19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Gaston Bachelard... Akılüstücü filozofşair Başlangıcından bu yana bilimle yakından ilgili olan Fransız felsefesinde epistemoloji terimi, genel kullanımının tersine, bilgi teorisini değil, bilim felsefesini, hatta bilime dayalı bir felsefe anlayışını ifade eder. Terimin bu anlama gelmesinde ve Fransız tarzı epistemolojinin gelişmesinde G. Bachelard’ın önemli bir yeri vardır. 1930’lu yıllarda, Sorbonne’da, her şeyden çok bilim tarihi ve felsefesiyle uğraşmaya kendini adayan bir ekibin üyesi olan Bachelard, Fransız epistemolojisinin yöntem ve kavramlarının şekillenmesinde belirleyici rol oynayacak; G. Canguilhem, L. Althusser ve M. Foucault gibi filozoflar için önemli bir referans olarak kalacaktır. Bachelard’ı özel bir filozof kılan yanlardan biri de, bilim felsefesini edebiyat eleştirisiyle kendine özgü biçimde birleştirmesidir. ampulü bilimsel düşüncenin yarattığı bir nesnedir. PEDAGOJİ OLARAK BİLİM FELSEFESİ Fransız filozof sıradan bilgi ile bilimsel bilgi arasında sürekliliği reddettiği gibi, bilimsel bilginin tarihte ilerleyişinde de önceliği sürekliliğe değil kopuşa verir; bilimsel bilginin motoru, daha önceki her türlü bilgiden ve tasavvurdan kopuştur. Ancak kopuş kavramı, naif ampirizmde olduğu gibi, gözlemci ya da bilim adamını bir tabula rasa olarak varsaymaz; tersine, bilim adamı kendisini kuşatan, donatan bütün bilgilerden kuşku duymalıdır; araştırmasını hazır cevapların değil, soruların yönetimine verdiği ölçüde özgürleşir. Epistemoloğun görevi de, Bachelard’a göre, bilim tarihi üstünde çalışarak, geleneğin, genel kültürün, eğitimin ve şiirde anlatımını bulan insanlığın evrene ait hayallerinin bilim adamının ufkunu kaplayarak, bilimin ilerlemesini nasıl engellediğini göstermektir; böylece epistemoloji, nesnesi bilim tarihi olan bir pedagoji olarak tanımlanır. Bu aşamadan sonra Bachelard’ın çabası, bir yandan, bilimin ilerlemesini engelleyen irrasyonel tutumlar diye tanımladığı epistemolojik engellerin bir dökümünü yapmaya yönelir. Bilimsel Aklın Oluşumu’nda (1938) ilk aşılması gereken engel, “kanı”dır: “Bilim” der filozof, “ilkece olduğu gibi tamamlanma ihtiyacında da, kanı ile karşıtlık içindedir.” Çünkü kanı düşünmez, olsa olsa bir ihtiyacın ifadesidir ve böyle olunca da nesneleri tanımayı engeller, kanı bir cevaptır; oysa bilim sorudur, önemli olan da soruyu doğru sormak, doğru soruları ortaya atmaktır. “Bilimsel ruh” diye devam eder Bachelard, “anlamadığımız sorular, apaçık ifade edemeyeceğimiz sorular üstüne kanı sahibi olmayı yasaklar bize.” BİLİMİN ÖNÜNDEKİ BİR ENGEL: OKUL Bir yandan da bu epistemolojik engelleri örneklemeye ve analiz etmeye yönelir: Epistemolojik yapıtları bilim tarihinde nesneye ilişkin tasavvurdaki değişmelerin yol açtığı ilerlemelere örneklerle dolu olduğu halde, okullarda verilen bilim eğitiminin yol açtığı donuk bilim anlayışının, genel kültür halini alan bilimsel bilgilerin yenilerinin anlaşılmasını engelleyişi üzerinde ayrıca durmak gerektiğini görür. “Bir kez okulda öğrenmiş olmak” diyor filozof, “yeniden öğrenme konusundaki gönülsüzlüğün bahanesidir çoğunlukla.” Bu entelektüel tembellik gerek yeni bilgilere açık olmayı engellemesiyle, gerekse yeni bilgilerin eskilere referansla, onların gölgesinde alımlanmasına yol açmasıyla bilimsel gelişmeyi aksatır. Okulda öğrendiğimiz ¥ Ë Savaş KILIÇ EPİSTOMOLOJİK KOPUŞ achelard’ın epistemolojiye kazandırdığı en önemli kavram, kopuştur. Filozof epistemolojik kopuş kavramını en temel noktada tartışmaya başlar: İnsan bilgisiyle hayvan bilgisi arasında bir süreklilik mi yoksa kopuş mu vardır? Bunun için filozof, Uygulamalı Rasyonalizm’de (1949), Meyerson’un sahibinin attığı eti havada yakalayan köpek örneğine döner: Meyerson, köpeğin “bu cismin yörüngesi”ni önceden bildiğini ve hayvanın bilgisinin ilkel insanınkinden farklı olmadığını savunur. Bachelard ise, bu görüşe karşı çıkarken bilimsel bilgi kavramına ağırlık verir: Ona göre, ne sahibinin ne de köpeğin “bilgisi” bilimsel bilgidir; çünkü burada söz konusu olan bilimsel bilgi (mekanik), Meyerson’un B sandığı gibi dolaysız eylem alanına ait değildir. “Yaşanmış hareket pekâlâ insanla köpek arasında bir süreklilik kurabilir” der Bachelard, “ama düşünülen hareketin mantığını bize mekanik bilimi verir ve hayvan zekâsıyla rasyonel zekâ arasındaki her türlü sürekliliği ortadan kaldırır. Hesap sözcüğünü hem eti havada kapan köpeğin davranışı hem de mermisini gönderen bir topçunun yöntemsel önlemlerini nitelemek için kullanamayız.” Dolayısıyla yalnızca hayvanın “bilgi”siyle değil, insanın gündelik bilgisiyle bilimsel bilgi arasında da bir kopuş vardır. Bilimsel bilginin gündelik bilgiden epistemolojik kopuşunu açmak için Bachelard, ikincinin ampirik niteliğinin karşısına ilkinin rasyonelliğini çıkarır: bilim, doğada bulunmayan, kendi yarattığı olgular üstüne akıl yürüttüğü ölçüde, gündelik bilgiden ya da “yaygın kanı”dan kopar. Filozof, bir başka örnek olarak, elektrik lambası üstünde durur. Akkor telli elektrik kablosunu kuran teknik, 19. yüzyıla kadar bütün insanlığın kullanmış olduğu aydınlatma tekniklerinden gerçekten kopmuştur: “Bütün eski tekniklerde aydınlatmak için bir maddeyi yakmak gerekir. Oysa Edison’un lambasında, teknik marifet bir maddenin yanmasını önlemededir. Eski teknik bir yanma tekniğidir. Yeni teknikse bir yanmama tekniğidir.” Fakat bu diyalektikle oynamak için büyük bir rasyonel bilgi gereklidir. 18. yüzyılın elektriğe ilişkin doğal biliminde ateş, elektrik ve ışık arasında tözsel bir eşdeğerlilik vardı. “Böyle tözcü bir elektrik anlayışına bağlı bir elektrik tekniği, elektriği ateşışığa çevirmeye çalışacaktı, görünüşte kolay bir dönüşüm, çünkü bu iki biçimde, elektrik ve ışıkta, aynı maddi ilkenin söz konusu olduğu varsayılıyordu.” Bu durumda yapılması gereken şey basitti, bu ateşışık olan elektriğe gıda sağlamak yeterliydi. Böylesi bir doğal fiziğin elbet kendi mikrofiziği de vardır: Gizil ateş, maddenin küçük peteklerine hapsedilmiştir. Yakmak da ateşi bu petekçiklerden kurtarmak demektir. Bachelard bu tür imgeleri gözlem ampirizminin kolayca kendi sistemini kurmasına ve bir tür kozmolojiyi hemen yaratabilmesine bağlar. Böyle şiirsel bir evren görüşünün tekniğe yol gösteremeyeceğini düşünür. Teknik, rasyoneldir, “rasyonel yasalardan, cebirsel yasalardan esinlenir.” Elektrik lambasını yöneten yasa ise Joule’ün enerji, direnç, yoğunluk ve zamanı formüle eden malum cebirsel yasasıdır. Dolayısıyla, elektrik Uzamın Poetikası/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Alp Tümertekin/ İthaki Yayınları/ 342 s. Mumun Alevi/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Ali Ergül, Işık Ergüden/ İthaki Yayınları/ 126 s. Yok Felsefesi/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Alp Tümertekin/ YKY/ 124 s. Su ve Düşler/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Olcay Kunal/ YKY/ 220 s. Ateşin Tin Çözümlemesi/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Prof. Dr. Nail Bezel/ Öteki Yayınları/ 128 s. Ateşin Psikalanilizi/ Gaston Bachelard/ Çeviren: Aytaç Yiğit/ Bağlam Yayınları/ 102 s. SAYFA 10 CUMHURİYET KİTAP SAYI 951
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle