23 Nisan 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler Sözlüğü” üzerine Yaşamöykülerini derleyen bir kitap nasıl yazılmalı? Hikmet Altınkaynak’ın “Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler SözlüğüTürk Edebiyatında Kim Kimdir?” kitabı, büyük boy, 786 sayfa. Sayfalar 50’şer satırlık çift sütun halinde düzenlenmiş. Yazarından yapıtta “Türk edebiyatının başlangıcından günümüze 1400 seçkin imzası”nın yer aldığını, kitabın 13 yılda tamamlandığını öğreniyoruz. ? Konur ERTOP ikmet Altınkaynak’ın “Türk Edebiyatında Yazarlar ve Şairler SözlüğüTürk Edebiyatında Kim Kimdir?” kitabı (Doğan Kitap, Ekim 2007), büyük boy, 786 sayfa. Sayfalar 50’şer satırlık çift sütun halinde düzenlenmiş. Yazarından yapıtta “Türk edebiyatının başlangıcından günümüze 1400 seçkin imzası”nın yer aldığını, kitabın 13 yılda tamamlandığını öğreniyoruz. Altınkaynak’ın güç bir işe giriştiği kesin. Meslekdaşlarına mektup yazıp özgeçmişlerini istemiş. İsteğine yanıt vermeyenler olduysa işi daha da güçleşmiştir. Sözü uzattıkça uzatan, çalakalem yazan, yazdıklarının satır satır yayımlanmasını bekleyenler de çıkmıştır. Sözlük yazarının yaşayanlardan edindiği bilgileri denetlemesi beklenir. Kaynaklardan aldıklarını süzgeçten geçirmeli, öğrendiklerini kendi değer yargılarıyla zenginleştirmelidir. Böyle bir çalışmada birbirine eş değerdeki edebiyatçılara eşit yer verilmesi beklenir. Yazar daha önceki incelemelerden, sözlüklerden elbette yararlanacaktır. Ancak onun dayandığı kaynaklar konuyu en geniş, en güvenilir biçimde ele alan yapıtlar olmalıdır. Hikmet Altınkaynak’ın kitabında seslendiği okur topluluğu şöyle açıklanmış: “Bu sözlük, yazarlarımızı ve şairlerimizi tanımak isteyenlere olduğu kadar, lise ve üniversite öğretimi içinde yer alan öğrenci ve öğretmenlere de kaynak kitap olacaktır.” Yıldız Üniversitesi’nde “Biyografi Yazımı” dersi okuttuğunu açıklayan yazarın elimizdeki geniş oylumlu yapıtının başlangıçta saptanan ereğe uygun olup olmadığını örnekler üzerinde durarak görmeye çalışalım: H Meriç 1 sütun, Mehmet Kaplan 45 satır, Hacı Bektaş 37 satır, Naima 30 satır, Naili 28 satır, Mehmet Eroğlu 22 satır, Hayali 17 satır... YAZAR ADLARI Yazar adları doğru anılmamış, adlarla ilgili olarak okuru aydınlatacak bilgiler verilmemiştir. “Feridun Hikmet Es”, “Hikmet Feridun Es” olacaktır. “Adnan Abdülhak Adıvar” adının doğrusu “AbdülhakAdnan Adıvar”dır. Kenan Hulusi anlatırken adı geçen yazar “Mazhar Lutfi” değil, gerçekte “Muammer Lutfi”dir. “Küçük İskender’in”in asıl adı bildirilmemiştir. “İran şairi Cem” de ”İran şairi Cami”dir. Benzerlerine yer verilirken pek çok yazar sözlüğün dışında kalmıştır. Bunlardan birkaçı şöyle sıralanabilir: Doğan Nadi, Taner Akçam, Niyazi Akı, Şerif Aktaş, İbrahim Aslanoğlu, Âşık Çelebi, Cemil Sait Barlas, Yaşar Nezihe Bükülmez, Oktay Ekinci, Vahdet Gültekin, Hamdi Varoğlu, Bertan Onaran, F. Celalettin (Fahri Celal Göktulga), Halil İnalcık, Gönül Alpay Tekin, Şinasi Tekin, Şerif Mardin... En geniş bir yapıtta bile bütün Türk yazarlarını toplamak olası değildir. İnceleme sahibi tutarlı olması beklenen kendi ölçütlerine göre elbette seçim yapacaktır. Bu seçimi gündem de belirler. Günümüze en uzak sayılan divan edebiyatı kaynağından son yıllarda birçok yazar inceleme konusu olmuş, yapıtları yeni yazıyla, genellikle de Kültür Bakanlığı’nca yayımlanmıştır. Bunlar arasında örneğin şu adlar sayılabilir: “Cevri” (Doç. Dr. H. Ayan, 1981); “Tacizade Cafer Çelebi” (İ. Erünsal, 1983), “Sezayii Gülşeni” (Ş. Çelikoğlu, 1985), “Şeyhülislam İshak Efendi” (Dr. M. N. Doğan, 1990), “Rumelili Zaifi” (Dr. K. Akarsu, 1993), “Cinani” (C. Okuyucu, 1996), “Şeyhülislam Esad” (Prof. Dr. M. N. Doğan, 1997), “Vizeli Behişti” (Dr. Y. Aydemir, 2000), “Sunullah Gaybi” (Dr. B. Kemikli, 2000), “Rami” (E. Hamami, 2001)... Altınkaynak ortalarda dolaşan bütün bu adlara da yazık ki sözlüğünün sayfalarını açmayı düşünmemiştir. EKSİKLER, YANLIŞLAR... Yahya Kemal’in örneğin sanat anlayışını oluşturan düşüncelerden, Fransa dönü Baki sağlam biçimler kurmaya ne denli özen göstermişse şiirinde içerik de o denli güçlüdür. “Kâbusname”yi çeviren Mercimek Ahmet’in “ilk dilbilimcimiz” olduğu doğru değildir. Nedim’in sözlükte “Mehmet” diye gösterilmiş olan asıl adı gerçekte “Ahmet”tir. Sadullah Paşa’yı Altınkaynak’a uyup “divan şairi” saymak büyük yanlışlık olur. “Ondokuzuncu Asır” şiirinin sahibi olan Sadullah Paşa çağdaş düşüncenin, çağdaş insanın müjdecisi bir yenilik ozanıdır. Nergisi anlatılırken sanatlı düzyazı anlamına gelen “inşa” sözcüğünün yerine, bu tür ürün veren yazar anlamındaki “münşi” sözcüğü kullanılmıştır: “Münşi yazarları... münşi ustası!” Altınkaynak oyun yazarı İbnürrefik Ahmet Nuri’yi anlatırken, “Soyadı Sekizinci’yi bir oyununa da ad olarak verdi.” demektedir. Gerçek ise bunun bütünüyle tersidir: Yazarımız 1923’te Alfred Savoir’ın “La Huitieme femme de Barbe Bleu” adlı oyununu “Sekizinci” adıyla adapte etmiştir. Bu oyun öylesine sevilmiştir ki yazar on bir yıl sonra yasa çıkınca oyunun adını soyadı olarak almıştır. Kesin ifadeler konuyu her zaman bütünüyle kapsayamaz. Bu yüzden yanıltıcı olur. Sözlükte böyle örnekler pek çoktur. Şu değerlendirme bunlardan biridir: “(S. F. Abasıyanık) Balıkları, kuşları, çiçekleri sanatçı kişiliğinin bir parçası olarak hiçbir öyküsünden eksik etmedi.” EKSİK BİLGİGEREKSİZ BİLGİ Kimi yaşamöyküsünde verilen bilgi eksiktir. Orhan Murat Arıburnu’nun sinema oyunculuğundan, onun adına verilmekte olan şiir ödülünden söz edilmemiştir. Nurettin Artam’ın 1950’ye değin “Radyo Gazetesi”ni hazırladığı belirtilmemiştir. Zekeriya Sertel’in “Şekerci Hayri Bey’e hakaret suçundan” birbuçuk yıl hapis yattığı bildirilmektedir. Sözlük yazarı söz konusu kişinin Alpullu Şeker Şirketi sahiplerinden Hayri İpar olduğunu açıklamamıştır Sözlük yazarı kişiler, yapıtlar için değerlendirme yapacağı yerde uzayıp giden alıntılar kullanmıştır. Örneğin İnci Aral’ın yapıtlarında yalnız kadınları anlattığı yolundaki eleştiriye karşı savunması bir röportajdan aktarılan bir sütunluk alıntının konusudur. Haksız, ölçüsüz, iyi ifade edilmemiş, bazıları da yanlış değer yargıları birbirini izler: “Öykücülüğümüzde Sait Faik’ten sonra gelen öykücü kuşak içinde kendine önemli bir yer açtı.” (M. Alptekin); “Tüm gazete yazıları da deneme türünde, geleceğe yönelik, romantik özler taşıdı.” (Ç. Altan); “Yayımlanan üç romanı da kendi alanında zengin ve başarılı bulundu.” (S. Altun); “Bir şiir yoğunluğunda, esprili, düşünceler ortaya koyan denemeleriyle dikkati çekti.” (M. C. Anday); “Şiirleriyle aydınlara köprü oldu.” (R. T. Bölükbaşı); “Toplumsal ve bireysel durumların olaylı, sorunlu gelgiti, var olmak, güven kayalıklarına tutunmak, tabandaki düzlükten yükseklerdeki bir yere tırmanmak için boyuna savaşan insanı, onun yaşamını derinden kavramayı, çeşitli ilişkilerini değerlendirmeyi, ilişkilerin hem bütünündeki devinimleri hem de arkalarında saklanan çelişkileri irdelemeyi, tepkilerin patlama noktalarını kurcalamayı amaç edinen bir yazar oldu.” (M. Buyrukçu) KAYNAKLARIN KULLANILMASI Hiç de güvenilir sayılamayacak kaynaklardan (örneğin S. K. Karaalioğlu’nun yazarlar sözlüğünden) sık sık yararlanılmıştır. Böylece sözgelimi Mizancı Murat’la ilgili olarak Prof. Dr. Birol Emil’in dev yapıtı (1979) dururken Karaalioğlu’nun sözlüğü kaynak gösterilmiştir. Altınkaynak, ana kaynaklardan yararlanmak yerine aktarma bilgilere yer verKİTAP SAYI MADDELERİN UZUNLUĞUKISALIĞI Sözlükte yazarlara ayrılan satırlar onların edebiyatımızdaki yeriyle orantılı değildir. Sözlük yazarı kimi kez eline ulaşan bilgileri değiştirmeden kullanmış, kimi kez yerli yersiz alıntılarla sözü uzatmış, kimi kez beklenen ayrıntıları vermekten kaçınmıştır. Maddelerin uzunluğukısalığıyla ilgili düzensizlik şu birkaç maddede somut biçimde görülmektedir: Ecevit 7 sütun, Rıfat Ilgaz 7 sütun, Attila İlhan 5,5 sütun, Yüksel Pazarkaya 5 sütun, Tekin Sönmez 4,5 sütun, Dağlarca 3,5 sütun, Doğan Hızlan: 3 sütun, Hilmi Yavuz 3 sütun, Murathan Mungan 2,5 sütun, Pir sultan Abdal 1,5 sütun, Yahya Kemal 1,5 sütun, Fuat Köprülü 1,5 sütun, Özkan Mert 1,5 sütun, Altay Öktem 1,5 sütun, Yunus Emre 1 sütun, Baki 1 sütun, Abdülhak Şinasi Hisar 1 sütun, Nezihe SAYFA 18 şünde üniversitede öğretim üyeliğinden, Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen yazılarından hiç söz edilmemiştir. Özensiz yazılmış maddede “Divan şiiriyle yeni şiir arasında bir köprüyü tek başına kurdu. Bunun için çağdaş Türk şiirine giden yolun kapısını araladı denilebilir” sözleri çok yüzeysel bir değerlendirmedir. Bu önemli maddede kaynakça da yok denilecek niteliktedir. Asım Bezirci anlatılırken “Ataç’ın öznel izlenimsel anlayışına” karşıt bir anlayış geliştirdiği açıklanmaktadır. Ancak Ataç anlatılırken eleştiri anlayışı hiç konu edinilmemiştir. Şu bilgiler yanlıştır: “Hece vezniyle şiirler yazdı” (Ali Şir Nevai); “Osmanlılar dönemindeki resim sanatını araştıran ilk denemeci oldu” (C. E. Arseven). “Denemeci” değil, “sanat tarihçisi” demek gerekir. “Egzotik şiirleriyle tanındı. (...) İkinci Yeni’nin öncüsü olabilecek imgelerle soyut, anlamsız şiirler yazdı.”(A. H. Çelebi); “(‘Dede Korkut’ kitabının) son zamanlarda İtalya’da bir baskısı bulundu ve yayımlandı.” “Baskısı” değil “yazması” olacak!.. Ataç’ın “Sovyet yazarlarından” değil, bir “Rus Romancısından” çevirisi vardır. “Yalnız Efe”, Sabahattin Ali’nin yarım kalan romanı değildir. Böyle bir yapıta Ömer Seyfettin başlamış ancak tamamlayamamıştır. Sabahattin Ali “Çineli Kübra” romanını yazmayı tasarladıysa da bu çalışmayı gerçekleştirememiştir. Giritli Aziz Efendi’nin “Muhayyelat”ının 17. yüzyıl İstanbul’unu anlattığı ifadesi, yapıtın tümünde zamanın ve uzamın bu sınırlara bağlı kaldığını düşündürdüğü için yanlıştır. Yapıttaki hayallerde Atina’dan Serendib’e, Kahire’den Keşmir’e uzanan geniş coğrafyada, “evvel zaman içinde”, yaşanmış olaylar öykülenir. Yalnızca üçüncü hayalde Molla Emin’in serüveni İstanbul’da ve söylenen dönemde geçer. Baki’nin özden çok biçime önem verdiği yolundaki açıklama da kabul edilemez. ? CUMHURİYET 942
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle