23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? miştir. Örneğin “Abdullah Cevdet” maddesinde konuyla ilgili bir araştırmanın sahibi olmayan bir yazar kaynak gösterilerek bir ayrıntı, şöyle aktarılmıştır: “Kafasına kurşun sıkan Ziya Gökalp’i ölümden kurtardı. Doğan Hızlan’ın yazdığına göre Diyarbakır’da bulunan genç bir Rus operatörüyle morfinsiz olarak yaptıkları ameliyatla kurşunu çıkardı.” Doğan Hızlan’ın günümüzde yazdığı bildirilen konuyu Enver Behnan Şapolyo 1943 tarihli kitabında anlatır, olayı Süleyman Nazif’ten dinlediğini açıklar. M. Emin Erişirgil’in 1951 tarihli kitabında da konuyla ilgili olarak yazarın 1916 yılında Gökalp’ın kendisinden edindiği bilgi vardır. Prof. Dr. Hikmet Tanyu’nun olaydan söz eden kronolojisi ise 1981 tarihlidir. Altınkaynak’ın “Divanü Lügatit Türk”le ilgili olarak “Eseri Şükran Kurdakul’a göre, ilk kez Ali Emiri Efendi buldu” demesi de kaynaklardan yararlanmadaki yanlış tutumunun örneklerindendir. “Divan”ın bulunuşunun öyküsünü Rifat Bilge 1945 yılında “Yeni Sabah” gazetesindeki yazı dizisinde anlatmış, Ali Emiri Efendi’yle ilgili bu anıları ertesi yıl M. Şakir Ülkütaşır Kâşgarlı Mahmut’la ilgili kitabında aktarmış, sonraki yıllarda ilgili bütün yazılarda konuya yer verilmiştir. Olayı aktaran en sonuncu kalemlerden birinin kaynak diye gösterilmesi ciddi bir araştırma için hafiflik sayılır. Altınkaynak’ın ana kaynaklara gidemeyişinin örneklerinden biri de halk ozanı Kuloğlu’nun asıl adıyla ilgili açıklamasında görülmektedir. Sözlük yazarı bu konuda “Asıl adı Süleyman, Asım Bezirci’ye göre Mustafa” demektedir. Bu ifadeye göre bir halk edebiyatı araştırmacısı olmayanBezirci, Köprülü’nün saptamasını değiştiren bir bulgu ortaya koymuş olmaktadır. Oysa söz konusu ozanın “Divanı Hümayun” (1636) adlı yapıtın sahibi “Kuloğlu Mustafa” ile aynı kişi olduğunu 1914 yılındaki bir makalesinde öne süren Fuat Köp “Hikmet Altınkaynak’ın güç bir işe giriştiği kesin. Meslekdaşlarına mektup yazıp özgeçmişlerini istemiş. İsteğine yanıt vermeyenler olduysa işi daha da güçleşmiştir. Sözü uzattıkça uzatan, çalakalem yazan, yazdıklarının satır satır yayımlanmasını bekleyenler de çıkmıştır. Sözlük yazarının yaşayanlardan edindiği bilgileri denetlemesi beklenir. Kaynaklardan aldıklarını süzgeçten geçirmeli, öğrendiklerini kendi değer yargılarıyla zenginleştirmelidir. Böyle bir çalışmada birbirine eş değerdeki edebiyatçılara eşit yer verilmesi beklenir. Yazar daha önceki incelemelerden, sözlüklerden elbette yararlanacaktır. Ancak onun dayandığı kaynaklar konuyu en geniş, en güvenilir biçimde ele alan yapıtlar olmalıdır.” diyor Konur Ertop. nü yaptı, şimdi 21 Nisan 2003’ten beri özel bir seyahat şirketinin turizm genel müdürü.” (A. E. Bolayır); “Eşinin, önceki eşinden olan oğluna kötü davranması yüzünden Türkiye’ye döndü, eşinden ayrıldı.” (M. G. Kırıkkanat); “8 kez evlendi, tüm evliliklerinden toplam on çocuğu oldu.” (Y. Koray); “Şimdi eşi Prof. Dr. Halet Çambel’le bu yoğun ömrün güzel yanlarıyla teselli bulup, birlikte mutlu bir yaşam sürüyorlar.” (N. Çakırhan); “Konuşmayı, kahveleri, resim sergilerini, radyo dinlemeyi, çiçekleri, Kadıköy’ü, kedileri ve dağları sevdi. Erciyeş’e tırmandı.” (N. Can) Adalet Ağaoğlu’nun deniz kıyısında otururken uğradığı kazanın ayrıntıları, Muzaffer Buyrukçu’nun hastalığı, tedavi yolunda karşılaştığı güçlük, ölümü, cenazesinin kaldırılması, Orhan Veli’nin geçirdiği kazanın ardından yanlış tedavi görmesi, bu yüzden ölümü bütün bu yazarların edebiyat çalışmalarından, geleneğe katkılarından daha geniş anlatılmıştır. EN ÖNEMLİ YAPITLARI Yazarların yaşamları anlatılır, edebiyata katkıları açıklanır, yapıtları tanıtılır, o yazarla ilgili incelemelerden söz edilir. Bütün bunlar gerçekleştirilirken en önemli yapıtların anılmadığı da görülür Halide Edip Adıvar’ın “Türkiye’de Şark, Garp ve Amerikan Tesiri” (1956); Ahmet Cevdet Paşa’nın “Tezakir” (4 kitap, yayınmlayan Prof. Cavit Baysun, 19531967), “Maruzat” (yayına hazırlayan Dr. Yusuf Halaçoğlu, 1980); Rıza Tevfik’in “Abdülhak Hamit ve Mülahazatı Felsefiyesi” (Yeni basımını hazırlayan A. Uçman, 1984) yapıtları böyle unutulmuş kitaplar arasındadır. “Dede Korkut” öykülerinden beslenen çocuk kitapları sıralanmış, Muharrem Ergin’in (1958, 1963), Semih TezcanHendrik Boescten’in (2001) çalışmaları, çok önemli bir kaynak oluşturan “Dede Korkut Oğuznameleri Üzerine Notlar” (S. Tez rülü, 1928’de “Silahdar Tarihi”ndeki bir bilgiye dayanarak ozanın kimliğini “Safranbolulu Kuloğlu Süleyman Ağa” diye saptamıştır. 1940’taki “Türk Saz şairleri Antolojisi”nde verdiği bilgi artık bu yoldadır. GEREKSİZ AYRINTILAR Sözlükte gereksiz pek çok ayrıntı yer almaktadır. Bunlardan bir bölümünü bilgi istenen yazarların kendilerinin bildirdiği düşünülebilir. Sözlük sahibi, yazarlardan edindiği bilgileri denetlemeli, saptadığı ilkelere göre yeniden şekillendirmelidir. Örneğin şu ayrıntıların söz konusu yazarların kişiliğini, yapıtlarını açıklamaya hiçbir katkısı yoktur: “1981’de oğlu Güneş dünyaya geldi. (...) Şimdi yeni bir roman üzerinde çalışıyor.” (Süheyla Acar); “Kızı Zeynep’in doğumu sonrası birkaç yıl daha çalışıp iş yaşamından ayrıldı. (...) Şimdi ikinci romanını kaleme alıyor.” (H. Altaylı); “İlk şiiri ‘Ölmek’, Konya’da çıkan Çağrı dergisinde (1967) yayınmlandı. Bu derginin bir sayısını Ankara’da Ulus’ta gezerken bir kaldırım kitapçısından satın almıştı.” (S. Akyol); “1984’te ne zamandır beklediği zamanı buldu; roman yazmaya, psikolojik çalışmalarını kaleme almaya, çeviriler yapmaya başladı.” (A. Alatlı); “İlk kaleme adığı romanı Kurt Seyt & Shura’yı Attila İlhan’la tanışıp okuttu. Ondan ‘Yolun Açık olsun ve bir eksik bulamadım’ sözlerini duyunca mutlu oldu.” (N. Bezmen); “Oğlu Yusuf Bolayırlı, bir süre THY genel müdürlüğü ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 942 SAYFA 19
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle