26 Nisan 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B U L M A C A 1 H 1 H 2 B 3 I 4 A 5 A 5 A 6 G 7 İLKER MUMCUOĞLU D 8 C 10 C 9 A 10 D 11 H 14 D 12 D 13 A 14 15 G 18 A 16 C 17 C 18 E 19 A H 20 F 21 E 22 D 23 B 26 J 24 C 25 B 26 H 27 B 28 A 29 G 30 H 32 E 31 F 32 F 33 B 34 A 35 A 36 D 39 I 37 H 38 39 H R 40 A 41 E 42 C 43 D 44 D 45 G 48 F 46 H 47 E 48 C 49 E 50 A 51 H 52 A 53 G 56 A 54 F 55 56 I 57 D 58 C 59 E 60 C 61 B Feyza HEPÇİLİNGİRLER 15 Şubat Cuma Türkçe Günlükleri tartılara vurulur; ama onca kitap yazmış, onca kitap çevirmiş; şiirimizin son yıllardaki en büyük eleştirmeni Mehmet H. Doğan, bu kadar sessiz mi uğurlanmalıydı? Popüler kültür her şeyimizi yönlendiriyor; cenazelerimizi bile. E 64 H 62 D 63 I 64 I 65 G 66 A 67 B 68 D 69 B 73 F 70 G 71 H 72 H 73 G 74 A 78 D 75 I 76 H 77 B 78 C 79 A 84 B 85 B D Önce aşağıda tanımları verilen sözcükleri bulmaya çalışın ve her bir harfi bir yatay çizgi üzerine gelecek biçimde yazın. Sonra çizgilerin altlarındaki sayılara göre bu harfleri bulmacadaki aynı sayılı karelere aktarın. (Kara kareler iki sözcük arasını gösterir. Bir satırın sonunda kara kare yoksa bu, sözcüğün alttaki satırın başına sarktığını gösterir.) Bulmaca tamamlanınca, sorulan tanımların karşılığı olan sözcüklerin ilk harfleri yukarıdan aşağıya ünlü bir şiirin adını oluşturacak; bulmaca karelerindeyse, bir şiirden alıntı ve şairin adı ortaya çıkacaktır. dikkat “H/14”, “R/38” ve “E/55” harfleri ipucu olarak yerlerine konmuştur. Tanımlar ve sözcükleriniz: A. F Scoltt Fitzgerald’ın bir romanı. 79 35 34 52 50 4 13 28 5 66 74 40 9 19 B. “... Kent” (Onat Kutlar’ın bir şiir kitabı). 23 61 25 2 33 67 69 27 77 C. “... Mor Gülü” (Woody Allen’in bir filmi). 17 16 48 8 24 60 42 78 58 D. Nâzım Hikmet’in, “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin ...” diye sorduğu ressam. 44 7 68 22 10 12 43 57 36 62 E. “... başına” (bir başarı, bir mutluluk başkası için istendiğinde söylenir). 59 47 21 41 49 18 F. İngilizce “kapı”. 54 20 31 32 G. “... ...m” (“Anlasana” ve “Sevecen” adlı şarkıları da söylemiş olan pop müzik sanatçısı). 6 29 65 70 45 53 15 73 H. Hindistan’ın iki büyük destanından biri. önüş zamanı geldi. Yarın sabah 8’de uçağa binip pazar günü öğleyin İstanbul’a varacağım. Türkiye’nin nerede olduğunu bilmeyen film yıldızlarına şaşmamalı. Buradan çok uzak görünüyor Türkiye. Bunca uzaklığa karşın 50 yıldan fazladır nasıl da yakından izlemiş, gözlemiş ve yönetmiş bizi ABD. Şaşılası bir ilgi… Giderek hız kazanan başkanlık seçimleri bizi de bağlıyor. Seçilecek başkan hangisi olursa olsun bir biçimde bizi de yönetecek çünkü. Geçenlerde burada (Los Angeles’ta), Oscar törenlerinin yapıldığı ünlü Kodak Theater’da Hillary Clinton ve Barack Obama’nın katıldığı bir toplantı vardı. (Bu arada, Amerikalıların sinema salonuna da “theater” (tiyatro) demesi beni şaşırtıyor. Ayırt etmek istediklerinde “movie” [film] sözcüğünü ekliyorlarmış sözcüğün başına.) Demokrat Parti’nin iki başkan adayının birbirlerini kibarlıkla övmeleri, birbirilerine karşı saygılı duruşları hayranlık uyandırıcıydı. Belki gerçek seçim tarihinin uzak olmasındandır. Öyle olduğunu umarım. Yoksa insan basbayağı kıskanıyor. Küfür yok, hakaret yok, kabadayı ağzıyla konuşmak yok, birbirine yağlı urgan fırlatmak yok. Seçim konuşmalarında Irak sık sık gündeme geliyor ve söylediklerine bakılırsa Clinton da Obama da savaşa karşı. İkisi de asker çekmeyi planlıyor. Clinton bir yıla yayarak, Obama işbaşına gelir gelmez, en geç iki ay içinde; ama “Savaşta olan bir ülkeyiz”(!) kalıp sözü dışında gündelik yaşama yansıyan bir şey görünmüyor. Benimkine ne ad verilir bilemiyorum; ama insanların bu kadar huzurlu olması sinirime dokunuyor. Şeriat tehlikesi yok, türban sorunu yok, bölünme korkusu taşımıyor kimse. Herkes herkesi gülümseyerek selamlıyor. Her şey önceden düşünülmüş, planlanmış. Bütün işler tıkır tıkır yürüyor. Sokaktaki insanın, yürüyüşüne bile yansıyan özgüveni görülmeye değer. Yasaklarla ve yasaklara koşulsuz uyulmasıyla mı sağlanıyor bu düzen? Otoyollarda en sol şeride girebilmeniz için arabada en az iki kişi olmanız gerekiyor. Tek kişiyseniz o şeride giremiyorsunuz. Sakatlara ayrılmış yere arabanızı bırakmanız yasak; kaldırımın kenarı kırmızıya boyanmışsa orada duramazsınız. 21 yaşından küçükseniz barlara giremezsiniz; herhangi bir yerden içki satın alamazsınız. Hele sigara yasakları… Lokantada, barda, parkta, kumsalda, plajda, caddede, sokakta sigara içmek yasak. Bazen bir ilçe sınırları içinde sigara içmek yasak olabiliyor. “Santa Monica’da sigara içmek yasaktır.” biçimindeki bir duyuru kimseyi şaşırtmıyor. Uygarlık denen şey yasaklarla çevrili olmak mı? Galiba. Birbirine karşı saygılı olmanın yolu, yasakları çiğnemeyi kahramanlık saymamaktan geçiyor olmalı. Yine 19 Şubat Salı “Soğuk hava yurdumuzu terk etmeye hazırlanıyor; ama giderken can almaya devam ediyor.”muş! “Soğuk Hava” diye bir kötü adam var, “Trafik Canavarı”nın yakın akrabası olur kendisi. Epeyce acımasız. Giderayak bile adam öldürüyor. Ana haber bültenlerinde, en sıradan haberler verilirken bile böyle oyunlu, süslü püslü ifadeler… Bu haberlerin bize, olanı, olduğu gibi, yorum katmadan, duygu yüklemeden anlatması gerekmiyor mu? Oysa “gözyaşları sel olup” akıyor; “hainler masumları hedef” alıyor; “zavallı” adamlar, “talihsiz” kadınlar, “korkunç” kazalar yaşıyorlar. Olan bize oluyor! 22 Şubat Cuma Vedat Yazıcı’nın “Türkçemsin” adlı kitabı (Kıyı Yayınları) iki bölümden oluşuyor: Dil Günlüğü ve Dil Yazıları. Her iki bölüm de zevkle okunuyor, kalıcı izler bırakıyor. Sözünü edeceğim bir kitap daha var: Profil Yayıncılık’tan çıkan, “Dillerin Katli”. David Crystal’in yazdığı, Gökhan Cansız’ın çevirdiği kitap, “İnsanoğlunun geleceği hakkında kaygı duyan herkese hitap ediyor.” “Bir Dilin Ölümü Bir Milletin Ölümüdür” Kitabın alt başlığı bu. Okunmaz mı? 24 Şubat Pazar Televizyon haberciliğine takılıp kaldım. Kuzey Irak’a kara harekâtı başladı ya habercilerin hepsi savaş muhabiri oldu. “Sıfır noktası”ndan bildiriyorlar, şehit cenazeleri için yapılan törenleri kaçırmıyorlar; milliyetçilik duygularını kanla yoğurup gözyaşıyla yıkıyorlar. Ağlatmayana para yok. Asker uğurlama alanını film setine çeviren bir TV kanalı, “el bebek gül bebek büyüttükleri yavrularını ana kucağından asker ocağına” gönderen annelere odaklanmış. Her zamanki gibi “duygulu anlar” yaşanacak, belli. “Analar söz vermişti, kınalı kuzularına ağlamayacaklardı. Sözlerini tuttular, ağlamadılar.” diyor. Görüntüde hıçkırarak ağlayan anneler… Yürek kaldıracak gibi olan her olaya uydurulan en acıklı öyküler… Yaşadıkları tek göz gecekonduları yıkılacak bir aile söz konusu ise seçilen her sözcüğün söylenmeden önce daldırıldığı bir duygu bulamacı… Dokunaklı bir müzik, “sevimli mi sevimli” çocuklar, içlerinden biri hasta ve “günden güne erimekte”. Ona “derman olamayan anne”, “kara kara düşünen baba”, senaryo gereği, ya pis bir derenin sularında ya bir çöp deryasının kıyısında oynuyormuş gibi gösterilen çocuklar… Dış ses: “Evin neşesi çocuklar, yakında başlarına gelecek felaketten habersiz, bu pisliğin içinde oynamaya çalışıyorlar.” Müzik ağlıyor, biz inliyoruz. Nesnel olması, duygu izi taşıyan tek sözcüğe bile yer vermemesi gereken haber bültenleri, yalnız duygu aktarmakla yetinmiyor, yorum yapıyor, yönlendiriyor, acıklı öyküler uyduruyor, adeta film çeviriyor ve salya sümük ağlatmazsa yaptığını habercilik saymıyor. ? www.feyzahepcilingirler.com [email protected] Yıldız Teknik Üniversitesi, Türk Dili Bölümü, Çukursaray Binası Kat: 2, Barbaros Bulvarı34349 Yıldız / İst. SAYFA 35 72 30 71 76 46 26 37 11 1 51 30 I. “... Bener” (“Loş Ayna”, “Yalnızlar” ve “Ölü Bir Deniz” adlı romanları da yaratan yazar. 19 Şubat Salı İstanbul’da kar karşıladı beni. Bir de benim Türkiye’ye döndüğüm saatlerde yaşama veda eden Mehmet H. Doğan’ın ölüm haberi. İzmir’de yıllarca komşuluk ettik. İnönü Caddesi üzerindeki evlerimizin arasında bir apartman vardı yalnızca. Sonra ben İstanbul’a geldim; onlar Narlıdere’ye taşındı. Görüşmelerimiz seyrekleşti iyice. Hastalandığından ve iki aydır hastanede yattığından bile haberim olmadı. Pop ilahlarından (ya da ilahe!) biriyle aynı günde ölmek büyük talihsizlikmiş meğer. Aysel Gürel’in ölümü, Mehmet Ağabey’in kaybını gölgede bıraktı. Elbet herkes önemlidir; herkesin önemi farklı 3 56 75 64 63 941. sayının çözümü: A. İSMET AY, B. REGGAE, C. FAKE, D. AĞZI ÇİÇEKLİ ADAM, E. NUR BULUM F. YURTTAŞ KANE, G. ICIĞI, H. LUCKY LUKE, I. DOĞABİLİMCİ, J. IRMAK, K. ZENC. Şiir: “gideceğim kimse anlamadan bir şey/ uzun yolculuklara çıkacağım/ yetecek ufukta bıraktım çizgiler” CUMHURİYET KİTAP SAYI 942
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle