Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OKURLARA Ergun Çağatay ve Doğan Kuban imzalı Türkçe Konuşanlar, bilmediğimiz bizi, derin araştırmalar sonucunda titizlikle ayrıntılanan tarihi arka planıyla bize anlatan dev bir kaynak. Türk dünyasında değişmeyen ortak paydanın, süregelen tek kimlik kanıtının Türkçe olduğunun anlatıldığı kitapta, biz Türklerin neden kimlik ve dil bilincimizi koruyamadığımız sorgulanıyor. Önceleri Çarlık Rusyası ve sonraları Sovyet yöneticilerinin ve şimdilerde de ABD’nin ‘Türk dünyasının birleşme’ kaygısı ve bunun sonucunda aldıkları ‘önlemler’ tarih ve günümüz bağlamında gözler önüne seriliyor. Türklerin Arap etkisine girmesinin sonuçları, din olgusunun o ‘dönüştüren’ gücü de satırlar arasında. Ergun Çağatay’la Gamze Akdemir konuştu, Doğan Kuban da bir yazıyla söyleşiye katıldı. Medeniyetin Aynaları başlığı, Kadıköy’de Olimpiyat adlı meyhanedeki garsona ait. Sel Yayıncılık’ın yayımladığı ve Kadıköy Belediyesi Sağlık ve Sosyal Araştırma Vakfı, Fenerbahçe Gönüllüleri, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın ortaklaşa düzenlediği, kitapla aynı adı taşıyan “Kadın Öykülerinde İstanbul” panelinin sonrasında, bu projenin katılımcı öykü yazarlarıyla gittiğimiz meyhanede söyleşi kararı aldığımız sırada, masaya servis yapan garsonun kendiliğinden sarf ettiği cümleydi bu. Evet, onlar medeniyetin aynaları ve bu aynadan bizlere kimileyin acılar yansıtıyorlar, kimileyin neşe, kimileyin de keder. Aynanın sabit tarafında da kocaman bir İstanbul yer alıyor ve tüm bunlara olduğu yerden tanıklık ediyor. Söyleşimizde soruları öncelikle projenin ortak sahipleri Hande Öğüt ve Nermin Mollaoğlu’na, sonra da yazarlarımıza yönelttik. Bol kitaplı günler... ‘Hayrettin Karaca Kitabı’: Erozyon Dede Erozyon Dede’nin yaşam dersi Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Nehir Söyleşi dizisinden çıkardığı yapıtlara bir yenisini daha ekledi: Hayrettin Karaca Kitabı. TEMA Vakfı bünyesinde yürüttüğü örnek çalışmalarla tanınan Hayrettin Karaca, az bilinen veya hiç bilinmeyen yönlerini anlatıyor yanıtlarında. Söyleşiyi gerçekleştiren Şengün Kılıç Hristidis, kitaba yazdığı önsözde, “2006 yılı Ağustos ayında Hayrettin Karaca ile söyleşilerimize başladığımda bu kadar şaşıracağımı düşünmemiştim. (...) Geçen bir buçuk yılda düşündüğümden çok farklı bir Hayrettin Karaca tanıdım; 87 yaşında, hâlâ hayatı sorgulayan, yeninin peşinde, zaman zaman ürkütücü derecede tutkulu genç biriydi yeni tanıdığım Karaca” diyor. Ë Abdullah TEKİN ürkiye Erozyonla Mücadele ve Ağaçlandırma Vakfı’nın (TEMA) kurucularından olan Hayrettin Karaca, kendi tekstil fabrikasında ürettiği ürünleri yurtdışı pazarlara gönderen bir sanayici iken, bütün işlerini bırakır ve Türkiye’yi karış karış dolaşmaya başlar. Amacı, ülkeyi verimli bir toprak tabakasıyla örtme ve yeşille donatmaya yöneliktir. Yurt gezisini tamamladıktan sonra Yalova’da bir “arboretum” –ağaç türü zenginliği, ağaç cenneti oluşturan Karaca, 1992 yılında Nihat Gökyiğit’le birlikte TEMA Vakfı’nı kurar. Karaca bu yeni yaşam biçimini, yeni dönemi şöyle anlatır: “Nasıl anlatsam ki, artık karar vermişim o hayatı kapatmaya. O defteri kapatmıştım ve benim için bitmişti artık. Artık özgür hissediyordum, ipini koparmış deli dana gibi çayıra, bayıra, sahaya salmıştım kendimi ve çok da mutluydum. Hele erozyonla tanıştıktan sonra, hani derler ya neredeyse akraba olduk diye, artık zamanımı sadece bu işlerle ilgili faaliyetlere ayırmak istiyordum.” (s. 219) Karaca kendisinin de belirttiği gibi erozyon sorunlarıyla mücadeleye başlar. Çoğu kez heyelanla karıştırılan erozyon nedir? Erozyon toprağın aşınıp taşınması anlamına gelir. Toprak kayması anlamındaki heyelandan farklıdır. Peki aşınıp taşınan toprak hangi topraktır? Yüzeyde bulunan en değerli topraktır. Yağmurların, rüzgârın ve bilgisizliğin neden olduğu bu toprak nehirlere, göllere ve denizlere akıp gitmektedir. Birçok baraj gölünün dolması bu yüzdendir. Toprağın nasıl aşındığına T gelince: Toprak rüzgârla, yağmurla ve bilgisizlikle aşınır. Eğer orman dokusu yok edilir ağaçlar kesilirse, toprak tutunduğu yerden akıp gidebilir. Tarlalar yatay değil de dikey sürülürse yağmur toprağı alıp gidebilir. Dikkatsiz, hesapsız fizibilite yapmadan yol yapım çalışmaları gerçekleştirilirse toprak aşınıp taşınabilir. Nitekim bunun en seçkin örnekleri Doğu Karadeniz’de sergilenmektedir. Erozyon Türkiye’nin en ciddi sorunlarından biridir. Çünkü bereketli topraklar yok olup gidiyor. Pirinç sıkıntısı yerini di ğer ürünlere de bırakacaktır. Antalya ovasında çeltik üretimi söz konusu iken bu topraklar bina yapımı nedeniyle ortadan kaldırıldı. Ülkeyi yönetenler toprak ve erozyon sorunlarıyla ilgilenmek bir yana üstüne üstlük bir de nüfusu artırma peşindedirler. Bunlar sağlıklı bir düşüncenin ürünü olamaz kuşkusuz. Hayrettin Karaca bu olumsuz tabloyu görüp saptayanlardan ve çare arayanlardan biri. Bu noktada bir kahraman, bir yurtsever. Kahramanlık sadece vatanı uğruna ölmek anlamına gelmez. Aynı zamanda vatan topraklarına sahip olmak anlamına da gelir. 1992 Yılında kurulduğunu söylediğimiz TEMA Vakfı’nın simgesi meşe yaprağıdır. Aslında Hayrettin Karaca’ya bakarak bu yaşlı çınarı dikkate alıp çınar yaprağı oluşturmak daha anımsatıcı ve anlamlı olurdu ama gelin görün ki meşe erozyon için çok önem taşıyan bir ağaç. Bir defa meşe toprağın akışını durdurma konusunda, tutma işlevi yapan bir ağaç. 18 türü olan ve Anadolu’nun her bölgesinde yetişmeye uygun bir tabiatı olan ağaçlardan biri. Meyvesi palamut ve yaprakları hayvanlar için çok iyi bir yiyecek. Yaprakları yense ve dalları kesilse de tekrar yeniden kendini üretebilen bir ağaç. İyi bir yakacak, iyi bir mobilya malzemesi. Yukarıda da belirttiğimiz gibi iyi bir tutucu ve toprağı durdurmada etkin bir güç. UNUTULMAYACAK ÇABALAR İşte bu ağacın Anadolu topraklarında yaygın bir şekilde gözlenmesi noktasında Hayrettin Karaca’nın unutulmayacak çabaları gözlendi. Hayrettin Karaca yıllardan beri “bu gidişle Türkiye çöl olacak” şeklinde bir uyarıda bulunuyor. Bu çok önemli ve gerçek boyutları olan bir çağrı ve yakarıdır. Ne ki toz duman ortamında bu çağrı, bu acil uyarı fazla dikkate alınmıyor. Sonuçta pirinç ve buğday konularındaki olumsuz tablo insanları düşünceye yöneltti. Ülkesinin geleceğinden sorumlu her yurttaş bu kitabı okumalı ve Karaca’nın yaşamını örnek almalıdır. Vatan için ölmek –yeri geldiğinde seve seve yapılacak bir edimdir, ancak vatan toprakları yağmalanırken, satılırken susmak yerine bu olumsuzluklara karşı çıkmak da yurtseverliktir. Karaca kitap için son sözlerini şöyle yansıtır: “Çok ödüller aldım, ama en büyük ödülüm iki tanedir. Bunlardan biri, 2500 metre yükseklikte bir dağda, bir çocuğun beni gösterip, arkadaşlarına ‘koşun koşun, Erozyon Dede gelmiş’ demesidir. Diğeri ise, bir kula nasip olmuş en büyük ödüldür, daha büyük bir ödül olacağına inanmıyorum; bu ödül de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmamdır. Her ödülün kişiye verdiği bir sorumluluk vardır. Ben bu sorumluluk altında yaşıyorum. Zaten beni göreve çağıran da budur.” (s. 466) Sayın Hayrettin Karaca’ya uzun ömürler dilerken bu sorumluluğun herkes tarafından duyumsandığı ve o doğrultuda göreve yönelenlerin çok olduğu bir Türkiye dileyelim. ? “Hayrettin Karaca Kitabı”: Erozyon Dede/ Söyleşi: Şengün Kılıç Hristidis/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 488 s. TURHAN GÜNAY eposta: turhangunay@cumhuriyet.com.tr cumkitap@cumhuriyet.com.tr Hayrettin Karaca İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk?Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız?Yayın Yönetmeni: Turhan Günay? Sorumlu Müdür: Güray Öz?Görsel Yönetmen: Dilek Akıskalı?Yayımlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş.?İdare Merkezi: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sok. No: 2, 34381 Şişli İstanbul, Tel: 0 (212) 343 72 74 (20 hat) Faks: 0(212) 343 72 64?Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri, Hoşdere Yolu, 34850 Esenyurt İSTANBUL.?Cumhuriyet Reklam: Genel Müdür: Özlem Ayden/ Reklam Müdürü: Eylem Çevik?Tel: 0 (212) 25198 74750 (212) 343 72 74?Yerel süreli yayın?Cumhuriyet gazetesinin ücretsiz ekidir. CUMHURİYET KİTAP SAYI 951 SAYFA 3