23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

? ? Howard GOLDBLATT (*) ünümüz Çin edebiyatının en cesur ve kışkırtıcı yazarlarından Su Tong, Pirinç adlı kitabında, 1930’lu yılların Çin’inde yaşanan toplumsal yozlaşmayı genç bir adamın iktidar saplantısından yola çıkarak anlatıyor. Bu yüzyılın başlarında Komünist Parti’nin bir tür “sadece iyi haber verme” edebiyatında direnmesinden önce Çin’deki en iyi kurmaca yapıtlar, Çin kültürünün kuru eleştirilerinden oluşmaktaydı. Ba Jin, Lu Xun ve Xiao Hung gibi yazarlar ile diğerleri, Çin’in batıl inançlara boyun eğişini, kör ve ataerkil yönetimini, zor hayat koşulları içinde geri kalmışlıkla soyulan insanların yoksulluklarını, hainliklerini ve kendilerini kandırışlarını dile getiriyorlardı. Üstelik, bu betimlemelerin bir değişime ve ruhsal uyanmaya neden olacağını umuyorlardı. Su Tong; Çinli bir ailenin bu güçlü, tahrik edici, müstehcen, kutsal değerlerden yoksun ve kasvetli tarihinin yazarı, ideolojik baskıların en ağırları ortadan kalktığından beridir bu geleneği tekrar canlandıran yazarlar arasında yer almaktadır. Şimdiki nesilden, çoğu otuzlu ya da kırklı yaşlardaki Çinli yazarlar, Ba Jin ve Lu Xun’un bıraktığı yerden bayrağı devralmış gibi görünüyor. Yalnızca, kendi edebi atalarından daha fazla bir karamsarlık yüklenen Su Tong’un “Pirinç”inde hayaller, daha ümitsiz ve daha grotesk bir sona erişiyor. “Pirinç” esasen, 1920’lerin sonunda bir yük treninin vagonuyla Şanghay’a çok uzak olmayan, isimsiz, dumanlı, pis kokulu, nehir kıyısındaki bir şehre yolculuk eden, Beş Ejder adında bir karakterin hikâyesi. Beş Ejder sevgili memleketi Akçakavak köyündeki büyük ve harap edici bir selden kaçmış ve çoğu genç adam gibi, yeni bir yaşam kurmak için kente gelmiştir. Şehrin rıhtımında haydutlar tarafından hırpalandıktan sonra, pirinç taşıyan bir yük arabasını Tuğla Duvar Caddesi’ne kadar takip eder ve Büyük Kuğu Pirinç Alım Satım Merkezi’nin önünde, kaldırımda uyur. Büklüm Bulut, G Pirinç yani dükkân sahibinin iki kızının büyük olanı tarafından fark edilince de, yemek karşılığında pirinç çuvallarını taşıma işinde çalışmaya başlar. “Büyük Kuğu Pirinç Alım Satım Merkezi’nin eşiğinden atladığı anda tüm yaşamı bütünüyle değişmişti Beş Ejder’in” diye yazıyor Su Tong. “Uzun bir uyuşukluk döneminden sonra örgenlerine bir kez daha kan yürüdüğünü duyumsuyordu.” lerde zayıf düşmekle geçiriyor ve pirinç dükkânındaki ailesinin hayatını, bulduğu her fırsatta kâbusa çeviriyor. Ayrıca dikkat çekici bir acı çekme potansiyeli var. Dövülüyor ve aşağılanıyor, bir gözü oyuluyor, vücudu hastalıktan çürüyor, ama artık tahrip edilemez ve şehir hayatının bozuk etkileri sonucunda daha kötü niyetli bir sadist olup çıkıyor. Şehir, onun deyişiyle, “karmaşanın hüküm sürdüğü ve insan ahlaksızlığının başını alıp gittiği, uçsuz bucaksız, cafcaflı bir mezarlık”... KARA ÇİLE Aslında Beş Ejder’in Tuğla Duvar Caddesi’ne gelişi herkesin hayatını bütünüyle değiştiriyor ve en kötüsü de yazar “Kırmızı Fener” adlı bir önceki romanı Batı’da oldukça büyük ilgi gören bir filme çekilen Su Tong hikâyesindeki kara çileyi yavaş yavaş açıyor. Sonuçta Büyük Kuğu Pirinç Alım Satım Merkezi’nde, Beş Ejder’in egemenliği altına giren ve bir tür küçük cehenneme dönen üç haşin kuşak boy gösteriyor. Hikâyede hafifmeşrep kadınlar, gangsterler, seks avcıları, kumarbazlar, güçsüzler, zorbalar, fahişeler; tamamı hastalıklı, deforme olmuş insanlardan oluşan bir aile var. “Pirinç”in dili zaman zaman garip bir şekilde donuklaşıyor; özellikle de, sık sık gerçeklikten uzak seyreden diyalogları... Pirinç dükkânındaki hayat sıcaklıktan, dirayetten ve sevgiden o kadar yoksun ki, içindeki insan ilişkilerinin değişmeyen berbatlığı neredeyse tekdüze bir hal alıyor. Buna rağmen “Pirinç”in, kitabı elden bırakmayı zorlaştıran amansız bir yergi gücü var. Karakterleri adi, bayağı, hain ve dönek ama aynı zamanda bir o kadar da canlılık ve dirilikle dolular. Isırganotları gibi yerden bitip hem yaklaşan her şeyi yaralıyor, hem de onlara sımsıkı saMerdan Yanardağ Su Tong rılıyorlar ve hiçbir zaman pes etmiyorlar. Su Tong, yazısı zaman zaman en az karakterleri kadar kaba olmasına rağmen, oldukça yaratıcı ve yetenekli bir öykücü. Kitabın isminden de anlaşılacağı üzere, pirinç yalnızca dükkânda satılan bir mal, Çin’in başlıca besin maddesi ya da sağlık kaynağı değil; o, her şeyin merkezinde, bir tür yaşam pınarı, erotik bir saygının odak noktası... Su Tong’un seks pasajları hep pirinç kokusu ve dokusu arasında geçiyor. Beş Ejder’in dükkânın deposunda geçirdiği bir geceyi anlatırken, “Pirinç yığınına yaslanıp dinlenmek büyük bir beşikte uzanıp yatmak gibiydi” diye yazıyor Tong: “Pirinç dünyadaki en iyi uyku iksiri olmalı, diye hissetti, hatta belki de kadın vücudundan daha bile etkili. Ve tam da yanında, öylece duruyordu.” Bir tür aşırı narinlik ve masumiyetten dinmek bilmeyen bir kinciliğe doğru çöküş yaşayan Beş Ejder, çok zorlu bir edebi yaratım. Şehre ilk geldiğinde kendisine saldıran yeraltı çetesinin lideri oluyor, zamanını genelev ÇİN TASVİRİ Aslında anahtar sorulardan biri şu: Beş Ejder’i (ve “Pirinç”teki diğer bütün karakterleri) bu kadar “nahoş” yapan şey nedir? Çin’in eski kuşak sosyal yergi ustaları, ulusal kişilikte görülen kusurlar ve eksiklikler için yüzyıllar süren içe kapanık boyun eğmeyi ve hükümdarlık sisteminin ölü ağırlığını suçlamışlardı. Ama Su Tong’da, yaptığı Çin tasviri buna benzer bir yoksulluğu ve toplumsal sefaleti bolca içermesine ve bir tür umutsuz kötü niyetin galip gelişini açıklayabiliyor olmasına rağmen, hayatın kasvetinin nedeni anlaşılamıyor. Beş Ejder’in bizzat kendisinin üzerine, gençliğini sona erdiren Akçakavak köyündeki selin anıları kâbus gibi çöküyor. Adeta iblisler tarafından kovalanıyor. Yine de, Su Tong’un karikatürleştirmeye dayalı anlatımı yalnızca “birtakım koşullar altındaki insan doğası”yla değil, insan doğasının kendisiyle ilgili. “Pirinç” başkalarına ve kendilerine eziyet eden, ıstırap çektiren insanların doğasındaki eğilimlerin, arzuların içinde neredeyse cümbüş yapıyor. Su Tong’un edebi yaratıcılığı, özetlemek gerekirse, sert ve umutsuzluğa itici ki bu belki de bir tür kusurdur. Fakat bu aynı zamanda “Pirinç”in, son sayfası çevrildiğinde rahat bir nefes aldıran ve insanın aklına kazınan bir kitap olmasını sağlıyor. ? * The New York Times, 28 Haziran 2007, Çeviren: Ufkun Balkış. Pirinç/ Su Tong/ Çeviren: Nilgün Şarman/ Can Yayınları/ 246 s. Bir ABD Projesi Olarak AKP ? Mine ŞAHİNKAYA G azeteci Merdan Yanardağ aynı zamanda üretken bir araştırmacı ve yazar. Siyah Beyaz Yayınları’ndan bu yılın başında çıkan, “Türkiye Nasıl Kuşatıldı?” başlıklı ve ‘Fethullah Gülen hareketi’ni araştırdığı söyleşi ve inceleme kitabının ardından, önceki ay yeni bir kitapla yine okurlarının karşısına çıktı. Yeni kitabın ismi ise “Bir ABD Projesi Olarak AKP” diye belirlenmiş. İçeriğiyle son derece uyumlu bir kitap başlığı... Kitabın hakim tezini, başından sonuna kadar ana temadan kopmayan bir akışla izlemek mümkün. İyi kurgulanmış. Ye ni kitabı da aynı yayınevi çıkarmış. “Bir ABD Projesi Olarak AKP”, entellektüel derinliği hemen göze çarpan, akıcı ve yetkin bir dille yazılmış, bu nedenle hızlı okunabilen bir siyasal analiz kitabı. Kitabın göze çarpan diğer önemli bir özelliğini de yüksek bir gözlem ve analiz gücüne dayanması oluşturuyor. Önemi ve başarısı da burada zaten. Yani, hem yetkin ve derin bir analiz hem yüksek bir entellektüel düzey hem de akıcı ve iyi bir dil: Türkçe... İdeolojik, örgütsel ve tarihsel arka plan Yanardağ’ın yeni kitabını önemli yapan bir üçüncü özelliğinden (belki KİTAP SAYI ? SAYFA 20 CUMHURİYET 915
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle