23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... KISA KISA ... Dolu Dolu Yaşadım ? Tuba KAYA rthur C. Clarke ve Robert A. Heinlein ile birlikte bilim kurgunun üç ustasından biri olarak anılıyor ve daha çok bu alanda tanınıyor olsa da Asimov’un ilgi alanları dünya üzerinde öğrenmeye değer her şeyi kapsıyordu. Shakespeare’den İncil’e, Roma tarihinden mizah ve popüler bilime çok farklı konular üzerine kitaplar yazdı. “Dolu Dolu Yaşadım", eşi Janet Jeppson’ın, Asimov’un üç ciltlik otobiyografisinden, günlüklerinden, kendisine yolladığı mektuplardan derleyerek oluşturduğu bir biyografi. Kitapta ayrıca, Asimov’un en sevdiği hikâyesi "Son Soru", bilim hakkındaki düşüncelerini anlattığı bir makalesi ve bibliyografyası ek olarak yer alıyor. Janet Jeppson kitaba yazdığı sonsözde, Asimov’un gerçek ölüm nedenini de gün yüzüne çıkarıyor: Asimov, 1983’te geçirdiği baypas ameliyatında verilen kandan HIV virüsü kapar; fakat bu durum, aradan yıllar geçtikten sonra ortaya çıkar. Asimov’un doktorları AIDS’li hastalar dışlandıkları ve korku yarattıkları için, kendisinin ve ailesinin rencide olmaması düşüncesiyle hastalığın saklanmasını salık verirler. Asimov, o zaman için en iyi şartlarda tedavi görür fakat AIDS’in tedavi yöntemleri henüz gelişmemiştir ve yazar, 1992’de HIV enfeksiyonuna bağlı kalp ve böbrek yetmezliğiyle hayata veda eder. Ölmeden kısa bir süre önce eşine şöyle der Asimov, “Gelecek nasıl olacak diye göremediğim için kendime acıyor değilim. Hari Seldon* gibi ben de etrafımda yaptığım bunca işe bakıp rahatlıyorum. İleride hayatın nasıl olabileceğine dair pek çok hayal kurdum, üzerine kitaplar yazdım, çalıştım; adeta geleceği gördüm ve yaşadım ben.” halk kütüphanesinden aldım. Kitap almaya parası olmayan fakir bir ailenin çocuğu için kütüphane, mucize ve başarıya açılan kapı demekti, o kapıdan kendimi içeri atıp içerideki hazineden mümkün olan en iyi şekilde yararlanabilecek aklı gösterebildiğime ne kadar sevinsem azdır.” İlk tanıştığı ve etkilendiği kitaplar arasında Homeros’un İlyada’sı, Alexander Dumas’nın Üç Silahşörler’i, Charles Dickens’ın romanları, Thomas Edison’ın yaşamı ve tarih kitapları vardır. Aldığı kitapları kütüphaneye geri vermek çok zor geliyordur Asimov’a. O da kendi kitaplarını yazarak kendi kütüphanesini oluşturmaya karar verir. Onu yazmaya iten bir başka neden de anlatıcılık yeteneğini keşfetmesi olur. Okuduğu bilim kurgu hikâyelerini okulda arkadaşlarına anlatmaktan büyük keyif almaktadır. On bir yaşında ilk roman dizisini yazmaya başlar: “Greenville’li Kafadarlar Üniversitede”. Bir gecede yazdığı ilk iki bölümü ertesi gün okulda anlattığı arkadaşının çok etkilenerek, “Sen okuduktan sonra ben alabilir miyim bu kitabı?” diye sorması onu yazarlığa iten bir etken olmuştur. Asimov’un ilk roman dizisi, on bir yaşında bir çocuğun üniversite yaşamı konusundaki bilgilerinin sınırlı olması yüzünden sekizinci bölümde tıkanır. Bu durum Asimov’u yazarlıktan hiç bir zaman koparamayacaktır. Yıllardır takip ettiği “Astounding” dergisine ilk gönderdiği öykü “Kozmik Tirbuşon” kabul edilmez; sonraki beş öyküsü de… Asimov pes etmez, yazmaya devam eder ve “Trends” adlı öyküsünü yayımlatmayı başardığında on dokuz yaşındadır. Aynı yıl Columbia Üniversitesi Kimya bölümünden de mezun olmuştur. Bundan sonraki yıllar, yazarlıktaki üretkenliği ve üniversite kariyerindeki başarısı ile devam eder. Yirmi bir yaşında yüksek lisans çalışmasını tamamlar. Ertesi yıl Gertrude Blugerman ile evlenir. Dört yıllık askeri görevinin ardından doktora çalışmasına başlar ve iki yılda bitirir. Bir kaç yıl sonra Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde ders vermeye başlar. Ders anlatmayı hem kendisi hem de öğrencileri için çok keyifli hale getirir ve kısa zamanda üniversitede en sevilen öğretim görevlisi olur. Bilimsel araştırma yapmaktan, ders anlatmak ya da yazmak kadar keyif almıyordur. Yıllar içinde yazarlık kimliği akademisyenliğinden daha ağır basar. Bir çok popüler bilim kitabı ve bilim kurgu romanı yayımlayan tanınmış bir yazarken aynı zamanda üniversitedeki görevine devam eder. Fakat yeterince bilimsel araştırma yapmadığı için üniversite yönetiminden uyarı alır ve 1958’de bu gerekçeyle görevinden uzaklaştırılır; ancak profesörlük unvanını taşımaya devam eder. A ÜRETKENLİĞİNİN SIRRI Üretkenliğinin sırrını her an oturup yazmaya hazır olmakla açıklıyor Asimov. Yazmaya başlamadan önce herhangi bir yoğunlaşma süreci geçirmediğini, hazır olmak için tek gerekenin elektrikli daktilosunu açıp parmaklarını tuşlara değecek kadar yaklaştırmak olduğunu söylüyor. Peki, nasıl oluyor da her an yazmaya hazır olabiliyor? Bunu da aklının, sadece daktilo başındayken değil, her an yazmakta olduğu şeylerle meşgul olmasıyla açıklıyor. “Bazen öyle olur ki, zihnimden bölüm “Dolu Dolu Yaşadım", eşi Janet Jeppson’ın, Asimov’un üç ciltlik otobiyografisinden, günlüklerinden, kendisine yolladığı mektuplardan derleyerek oluşturduğu bir biyografi. ‘BİLİM KURGU’YLA TANIŞMA 1920’de, SSCB’nin Petroviçi şehrinde dünyaya gelir Asimov. İki yaşındayken ailesi ile birlikte ABD’ye yerleşirler. Çocukluğu, Büyük Buhran yılları Brooklyn’inde, babasının şekerci dükkanında bilim kurgu çizgi romanlar okuyarak geçer. Kendisini hem bilimle, hem de kurguyla tanıştıran bu çizgi romanlar olmuştur. Okulda üstün zekâsıyla dikkat çeker. Diğerlerinin tekrar etmeden anlayamadığını o bir seferde anlar, okul kitaplarını okulun ilk haftasından okuyup bitirir: “Eğitimimin temellerini okulda aldım ancak bu bana yeterli gelmedi. Mevcut temeller üzerine bugünkü binayı kuran, binanın tüm ayrıntılarını ve mimarisini oluşturan asıl eğitimi SAYFA 18 bölüm diyaloglar veya paragraflar geçtiğini işitirim” diyen Asimov’un üretkenliğinde, mükemmel hafızasının da büyük payı var kuşkusuz. Bir çok yazarın zaman zaman mustarip olduğu “yazar tıkanması” ise onun hiç başına gelmemiş. Daima birden çok yapıtla meşgul olduğu için, tıkandığında, yazmakta olduğu diğer yapıtlara yönelerek kurtulabilmiş. “Fantastik ve Bilim Kurgu” dergisine yazdığı son yazıda şöyle der: “Daima daktilomun başında yazı yazarken başım klavyeye düşüp, burnum iki tuşun arasına girerek ölmek istemişimdir ama bu mümkün olacak gibi gözükmüyor.” Hastalığını ileri safhalarına kadar kabul etmek istemeyen, kendine acıma hissine kapılmayıp daima hayata odaklanmak isteyen Asimov’un ölümle ilgili en büyük korkusu, geride yarım kalan bir yapıt bırakmakmış. Bu korkusunun gerçekleşmemesi için olanca gücüyle çalışmış, hastalığının ilerlediği son iki yılında otobiyografisinin son bölümünü, “Asimov Tekrar Gülüyor” adlı mizah kitabını ve “Vakıf” serisinin son bölümü olan “Vakıf İleri”’yi tamamlamıştır. Din üzerine düşünceleri çok erken yaşlarda şekillenip hayatı boyunca değişmeyen Asimov, bunu şöyle açıklıyor: “Ruhi bunalımlar geçirmemiş, kendimle ilgili inanç sorgulamalarına kalkışmamış, aklım karışıp da anne babama veya herhangi başka birisine bu konuda danışma ihtiyacı duymamıştım. Yalnızca bir gün gelmiş, muhtemelen on üç yaşıma basmadan önce, din kavramını nasıl olağan karşıladıysam ateizmi de ayni şekilde olağan karşılar olmuştum. Bu düşünce çizgisinden de bugüne kadar hiç ayrılmadım. Salt madde ve enerjiden müteşekkil bir evrende yaşıyorum ve bunun böyle olmasından da en ufak bir rahatsızlık duymuyorum.” Bir kişinin neye inanmadığını belirten “ateist” kimliğindense; neye inandığının (”akıl ve mantık çerçevesinde algılanabilen her şey”) vurgusunu yapan “akılcı” kavramını tercih ettiğini söylüyor Asimov: “Tanrı veya diğer dini ögelerin var olup olmadığı sorunu mantık dışı olup bu yüzden akılcılıkta yeri yoktur ve bu yüzden de felsefende hiçbir şekilde yeri olmayan böyle bir mevhumu çürütmek veya savunmaya çalışmakla vaktini harcaman gerekmez.” Asimov aynı zamanda kendini “hümanist” olarak tanımlamaktan da gurur duyar. 1984 yılında da bilindiği gibi “Yılın Hümanisti” seçilmiştir. O yılların hümanistleri ve hümanizme bakışı hakkında şöyle söylüyor Asimov: “Biz hümanistler sayıca fazla sayılmayız. En azından kendini hümanist olarak dünyaya tanıtmaktan korkmayanlar olarak fazla kalabalık sayılmayız. Bana kalırsa Batı dünyası insanlarının çok büyük bölümü en azından yaşam tarzı olarak hümanisttirler; ancak çocukluk döneminde maruz kaldıkları şartlandırmalar ve sosyal baskılar onları, inanmasa dahi dine sahte bir bağlılık gösterisinde bulunmaya zorlar ve hatta bunun sadece sahte bir bağlılıktan ibaret olduğunu kabul etmeyi düşünmelerine dahi izin vermez.” “Dolu Dolu Yaşadım”, bilim insanı ve tüm zamanların en büyük bilim kurgu yazarlarından biri olan Isaac Asimov’un yaşamı ve yapıtları hakkında bir çok güzel ayrıntı sunuyor okura. Kitabın büyük bölümü, Asimov’un daha önce yayımlanmış üç ciltlik otobiyografisinden alıntılarla oluşturulmuş ve bu yüzden bütünlük içindeki bir otobiyografiden çok, eklektik bir bütün oluşturuyor. Bununla birlikte “Dolu Dolu Yaşadım”, hem bilim kurgu okurları ve Asimov tutkunları için bilim kurgu tarihi hakkında önemli ayrıntılar içeren bir kaynak, hem de henüz okumamış olanlar için Asimov ile bir tanışma fırsatı. ? * Vakıf serisinin kahramanı. Dolu Dolu Yaşadım/ Isaac Asimov/ Çeviren: Asena Devlet/ Hitkitap Yay./ 320 s. KİTAP SAYI ? CUMHURİYET 915
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle