23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Okullara ‘Barış Kültürü’ dersi ? Şadi ERİKÇİ azının başlığı yeni çıkan bir kitabın içinde yer alan önerilerden en önemlisi, Şefik Asan’ın Heyamola Yayınları tarafından yayımlanan Barış Kültürü adlı kitabının... Şefik Asan, aslında barış hareketi içinde bulunan aydınlardan biri. 12 Eylül döneminde uzun yıllar yargılanan Türkiye Barış Derneği yönetim kurulu üyeleri arasında bulunuyordu. Ama kitap, o dönemi anlatmak için yola çıkmıyor. Yirmi bölümden oluşan kitapta, o davaya sadece bir bölümde değiniliyor. Kitap, genelde bir incelemearaştırma niteliğinde. Dipnotlarından anlaşılacağı üzere, çeşitli kaynaklardan 88 alıntı yapılmış. Kitabın girişinde, dünyada barış idealinin unutulmaz simgeleri anılırken, Albert Einstein, Frédéderik Joliot Curié, Martin Luther King, Bertrand Russel, Rahibe Teresa, Pablo Picasso gibi ünlü isimlerin yanında Türkiye’den de, Behice Boran ve Büyükelçi Mahmut Dikerdem, Mevlana Celaleddin Rumi sayılıyor. Kitabın kapağındaki, büyük usta Turhan Selçuk’a ait karikatür, içinde anlatılanların neredeyse tam bir yansıması. Elindeki purosuyla havaya dumanlar salan bir kalantor, ağzında zeytin dalı olan beyaz güvercinin ayağına bağladığı ipi çekerek, mavi göklere açılmasına ve barış mesajını taşımasına izin vermiyor. Girişteki teşekkür yazısından anlıyoruz ki, o karikatür bu kitaba kapak olsun diye çizilmemiş. Karikatür Cumhuriyet gazetesinde yayımlanmış ve ustadan izin alınarak kitabın kapağına konulmuş. Ayrıca her bölümün girişinde, Picasso’nun çizimi olan o ünlü güvercin yer alıyor. SEVİLLA BİLDİRGESİ Barış Kültürü kapsamlı bir çalışma. Hatta diyebiliriz ki, bu konuda, o genişlikte bir çalışma yapılmadı şimdiye dek. Ama savaşların kökeni ve nedenleri irdelenirken, sanki okuyucunun canını sıkmaktan sakınırcasına, iki büyük paylaşım savaşından başka, savaş anlatımlarına pek girilmemiş. Birinci ve ikinci paylaşım savaşlarına, bazı çarpıcı yanlarına ve sonuçlarına vurgu yaparak özetle değinildiği görülüyor. Bunun yanında, başında Nietszche’nin, “Eğer uzun süre bir canavara bakarsanız, siz de canavarlaşırsınız” sözüne yer verilen “Savaş Kültürü” bölümünde, bu kültürün bizi nasıl esir ettiği, ruh ve beden sağlığımızı nasıl bozduğu, çeşitli kaynaklardan alıntılarla anlatılıyor. Ardından, “İnsan Şiddet Genleri mi Taşıyor?” sorusu ayrı bir başlık alında inceleniyor. Burada, Dr. Deepak Chopra, Erich Fromm ve Prof. Dr. Metin Özek’in görüşlerine yer veriliyor. Bir de, UNESCO İspanya Milli Komitesi’nin, salt bu konuyu incelemeleri ve görüşlerini açıklamaları için bir araya getirdiği bilim insanlarının yayımladığı Sevilla Bildirgesi’nden alıntılar yapılıyor. Bilim insanlarının Sevilla Bildirgesi’nin bir yerinde, “Savaş ya da herhangi bir şiddet davranışı genetik SAYFA 20 Y olarak bizim doğamızda yoktur. İnsanlığın evrimi içinde saldırgan davranışların, öteki tür davranışlara üstün geldiğini söylemek yanlıştır. İnsan beyinlerinin şiddeti taşıdığı doğru değildir. Bizi toplum koşullandırıp zorluyor. Nörofizyolojimizde bizi şiddete zorlayan bir şey yoktur” ifadesine vurgu yapılıyor. DÜNYADA BARIŞ MÜCADELELERİ İnsanlığın barış arayışlarının savaşlarla eşzamanlı başladığı söylenebilir. Ne var ki, barış arayan yazılı metinlere, ancak 2500 yıl kadar önce eski Yunan’da, Aristofanes’in eserlerinde rastlanıyor. Ama kitaptan anladığımıza göre, bilinçli ve örgütlü barış arayışları XIX. yüzyılda başlıyor. Burada, önce Bertha Suttner’ın ünlü “Silahları Barakın” romanından alıntılar yapılıyor. Roman yayımlandığı dönemde o kadar yankı yapar ki, dinamiti icat ettiği için bin pişman olduğu bilinen Alfred Nobel, Bertha Suttner’a yazdığı mektupta şöyle der: “Hayranlık uyandıran şaheserinizi okudum. Dünyada 2000 dilin konuşulduğu söylenir. Bu dillerin 1999’u fazlalık gibi geliyor bana. Fakat mükemmel eserinizin tercüme edilemeyeceği, okunamayacağı ve tartışılamayacağı bir dil kesinlikle yoktur.” Kitaba göre, ulusal ve uluslararası düzeyde örgütlü barış hareketleri XIX. yüzyılın sonlarında başlamış. Burada, ilk olarak 1890’da İngiltere’de kurulan ‘Uluslararası Uzlaşma ve Barış Birliği’ni görüyoruz. Oradan başlayarak daha başka barış örgütlenmeleri de oluyor. Ve yüzyılın sonunda, 1899’da La Haye’de Birinci Dünya Barış Konferansı toplanıyor. XX. yüzyıldaki etkili büyük barış organizasyonları, daha çok, İkinci Paylaşım Savaşı’nda, Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılarak dünyayı dehşete düşüren emperyalist pervasızlığının ardından hız kazanıyor. Bu sıradaki ilk örgütlü hareket 1946 yılında Londra’da kurulan Dünya Bilim Emekçileri Federasyonu ile başlıyor. Bunu, daha pek çok ulusal ve uluslararası barış örgütlemeleri izliyor. Ve dünyanın en etkili bilim insanlarının bir araya gelmesiyle, 1950’de, büyük fizik bilgini Frédérik Joliot Curie başkanlığında Dünya Barış Konseyi kuruluyor. Aynı yıl insanlığı heyecanlandıran en büyük kitlesel barış eylemi, dünyanın dört bir yanından 500 milyon barışseverin imzaladığı Stockholm Barış Çağrısı’dır. Soğuk savaş dönemine damgasını vuran savaş kışkırtıcılığına karşı, barış çabaları da artarak 1975’e kadar geliyor. Bu tarihte, barış isteyen dünya kamuoyunun yoğun çabaları sonucu Şefik Asan, 12 Eylül döneminde uzun yıllar yargılanan Türkiye Barış Derneği yönetim kurulu üyeleri arasında bulunuyordu. bir umut ışığı doğuyor: 1 Ağustos 1975’te, iki yıllık bir hazırlığın ardından, Helsinki’de bir araya gelen, 35 kapitalist ve sosyalist ülkenin devlet ve hükümet başkanlarınca imzalanan Avrupa Güvenliği ve İşbirliği Konferansı (AGİK) Sonuç Belgesi. Bu anlaşma, bugüne kadar aktedilmiş dünyanın en büyük, en kapsamlı ve en umut verici barış sözleşmesi olarak değerlendiriliyor kitapta. Barış Kültürü’nün yazarına göre, 1950’de tarih, Türkiye’de, öğretim üyesi Doçent Behice Boran başkanlığında Barışseverler Cemiyeti’nin kurulduğuna ve ilk olarak Menderes hükümetinin Kore’ye asker göndermesine karşı bildiri yayımladığına, bunun üzerine tutuklanıp mahkum edildiğine ve kuruluşun da kapatıldığına tanıklık ediyor. Ondan yıllarca sonra, 1976’da kurulan ve yazarın da içinde yer aldığı Türkiye Barış Derneği’nin akıbeti de, deyim yerindeyse (12 Eylül askeri darbesiyle) karakolda noktalanıyor. Bunun yanında, Türkiye’nin Atatürk döneminde barışçı bir dış politika yürüttüğü ve 1934’te Yunanistan Başbakanı Venizelos’un Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği kaydedilirken, daha sonra İsmet Paşa’nın rota değişikliği ile tarafsızlık politikasının terk edildiği ve bugünkü bağımlı duruma gelindiği anlatılıyor. Günümüzdeki barış örgütlenmelerine değinilirken ise, hareketin dağınıklığı ve zayıflığı vurgulanıyor. Kitapta ‘ABD’nin Saldırganlık Sicili’ de ele alınıyor. Bu bağlamda, 1890’da Arjantin’e saldırarak başlayan Amerikan askeri müdahaleleri sayısının, en son 2007’de Somali’ye müdahale ederek 118’e ulaştığı tespit ediliyor. Aynı başlık altında “küreselleşme” adı verilen yeni liberalizmin pervasızlığı tahlil ediliyor. Kitap, dünya barış hareketiyle ilintili sayarak, “Dünya Sosyal Forumu”, “Bağlantısızlar Hareketi”, “Dünya Kadın Hareketi”, “Sivil İtaatsizlik” konularını ayrı başlıklar altında ele alıyor. “Barış İçin Entelektüellerin Görevi” de ayrı bir başlık. On beş ara başlıktan oluşan “Büyük Barış Kültürü Projesi” bölümünde okullara ‘Barış Kültürü’ dersinin konulması öneriliyor. Kitap, Mevlana’nın, “Sevgide güneş gibi ol,/ Dostlukta ırmak gibi ol.” dizeleri ve Bertolt Brecht’in “Çağrı” adlı şiiriyle sona eriyor. Şiddetin, terorizmin, savaşların, savaş kışkırtıcılığının tozu dumana kattığı bugünkü dünyada, bizi bilgiyle donatan, çözümler öneren, yol gösteren, “barış kışkırtıcılığı” için umut veren, kapsamlı, akıcı bir Türkçeyle yazılmış, son zamanlarda okuduğum en yararlı çalışma Barış Kültürü kitabı. ? Barış Kültürü/ Şefik Asan/ Heyamola Yayınları/ 200 s. ? CUMHURİYET KİTAP SAYI 939
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle