27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Marina Benjamin’den ‘Bağdatlı Bir Yahudi Ailesinin Hikâyesi’... ‘Tarihim silinmişse, tekrar yazacağım’ ren Osmanlı hâkimiyeti sona erecektir. ajanları yeraltı örgütlenmelerini güçlenİngilizler, Müslüman Araplara savaşı dirirler. Doğu Yahudileri aşağı görülkazanmaları halinde kendi krallıklarını düklerini ve cennet olarak vaat edilen kurma ve özgürlüklerini geri alma sözü topraklara aslında çiftçi ve asker ihtiyacı verirler. Savaştan sonra İngilizler ekoiçin çağrıldıklarını çok sonradan öğrenenomiyi düzeltir, Yahudiler hallerinden ceklerdir. İkna olmaları çok uzun sürer. memnundur ama Şiiler İslami devlet, Siyasete uzak, sadece işlerini düşünen esKürtler bağımsızlık ve entelektüel keki kuşak yerine, politize olması çok daha sim Türk egemenliğine geri dönmek iskolay olan yeni kuşak üzerine çalışılır ve temektedir. Elbette Irak artık bir “manİsrail’i birlikte kurma düşüne pek çok da” durumundadır ve halkının isteklerigenç Yahudi ortak edilir. ni İngiltere’ye danışmadan yerine getiBu dönemde Regina’nın erkek karrememektedir. deşlerinden Solomon Siyonizm’i seçerBu sırada Regina büyür ve kendinden ken, Nesim Iraklı kalmayı ve Arapları çok yaşlı ama zengin bir tüccar olan Elakardeşi olarak görmeyi seçer. 1948’de zar ile evlenir. 192030 arası İngiliz külİsrail devleti kurulur. Ve Siyonizm cezatürü ve Arap kültüründen mutasyona sı idam olan devlet suçu olarak ilan ediuğramış bir kültür çıkar ortaya. Halkın lir. Pek çok kişi tutuklanır ama bir kişi kafası karışmaya ve cepheler oluşmaya idam edilir. Diğer taraftan 800 bin başlar. 1932’de, görünürde tamamıyla Arap, Filistin’deki topraklarından olup bağımsızlığına kavuşan Irak’ta İngilizler, Irak’a yerleşmeye çalışırken, Iraklı Yakaynaklardan ellerini çekmeye bir türlü hudiler de İsrail zaferi uğruna büyük yanaşmazlar. Bu tarihten sonra Siyonistbedeller ödeyecekleri bir döneme girler ve Arap milliyetçileri birbirlerini öldiklerini fark ederler. Irak hükümeti, dürmek için sürekli tetikte olacaklar ve böyle büyük bir göçü karşılamak için iç savaş hiç bitmeyecektir. Kral yükselyaşamı azınlıklara zehir edecektir. mekte olan Arap milliyetçiliğini özetler bir konuşma yapar: “Önce Arap sonra Müslümanız.” Arap milliyetçileri bir taraftan emperyalizm karşıtı fikirleri savunurken bir taraftan da sınırsız bir ulus amacında birleşirler. Fakat Siyonistler toprak istemektedirler ve bu da tanrının krallığı Filistin’dir. Suriyeli Araplar da kendile1 rini Filistinli olarak tanımlamaya ve bağımsızlık istemeye başlarlar. Bu iki kamp arasında kalan Yahudiler kendilerini öncelikle Iraklı olarak gördükleri için Siyonizme ilgi duymazlar, fakat sonrasında yaşayacakları fikirlerini değiştirecektir. Yahudilerin çoğu şuna inanır: Ülkeler zor durumda kaldıklarında Yahudilerin zenginliklerine göz dikerler 3 ve bir şekilde ellerinden alırlar. Irak da bir süre 1 Yeni evli Regina ve Elazar, yıl 1928 ve yer Dicle kıyıları. 2 1931’de sonra bu yargıyı doğrula çekilen bu fotoğrafta Laura Kadoorie Okulunun eski öğrencilere yacak pek çok kuralı uy görülüyor. 3 Benjamin ailesinin çöl cennetindeki son günleri. gulamaya koyacaktır. 1949’da sıkıyönetim kalkınca Iraklı ŞİDDET SOKAKLARDA... Yahudilerin göçleri de başlar, uçaklarla Siyonist programların da olayları bileİsrail’e taşınırlar ama yanlarında bir bamesiyle Bağdat’ta da kısa bir süre içinde vul giysiden başka hiçbir şey götürmeleYahudi çarşıları yağmalanmaya başlar, rine izin verilmez, vatandaşlıktan da çışiddet sokaklardadır artık. Karşılıklı olakarılmaktadırlar. Bu sırada bombalama rak Araplar Filistin’den, Yahudiler olayları devam eder ve pek çok Yahudi Irak’tan kovulmaktadır. Yahudilere pek hiç istemeseler de korkudan artlarına çok kısıtlama getirilir: Toprak satmaları, bakmadan ülkelerinden kaçarlar. 1952 ticaret yapmaları engellenir. 1940’lar tam yılına gelindiğinde ülkede sadece 6 bin anlamıyla bir savaş ortamıdır, pek çok Yahudi kalmıştır. Benjamin’e göre bu Yahudi öldürülür, İngilizler yine sahnebir mübadele değil etnik temizliktir. O dedir. Yahudiler bu katliamlara Farhud yıllarda Regina da iki kızı ve bir oğluyla adını verirler ve o günlerden sonra Iraklı Hindistan’a, oradan da İngiltere’ye iltica olmayı savunan pek çok Yahudi, yalnız eder ve bir daha hiç ülkesine dönmez. olduklarını ve bir ülkeleri olmadığını kaMarina Benjamin son kalan Yahudilerbullenirler. le konuşmak için 2004 yılında Bağdat’a Elbette böyle bir ortamda MOSSAD gittiğinde beklemediği gerçeklerle yüzleşir: Saddam’ın ülkenin güvenliğini sağladığını ve Yahudileri koruduğunu söyleyenlerden, yüksek eğitim almalarına rağmen ülkeden kaçmayı bir türlü başaramayanlara kadar pek çok farklı hikâyeyle karşılaşır. Amerikalıların şehre yaptıklarına tanık olur, İsrail’in Arap kardeşlerini eğitilmesi gereken yoz, geri kalmış, özürlü oğullar olarak gördüğünü fark eder. Ülkede kalan tek sinagogda yapılan son düğünün 1984 yılında olduğunu öğrenir. KİŞİSEL BİR TARİH Babil Yahudilerinin artık yük olan mirası tamamen silinmiş ve sadece 12 Yahudi kalmıştır koca ülkede. Bunları görünce son söz olarak diasporada yaşayabildiği için minnettar olduğunu söyler yazar. “Bağdatlı Bir Yahudi Ailesinin Hikâyesi” öncelikli olarak farklı bir oryantalist bakış açısından Osmanlılığın, Müslümanlığın, Araplığın ve Mezopotamya coğrafyasının okumasını yaptığından ilginç. Sonrasında kurmacanın yardımcı olacağı ön bilgisiyle yazılmış bir ailenin hikâyesinden ve aslında ağırlıklı olan tarihsel gerçeklerden (elbette yanlı yorumlar var ve fakat bu yorumlar kendini kolayca belli ettiğinden rahatsız edici bir özelliği yok) oluştuğu için oldukça inandırıcı. Anlatılan acıklı bir soykırım öyküsü değil, tarihi anlatmak, yeniden yazmak ve yeni nesle bırakmak amacıyla araç olarak kullanılmış kişisel bir tarih. Benjamin zaman zaman aile tarihinin ayrıntılarına (bir İngiliz 2 için ilginç ama bize oldukça tanıdık gelenler de dahil) fazla girse de ve 2004 yılındaki son Yahudilerin öykülerini hızlı geçip daha iyi kullanma şansını kısmen kaçırsa da, 20. yüzyılın bir ırkı nasıl sildiğini ve asimile ettiğini başarılı ve mesafeli bir biçimde anlatıyor. Batı basını kitabı övgülere boğarken; eğlenceli, egzotik bir yolculuk, büyük tehlikelerden geçmiş bir yazar gibi tanımlar kullanmış. Bunların hiçbirine katılmıyorum: Anlatılanlar ne eğlenceli, ne egzotik bir yolculuk ne de yazar büyük tehlikelerden dem vurarak ajitatif bir üsluba sığınıyor. Benjamin dünya tarihini kıyamet alametleri üzerinden okuyan “Living at the End of the World” ve insanın uzaya dair kurduğu hayalleri irdeleyen “Rocket Dreams” gibi iki bilimkurgu romanı yazdıktan sonra aslında bir şekilde hepimizi böylesine uzaklara kaçırtan, uzaya ya da hayali evrenlere sığınmamıza neden olan kişisel travmalarımızı, ülkemizin, coğrafyamızın ya da ırklarımızın ayıplarını görmek için kendini zorlamış ve iyi kötü yanlarıyla kendi tarihini hiçbir ülkenin veremediği özgürlüğü veren edebiyat ülkesinin içinden yazmış. ? Bağdatlı Bir Yahudi Ailesinin Hikâyesi/ Marine Benjamin/ Çeviren: Okşan Aytolu/ Profil Yayıncılık/ 326 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 951 Marina Benjamin, 2004 yılında, savaşın ortasındaki Bağdat’a gitmeye karar verir. Her ne kadar Doğu köklerine sahip olsa da Batı’da büyümüş biri olarak zihnindeki oryantalist Doğu temrinleriyle yola çıkar. Fakat hayali coğrafya, tanıklıklarıyla yerle bir olur: 1. Dünya Savaşı sonrasında ve 2000’lerde Irak’ı yeniden inşa edeceklerini, egemenlik ve demokrasi getireceklerini söyleyen İngilizler ve sonrasında Amerikalılar, “Bağdat’ı moloz yığınına çevirmişlerdir”. Bu coğrafyadaki Yahudi mirası tamamen kaybolmuştur. Eskiden zenginlik içinde parlayan Raşid Caddesi bambaşka bir kimliğe bürünmüştür. 2700 yıllık Yahudi mirasını sadece 22 Iraklı taşımaya çalışmaktadır. Ë Senem KALE ğer benim tarihim silinmişse, ben onu tekrar yazacağım.” Yıllarca kökleriyle ilişki kurmayı reddederek bir İngiliz gibi büyüyen gazeteciyazar Marina Benjamin anne olduktan sonra çocuğuna bırakacağı tarihi ve kültürel bir mirası olmadığını fark eder. Yüzyıllar Irak’ta yaşayan Yahudilerin tarihini tamamıyla unutturmuştur. Durum böyle ise o da kendi tarihini kendisi tekrar yazacaktır. Kitap, Marina’nın anneannesi Regina’nın 1905’teki doğumuyla başlar, o yılların Bağdat’ı Osmanlı’nın gönderdiği paralarını kötü yönetimden dolayı kolaylıkla ceplerine indirebilen valilerin şehridir. Yahudiler şehrin nüfusunun üçte birine eşittirler ve zenginlikleri, çalışkanlıkları, eğitimli genç nüfusuyla mutlu bir hayatları vardır. Türkler Yahudilerin paralarını kendilerinin yönetmesine izin verdikleri için okullarını, hastanelerini ve diğer kurumlarını kendileri inşa etmekte ve yönetmektedirler. Osmanlı II. Meşrutiyet’i yaşarken Iraklı Yahudiler ilk ve son defa diğerleriyle eşit haklara ulaşırlar. 1913 yılında Regina, Batılı bir eğitim veren ve ne yazık ki iki yıl sonra kapanacak olan Laura Kadoori Kız Okulu’na başlar. Bir yıl sonra savaş başlayacak ve 300 yıldır sü “E SAYFA 16
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle