23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Cevat ÇAPAN Şiir Atlası Nadya Popova/ Şiirler/ Çeviren: Ahmet Emin Atasoy ‘Düşsel kulelerin kiracısı ben...’ Nadya Popova 1952 yılında Sofya’da doğdu. Moskova’da “Maksim Gorki” Dünya Edebiyatları Enstitüsü’nü bitirdi (1974). Bulgaristan Ulusal Radyosu’nda (19741989), Narodna kultura (Ulusal Kültür) yayınevinde ve Panorama dergisinde redaktör olarak çalıştı. Halen Bulgar Yazarlar Birliği’nin yayın organı olan Slovoto dnes (Günümüzde Söz) gazetesinin başredaktörüdür. Şiirleri çoğunlukla Puls (Nabız), Narodna mladej (Ulusal Gençlik), Narodna kultura (Ulusal Kültür) gazetelerinde ve Plamık (Alev), Septemvri (Eylül), Drujba (Dostluk) gibi dergilerde yayımlanmaktadır. Onun şiirlerinde nesne ve olayların gerçek anlamlarını aramaya yönelik yoğun bir çabanın tepkesel yansımaları dikkat çekmektedir. Toplum içindeki kutuplaşmalar; yaşamın çetrefilliği karşısında sanat ve sanatçının tavrı; insanın insana yabancılaşması; vicdan hesaplaşmaları vb. izlekleri genellikle felsefi bir bakış açısından ele almaktadır. Bu izlekler arasında acısı ve tatlısıyla, bildik ve bilmedik yanlarıyla aşkın çok özel bir yeri vardır. Nadya Popova “Vladimir Başev” İlk Şiir Kitabı Ödülü (1982) ve tüm yapıtlarına verilen “Akbaldır Çeşmesi” Ulusal Edebiyat Ödülü (2004) sahibidir. Şiirleri İngilizce, Rusça ve Çekçeye çevrildi. Kendisi ise yıllardır ünlü Rus şairlerini çevirmektedir. Bu çalışmaları Bulgar Çevirmenler Birliği tarafından yüksek değer gördü ve ayrıca “Altın Esin” ödülüne değer görüldü (1989). Şairin yayımladığı şiir kitapları şunlardır: Yaşamın Çizgisi (1982), Ayça (1987), Yıkılacak Ev (1993), Sönük Bayramlar (1996), Doğaçlama Resimler (2003) GROTESK Oğlum, benimle evlenmek istiyordu, üç yaşındayken. Beşine girdiğinde ucu lastikli baston sözü verdi çöktüğümü gördüğü zaman ihtiyarlıktan. Belki, bugün değilse yarın, en güzel cenaze vaadini duyacağım. Çocuklarımızın iyi niyetliliği neden çoğu kez alay gibi geliyor bize ve sözcükleri, öyle safça söylenen, küfür gibi dokunuyor nefsimize. Oysa aslında zıt anlamı değil mi onlar o göstermelik süslü sözlerin, hani yıllardan sonra kullanılanlar tüm ilgisizliğimizi gizlemek için? KUŞ Kafesin bir köşesinde birkaç günden beri gizlenip durdu kuş, tüyleri diken diken. Ne bir şeycikler yedi, ne de şarkı söyledi ve geçen gece ölüverdi aniden. Çocuğum uzun uzun ağladı durdu başucunda taşlaşmış minik bedenin. “Anne, benden niye gizlemedin onu? O uçtu, artık yok... niye demedin?” Ah, kızım bilmezsin ki, yiten her büyünün CUMHURİYET KİTAP SAYI avuntusu bulunmaz. Doğaldır yaşanan kahır, kuşa gelince, o da bir parçasıdır şu göğün bir an yaşar ve sonra gök onu geri alır. Bugüne dek etrafımda ne kuşlar uçtu benim, neyse biri şansıma yanımda epey kaldı. Onunla ısındı sanki en soğuk kış günlerim ama bugünler o da kendi dünyasına daldı. Biliyorum, yakında o da evimi terk edecek. Biliyorum, onu kimse saptıramaz yolundan. Ya ben kime yalvarayım ağlayıp dövünerek bana “uçtu...” desin diye, o öldüğü zaman. *** Adreslerini isteyerek seçmeyişime karşın yıkım listesine alınmış evlerin karşısında yaşadım ben çoğu zaman. Aylarımın, yıllarımın kimileri de darmadağınık inşaatların karşısında geçti. Bu yüzden de anlamadım evin ne olduğunu. Bana konuk gelecekmişsin. Düşsel kulelerin kiracısı ben, ne mutluyum, bir bilsen. Ama, n’olursun, gelirken dikkatli ol ve özellikle de gideceğin zaman, çünkü ben düşsel kulelerin yıkılış gürültüsünden daha korkunç bir şey asla görmedim, inan. AŞKLA İLGİLİ FARKLI BİR TÜMCE Ceviz yaprağının kokusudur o, parmak uçlarımızın sürmesi, çırçır sesleriyle dolu ahşap katedral kubbesi, kelebeklerin dokuduğu gümüşi hava ve ateşe can veren bacanın üzerinde bir yuva; o ki, trene bu kez de biletsiz binmiş bir serseri birilerince beklendiğine kendini inandırmak isteyen biri; ünlü seslerdendir o, hem de büyük harf gırtlağı yakar, dudakları çatlatır tuhaf; bilinçli komadır o, uykunun uyanık halidir gözleri hem görür kılar, hem de köreltir; seni uyurgezer yapar, avucunda ezer yüreğini, tutar fırlatır sonra oyuncak bebek gibi; Burgaç üzerinden halat köprü geçirir hem de sırf sencileyin çizgisinden düşmüş bir nota için; dizin mi yaralandı merhemiyle yetişir saçlarını sıvazlar, eşyanı taşır, yıldızlarla göz kırpar sana, köşede bekler hiç usanmadan... Ya onun tarafından da kandırılmışsan?.. ARTIK ÇOK GEÇ. Komedi sona erdi. Işık söndürüldü, öldürüldü hemen. Ya şimdi neyle değiştireceksin beni?... Çünkü senin hem seyircin, hem sahnendim ben. ? 942 SAYFA 29
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle