Zamanında Yazamadıklarım İyi bir okur yılda kaç kitap okuyabilir? iç sektirmeden haftada bir kitap okusanız 52 kitap ediyor. Sıkı bir okursanız, okumaya çokça zaman ayırabiliyorsanız bu sayıyı en fazla ikiye katlayabilirsiniz bu da 100 civarında kitap eder. Oysa her yıl 32.000 yeni kitap yayınlanıyor ve bunların en az altı bini kültür kitapları denilen inceleme, araştırma, sanat, edebiyat ve şiir kitapları. Onları görmek, tek tek elden geçirmek bile büyük zaman gerektirir. Hepsini okumak ise düşünülemez sanırım. Her okurun kendi ilgi alanlarına göre seçmeler yapması kaçınılmaz. Yaptığınız seçmeye göre kitaplar satın alıyor, okuma listenizi oluşturuyorsunuz. Ne kadar seçersem seçeyim, elersem eleyeyim okumak isteyip de bir türlü okuyamadığım kitaplar bekliyor raflarda. Çünkü her gün yenileri ekleniyor ve onlardan bazıları öne geçip kendini okutuyor. Kitaplar üzerine yazıyorsanız işiniz daha da zor. Haftada bir kez en az bir, en çok ikiüç kitaptan söz ediyorum. Araya yayıncılığın acil sorunlarıyla ilgili yazılar giriyor. Hakkında yazabildiğim kitap sayısı ancak 5060 adettir. Yazma hızım okuduğum kitapların hepsinin sözünü etmeye yetmiyor. Hep hakkında yazılması ertelenmiş kitaplar oluyor. Oysa kısaca da olsa sözünü etmek, okurlara duyurmak, naçizane görüşlerimi belirtmek istediğim ama yer ve zaman darlığından yazamadığım kitaplar var. Bu hafta onların bazılarından söz edeceğim. “HASRETLE” Yılbaşında, Nâzım Hikmet’in eşi Vera’yla Moskova’da yaşadığı evi de canlandıran, ama esas önemlisi Vera Tulyakova Hikmet’in arşivinden çıkan yazılı belgelerin, fotoğrafların yer aldığı Yapı Kredi İstanbul Beyoğlu Kültür Merkezi’ndeki sergi büyük bir heyecan ve ilgi yaratmıştı. Yapı Kredi Yayınları “Şehrime ulaşamadan bitirirken yolumu…” adlı serginin güzel bir katalogunu da yayınlaSAYFA 12 H Nâzım Hikmet ile Vera... yarak kalıcılaştırdı. Bu sergiyi hazırlayan M. Melih Güneş, Vera Tulyokova Hikmet Arşivi’nde ve Rusya Edebiyat ve Sanat Devlet Arşivi’nde korunan Nâzım Hikmet belgelerini araştırırken rastladığı ve daha önce yayınlanmamış mektupları “Hasretle” adıyla derlemiş (Yapı Kredi Yay. Şubat 2008). Kitap Nâzım Hikmet’in gönderdiği, ona gelen ve şairin ölümünden sonra eşi Vera’ya yollanılan taziye mektuplarından oluşuyor. Bu kitabı okurken aklıma şu soru takıldı; Kuşkusuz, Türk şirinin kurucularından olan büyük şair Nâzım Hikmet hakkında bulunan her belge önemlidir, saklanmayı ve derlenmeyi gerektirir, ama kitap halinde yayınlanmalı mı? Bir biyografi çalışmasında yararlı ipuçları verebilecek olan bu mektupların yayınlanması şair hakkında bildiklerimize yeni ne ekliyor? SENSİZ HER ŞEY RENKSİZ 2007’nin son aylarında Türkiye’de yapılmış en kapsamlı sergi olan ‘Abidin Dino: Bir Dünya’ ile aynı günlerde Can Yayınları bir dizi Abidin Dino kitabı yayınladı. Sinan, Kısa Hayat Öyküm, Yedi Tepe Öyküleri ve Sensiz Her Şey Renksiz’di (Can Yay. Kasım 2007) bu kitaplar. Böylelikle Dino’nun yazınsal etkinliği resim etkinliği ile eşzamanlı olarak okurlara sunulmuş oldu. Ama okura da önemli bir zorluk doğurdu, bir hamlede tüm kitapları okuyamayacağımız için üzülerek de olsa içlerinden birini seçmek durumunda kaldık. Keşke Can Yayınları bu diziyi yıl içine yaysaydı, o zaman hem hepsini okuyacak, hem de haklarında yazacak zamanımız olurdu. Ben bu kitaplardan, Sensiz Her Şey Renksiz’i okudum. Sensiz Her Şey Renksiz’de Güzin ve Abidin Dino’nun 195273 yılları arasındaki mektuplaşmaları yer alıyor. Kitabın girişinde Ferit Edgü’nün de belirttiği gibi Abidin Dino özel hayatından söz etmeyi sevmeyen biri. Sanatıyla anılmak istiyor. Oysa, çok renkli ve hareketli bir hayatı olduğunu hissediyoruz. Sırf sanat, edebiyat açısından değil, Türkiye’nin sol siyasi geçmişi açısından da önemli bir kişi Abidin Dino. Birçok önemli olayda rol almış ya da tanıklık etmiş. Kitapta “Birbirini seven, birbirine âşık iki insanın arasındaki özel mektuplar”ı okumakla kalmıyorsunuz, onlarla beraber aydın sorumluluğuyla yaşamanın ne olduğunu da görüyorsunuz. Kitabın sonundaki Üç Yaz başlıklı Dino’ların 40 yıl sonra Türkiye’ye dönüşünü, buradaki ilk izlenimlerini aktaran bölüm de dikkate değer. SEYAHAT İNTİBALARI Cumhuriyet’in ilanından sonra, 1926’da, hem yeni Türkiye’yi hem de ihraç ürünlerini Avrupa’ya tanıtmak amacıyla üç ay sürecek gezici bir sergi düzenlenmiş. Karadeniz gemisinde düzenlenen sergi için iş adamlarının yanı sıra çok sayıda aydın ve sanatçı da görevlendirilip geziye katılmış. Gemi 12 Avrupa ülkesinin 16 önemli limanına uğramış. Bu geziye katılan yazarlar nedense bu üç aylık gezinin izlenimlerini yazıya dökmemişler. Tek istisna Celal Esat Arseven’in Seyahat İntibaları (Kitabevi 2008) olmuş. “Seyyar Sergi ile” üst başlığını taşıyan ve ilk baskısı 1928’de yapılan kitapta Arseven de sergiden, yapılanların amacından, alınan sonuçlardan söz etmiyor. Sanki gemiyle Avrupa seyahatine çıkmışcasına ilginç bulduğu yerlerden, ayrıntılardan gözlemlerden söz ediyor. Edebi Celal Esat Arseven yanıyla dikkati çekiyor. Kitabı yayına hazırlayan N. Ahmet Özalp, seyyar serginin sıradan haberler dışında basında da yer almadığını belirtiyor. Seyyar Sergi hakkında en ayrıntılı yazı olan Ali Suad’ın “Seyyar Sergimiz Hakkında” başlıklı yazısını kitabın sonuna eklemiş ve bir anlamda Arseven’in eserini bütünlemiş. Kitabı okuduktan sonra insan Seyyar Sergi’yi ve gemide üç ay boyunca yaşananları daha çok merak ediyor. YOZGAT VAR YOZGATLI YOK Abbas Sayar, sessiz ve derinden giden yazarlardandı. Bunun en önemli nedeni edebiyatın başkenti İstanbul’da değil de Yozgat’ta yaşaması olabilir. Yozgat’ın az sayıda ama hepsi de önemli yazarlarının ilk sıralarda gelenlerindendir. İlk romanı Yılkı Atı, onu izleyen Çelo ve Can Şenliği 70’li yıllarda büyük ilgi toplamış, ödüller kazanmış, Türk edebiyatının önemli eserleri arasında yer almıştır. Sayar’ın yazarlığının yanında gazeteciliği de var. 44 yıl Yozgat’ta kendi gazetesi Bozok’u yayınlamış. Yozgat’ı sevmiş, daha iyi ve güzel olması için çalışmış, öneriler geliştirmiş ve bunları yılmadan yazmış. Yozgat, hakkında pek az yazılmış bir şehir. Ankara’nın hemen yanında ama her zaman uzakta bir Anadolu şehri… Yozgat Var Yozgatlı Yok’da (Ötüken 2007) Abbas Sayar’ın 1930’lardan 80’lere uzanan bir zaman diliminde Yozgat’ın yaşadığı değişimi gözlemlediği, tatlı Abbas Sayar dille, anılarla süsleyerek anlattığı gazete yazıları yer alıyor. Sıcak, sevecen bir anlatımı var. Yozgatlıları, onların anılarını, şehrin üzerindeki etkilerini anlatarak Yozgat’ın bir tablosunu oluşturuyor. Yozgat’ın gelişmeden kalmasının en önemli nedenlerinden birinin Yozgatlı duyarlılığı olduğunu anlıyoruz. “Âlem yıkılıyor, Yozgatlı kendi kozasında sıkışmış kulakları tıkılı halde olup bitene karşı tam bir atalet içerisinde yaşamaya devam ediyor”. Sayar, bu duyarlılığın oluşmasının nedenlerine de değiniyor yazılarında. Yazıları oğlu Ahmet Güner Sayar derlemiş. Umarız umduğu gibi kitap Yozgatlılara ulaşmıştır ve ruhlarında, kalemlerinde kıpırdanma yaratmıştır. UNUTULMUŞ SOSYALİST: ESAT ADİL Esat Adil Müstecaplıoğlu, Türkiye Sosyalist hareketinin önemli adlarındandır. Tarih okumalarında birçok yerde adına rastlarsınız ama kimliği, hayatı, yaptıkları hakkında pek fazla bilgi yoktur. Çocuk yaşta Kuvayı Milliye Hareketi içinde yer almış, Ankara Hukuk’un ilk mezunlarından bir aydın olarak Cumhuriyet’in hukuk sisteminin önemli mevkilerinde bulunmuş. Doktora yapmak için gittiği Belçika’da II. Enternasyonel’in fikirlerinden etkilenmiş. Sol muhalif çizgide siyaset yapmış. Gazeteler yayınlamış. 1946’da Yasadışı Türkiye Komünist Partisi’nin legale çıkan kolu olarak görülen Türkiye Sosyalist Partisi’ni kurmuş. Sansaryan Han’ında, Harbiye’de hapis yatmış. Çıkınca tekrar partisini kurmuş… Emin Karaca, Unutulmuş Sosyalist: Esat Adil’de (Belge yay. Şubat 2008) hem bu önemli sosyalistin hayat hikâyesini gün yüzüne çıkartıyor, hem de onun gazetelerde yazdığı yazıları bir araya getirerek düşünsel mücadelesini de hayat hikâyesi ile birlikte izlememizi sağlıyor. 414 sayfalık bir kitap. Biraz ham görünse de ilk adım olarak önemli. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 963 GüzinAbidin Dino